Yeni Üyelik
7.
Bölüm

GÜZEL VE ÇİRKİN

@meldakzltn

Ortamda neşeli sesler bol kahkaha sesleri vardı. Herkes konuşuyordu, babam, Çağatay, Kurt, Zafer abi ve eniştem bir sohbet ediyorlardı ben babamın dizine kafamı koymuş kucağıma Atlas'ı almış oynuyordum.

 

Ablam ve Zühre ablayla Deniz'i uyutuyorlardı ve benim yaşımın yetmeyeceği şeyler konuşuyorlardı..

 

Bebek.. ikinci bebek isteyip istemediklerini konuşuyorlardı açıkçası hiç ilgi çekici değildi o yüzden babamın dizinde kucağımda meme sapığı canavarla uzanıyordum.

 

"Ya geçende bir haber gördüm bu sizin klinikte bir adam kendini asmaya kalkmış noldu o adama?" diye sordu Çağatay, benim hastamdı kontrole gittiğim gün nereden bulduğunu anlamadığım bir iple kendini asmaya kalkmıştı ve bana saldırmaya çalışmıştı.

 

Soruya cevap vermedim bana sorulmamıştı "Vera halletti adamı etkisiz hale getirdi sonra herkesi o ipe dizdi" dediğinde bakışlar bana döndü babam saçlarımı okşamaya kaldığı yerden devam etti bana dövüşmeyi kendimi korumayı o öğretmişti.

 

"Kurt sen yeni şirket ortaklığı yapmışsın abicim bu ne servetine servet katıyorsun" diye eğlenen sesle konuşan kişi Çağatay'dı onları dinlemeyi kesip Atlas'a odaklandım ellerini mememe götürecekken tutup ısırıyormuş gibi yaptım.

 

Sonra oyun bozanlık yapıp babasına dönüp ağladı "Enişte çocuğunu al yoksa atarım" diyip sohbetlerini böldüm gerçi Atlas ağlayınca bir kaç saniye susup ne gördülerse konuşmaya devam etmişlerdi hainler beni bu meme avcısına bırakmışlardı. "Ver, gel bakalım küçük bey" diyip kucağına aldı ne kadar da ibne bir oğlu vardı.

 

"Kızım acıktın mı?" diye soran babama baktım yavaşça dizinden doğrulup ona doğru yanaşarak oturdum ve göğüsüne sarılarak oturdum "Hayır yakışıklım sabah yaptığın menemen hala midemde ve oldukça doyurucu bir şekilde duruyor" diyip güldüm oda güldü, üzerimde hissettiğim harelere döndüm. Bakışlarını benden çekip babama baktı gülümsedi, Kurt babama da gülümsedi..

 

"İyi ki doğdun Çağan...." Ablam odaya elinde yaptığı pastayla girdi.

 

Sözlerine hep birlikte eşlik ettik bir kişi hariç kim olduğunu tahmin edersiniz..

 

"İyi ki doğdun iyi ki doğdun iyi ki doğdun ÇAĞAN!" Hep bir ağızdan kutladık doğum gününü hediye faslına geçmedik çünkü hediye almak yerine ona vereceğimiz parayı depremzede ailelere bağışlıyorduk ve bu bizi hediyelerden daha çok birleştiriyordu.

 

....

 

Hep birlikte yemek masasına oturmuştuk ama Kurt hiçbir şey almamış sadece yanında getirdiği kahveyi içiyordu, onu da kendi evinde yapıp getirmişti. Burada kimse bu durumu garipsemedi çünkü aynı şeyi bende yapıyordum gittiğim hiçbir evde yemek yemiyordum o yemeği güvendiğim insanlar yapmıyorsa tek kaşık dahi alsam sabaha kadar kusuyordum.

 

"Adın neyen kuyt" diye soran Deniz'di

 

Zühre, Eniştemden önce evlenmiş çünkü hamile kalmış cart curt sorunlar falan amaan banane şu an mutlular mı evet gerisi önemli değil.

 

Kurt'un çatık kaşlarından korkan Deniz boynuma sokuldu gözlerimle ona ne yapıyorsun der gibi baktığımda derin bir nefes alıp "Adım bu, seninde adın Deniz değil mi?" dedi yumuşak tutmaya çalıştığı ses tonuyla ikimiz yan yana oturuyorduk babam diğer başta Çağatay ile oturuyordu diğer çiftler sağımda ablamla eniştem solumda Zühre ve Zafer abi vardı.

 

Zühreyle aynı yaştaydık ve onun bir oğlu vardı lanet olasıca hayat bir benim yoktu. "Ben annemin yanına gitmek istiyorum" diyip inmişti kucağımdan Deniz, e tabi haklıydı yanında canavar gibi burada ki herkesten uzun bir adam vardı.

 

Ona doğru eğildim herkes sohbet ederken sesimin duyulmamasına dikkat ederek sordum "Acıktın mı?" diye sordum bana doğru döndü aramızda çok az bir mesafe kalmıştı biraz geri çekildim bakışları dudaklarıma düştü sonra tekrar gözlerime çıktı "Oldukça fazla" dedi neyi ima ettiğini anladım anlamamazlığa vurdum.

 

"İyi zıkkım ye" diyip geri çekildim kısık bir şekilde güldüğünü duydum bu görüntüyü kaçırmamak için ona döndüm çok güzel gülüyordu.

 

.....

 

Yemek bitmişti şimdi tatlı kısmına gelmiştik, ben limonlu chesskek yapmıştım çünkü Çağatay bana Kurt'un sevdiğini söylemişti. Belki yer diye yapmıştım ablamlar ellerinde ki tabakları da alıp mutfaktan çıktılar bende ona kek koysam mı koymasam mı diye düşünüyordum.

 

Sonra vazgeçtim kalçamı tezgaha yaslayıp bir dilim alıp kendim yemeye başladım. Güven sorunları vardı anlıyordum aşması için adım atması gerektiğini anlıyor muydu onu anlamıyordum. Bugün çok yüklenmişti sol tarafıma ama zararı yoktu arkadaşımdı.

 

Çağatay'dan farklı olduğunu kabul et dedi iç sesim ama hayır ortada kabul etmem gereken bir şey yoktu.

 

Güzel gülüyordu yanımda sürekli tebessüm edip gülüyordu görevin biri bitmişti, onu güldürmüştüm.

 

Görev1: Onu güldür.

Görev2: Sosyalleşmesini sağla.

Görev3: Onunla eğlenceli iki şey yap.

Görev4: Elinden bir şeyler yemesini sağla.

Görev5: Adını öğren.

Görev6: Kuzu, Kurt'a kapılma

 

Görev bir ve ikiyi tamamlamıştım. Ailemle konuşmuş gülmüş ve eğlenmişti. Son üç görevim kalmıştı sonrasında gidecektim, yollarımız ayrılacaktı 5. Görev için emin değildim adını söylemezdi adını Çağatay bile bilmiyordu.

 

Gözlerimi kapattım onu düşünmemeliydim görev altıyı asla unutmamalıydım.

 

"Ve Kurt sürüden ayrılan Kuzunun yörüngesine girer" sesiyle kapattığım gözlerimi açtım üzerinde olan lacivert lacoste ve altında ki siyah pantolonun ona ne kadar yakıştığına baktım. Takım elbise dışında ilk defa onu böyle görüyordum sıcaktı aile gibi hissettiriyordu.

 

"Neden geldin gidiyor musun?" diye sordum güldü aramızda ki mesafeyi kapatıp ellerini tezgaha yaslayıp beni kollarının arasına alıp yüzüme doğru eğildi "Hayır limonlu chesskekimi yemeden gidemem" dedi ağzıma götürmek üzere aldığım dilimi sol elini kaldırarak elimi bileğimden tutup şaşkınlığımı fırsata çevirip çatalın ucunda ki keki yedi.

 

Benim yediğim çatalla, benim yaptığım keki yedi.

 

KURT BENİM YAPTIĞIM BİR ŞEYİ BENİM ÇATALIMLA YEDİ.

 

GÖREV 4 TAMAMLANDI GERİYE SADECE 2 GÖREV KALDI.

 

"Kurt, geriye iki görev kaldı" dedim beynimde tekrar eden cümleyi onunda duymasını ve bilmesini isteyerek gözlerini kapatmış yediği kekin keyfini sürüyordu ne kadar yakışıklı bir yüzü vardı içten bir tebessümle seyrettim onu.

 

"Ne görevi?" diye soru kaşlarını çatarak. Huysuz bir çocuğu andırıyordu şu an yüzü "Seni hayata döndürüp gitmeme çok az kaldı son iki görev sonra ikimizin de yolları ayrılıyor" dedim boğazıma bir şeyler oturmuştu.

 

Heveslerimiz dedi iç sesim.

 

Duygularımız dedi kalbim.

 

Umutlarımız dedi ruhum.

 

Yutkundum hepsini yuttum.

 

Gözlerime bakan kırık gözlerden kaçırdım gözlerimi "İlk defa biri beni Görev olarak görüyor" dedi kısılmış acı çeken sesiyle. "Ben gitsem iyi olacak" dedi ellerini çekmesine izin vermedim.

 

Sağ elini tuttum belime koydum kolunu okşayarak yukarı çıktım ve ensesine elimi yerleştirdim. "Sadece sana kapılmak istemiyorum, ben birini sevmekten korkuyorum ona kapılırsam gitmesinden korkuyorum" dedim.

 

"Ben gitmem Vera, peki sen görevlerin bitince gidecek misin? Bana bunun sözünü ver bunun güvenini ver. Bana bir kere çirkin dedin benim ruhuma seni bulaştırdın. Bundan sonra Çirkin'in olabilecek miyim? Yoksa bir Görev olarak kalacak mıyım?" diye sordu belimde ki eli belimi okşamadı sakin düşünebilmek için buna ihtiyacım vardı.

 

Hayır kalbimin sesini bana duyurabilmesi için buna ihtiyacı vardı ama o yapmadı bende yapmasını istemedim.

 

"Neden sol tarafıma oynayıp aklımı karıştırıyorsun Kurt? Adını bilmediğim, tanımadığım hayatına dair hiçbir bilgiye sahip olmadığım bir adamı hayatıma almamı bekleme benden. Tek senin güven problemin yok, ilk seansta senden korkmam için belinde ki silahı masama bırakıp karşımda soyunup vücudunda ki kurşun izlerini gösterdiğinde tanımadım ben seni. Sordun ya bana 'neden ağlıyorsun Doktor acizliğime mi?' diye.

 

Hayır Kurt ben yanında olamamanın acısına ağlıyorum. Ben senin varlığını ilk asker olduğun andan biliyordum o zaman bile öğrenemedim adını, aileni, yaşını hayatını o askeriyede herkesin bir hikayesi vardı ama senin yoktu. Amcamın timine girdiğin anda ilk ondan dinledim ben seni. Kurt, ben bu adamı tanımıyorum ben Kurt'u tanıyorum. Kurt onun olmamı isterse olurum ama senin olmam."

 

Alnını alnıma yasladı yüzünde buruk bir gülümseme oluştu kafasını iki kere sağa sola salladı, dediklerimi hazmetmeye çalışıyordu. Gözlerinin mavilikleri deniz dolmuştu alnımı alnından çekti omuzuna koydum içimi yakan kokusunu soludum.

 

"Yapma Vera, büyüyü bozma"

 

 

 

 

 

 

Umarım beğenirsiniz..

 

Oy ve yorum unutmayın la

 

 

Loading...
0%