Yeni Üyelik
34.
Bölüm

27. Bölüm

@melankolilibiri

 

Şarkının bölümle pek alakası yok ama çok sevdiğim bir diziden 🥲

 

Neyse dinleyin.

 

Leyla ile Mecnun 💌

 

 

🤎🤍

 

“Kaçıyorsun.” Dedi biri, gözlerimi o yöne çevirdim, kimdi bu? Bu sese ne aşinaydım ne de yabancı.

 

“Efendim?” Dedim boğuk çıkan sesimle, karanlığa baktığımda hiç bir şey göremedim.

 

“Korkaksın.” Dedi yine o yönden gelen ses.

 

“Hayır.” Dedim karanlığa doğru bir adım atarak.

 

“Öylesin, hemde çok korkaksın.” Sesini zor duyduğum şey benden uzaklaşmış olmalıydı, sesi zor bela geliyordu kulağıma.

 

“Asıl korkak olan sensin, karanlığa sinmiş gizleniyorsun.” Dediğimde sese doğru ilerledim, bende karanlığa doğru bir kaç adım attığımda; etrafımda birinin olduğunu hissetmiştim.

 

“Küçük kızım, senden gizlenmiyorum hep bir adım arkanda, bir adım önünde ve sağında solundayım.”

 

“Kimsin?” dedim etrafıma bakıp duruyordum.

 

“İnsan, babasını unutur mu?” dediğinde dönmeyi bıraktım. “Kızlar, babalarını unutur mu ha Leyla?”

 

Ve eğer bir gün babam elimden tutmuş olsaydı, onu cehennemin en dinine kadar takip ederdim.

 

Ama tutmadı, babam bu dünyadaki arafımdı.

 

Öyle bir sıçradım ki yerimden, bir an gerçeğin gerçekliğini sorguladım. Etrafıma baktım hızla, salonda Hülya ile birlikte uykuya dalmıştım.

Uyku?

 

Hayır.

 

Kabus, belkide o da değildi.

 

Gerçek de olabilirdi.

 

Boncuk boncuk terlerimi sildim ve etrafıma bu sefer sakin gözle baktım.

 

Yoktu, sadece televizyondan çıkan ses vardı odada. Onun dışında ne kimse vardı nede ses.

 

Ayağa kalktım, gözlerimi bir kaç saniye kapattıktan sonra Hülya’yı yatağına taşıdım.

 

İyidim, hep iyi oldum.

 

Ama baba’mın bir gün geleme korkusu yeşerdi içimde.

 

Gelirmiydi, belkide. Bilmiyordum.

 

Geri dönüp koltuğa oturduğunda, bir kaç dakika boyunca boş gözlerle televizyon ekranına baktım.

 

Saat dokuz on gibi maç bittiğinde, zor bela gelmiştim eve. Aslında maçı bile izlemeyecek eve gelecektim ama hülya için kalmıştım.

 

Eflah ile izlediğim ilk Galatasaray maçında anladım ki Eflah sahiden gergin ve fanatik biriymiş, aynı zamanda Farah ve Gökhanda.

 

Maçı Galatasaray aldığı an ve her bir golde evde kargaşa çıkıyordu.

 

Telefona gelen bildirimle masada duran, telefonumu aldım elime.

 

Yabancı numaradan gelen mesaja baktığımda bir an nefes alamadım.

 

05**: Meleğim, beni özlediğini var sayarak konuşuyorum; Kavuşmamız çok yakın.

 

Ellerim titrediğinde mesajı defalarca okudum, işletilmiş olmayı diledim fakat babam hep bana Meleğim derdi. Melek.

 

Gözlerim dolduğunda dik durmaya çalıştım, küçük Leyla değildim ki büyümüştüm .

 

Babama, kırgın değildim paramparçaydım. Elimi tutmamış ona uzattığımdaysa her zaman elimi elinin tersi ile itmişti.

 

Bana hep silah doğurmuştu babam, ve yine bana doğrulttuğu o silahla başkalarını korumuştu. Herkesi iyi olup bizi kırıp parçalıyordu.

 

“Gelemez.” Dedim kendi kendime. “Gelmesin.”

 

Gelmemeliydi, yöreme yamacıma yaklaşmamalıydı.

 

Hülyaya. Kardeşime.

 

Titremem hafifçe dindiğinde, iki saat önce mesaj atan Eflah’ın mesajına baktım.

 

Eflah😎: işe ne zaman gideceksin?

 

Siz: iki hafta daha iznim var. Neden?

 

Anında bakmasını beklemesem de baktı.

 

Eflah😎: uyumadın mı?

 

Siz: Uyudum biraz, sen neden uyumadın?

 

Eflah 😎: Neden uyandın?

 

Siz: Nedeni yok.

 

Eflah 😎: Diyorsun?

 

Siz: Evet.

 

Eflah 😎 : Hülya uyudu mu?

 

Siz: Evet.

 

Eflah 😎: Benimle bir yere gelirmisin?

 

Siz: Ne zaman?

 

Eflah 😎: Bu hafta.

 

Siz: Bilmem.

 

Eflah 😎: Nereye diye sormadın?

 

Siz: Yer pek önemli olmuyor.

 

Eflah 😎: Memlekete.

 

Siz: Neden ki?

 

Eflah 😎: Yorulmadın mı?

 

Siz: Daha yorulmak için çok erken.

 

Eflah 😎: Leyla? Hiç düşünmüyormusun, bu evden öylece çıktığında uyuyamadığımı fark etmiyormusun

 

Siz: Benden önce nasıl uyuyorsan, öyle uyumayı denesen?

 

Eflah 😎: Senden öncesi? Senden öncesinin olmadığını söylemiştim.

 

Siz: Yoo.

 

Siz: Sibel varmış mesela.

 

Siz: Onsuzda uyuyamadığın oldu mu?

 

Eflah 😎: Hay ne sibelmiş be?

 

Eflah 😎: Ha bide sibelle hiç uyumadım.

 

Siz: Uyusan, Onsuzda yapamazmışsın o zaman.

 

Eflah 😎: Leyla, yine ayak üstü yanına gelmem için mi bu tavırlar?

 

Siz: Ne münasebet, gelmezsen gelme be.

 

Eflah 😎: İyi o halde, gelmiyorum.

 

Siz: Gelme.

 

Siz: Hem hazır Sibel demişken, ben sana hiç eski sevgililerimden bahs ettim mi?

 

Eflah 😎: Sevgililer?

 

Siz: Evet.

 

Eflah 😎: Etmeni önermem.

 

Siz: Dua et senin gibi eski sevgilm ay pardon nişanlım önüne oturmadı.

 

Eflah 😎: Nişanlını? Sahiden yanına gelmemi istiyormuşsun gibi davranma.

 

Eflah 😎: Gelirim.

 

Eflah 😎: Dediğin her şeyi bir de gözlerime bakarken söylersin.

 

Siz: Söylerim, ama gelme.

 

Eflah 😎: Neden?

 

Siz: Uykum geldi.

 

Eflah 😎: İyi o halde yarına erteliyorum.

 

Siz: Tamam bende yarına erteliyorum.

 

Siz: İyi geceler.

 

Yazarın anlatımıyla

*

 

“Abi?” Eflah kulağındaki sese karşılık olarak; “Söyle.” Dedi.

 

Leyla’yı öylesine o eve göndermezdi, hele düğün salonuna giren o heriflerden sonra.

 

“Abi, bir adam fark ettik.” Dediğinde bir kaç tuşa bastı adam, sonra devam etti. “Adam kırıklarında önce bir yirmi dakika dolaştı evin etrafında oturdu falan, sonra işte içeri girme izni olmayınca telefondan bir şeyler yapıp çekti gitti.”

 

“Nasıl bir adam, buldunuz mu?” dedi Eflah, şimdiden doğruluğu yerden pür dikkat adamın sözlerini dinliyordu.

 

“Bulduk. Ceza evinden yeni çıkmış.” Dediğinde Eflah tamamen oturduğu yerden kalktı.

 

“İsmi, Serter Durulay.”

 

Durulay, dedi Eflah kendi kendine.

 

Leyla Durulay.

 

Ağzında bir küfür geveledikten sonra, adamın daha derin araştırılmasını istedi. Ama bu isteği normal adamlarından istemedi.

 

Farah vardı mesela, her Eflah’ın birini en derinine kadar araştırması gerektiğinde açardı bilgisayarını gözünü kırpmadan isteği kişinin en ufak detayına kadar bulurdu.

 

Umut ve Gökhan hep vardı zaten.

 

Saat daha gecenin, 3’ üne gelirken hepsi gıkını çıkarmadan mutfaktaki büyük masanın etrafında oturdular.

 

Farah, sadece ismini bilgi adamın, bilgilerini tek tek bulurken Gökhan ve Umut bilgileri düzenliyor ardından ise Eflah ile inceliyorlardı.

 

Sonunda tüm bilgiler bir sayfada toplandığında, Serter Durulay her zerresiyle çıktı ortaya.

 

Yaşadığı yer, büyük bir yerdi önünde ise bir çok adam. Bir iş adamı değildi, sadece vatan hainiydi. Oysa eski asker olduğuda yazıyordu. Bu tüm bilgilerin yanında en önemli olan şey ise bir fotoğraftı.

 

Aynı fotoğraf içinde iki kişi vardı; Serter, şu anlık sadece vatan haini olan. Bir de Cevdet Yakut; çoğu şehre açtığı kumarhaneler ile namını yaysada bir şekilde paçayı kurtaran Cevdet.

 

Yazarın anlatımıyla

**

 

Cevdet Yakut,iki zaafı vardı;

Para.

 

Farah.

 

Eskiden tek düşündüğü şey, daha fazla nasıl para kazanabileceğiydi. Ama şu an o kazandığı tüm parayla nasıl Farah’ı yine alırım diye düşünüyordu.

 

Serter Durulay, Zaafı falan yoktu.

 

Tek istediği, önceden insanların mutluluğu huzuru için çırpındığı bu vatanın yok olmasıydı.

 

Tek düşüncesi vardı hep;

 

Ben bu vatan için köpek olmuştum fakat kimse benim adımı dahi bilmiyordu, bir gün şehit olduğumda bir iki şehit diye geçiştirecekler.

 

Hem karımda sevmiyor beni, neden bu çabam.

 

Bıraktı çabalamayı, karısının kızının kabusu oldu vatanına hain oldu.

 

Şimdi ise Cevdet’i buldu, tek isteği vardı hem alttan alttan bu insanları kahr etmek hemde onun yüzünden dört duvara kapanmak zorunda olduğu kızından o derin intikamı almak.

 

Cevdet’tin de yolu ordan geçiyordu zaten. Önce kulenin tepesi Eflah, sonra kulenin geri kalanı.

 

“Demek, o çok meşhur Leyla’nın babası Serer Durulay?” dedi Cevdet elindeki kumar kartlarını karıştırken.

 

“Size bir zarf bırakmış.” Dedi takım elbisenin içindeki adam.

 

Cevdet sadece masayı işaret ettiğinde adam zarfı bıraktı ve bir kaç adım arkaya adımladı.

 

Cevdet elindeki kartları masaya yaydıktan sonra, zarfı aldı eline siyah zarf lüks duruyordu.

 

İçindeki bir fotoğrafı çıkardığında, dudağının kenarı kıvrıldı.

 

Bu fotoğrafta Eflah, Leyla ve Farah vardı.

 

Düğünde çekilmiş bu fotoğraf çok yakın ve netti.

 

Fotoğrafın arkasında ise,

 

Farah’ı mı istiyorsun? En kolay şekilde avucunda olacak.

 

Eflah’ın it gibi sürünmesini mi istiyorsun? En aşağılayıcı şekilde ayağına it olacak.

 

İstediğim tek şey, Leyla.

 

Aynı geminin yolcusuyuz.

 

Adres*

 

Numara*

 

Ve bazı baba’lar kızlarını o Araçta bile bırakmaya hak görmez onları yakmak için kendilerine ceketlerdi.

 

 

Baba’ların kırdığı kalpler iyileşmezmiş, yara kabuğa ihanet edermiş sarmazmış.

 

 

Küçük kız, babasına sarılmak istedi, baba beni neden sevmedin? Demek istedi. Tek yaptığı şey babasının karşısında düğümlenen boğaz acısını geçirmek, titreyen ellerini dindirmek.

 

Ve

 

 

Küçük çocuk, annesinin suya dalan kafasını kaldırmak istedi fakat ne annesine doğru bir adım atabildi ne de annesinin sudan kafasını kaldırmasına yardım etti. Annesi boğulurken yapabildiği tek şey ise annesinin kafasını kaldırıp gülümsemesini beklemesi oldu.

 

💌🦋

 

 

Selamlarrr

 

Bölüm hakkında fikirleniz neler?

 

 

​​​​​Leyla'nın babası da ne pezevenk çıktı dimi ;)

 

Neyseeeee

 

 

Öptüm.

 

 

​​​​​​Oy atıp yorum yapmayı unutmayın sevgiyle kalın 💐

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%