@meldakzltn
|
yorum Ve beğeni sayısı elbette ki yok bunu göze alarak yazdım en azından okuyanlar öylesine geçmek yerine bir saliselik yıldıza basma zahmetine girebilirler mi acaba? Rica ediyorum hem motivasyonum yükseliyor iyi hissediyorum. Emeğimin karşılığını da almak istiyorum.
Neyse hadi iyi okumalar...
Siz: Nereye gittin, evin her yerine baktım yoksun.
Kurt: İşlerim var uyu sen.
Siz: Seni beklemiyordum zaten bir şey konuşmak istiyordum.
Kurt: İyi sabah konuşuruz.
Siz: Bir haftadır evdeyim ve beni bir haftadır böyle oyalıyorsun. Siz: Gelmiyorsun, sabah konuşuruz diyorsun ama ben uyanmadan çıkmış oluyorsun. Siz: Geceleri bekliyorum gelmiyorsun. Siz: Gitmedim diye mi bu kaçışların. Siz: Beni böyle mi göndereceksin Kurt?
Kurt: Yoğunum, iyi uykular.
Siz: fotoğraf* Siz: Yeni takım aldım bugün nasıl olmuş?
Kurt: Siktir| Kurt: Yakışmış 15 dakikaya evdeyim yerinden kıpırdama.
Siz: Uyuyacağım Kurt, iyi geceler.
Kurt: Konuşacağız Güzelim. Kurt: yoksa başka bir şey yapacağımızı mı düşündün. Kurt: Çok ahlaksız bir kadın olduğunu düşüneceğim.
Siz: Bir haftadır eve gelmeyip iç çamaşırlarımla olan fotoğraflarımı atınca mı geliyorsun. Siz: Çok ayıp Karun, ahlaksız bir adam olduğunu düşünüyorum.
Kurt: İşim çıktı üzgünüm.
Siz: Beni ilgilendirmez.
Kurt: :).
KARUN SİRAÇ EREZOĞLU
Bir haftadır evimdeydi, Vera Ahu Mangan evimde, kokusu, göz yaşları, siniri, düşünceleri, gülüşleri, çığlıkları ve ona dair her şey evimi süslüyordu. Ben ondan önce yaşamıyordum yaşamayı kendime yasaklamıştım.
Hayatım boyunca çok fazla yaşamamak için etrafımda dolaştığını görmezlikten geldim.
Kendimi neye mahkum ettiğimi görmek beni ondan uzaklaştırır sandım.
Bir gün rastlayacağım güzel bir çiçeğin beni kaderimden vazgeçirteceğinden korkuyordum.
Korku ona dair hissettiğim ilk sahici duygu.
Onu gördüğümde, karanlığın hala içimde olduğunu hatırlamak için gözlerimi kapattım.
Yeniliyor muydum? Karun Siraç Erezoğlu yenilir miydi?
Her adımı planlı olan bir adamın buna hakkı var mıydı?
Eve gidiyordum, o uyuduğunda onu izliyordum kokusuna olan derin özlemimi gideriyordum. Uyanmadan çıkıyordum.
Eve gidemez olmuştum en son ne zaman uyuduğumu hatırlamıyordum.
İhtiyacım olan kadın, beni dinlendirecek olan acılarımı unutturacak olan kadın evimizi ısıtırken ben ondan uzak olmak zorundaydım. Daha fazla zarar görmemesi için.
3 Gün Sonra
Aptal adam, aptal aptal işe gitmem gerekiyordu ve o buna engel oluyordu delirecektim artık delirecektim gelmediği gibi gitmeme de izin vermiyordu. Hata yapıyordu buraya bir şeyler sipariş etmeme izin veriyor ama dışarıya adım atmama izin vermiyor mu?
Kesinlikle hata yapıyor, babam ve ablam beni oldukça fazla arayıp merak ediyordu onunla bu konu hakkında konuşmak istiyordum ama eve gelmiyordu. Sikeyim bu adam beni çileden çıkarıyordu.
Üstümü giyindim blazer siyah uzun ceket, içine siyah dantelli sütyen, altıma mini siyah şort ve kahverengi çizmelerimi giydim.
Sıra saç ve makyaja geldiğinde hafif bronzluk veren bir makyaj yapmıştım saçlarımı hafif dalgalı yapıp gözlüğümü ve takılarımı takıp çantama gerekli eşyaları koyup çıktım.
Gelmeyeni ayağıma getirtirdim. Bugün üç seansım vardı ve üçü de uzun sürecekti.
Aşağıya indim bahçeye çıktığımda Kemal, Mete ve Arslan önümü kesmişti "Bir yere mi gidiyorsun Yenge?" diye soran Arslan'a gözlüğümü üstünden ters olduğunu bildiğim bakışlarımı attım.
"Hayırdır Arslan" gözlüğümü çıkardım göz kırpıp kafamı iki yana salladım "Hesap mı soruyorsunuz bana? Abinizi deşifre edeceğimi falan mı düşünüyorsunuz, hayırdır" dedim içimde yatan dedemi dışarı çıkartmışlardı.
"Yok yenge biz sadece iznin yok demek için geldik" dediğinde ortalarından geçtim bir kaç adımda bahçede olan bana aldıkları arabama yürüdüm.
Arabamın aynısından almışlardı porsche, gerek yoktu garajda dedemin hediyesi olan mercedes gclass vardı. Anahtarı çantadan çıkarıp açtım bu arabaya ihtiyacım yoktu. Ondan gelecek hiçbir şeye ihtiyacım yoktu. Beni böyle kazanamadı. Gönlüme bir çise gibi düşüp orada Kasırga başlatmıştı. Bu salak saçma hediyelere gerek yoktu.
"Ee hadi haber vermiyor musunuz?" diye sordum onlara dönüp Kemal çoktan aramış konuşuyordu "Yenge üzülmeni istemem ama buradan çıkma ihtimalin yok" dediğinde güldüm hatta kahkaha attım. Dedem gibi kontrol manyağı bir adamın torunu olmamışlardı, kaç arabayı dışarı çıkmama izin vermiyorlar diye demir kapıyı kırarak pert etmiştim.
"Son sözün bu mu Arslan?" diye sordum gözlerinde bir şaşkınlık geçti sonra alayla güldü "Budur yenge" dedi Mete cebinden çıkardığı cekirdekleri yiyip bizi izliyordu.
"İyi seyret" dedim sonrası çok hızlı gelişti. Arabaya atladım çalıştırıp hızlı bir manevrayla kapıya doğru döndüm arkamda onlar vardı ve döndüğüm zaman onlara çarpma ihtimalim vardı umursamamıştım. Yoluma engel koyarsa öldürmekten geri durmayacağımı söylemiştim. Kapının önünde etten duvar olan adamlar tedirginlikle bana bakıyorlardı güldüm gülüşüm bana güç verdi gaza basıp üstlerine sürdüm hepsi bir kenara kaçtı.
Duymuşlardı kapıya ikinci kez vuracakken diğer taraftan bir darbe gelmişti kapıya ve bunu yapan kesinlikle Kurttu.
Gözlerimiz birbirine tutunduğunda ihtiyacım olanın sadece bu değil aynı zamanda kokusu olduğunu da anladım. Arabadan indi arabadan indim.
İçeriye hızlı adımlarla girip yanıma yaklaştı bende kalçamı şoför tarafında ki cama yaslamıştım karşıma geldi sinirden ya da uykusuzluktan çökmüş ve aynı oranda kızarmış gözlerini gözlerime sabitledi.
"Kızım sen manyak mısın?! Adam akıllı bir saat beklesen gelip götüreceğim zaten seni o telefonuna baksan göreceksin zaten mesajları ruh hastası!" dediğinde göz devirdim yüzüne yaklaştım dudaklarımızın arasında milimler varken konuştum.
"Beni cam fanusa koyamazsın Erezoğlu! Ben senin emir erin değilim ben ne istersem o olur. Gitmem gerekirse giderim" konuşurken dudaklarına düşürdüğüm bakışlarımı tekrar gözlerine sabitledim alev alev yanan tek ben değildim. O Kasırgasında yanıyordu ben onun mavilerinde. Dudaklarını diliyle ıslattı "Cam fanusta değilsin Mangan, sen ormanda ki ağaca bağlı özgür bir sarmaşıksın"
Dudaklarıma değen dudakları gözlerimi kapatmama sebep oldu o ormanı aleve vermek istiyordum. Kalbimi ona mühürlemek onu bana ait yapmak istiyordum. Benden gitmesin ondan gitmeme izin vermesin. Gözlerimi açtığımda, kapattığımda, nefes aldığımda nefesimi dudaklarına verdiğimde hep bir milim uzağımda olsun.
"Gitmem lazım" dediğimde alnını alnıma vurdu "Tamam gidiyoruz" dediğinde şaşırsamda bunu gizledim.
"Baban, Deden ve ablan seni merak etmiş önce onlara gidiyoruz"
İşte şimdi şaşırmıştım ve bunu gizleyememiştim. Kaşlarımı çatarak ona baktım yutkunup konuşmaya çalıştım "Seanslarıma gitmem lazım" konuşmada başarılı olmuştum ama zihnimi susturmada başarılı olamamıştım.
Dedem çok elzem bir durum olmadıkça gelmezdi. Emekli Orgeneraldi evinden çıkmayan yaşlı bir mızmızdı. Babaannem de ondan farklı değildi, iki birlikle gerçekten bazen çok mızmız ve huysuz oluyordu...
"Üzgünüm, iptal et" dediğinde gözlerimi devirdim bunu yapamazdım.
"Olmaz"
&
Uzun uğraşlar sonucu kaybetmiştim. Su an ablamın evinde, dedem, ablam, babam, babaannem ve Kurt ile ben, oturuyorduk.
Dedem ve babaannem tekli koltuklarda el ele tutuşarak oturuyordu babam kucağına Atlas'ı almış sallanan sandalyede oturuyordu ablam ve eniştem üçlü koltukta ben ve Kurt ise ikili koltukta oturuyorduk bizim karşımızda dedemler oturuyordu ablamlarin karşısında babam.
Ortamda gergin bir hava vardı dedem gözlerini bir saniye olsun Kurt'un gözlerinden çekmiyordu Kurt ise hiç istifini bozmadan dedeme aynı bakışlarla karşılık veriyordu. Bende babamla Atlas'ı izliyordum babamın kucağına yatmış etrafı izliyordu.
"Çay demle-" ablam konuşacakken babaannem onu bakışıyla susturmuştu. Ablamın çocukla yorulduğunu düşündüğü için buraya gelirken yanında hizmetli de getiriyor her şeyi ona yaptırıyordu.
"Dede ne oldu?" diye sordum en sonunda bu sessizliğe dayanamayarak, işlerim vardı bir hafta üç gündür yeterince aksatmıştım.
"Sen anlatacaksın niye o herifin yanında oturuyorsun, niye orada kalıyorsun, niye araban patlatıldı, niye işine gitmiyorsun?" diye sordu gerildim bunları anlatmanın yeri ve zamanı belki şu an değildi ama dedem için kesinlikle şu an her şeyi öğrenme vaktiydi.
"Ne o yine beni izlemeye mi aldın?" diye sordum sesimde alay yoktu, sinir yoktu, merak hiçbir şey yoktu dümdüz bir ses tonuydu. Mavi gözlerini bana dikmişti içimi okumaya çalışır gibi bakıyordu.
"Sen benden bir şeyler gizlersen bende seni ve sizi izlemeye alırım" dediğinde direklerimi diz kapaklarıma yaslayarak eğildim ellerimi birbirine kenetleyip dedemin yanında ki babaanneme baktım bakışlarımdan anladı.
"Hadi bu iki inatçının konuşacakları var" diyip bastonuyla ayağa kalktı.
"Oturun kimse bir yere gitmiyor, evimizde bir Kurt var. Kuzuyu öldürmek için mi yanına aldı yaşatmak için mi ona bakacağız. Tabi bizi ikna edemezse sürüde ki kuzuyu kapmaya çalışan her Kurtun başına ne geliyorsa onunda başına aynı şeyler gelecek" diyen Dedemle ayağa kalkıp Siraç'ın önüne geçtim.
"Dede, bu bizim meselemiz bizden başka kimseyi ilgilendirmez" dediğimde dedem hiddetle ayağa kalktı "Sen kimi kimden koruyorsun Vera! O adamın nasıl biri olduğunu en iyi ben bilirim ben yetiştirdim onu. Aşık olmayı sevmeyi ben yasakladım elinde ki her duyguyu ben aldım ondan! Peşine güvenip bu adamı taktım ben yıllarca." göğsüm duyduklarımla sıkışmıştı.
Bizim tanışmamız hayatlarımızın kesismesi benim onu görmemle olmamıştı, o istediği için o beni fark ettiği için olmuştu yani.
Dedemin dediklerinden bunu anlamak zor değildi. Kurt benim gölgem gibi beni takip ederken beni ezberlemişti. Hareketlerime değilde sözlerime şaşırması bundandı.
"Beni kendi ellerinle bir Kurt'a emanet edip sonrasında bundan pişman olup onu hedef alamazsın." dedim yine sakince ablam, babam, babaannem ve eniştem odayı sakince terk etti.
Arkamda bir hareketlilik hissedince kalbim korkuyla sıkıştı gitmezdi değil mi? "Sende çık torunumla yalnız konuşacağım" dedi dedem Kurt belimden tutup beni kendine çekti, sanırım dedemin onu öldürmesini istiyordu "Torununuz benim için size karşı gelirken onu bırakmamı mı istiyorsunuz Komutanım?" diye sordu sesi o kadar sert ve otoriterdi ki vücudum titredi.
Dedem bir kaç adımla yanıma gelip beni arkasına aldı Kurt izin vermeseydi yine alırdı, dedem güçlüydü. "Sana güvendim, torunuma aşık olmayacaksın dedim, görev dışında onun etrafında dolanmayacaksın dedim" tane tane konuştu.
"Onu hiçbir zaman görev olarak görmedim" dediğinde dedem Kurt'a sert bir yumruk attı çığlık atıp hızla ona yaklaşıcakken dedem hissetmiş gibi bana dönüp "Sakın hareket edersen hastanelik ederim" dediğinde göz yaşları içinde yerimde durdum.
"İstediğinizi yapabilirsiniz, torununuzdan bir adım öteye gitmeyeceğim." dediğinde dedem bu sefer bana doğru yürüdü ama babamın sesiyle durdu.
"Baba kızıma dokunma!" sesi öyle gür çıkmıştı ki şaşkınlıkla ona döndüm yanıma geldi içinde bulunduğum ateşten belimi saran eliyle kurtuldum. Babam beni bir ateşten aldı.
"Sana bu zamana kadar her şeyde sustum onları korumak için kısıtladın sustum. Onları takip ettirdin sustum, artık yeter benim kızım neyin doğru neyin yanlış olduğunu görüyor Kurt'un yanında durmak istiyorsa buna saygı duy." dediğinde gülümsedim yanımda durması bana inanılmaz güç vermişti.
"Ben onun ne kadar tehlikeli biri olduğunu biliyorum o en başta uzak durmamı söyledi gitmemi istedi ben gitmedim ben direndim yanında durmak için, aşık oldum ona sevdim yıllarca adını öğrenmeye çalıştım tek kötü bir olay yaşadık onda da beni korumak için her şeyi yapıyor gerekirse kendinden de koruyor. Dede ben aşığım ona beni ondan alabilmen için kalbimi öldürmen gerekiyor. O aşık mı seviyor mu bilmiyorum ama ben onunla her şeye varım."
Kurt'un bakışlarında hayal kırıklığı vardı neden peki? Onun yanında durmak için yalan söylemiştim o yüzden mi yoksa ben mi yanlış anlamıştım gözlerinde ki yansımayı?
"Vera ya-" elimi kaldırıp susturdum onu dedemin sınırlarını zorlamaması gerekiyordu "Sen sus lan şerefsiz aşık değilsen torunumun hislerine karşılık vermeyeceksen siktir git buradan" dediğinde gözlerimde taşmayı bekleyen o denize izin verdim.
Ona aşık olduğumu uzun bir süre o bana gelene kadar yani, söylemek istemiyordum ama beni ondan alacak dedemi ancak bu durdururdu.
"Gitmek isteseydim onu evime alıp oraya evimiz demezdim Komutanım, gitmek isteseydim onu görev gibi görüp size karşı gelip görevimden istifa etmezdim." dediğinde dedem yıkılmış gibi baktı ona, ama bu öyle korkunç bir his değildi kıskançlık ve sinirdi.
"Tek bir saç teline zarar gelsin kelleni ben koparacağım" dedi ve odadan hızlı adımlarla çıktı babamda alnıma bir öpücük koyup bizi Kurt ile yalnız bıraktı.
Hızlı bir kaç adımla karşısına geçtim patlamış dudağına dokundum çatmış kasları ve sinir dolu gözleriyle beni izliyordu. "Korkma elinin altında durup tehlike geçene kadar yanında duracağım, sorun çıkmasın diye gitmek gerekiyorsa artık gönderebilirsin herkes her şeyi anlamıştır, zaten dedemin gelmesi hepimiz için beklenmedik oldu konu sen ve ben olunca diğerleri de anlamıştır zaten nasıl bir tehlikede olduğumuzu. O yüzden gonde-" dudaklarımın üzerine koyduğu parmağıyla susmak zorunda kalmıştım gözlerine bakmadım dudağında ki kanı temizlemeye çalışıyordum.
"Neden aşık olduğunu söyledin?" diye sordu çenesini o kadar kasmıştı ki konuştukça parmağıma daha çok temas eden dudakları ruhumu ateşe attı, babamın beni tekrar bu ateşten çıkarmasını istedim fakat olmadı.
"Yalandı" dedim gözlerine bakıp, gözlerine yine perde indirmişti hiçbir şey anlaşılmıyordu. "Büyüyü neden bozdun" dedi yalan dememe inanmadı. "Yalandı Kurt sana aşık değilim" dedim kollarımı sıkıca kavrayıp beni kendine daha fazla çekti mavilikleri beni boğacak kadar dolmuştu.
"Büyüyü neden bozdun?!" sesi o kadar gür değildi ama ruhum yine de korkudan titremişti, "Sence sana aşık olsam bunu bu kadar korkusuzca söyler miyim? Şu haline bak resmen olası bir durum üzerinden beni öldürecek gibisin" dediğimde gözleri dudaklarıma kaydı sonra tekrar gözlerime.
"Madem büyüyü bozdun her şeyi tam yapalım" dediğinde dudaklarıma yaklaştı dudaklarından gelen o kan kokusuyla karışım mentollü koku her hücremi sardı ellerimi yumruk yapıp direnmek için sıktım.
"Yapma" dedim
"Aşık oldun" dedi başımı iki yana salladığımda dudaklarım dudaklarına sürttü. Gözlerimi kapattım, kalbime, ruhuma ve içimde ki kelebeklere ses verip dudaklarını dudaklarımın arasına aldım.
Büyü bozuldu Çirkin, Prens oldu.
|
0% |