@meldakzltn
|
Başımın ağrısıyla uyandım, en son Kurt gelmişti arabasına binmiştik gerisi yoktu bir şeyler demişti ama hatırlamıyordum. Gözlerimi etrafımda gezdirdim boydan boya cam olan duvara baktım ağaçlar vardı, sanırım onun evindeydik çünkü onun evi ormana bakardı.
Gözlerimi biraz daha etrafta gezdirdiğimde başımın ucunda ki komodin de ilaç ve meyve suyu vardı. Su içmeden hemen önce portakallı meyve suyu içerdim, bunu herkes bilirdi ama Kurt'un bilmesi çok garipti.
İlacı ve meyve suyunu içtim yataktan kalktığımda üzerimde bana birkaç beden büyük gelen tişörtle karşılaştım. Üstümü o mu değiştirmişti. Umarım böyle bir şey olmamıştır. Utanmazdım sadece hastalığımdan dolayı kemiklerim çok belli oluyordu ve bu beni geriyordu.
Odadan çıktım, aşağıya indim konuşma seslerinin geldiği yöne yürüdüm üstümde ki tişört elbiseden uzun olduğu için dert etmedim.
Biraz daha sesleri takip ettiğimde bahçede olduklarını anladım ve bahçeye çıktım, yüzlerce takım elbiseli adamlar bahçede Kurt'u dinliyordu aralarından Kemal'i tanıdığım da el salladım başıyla selam verip ciddiyetini bozmadan Kurt'a baktı. Kaşlarıyla beni işaret ettiğinde Kurt bana döndü.
Üzerimde göz gezdirdi bakışları daha da koyulaşmıştı şimdi, seri adımları önümde durduğunda belimden tutup beni kendine yapıştırdı, yörüngesine girmek beni ve kalbimi yoruyordu. "Bu halde bu kadar adamın içine nasıl çıkarsın Vera?" sesi sertti hiç duymadığım kadar sertti ve sinirliydi, dediklerini umursamayacak kadar dalmıştım mavilerine tebessümün bütün yüzüme yayılmasına izin verdim kollarımı kaldırıp boynuna ellerimi doladım.
Kollarımı kaldırmamdan dolayı tişört biraz yukarı kalkmıştı bunu fark etti ve elini belimden aşağıya kaydırarak tişörtü eteklerini tuttu. Kalçama değen sıcak elleri ruhumu heyecanlandırdı, içimde ki arsız kadını şaha kaldırdı. Yüzüm dondu ama toparlayıp gözlerine baktım, o ise hiç etkilenmeden öylece beni izliyordu. "Ne giydiğim, nerede ne yaptığım, kimlerin içine neyle çıktığım seni hiç ilgilendirmez Kurt" dedim ellerimi boynundan çektim uzaklaşmak adına ellerimi göğsüne koydum itmeyi ve yörüngesinden çıkmayı düşünüyordum ama kalbi elimi dövüyordu, sanki çekersem bir daha atmayacak gibiydi.
Yine de çektim elimi kollarına tutundum, onun kalbini hissetmek kalbime hiç iyi gelmemişti. "Benim Güzel'im olduğun için aldığın nefes bile beni ilgilendirir. Unutma 2 ay benimsin" dedi güldüm anlaşmada sadece kendi istekleri olur sanıyordu ama hayır.
Tek taraflı bir anlaşma değildi bu. "Özgürlüğümü kısıtlayamazsın Kurt, anlaşmayı kabul etmiş olmam sana sonsuz bir teslimiyet vermiş olduğum anlamına gelmez, ben istersem bin tane adamın içinde bikiniyle dururum bu seni ilgilendirmez, istersem çıplak gezerim bu yine seni ilgilendirmez, istersem kapalı olurum bu yine seni ilgilendirmez," biraz soluklandım derin bir nefes aldım harelerinde yanan buzdan ateşe dokunmak istedim.
"Ve ben istersem aşık olup bu anlaşmayı tek sözümle bitiririm, unutma sana aşık değilim seni sevmiyorum ve ben Kurta kalbimi emanet edecek kadar aptal değilim" dedim gözlerinde şimdi hayal kırıklığı oturdu ama bu birkaç saniye sürdü hemen toparladı kollarını benden çekti sinirle güldü.
"Unut bunu, kimseye aşık olamayacaksın kimseyi sevemeyeceksin çünkü sen bu kollarda ki yörüngeye çoktan girdin Vera, ve ben sabırlı bir adamım büyü bozulmasın diye yıllarca susabilirim ama senin bir gün gitme ihtimaline karşı sabırlı değilim. Beni kışkırtma" dedi adımlarını yan tarafımızda olan arabasına yönlendirdi beni bir bilinmezlikte bıraktı.
Üstelemedim dengesiz bir adamdı, ne istediğini bilmeyen bencil bir herifti.
"Kemal Vera'yı evine bırak dediklerimi de yap" dedi ve arabayı çalıştırıp hızla çıktı. Hiçbir adamın gözleri bana değmiyordu Kemal dışında o da sadece yüzüme bakıyordu, en azından Kemal insaflı bir adamdı kadınlarla yumuşak ve anlayışlı bir ses tonuyla konuşuyordu.
"Yenge hadi hazırlan seni bırakayım" dediğinde kaşlarımı çattım "Ağzının ortasına tekme yemek istemiyorsan sadece adımı kullan Kemal" dedim kaşlarını çattı.
"Adını kullanıyorum abi kızıyor, yenge diyorum sen kızıyorsun ne diyeceğim ben, bu Kemal ne yapsın?" diye söylendi istemsizce güldüğümde kaşlarını daha çok çattı "Kardeşim de, Vera de eminim senden küçüğümdür yenge demek yerine her şeyi de" dedim ve bir şey demesini beklemeden içeri girdim dünkü elbisemi geri giydim eşyalarımı aldım ve evi öylece dağınık bırakıp çıktım.
Arabaya bindik sessizce gidiyorduk burası benim kliniğimin olduğu sokaktı klinikle evimin arasında 1 saat vardı. "Kurt nereye gitti?" diye sordum merak ediyordum sinirle çıkmıştı ve kırgındı, ben de kırılmıştım kırılmadım demiyordum başka bir şekilde halledebilirdik sorunlarını neden kalbimi kullanmak gibi büyük işlere kalkışmıştı onu anlamıyordum.
"Bende anlamadım normalde bugün evde duracaktı öyle demişti bize hatta evde duracağı için o kadar adam dikmişti bahçeye ama siz tartışınca gitti" dedi bu kadar detay vermesini beklemiyordum en azından Kemal beni benimsemiş ve açıklama yapma gereği duymuştu.
"Kurt daha önce sevdi mi?" diye sordum çok rahat bir şekilde omuz silkip bana saniyelik bakıp geri yola döndü "Bilmem sence olmuş birine benziyor mu? Yılları dağda geçmiş bir adam sevmeye vakit bulamaz Vera, abim hiç istemedi öyle bir şey arayışa da girmedi zaten ne olduysa bu sikko duygular yüzünden oldu" dedi ve sustu.
"Nasıl yani?" diye sordum
"Gerisi benim anlatabileceğim bir konu değil" dediğinde yüzünde bir şeyler aradım ama hepsi o kadar iyi eğitim almışlardı ki duygular yüzlerinden okunmuyordu.
"Of!" diye bağırdım sonunda yeterdi ya artık uzak duracaktım bu aileden.
"Abime iyi geliyorsun" dediğinde duymamazlıktan geldim, ben ona iyi gelmek istemiyordum ben iyi değildim ki ona iyi geleyim.
Ben sadece hastam olarak gördüğüm insanlara iyi gelirdim, araba sonunda ait olduğum evin önünde durunca başımı Kemal'e çevirdim.
"Teşekkür ederim bıraktığın için" diyip arabadan indim.
Ben eve girene kadar Kemal gitmedi eve girer girmez soyunup duşa girdim. Uzun bir duşun ardından çıkıp yemek hazırlamak için mutfağa girdim.
Kendime baharatlı domates soslu karides kızarttım, yanına makarna yaptım az kalmış şarabımı aldım.
Bahçeye çıkıp masayı hazırladım, hazırladığım yemekleri tabaklarına koyup masaya taşıdım bardağımı da aldığımda her şey tamamdı.
Gözlerimi bahçede gezdirdiğimde sabah ki takım elbiseli adamların bir kısmının burada olduğunu gördüm kaşlarımı çattım bu nasıl bir densizlikti böyle?
Düşünmemeye çalışarak yemeğime başladım, yavaşça yiyordum midemi rahatsız etsin ve sonrasında kusayım istemiyordum..
Telefonum çalınca alıp açtım "Efendim abla?" dedim.
"Vera müsaitsen Atlas'ı sana bırakabilir miyim ne yaptıysak susmadı senin fotoğrafının gösterdik sustu sanırım seni özledi" dediğinde güldüm.
"Olur tabi bahçedeyim ben sen gel" dediğimde telefonu kapattım.
Atlas benim küçük meme canavarım neredeyse 1 yaşına girecekti 9-10 aylık bir bebeydi ve bana en az ailesine olduğu kadar düşkündü.
Ablam gelene kadar yemeğe devam ettim bitirince kaldırdım, tezgaha koydum sonra içim rahat etmedi ve bulaşıkları makineye koydum.
Ellerimi yıkamak için lavaboya geçtim ellerimi ve dişlerimi yıkadım. Telefonuma gelen mesajla cebimden çıkarıp baktım.
Kurt: İyi misin? Kurt: Modun düşük çıkmışsın evden.
Siz: Senin yanında olmanın etkisi o. Siz: Ve evet iyiyim.
Kurt: Bu da benim yanımda olmamanın etkisi mi? Kurt: Bana neden bu kadar öfkelisin anlamış değilim.
Siz: Sana öfkeliyim çünkü sol yanımla savaşıyorsun orası o kadar güçlü değil yenilir, yeniliyor.
Görüldü Kurt yazıyor....
Kurt: Direnme, zamana bırak ne kaybedersin ki?
Siz: Ruhumu, kalbimi, aklımı. Kurt sana yenilirsem ben her şeyimi kaybederim. Siz: Çirkin'im ol ama sonumuz aynı olmasın.
Kurt: Bana masal anlat kuzucuk, sonu bizli biten.
Siz: Gece bana gel Kurt.
Kurt: Kuzu nereye giderse Kurt onu takip eder. Kurt: Bu arada tişörtüm benden sana daha çok yakışıyor...
Bu bölüm bir çok şeyin kırılma noktası olacak. Farkındayım her şey çok hızlı ilerliyor ama onların geçmişi onlari birbirine bağlıyor.
Emin olun ikisi de yeterince ağırdan alıyor. Her şey Çağatay'ın suçu.
|
0% |