@meldakzltn
|
Hayat zordu.
İçimde yanan ateş daha fazla harlandı, avuçlarım terledi kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki bir an parçalanmasından korktum.
Siraç yüzümü ellerinin arasına alıp öpüşünü daha fazla derinleştirmek için başını sol tarafa eğdi dilim diline değdiğinde boğazından hırıltılı bir inleme yükseldi bu beni daha da ateşlere attı.
Sol elimi ensesine koyup sağ elimi kalbinin üstüne koydum, kalbimle yarışmak için mi bu kadar hızlı atıyordu? Dudağımı ısırıp geri çekildi bu canımı yakmadı vahşi bir zevk verdi.
"Ateşle oynuyorsun"
"Oynamıyorum yanıyorum" güçsüz sesim ona ulaştığında ikimizde derin bir nefes aldık, verdiği nefes aldığım en güzel oksijen olurken içim kasıldı.
"Seninle olan savaşımız yeni başlıyor, hazırlıklı ol senin seninle olan savaşına bende katılıyorum."
Son sözleri bu oldu alnımı öptü, sonrasında herkes geri geldi.
&
"Yani sen şimdi diyorsun ki ben bu adama aşığım" gözlerimi kaçırdım ablam bitmek tükenmek bilmeyen şaşkınlığı ile beni gerçekten yoruyordu, erkekler bahçede mangal yaparken biz içeride ablamla tatlı yapıyorduk babaannem Atlas'a bakıyordu.
"Abla anlama sorunu yaşıyorsan bunun için bir kurs var mı bilmiyorum ama evet aşığım, seviyorum, onunla olmak beni mutlu ediyor yüzümü, güldürüyor, nefes aldığımı hissediyorum içimde ki köksüz nilüferin nehirde kendini belirsizliğe akıtmaması için bir sebebi var artık" derin bir nefes aldım devam ettim.
"Onunla olmak dışında başımıza gelen hiçbir şey beni üzmüyor korkutmuyor diyemem, elbette ki bunlar oluyor ama ben bir psikoloğum herkesten önce kendi psikolojimi her şeye rağmen güçlü tutmalıyım ki etrafıma iyi gelebileyim. Ben ona iyi gelmek istiyorum onun bana farkında olmadan iyi gelmesi gibi" cümlelerim bittiğinde belimde bir çift kol hissettim arkamı döndüğümde gözleri ışıldayan bir Kurt karşıladı beni "Oh be sonunda kardeşimin mutlu olduğunu gördüm hadi siz baş başa kalın" diyip mutfağı terk eden ablama içten bir şekilde gülüp yüzümü normal haline getirip ona döndüm.
"Ne zamandır oradasın?"
"Hayatının aşkıyla tanışmış gibi beni ablana anlattığın andan beridir" dediğinde gözlerimi devirip kollarının arasından çıkmaya çalıştım kaşlarını çatarak yüzüme baktığında ofladım, sürekli onun tarafından sıkıştırılmak istemiyordum. "Uslu dur" dediğinde gözlerimi kısıp yüzüne yaklaştım.
"Durmazsam naparsın Siraç?" dedim cevap vermesini beklerken o dudaklarını dudaklarıma mühürlemişti.
Alt dudağımı aceleci bir şekilde dudaklarının arasına alıp hafif ısırıp daha sonrasında emmeye başladı bende ona ayak uydurarak üst dudağını ısırdım boğukça inlediğinde kendimi istemsizce ona bastırdım kısa bir an geri çekildi "Uslu dur tadına doymaya çalışıp bırakıcam karşılık verme" Cevap vermemi beklemeden dudaklarıma tekrar mühürledi kendini.
"Lan ulan sen benim torunuma katil olacağım bu yaşımda Piraye! Piraye buraya gel!" diye bağıran Dedemle Kurt benden ayrılmıştı dudağında ruj izim vardı o böyleyse kendimi düşünemiyordum bile...
"Ya ne oldu sana böyle yine deli danalar abooo siz öpüştünüz mü?!" babaannemin bunu merakla sorması beni güldürecek gibi olsa da durdurdum kendimi.
"Ulan ne öpüşmesi bu şerefsiz yiyordu torunumu. Ulan utanmıyor musun kuytu köşelerde torunumu-" Ne diyecekse susmuş sinirle ellerini yüzüne çarpmıştı tam bize doğru gelecekken babaannem "Sen sanki yapmadın gençken hadi gel gidelim bir daha da kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırma ortada küçük torunun uyuyor angut herif" diyip dedemi kolundan tutup zar zor çıkarmıştı mutfaktan daha sonra geri dönmüştü.
"Kuytu köşelerde yapın açık alanda değil çocuklarım" diyip bu sefer tamamen gitmişti. Bu dediğine gülmek istesemde dedemin her an bir yerlerden çıkma ihtimali yüzünden gülemiyordum. Siraç'a baktım yüzünde yaklaştım dudağına bulaşmış ruj izlerini temizlemeye başladım "Ne yapıyorsun Vera?" sesi bu durumdan keyif almadığını belli ediyordu bakışları hala dudağımdaydı "Ruju siliyorum" dediğimde kaşlarını daha çok çattı "Sürmeseydin bulaşmazdı bırak yıkarım yüzümü"
Bu sefer kaşlarını çatan ben oldum ve geri çekildim yaptığım kekin jölesini karıştırmaya devam ettim o da mutfaktan çıktı.
Yarım saatin sonunda hepimiz yemek masasına oturmuştuk. Dedem başa oturmuştu ben de soluna yanıma babam ve onunda yanına Siraç oturmuştu bu sefer yemek yiyordu bizimle ama çok az almıştı her şeyden tabağına benim tabağımı dedem doldurmuştu. Ablamın tabağını da dolduracaktı ki eniştemin elinde olduğunu görünce kaşlarını çatıp bir süre eniştemi izledi.
"Vera ne zaman geleceksin kliniğe?" eniştemin sorusuna cevap verecektim ki benim yerime Siraç cevap vermişti.
"Ortalık bir süre durulana kadar gelmeyecek" dediğinde bakışlarımı dedeme çevirdim "Bu sefer doğru söylüyor, neyle karşı karşıya olduğunuzu bilene kadar o evde durman daha iyi olacak bunu her ne kadar istemesem de" diye eklemişti bu sefer babama baktım "Yeterince koruma yok mu?" diye sordu.
Mantıklı soruydu yeterince koruma olsa da başıma gelenler ortadaydı daha fazlası gerekiyordu "Bu korumalarla olacak iş değil aralarında güvenemediklerim var bir hafta daha verin bana sonrasında Vera normal yaşantısına dönebilir fakat yine de benimle kalmalı" dedi.
Normal yaşantıma dönebileceksem neden onun evinde kalıyordum benim zaten bir evim vardı ve onunda güvenlik sistemini babaannem halletmişti. "Niye evlendiniz mi?" diye sordu ablam gözlerim şokla açıldı.
Evlilik benim korktuğum bir seydi. Evlilik benim olmasa da beni bitiren bir şeydi. Evlilik konusu.. neyse sakinim.
"Saçma sapan konuşma Helin, Vera daha küçük" diyen Dedemle istemsizce güldüm bakışları keskin bir şekilde bana döndüğünde gülüşümü toparladım.
"Ben evlenince de öyle diyordun dede bak şimdi çocuğum var. Küçük dediğin kız kucağına torun verebilecek yaşta" ablam kesinlikle yangına körükle gidiyordu masada ablam eniştem babaannem dışında kimse gülmüyordu her ne kadar Siraç'a bakmak istesem de babam bu sefer bunu engelliyordu.
"Ben onu mu diyorum güzel torunum bu it evlenilecek adamdı etrafı düzgün temiz kimsenin etlisine sütlüsüne karışmazdı yalan yok çok düştüm peşine bir açığını yakalamak için. Bu öyle değil Kurt'a güveniyorum ama onun bir ailesi olabilmesi için dünyaya tekrar gelebilmesi gerekiyor, bu işlere hiç bulaşmamış olması gerekiyor. Size anlatamasakta Kurt'un nasıl biri olduğunu az çok anladınız. Hiç olmaz diyip hevesini kırmak istemiyorum güzelim ama onun bir ailesi olabilmesi için-"
"Kurt bütün bu işleri bitirdiğinde, aile olabilecek kadar temiz bir hayat sunabildiğinde kısacası Kurt eve döndüğünde bir ailesi olabilir" diye dedemin yarım bıraktığı cümleyi Siraç tamamladı.
Attığı mesaj geldi aklıma
"Ama Kurt'un çocuğu olamaz, Kurt eve dönmeden onun bir ailesi olamaz."
Hiçbir şey hissetmeyen bir gülüş peyda oldu dudaklarımda sonrasında yemek çok sakin geçmişti günlük konulardan konuşmuştuk ama benim aklım korktuğum evlilikteydi.
"Vera" ablamın seslenmesiyle ona döndüm "Efendim dalmışım" dedim yüzünde düşüncelerimi anladığını belli eden bir gülümseme oldu.
"Sana diyoruz güzelim bir araba alalım istersen" dediğinde omuz silktim "Olur bu mercedesin yeni 720 derece dönen arabası çıkmış onu alalım" dediğimde dedem içmekte olduğu suyu öksürerek yuttu babam keyifle güldü.
"Benim emekli maaşım yetmez baban alsın" dediğinde güldüm "Yeter niye yetmesin sanki emekli maaşıyla geçinip gidiyorsun Bozok" babaannem dedeme kızdığında dedem homurdanıp masadan kalktı "Damat gel bir tavla oynayalım seninle" dediğinde eniştem gerilse de tamam diyip dedeme eşlik etti.
Babaannemin yanında gelen yardımcı kız masayı hızlıca topladı gözleri arada bir Siraç'a değse de benim bakışlarımı görünce önüne dönüyordu. Doğru olanı yapıyordu.
Babaannem ablamla birlikte Atlas'a bakmaya gitmişti babam şirket maillerine bakıyordu Siraç balkona bahçenin bir ucunda telefonla bir şeyler konuşuyordu ben elimde kahve mutfak camına yaslanmış onu izliyordum.
Bir gün ailem olacak mıydı? Onunla bir hayata başlamıştık, Çirkin Prens olmuştu ama Kurt evine dönmemişti. Peki beni evi olarak görüyor muydu? Bunu anlayamıyordum kendini ustalıkla gizleyen bir adamdı üstelik o beni tanıyordu.
Hayatıma hangi amaçla neden girmişti beni bir görev olarak görmediği için dedem onu peşimden almıştı. Neden görev değildim onun için, daha tanımadığı bir kadını neden görev olarak görmesindi ki? Ben onu takip ederken o hep bir adım arkamda mıydı yani?
"Off kızım Piraye teyze bir yere getirdi beni bir adam var gör yeme de yanında yat dikkatini çekmek için şimdi kahve götüreceğim ona. Hayır evli değil Vera Hanımla aynı evde kalıyorlarmış sadece o da korumak için."
Arkamı döndüm beni hala fark etmemişti yavaş adımlarla tezgaha adımladım elimde ki bardağı sertçe elinin yanına vurdum bardak kırıldı.
Telaşla telefonu kapatıp bir kaç adım geriledi. "Adın ne senin?" sert sesim onu daha fazla gerdi gözlerini gözlerimde iki saniyeden fazla tutmuyordu "Ecem" kekeleyerek söylemişti.
Elimi kaldırdım saçlarını düzeltiyormuş gibi yapıp dokundum "Olsun, şimdi gidiyorsun babaannemin yanına ben bir bok yedim evinize girip işim olmayan şeylerle ilgilendim istifa ediyorum diyorsun. Ha ola ki demedin" kulağına yaklaştım "Seni ben kovarım"
Göz kırpıp kolundan tutup içeri soktum ablam babam ve babaannem salonda oturuyorlardı hepsi Ecemin "Vera Hanım lütfen bu benim tek işim yanlış anladınız siz" demesiyle buraya döndü.
Arkamdan adım sesleri gelince Ecem oraya bakıp kendine çeki düzen vermişti, başını bok gibi ezecektim haberi yok. "Vera napıyorsun torunum?" diye şokla konuştu babaannem "Ben bir şey yapmıyorum Ece size bir şey diyecekmiş onun için getirdim" dedim sertçe gözlerine baktım.
"Piraye Hanım torununuz beni kovmakla tehdit etti lütfen kovmayın beni" dediğinde saçına yapışmamak için zor tuttum kendimi.
"Oturun konuşun doğru düzgün hiçbir şey anlamadım"
Sakince oturdum Siraç'ta rahat bir şekilde yanıma oturdu Ece de tekli koltuğa oturdu. Siraç'ın bir elini saçlarımın arasına karıştırdı küçük bir tutam alıp oynamaya başladı bir yandan da telefonuna bakıyordu.
"Ben mutfakta kahve içerken Ece girdi içeri, erkek arkadaşım hakkında ileri geri konuştu aklını çelmek için kahve götürecekmiş cilve yapıp ayartıcakmış metropol çocukları kolay ayartılırmış. Neyse verin çıkışını şunun gitsin şu evden elimden bir kaza çıkacak" dediğimde babaannem eceyi bizim yanımızda rencide etmemek için kolundan tutup götürmüştü.
"Biz kalkalım artık, işlerimiz var evde konuşmamız gereken konular var Vera'nın güvenliği ile ilgili"
....
Vedalaşma faslı bitmişti arabaya geçmiş ve yola koyulmuştuk ikimizden de ses çıkmıyordu. Siraç normal haline dönmüştü, aramıza mesafeleri koymuştu.
Zamansız kalbime düşen bu yangından kurtulamayacağımı biliyordum, çünkü hiçbir kadın hiçbir erkeği bu denli ateşli sevmezdi. Siraç Karun Erezoğlu benim yangınımdı onunla olmak, onun evinde olmak, onun kokusunu solumak yetmiyordu onun tarafından da sevilmek istiyordum onun ilgisine boğulmak istiyordum. Beni korumaktan öteye geçsin hisleri beni sarsın.
Çok şey mi istiyordum? Ben anne sevgisi görmemiştim ama bir annenin çocuğunu koşulsuz sevmesi gibi seviyordum onu, onun yaralarını öpmek iyileştirmek istiyordum.
Düşüncelerimin girdap olup beni uyutmuştu.
Hissettiğim soğukla irkildim "Uyu Güzel'im" diyen Siraç'la gözlerimi açtım "Geldik mi?" diye sordum başını olumlu anlamda salladı gerindim ve etrafa baktım hava kararmıştı ablamın eviyle burası arasında iki saatlik bir mesafeydi kapıda yine adamlar duruyordu, Kemal ve Arslan kapıda durmuş bizi izliyorlardı aslında bizi de değil Siraç'a bakıyorlardı ne yapacağını merak ediyorlardı.
"Git ben burada uyuyacağım" dediğimde kaşlarını çattı, aile olamayacağım yerde aile olmuş gibi hissetmek istemiyordum, "Saçmalama da in şu arabadan" dediğinde omuz silkip çeketime daha çok sarılıp ona sırtımı döndüm "Beni kızdırma Vera kalk eve geç" dediğinde yine omuz silktim bir hafta sonra hayatımdan tamamıyla çıkmayacak mıydı zaten?
"İyi bunu sen istedin" diyip beni kucağına aldı yüzümü buruşturup kucağında debelenip "Bıraksana beni Kurt çocuk muyum ben kendim yürürüm" dediğimde yüzünü bana çevirmiş sert yüz ifadesiyle bana bakıyordu "Çocuk gibi davranma o zaman Vera" diyip beni yere bıraktı bu duruma canım daha çok sıkıldı onun beni nazlamasını beklemek aptallıktı.
Ayaklarımı yere vura vura yürüdüm topuklumun çıkardığı ses dışında ses yoktu bahçede kapıya geldiğimde onu bekledim "Geride kaldın" dedim yanımda durmuş bana gülerek bakan yüzüne.
"O geride kalmak değil önüne katmak oluyor" dediğinde omuz silktim kapıyı açtı eve girdik bana verilen odaya çıktım.
"Vera seninle konuşmam gereken bir konu var" diye odaya dalan Siraç'a döndüm ceketimi çıkardım saçlarımı topladım "Dinliyorum" dedim makyajımı temizlemek için aynalı masanın önüne geçip oturdum makyaj temizle suyuyla pamuk aldım.
"Bir haftaya kalmadan her şeyi çözmüş olurum hatta çözdüm de sayılır sadece birkaç şeyden emin olmam gerekiyor" dedi sustu aynadan gözlerimiz birbirine tutundu bir kaç dakika öyle geçti.
Ne ben onun gözlerinden geçen duyguları okuyabildim ne de o gerçek hislerini söyledi.
"Tamam sorun ne?" diye sordum bunu zaten yemek masasında söylemişti.
"Ailemle tanışmanı istiyorum" dediğinde kaşlarımı çattım elimde ki pamuğa biraz daha makyaj temizleme bazı döktüm. "Neden, ne vasıfla?" diye sordum gözlerini gözlerime tekrar dikti, bu sefer beni anla beni gör burada sana söylemek istediklerim var der gibi baktı.
Reddetmedim ona baktım yutkunup konuşmaya çalıştım gözlerimi kapatıp açtım fazla anlamlar yatıyordu o bakışlarda.
Keşfedilmemiş okyanusları ruhunu bana göstermişti.
"Aile olmak istiyorum, Kurt eve dönmedi çünkü eve dönmesine gerek kalmadı Kurt evini yanında taşıyor, eğer aile olmazsak bir hafta sonra yanımda durman için bir sebebim olmayacak" dedi.
Dudaklarımı da sildim ayağa kalktım karşısına dikildim. "Beni yanında tutmak için iki kelimeyi söylemen yeterli Siraç emin ol o ailenle tanışmaktan daha önemli benim için" dediğimde gözlerini sertçe kapattı, yapamaz mıydı?
Ben bir nilüfer gibi savrulurken o beni kendine zincirleyecek o kelimeleri söyleyemez miydi? "Söylersem, ruhumun çamurunu sana bulaştırmış olurum ve sen benden bir adım öteye gidemezsin Vera, bunu göze alıyor musun?" Her kelimesi kalbime balyoz etkisi yaratıyordu, onun beni sevmesi beni geri dönüşü olmayan yollara sokacaksa ben buna hazırdım.
Ben onun yaşantısını bilerek kabul etmemiş miydim onu sevmeyi? Bunu hala görmüyor muydu? Burada durmam ona onun için karşı gelmemi anlamıyor muydu?
"Hazır olmasaydım seni bu kadar bulmak ister miydim Siraç Karun Erezoğlu?" diye sordum bir eli yanağıma çıktı makyajdan arınmış yüzümü bir bebeğin tenine dokunur gibi okşamaya başladı gözlerini açtı gözlerimizi mühürledi kalplerimizi mühürlediği gibi.
"Nilüfer çiçeği ben inanıyorum ki bir adam bir kadını severse söyleyemiyorum edemiyorum bahanelerine sıkışmaz seviyorsa bunu sevdiğinin gözlerinin içine bakarak haykırır biraz sonra benim yapacağım gibi" Dudaklarını alnıma değdirdi burnunu saçlarımın arasına koyup derin bir nefes aldı.
"Siraç" dedim devamının olmadığını bilememe rağmen "Ben çok düşündüm Vera, ancak bugün emin oldum ki benim bu kalbim doğru kişinin adını yıllarca haykırmış bugün benim için herkese karşı geldiğinde gördüm ki ben bunca zamana kadar hiç bu kadar nadide bir mucizeye sahip olmamışım, bana diyordun ya kalbimi yanında bir bıçakla sana emanet etmemi istiyorsun diye, ben kalbinin sahibi olmak istiyorum Vera, oraya kendimi mühürlemek istiyorum, senin bu evi evimiz yapmanı istiyorum. Ben bu zamana kadar seni hiç mutlu etmedim senden kaçtım sana elimde çiçeklerle değil acılarla geldim. Sana söz veriyorum, seni üzmem ağlatmam demiyorum ama sende açtığım en ufak yarayı iyileştirmek için hep şu anki mesafemiz kadar uzaklık olacak aramızda, kalbini kırdığım yerlerden toparlayacağım. Seni yıllar önce başlayan ara vermeden devam eden bu yangında daha da büyütüp seveceğim. Seni çok seviyorum nilüfer çiçeği" oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın sınır 20 oy 30 yorum
|
0% |