Yeni Üyelik
63.
Bölüm
@mefmera

☂️

"Aytekin ben gerçekten kafana tüküreyim oğlum senin. Ortaçağ'da mı yaşıyoruz lan biz? Kız kaçırmak ne demek?" Apar topar kafeden çıkıp Orhan babamlara gelmiştik. Sude kafası yerde olan biteni dinliyordu. Alparslan sinirden deliye dönmüş gibiydi. Kolunu tutarak biraz sakinleşmesini umdum.

 

"Ne yapsaydım? Biz ortaçağda değiliz ama belli ki kızın babası öyle. İstemediği biriyle nişanlayacaklardı. Ne yapsaydım abi?" Aytekin'in de Alparslan'dan bir farkı yoktu.

 

"Tamam oğlum da bunun yolu bu mu? Gider konuşurduk kızın ailesiyle." diye devam etti Alparslan. Biraz daha yatışmıştı siniri.

 

"Siz babamı tanımıyorsunuz Alparslan abi. Birine söz verdiyse dönmez asla sözünden. Ben evlenmek istemedim, sevdiğim var dedim ama dinletemedim." utangaç bir şekilde söze giren Sude'ydi. Bakışlarını Alparslan'a dikmişti. Ardından titrek bir nefes vererek devam etti. "Ben istedim Aytekin'den beni kaçırmasını. Ama sizin için sorun olacaksa ben geri dönerim."

 

Aytekin Sude'nin elini tuttu. "Saçmalama sarışın. Hem zorla getirtmedin ya beni. Ben seviyorum seni." dedi abim.

 

"Olay o değil Sude, yanlış anlama beni. Sonradan pişman olursan geri döndüğünde yüzüne bakacak bir ailen olmayacak. Seni düşünüyorum ben." dedi Alparslan şefkatle.

 

"Abinin hakkı var oğlum. Gidelim konuşalım Sude kızımın ailesiyle. Güzelce isteyelim Allah'ın emriyle." Orhan babam konuştuğunda Aytekin abim iç çekti.

 

"Güzellikle vermezlerse ya baba?" dedi abim.

 

"Verseler de vermeseler de biz kızımızı alıp geliriz. Yeter ki biz üstümüze düşen görevi yapalım." Orhan babam son noktayı koymuştu. Alparslan, Aytekin ve babamla dışarı çıkarken kısa bir süre yanıma geldi.

 

"İstersen eve bırakayım mı seni? Yorulma." gülümseyip yüzünü okşadım.

 

"Sude'nin yanında kalayım ben. Siz ne yapacaksınız şimdi?"

 

"Sude'nin babasını ararız yolda. Çiçek çikolata bir şeyler ayarlarız. Sude de annesini arasın, ortamı bir kontrol etsin babası ne alemde." başımı sallayarak kapıya kadar geçirdim onları. Emre de onlarla beraber gitmişti. Fulya, Sude ve ben kalmıştık. Füsun annem kafedeydi ama onların da deli gibi haber beklediğini biliyordum.

 

"Of Fulya, ne yapacağım ben?" içeri döndüğümde Sude yerinden kıpırdamış başını Fulya'nın omzuna yaslamıştı.

 

"Halledeceğiz bir şekilde Sude, sıkma canını." dedim. Ne kadar etkisi olmayacağını bilsem de.

 

Sude evden çıkarken kapattığı telefonunu açtığında annesinden bir sürü cevapsız çağrı olduğunu gördük. Aramaya geri dönerek sesi hoparlöre verdi. "Kızım? Allah aşkına sen neredesin, öldüm meraktan!"

 

Sude annesinin telaşlı gelen sesine yüzünü buluşturdu. "Aytekin'in evindeyim anne."

 

"Ah yavrum benim. Sana geri dön de diyemiyorum. Nerede mutluysan orada ol güzel kızım."

 

"Babam beni görmeyince ne dedi?"

 

"Sabah arkadaşlarıyla çıktı dedim. Akşam gelsin onu istemeye gelecekler diye tutturuyor. Şimdi işte, ne yapacağımı bilmiyorum evladım."

 

Sude derin bir nefes aldı. "Anne, akşam Aytekinler beni istemeye gelecek." annesi iç çekti.

 

"Nasıl olacak o? Baban nuh diyor peygamber demiyor. Halil'in babası çok zengin, ille de onla evlenecek kız diyor." duyduklarıma kaşlarımı çatmadan edemedim. Hala para pul için kızının mutluluğunu umursamayan insanlar vardı demek ki.

 

"Bilmiyorum anne. Yalvarırım ikna et, bugün olay çıkarmasın." dedi Sude.

 

"Tamam evladım. Ben elimden geleni yapacağım ama sen eve gel. Geldiğinde seni evde görsün." Sude annesini onaylayarak telefonu kapattı.

 

"Ne düşünüyorsun?" dedi Fulya.

 

"Bilmiyorum inan. Tek dileğim bugün bir sıkıntı çıkmaması. Aytekin'in ailesine yeterince rezil oldum zaten." derken çantasına eşyalarını koyuyordu.

 

"Öyle söyleme. Füsun annem de Orhan babam da seni çok seviyor. Halledeceğiz tamam mı? Lütfen buna güven." Sude önce Fulya'ya sonra bana sarılarak kapıya doğru adımladı.

 

"Biz de gelelim istersen seninle." demeden edemedim.

 

"Çok isterdim. Keşke bu normal bir kız isteme töreni olsaydı da hazırlığıma yardımcı heyecanıma ortak olsaydınız." ayakkabılarını giyerek evden çıktı. "Babamın tepkisinin nasıl olacağını kestiremiyorum. Canınızı sıkacak bir şey yapar falan, zaten hamilesin güzelim." dedi. Üstelemeyerek vedalaştık. Sude gittiğinde durumu haber vermek için Alparlsan'ı aradım. Akşam için her şey hazırdı. Allah sonumuzu hayır etsindi!

 

♠️

 

Aytekin abim takım elbise içinde, elinde çiçek ve çikolatayla bekliyordu. Heyecanlıydı ancak korkuyorduk da. Bugünü kazasız belasız atlatmak için dua ediyorduk. Annem hariç herkes buradaydı. Abim annemin de katılmasını istemişti ancak bu karmaşık aile üçgenini ortaya sermemek daha iyi olur diye düşünmüştü annem.

 

Nihayetinde kapıyı çaldık ve bizi gülümseyen bir Sude karşıladı. Gülümsemesinin gözlerine ulaşmadığı belliydi. Hep birlikte içeri girdik. Abim çiçek ve çikolatayı Sude'ye teslim etmişti.

 

Sude'nin annesi Elif teyze bizi güler yüzle karşılasa da babası Halil amcanın yüzü donuktu. Yine de kabalık etmemiş bizimle el sıkışmıştı.

 

Koltuklara kurulduğumuzda Halil amca söze girdi. "Çiçeğe çikolataya zahmet etmeseydiniz. Misafirim olarak buyurun hoşgeldiniz ama başka niyetle geldiyseniz boşa."

 

Orhan babam derin bir nefes aldı. "Dur hele Halil Bey. Bir oturalım konuşalım. Ortak bir yolda anlaşalım."

 

Halil amcanın hiç umurunda olduğu söylenemezdi. Sude bize çay servisi yaptığında hala sessizlik hakimdi.

 

"Öncelikle emrivaki yapar gibi geldiğimiz için kusurumuza bakmayın. Ancak hayır işi ertelemeye de gelmez. Bakın Halil Bey, benim iki erkek bir kız evladım var. Tek dileğim hayırla yuvalarını kurmaları, sevdiği insanlarla evlenmeleri. Çocuklar birbirini beğenmiş, sevmiş. Gelin inat etmeyin, büyüklük edelim yuvalarını kuralım çocukların." Orhan babam uzunca konuştuğunda Halil amca bardağını masaya koyarak söze girdi.

 

"Ne iş yapıyor oğlunuz?" Ben içimden oldu bu iş diye seviniyordum tabi.

 

"Öğretmen kendisi."

 

Halil amca alayla güldü. "Öğretmen maaşıyla mı yuva kuracakmış bu devirde? Eğri oturup doğru konuşalım. Ben kızım için elbette en hayırlısını isteyeceğim. Ona uygun hali vakti yerinde bir kısmeti çıktı neden reddedeyim bunu?"

 

İçimdeki umut ışıkları söndüğünde konuşmaya dalmadan edemedim. "Kızınız istemiyor çünkü." Alparslan elini kibarca bacağıma koyduğunda çoktan konuştuğuma pişman olmuştum.

 

"Hangimiz istediğimize vardık kızım? Aşk bir yere kadar, sonrası karın doyurmaya yetmiyor." Elif teyze utançla başını eğdi. Alparslan uyarır niteliğinde bacağımı okşadığında her ne kadar konuşmak istesem de kendimi frenledim.

 

"Bu işin olurunu bulalım. Çocuklarımız bir delilik etmesin Halil Bey."

 

"Ne delilik edeceklermiş? Benim kızım benim lafımı çiğneyip bu evden adımını atamaz." Halil amcanın sesi bir tık yükseldiğinde Sude söze girdi.

 

"Baba. Bunca zaman hiç kırmadım seni, hiç çıkmadım sözünden. Ancak bu kadarı çok fazla. Beni istemediğim bir evliliğe zorlayamazsın."

 

Halil amca sinirle Sude'ye baktı. "Alışırsın zamanla. Güllük gülistanlık olacak hayatın daha ne istiyorsun sen?"

 

Aytekin abim boğazını temizlediğinde bakışlar ona çevrildi. "Halil amca, biliyorum öğretmen maaşını azınsıyorsunuz. Ama emin olun ben kızınıza gözüm gibi bakarım."

 

Halil amca elini salladı. "Lafla olacak işler değil bu işler. Hadi kızıma baktın biz ne olacağız?"

 

Şok içinde ona baktım. Konuşmaya devam ettiğinde şaşkınlığım daha da arttı. "Benim yaşım ortada. Emeklilik desen yok. Şimdi Sude çalışıyor da eve üç kuruş para giriyor. Evlenince ne olacak? Talibi zengin, bize vereceği süt hakkıyla bir ömür geçinirim ben."

 

Orhan babam cıkcıkladı. "Derdiniz kızınızın mutluluğu değil anlaşılan. Kendi geçiminizi düşünür olmuşsunuz. Hangi devirdeyiz, mal para karşılığı kız evlendirmek mi kaldı bu devirde?"

 

"Vallahi ister başlık parası deyin ister süt hakkı. Oğlunuz öğretmen maaşıyla firma sahibi adamla yarışamaz bile." Sude utançtan kıpkırmızıydı.

 

"Ben şimdi sana verdikleri paranın iki mislini teklif etsem kabul mü edeceksin?" dedi babam.

 

"Varsayımlara kaldıysa işimiz yaş. Neyle teklif edeceksin bana o paranın iki mislini?" dedi Halil amca alayla. Tabi babamın mimarlık şirketi olduğundan bir haberdi.

 

"Sen söyle hele, kabul edecek misin?"

 

Halil amca omzunu silkti. "Ederim tabi. Düğün dernek hiçbir şeye de elimi süremem."

 

"O zaman Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızın Sude'yi oğlum Aytekin'e istiyorum. Süt hakkın da başlık paran da düğün dernek harcaman da ne kadar istersen benden olacak."

 

"Sözünden döndüğün an bozarım nişanı bilesin." Halil amca konuştuğunda babam sadece başını salladı. "Verdim gitti o zaman. Hayırlısı olsun." Yanımızda getirdiğimiz yüzükleri takmıştık.

 

Sude mutlu gözüküyordu ama bir o kadar da kırgın olduğu belliydi. Sonuçta hayalindeki törenin bu olmadığını tahmin edebiliyordum. Yine de abimle evlenmek için ailesine sırtını dönmeyi göze almıştı. Bununla da mutlu olmayı başarıyordu elbette.

 

♠️

 

Yüzükler takıldıktan kısa bir süre sonra düğün hakkında konuşulmuş, en yakın tarihte yapılmasına karar verilip evden ayrılmıştık. Alparslan beni alıp eve kaçmıştı adeta. Zaten yeterince yoruldun deyip geceyi sonlandırmamıştı.

 

Eve geldiğimizde balkonumuzda oturuyor, duvara yansıttığımız projeksiyon ekranından film izliyorduk.

 

"Of Alparslan, bütün düğünler benim hamileliğime denk geldi!" derken ağlamaklıydım.

 

Alparslan güldü. "İyi ya işte. Büyüdüğünde beni niye düğünlere götürmediniz demez." kıkırdadım.

 

"Dalga geçme. Çok kilo alacağım bulamayacağım elbise falan."

 

Alparslan göğsüne yaslı başımı ovalıyordu. Her saniye bir yerlerime masaj yapmaya çalışıyordu zaten.

 

"Doğru düzgün bir şey yiyemiyorsun ki. Yediğini de geri çıkarıyorsun zaten, almazsın kilo falan." dediğinde ona biraz olsun hak verdim. Mide bulantıları beni mahvediyordu.

 

"Düğün için çok kısa süreleri var. Yetiştirirler umarım." dedim adeta mırıldayarak. Alparslan'ın saçlarımdaki elleri beni mayıştırıyordu.

 

"Hallederler bir şekilde. Her şeyi dert edinme kendine." diyen Alparslan ellerini boynumda gezdirmeye başladı.

 

"Ne olursa olsun kırılıp dökülmeden hallettiler bu işi. En azından Sude telli duvaklı çıkacak evinden."

 

"Hıhım." dedi Alparslan.

 

"Babası da ne fena bir adammış. Allah'tan Orhan babamın ikna kabiliyeti güçlü."

 

Tekrar "Hıhım." dedi Alparslan. Elleri boynumu aşmış, göğüslerimin üzerinde geziyordu.

 

"Sen beni dinlemiyor musun?" dedim şaşkınca. Başımı yukarı kaldırıp ona bakmıştım. Bütün dikkati ellerindeydi.

 

"Senin göğüslerin mi büyüdü?" dediğinde dehşetle ona baktım.

 

"Aşkım, sen iyice kudurdun yemin ediyorum." Alparslan güldü ve saçlarımdan öptü.

 

"Yanımda sen varken benim başka şeylerle ilgilenebilme ihtimalim mi var kızım?"

 

"Sohbet ediyoruz ama şurda." dedim sahte bir kızgınlıkla.

 

"Et güzelim. Ben senin sesini duyayım yeter. Ne anlattığının önemi yok." yönümü ona çevirerek kucağına yerleştim.

 

"Hem sinirlendiriyorsun hem de o kadar tatlısın ki kıyamıyorum sana." Alparslan yüzüme sayısız öpücüklerini bırakmaya başlamıştı.

 

"Zaten güzeldin, hamilelik sana ayrı bir güzellik kattı. Isıracağım şu yanakları." kıkırdadım.

 

"Kalk Alparslan kalk." dedim ellerini bacaklarımdan çekerken.

 

"Nereye?" dedi şaşkınca.

 

"Nereye olacak? Kocamın libidosu tavan yapmış yine, onu indireceğim." dediğimde bu anı bekliyormuş gibi beni kucağına alarak ayaklandı.

 

Çığlıkla karışık kahkaha atarken o beni çoktan yatağa taşımıştı. Ne olursa olsun gün hep burada, onun kollarında bitiyordu. Bazen çok arsız oluyordu ama ne yapalım, seviyordum işte.

☂️

 

Loading...
0%