Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@meledoiess35

Hukuk okumanın en zoru yanı ne diye soracak olanlara ilk bölüme başladığım dönemlerimde olan düşüncelerim ile büyük ihtimalle dersler, vizeler falan derdim büyük ihtimalle, fakat şuan bölümün sonuna gelmiş olan Didenaz ise kesin ve net bir şekilde staj dönemi der. Adliyenin içine girdikten sonra, okul dönemlerinin basit olduğunu anlıyordu insan.

Ben Didenaz, canı pahasına aşık olduğu bu bölümü okumak için çabalayan, bölümü okuduktan sonra ise hayatta kalmaya çalışan Didenaz.

Severdim bölümümü fakat bu kadar tempolu ve aksiyon dolu hayata alışmam bir tık uzun sürmüştü. Zordu mesleğim fakat aşılmayacak kadar değildi.

"Kime diyorum Didenaz." Tuvaletin kapısını 40. Defa çalan arkadaşıma göz devirmeden edemedim. Saçlarımı şekillendirmeyi bırakıp, yüzüme makyajımı sabitlemesi için sprey sıktım. "Biraz daha çıkmazsan buraya salıvereceğim, sana diyorum Didenaz." Dedi tuvalet kapısına tekrardan vurarak.

Kapının kilidini çevirip açtığımda pek sevimli arkadaşım beni iteleye kakalaya tuvaletten çıkarıp kapıyı suratıma kapattı. Başımı iki yana sallayıp odama geçip, ilk staj günüm için çantamı ve bilgisayarımı hazırladım. İlk staj günümdü fakat daha şimdiden tüm gün içinde yapacağım her şeyin planlaması hazırdı.

Üzerimdeki siyah takımımın ceketini düzeltip odamdan çıkıp mutfağa kahvemden yapmak için girdiğimde, Melisa'da tuvaletten çıkmış ve kendine sabahları içtiği detoks suyundan hazırlıyordu.

"Bu eve bir tuvalet daha şart." Diye mırıldandı bardağını çıkarırken.

"Ev sahibimiz önce bir evin eksiklerini karşılasın, ondan sonra ekstra bir tuvalet daha yaptırmayı düşünebiliriz." Dediğimde güldü.

Dolap rafından bardağımı çıkarıp kendime acı bir kahve yapmak için su kaynatıp, tezgaha sırtımı yaslayıp beklemeye başladım.

"Ee anlat bakalım heyecan var mı Avukat hanım? Bugün senin avukatlılığa tam anlamıyla adım attığın ilk gün." Dediğinde dudağımı ısırıp bırakırken, kaynayan suyu bardağıma doldurdum.

"Heyecan tabiki var ama korkum onu bastırıyor."

"Ne diye korkuyormuşsun?"

"Gün içinde yapacağım işlerin planını atmışlar Melisa, ben ve narin vücudum bu tempoyu nasıl kaldıracağımızı düşünüyoruz." dedim sitemle.

Kahvemden bir yudum alırken gözlerimi yumdum. Bu tadı ve beni ayıktırmasını seviyordum.

"Ee bebişim, yumurta göte dayanınca böyle olursun işte." Dediğinde suratımı buruşturdum kendisine. "Karşı daireye yeni birisi taşınıyor gördün mü? Sabah sabah nakliyeciler yüzünden roman çingenleri gibi avucuma çiş yapıp suratlarına fırlatacaktım."

"Aman Melisa, nerden buluyorsun şu lafları çözemedim vallahi." Omuz silkip elindeki detoks suyundan yudumladı.

"Sen küçük bir ev kuşuysan bu benim problemim değil, kafanı şu davalara o kadar vermişsin ki ne sosyal hayattan ne de sosyal medyadan haberin var."

Kahvemin son kalan demini kafama dikip, boş bardağımı çeşmeye koydum.

"İyiki senin kadar sosyal değilim Melisa, bir bakmışsın sen insanların suratına çiş fırlatıyorken bende seni ve arkanı temizlemek için arkandan elimde domestosla koşuyormuşum düşünsene." Dediğimde ben gülerken o yüzünü buruşturdu.

"Gözümde canlandı bir an, tam senlik bir hareket, aman tamam tamam kapat konuyu." Dediğinde küçük bir kahkaha atıp yanına yaklaşıp yanağına bir öpücük bıraktım.

"Hadi bakalım doktor hanım siz insanların hayatlarını kurtarmaya gidiyorsunuz, ben ise haklarını korumaya." Bu sefer o bana sarıldı.

"İlk günün çok güzel geçsin." Dediğinde gülümseyip kollarımı ona dolayıp ayrıldım.

Çantamı alıp, topuklu ayakkabılarımı giyinip evden çıkarken kapıdan el sallayarak yolcu etti beni. Kendisine öpücük atıp apartmandan çıktım.

Burası geneli öğrencilerden oluşan bir apartman sitesiydi. Her bir dairesinde farklı farklı öğrenciler kalıyordu ve kirası normale göre daha uyguna geliyordu. Genelinin site içerisinde yaşıt olmamızdan kaynaklı, hem daha anlayışlı olup hemde daha rahat hareket edip, hemde kolaylıkla anlaşabildiğimiz için evimi ve sitenin genelini severdim. Sakin ve huzurlu bir semtti.

Melisa ile okulun ilk günü fakültelerin yerlerini bulmaya çalışırken tanışmıştık. Ben ona hukuk fakültesinin yerini sorarken o da bana tıp fakültesinin yerini sormuştu ve biz ikimiz hiç bir bilgimizin olmamasına rağmen birbirimize yön tarifi vermiştik, hemde tam tersine olacak şekilde.

Ben ona hukuk fakültesinin yerini tarif ederken o da bana tıp fakültesinin yerini tarif etmişti ve sonuç olarak ikimiz gideceğimiz yerin tam tersine gitmiştik. Daha sonra geri döndüğümüzde yine aynı noktada birbirimizle karşılaştığımızda gülme krizine girip, bu sefer gideceğimiz yere doğru bir şekilde gitmiştik.

Mardin'den İstanbul'a ilk geldiğimde buranın büyüklüğü ve kalabalıklığı aklımı başımdan almıştı. İlk zamanlar kaldığım yurdun parasını ödeyecek kadar cebimde bir miktar birikimim vardı. Başımı sokup, yemek yiyebileceğim bir yerin olması benim için büyük bir şanstı fakat ben aylar sonra o paranın dibini gördüğümde yurdun müdürü bir kaç gün daha bana kalmam için müddet tanımıştı ancak ben parayı o süre içerisinde de toparlayamadığım için çıkışımı vermişti.

Bir kaç gün camilerde kalmıştım daha sonra ise Melisa ile proje ödevlerimizi tamamlarken tekrardan karşılaşmıştık.

Ben adli bir vaka incelemesi yaparken, kendisi de otopsi sonuçlarını çıkarmak için gelmişti aynı hastanenin içerisinde karşılaşmış birbirimizi hemen tanımıştık. Daha sonrasında ise hastane çıkışında birlikte birer kahve içtiğimizde ev aradığımdan bahsetmiştim kendisine.

Kendiside evine kiraya ortak olacak bir ev arkadaşı aradığından bahsettiğinde, hemen aramızda anlaşmıştık. Ben eve yerleşirken aynı zamanda da çalışabileceğim part time bir iş bulmuş işlerimi düzene sokmuştum.

3 senedir birlikte kalıyorduk ve artık bir ev arkadaşından daha da ötedeydik. Kız kardeşim gibiydi benim. Her ne kadar deli dolu, hareketli bir kız olsada neşe kaynağım gibiydi benim.

Adliyenin önüne geldiğimde, avukatların girdiği kapıdan, kimliğimi okutup geçtiğimde içerinin büyüklüğü ile gözüm bir tık korkmuştu fakat hemen duruşumu dikleştirdim.

Ben Avukat Didenaz Uzer, neleri aşmış bu yaşıma gelmiştim. Bu saatten sonra altından kalkamayacağım hiç bir şey olamazdı.

Heyecanla odamın olduğu kata çıktığımda ağır ceza mahkemesinde staj yapacağımı öğrenip hızla benim için ayrılmış olan masama oturup yerleştim. İstediğim alan buydu zaten. Ceza avukatlılığı için yanıp tutuşuyordum.

Gözlerim masamın üzerinde duran ismimin yazılı olan kalemliğe takıldı. Gözlerim istemim dışı doldu. İçim kıpır kıpır oldu. Çok isterdim şimdi bu heyecanımı annemle babamla paylaşmayı fakat hayat bana hiç o yönden gülmemişti. Bende hayatın bana gülen yüzünü kullanırdım. Ölenle ölmüşe çare yoktu sonuçta. Kafama bunları takmamayı yıllar önce öğrenmiş, aşmıştım bu duygusallığı.

Aile olmak için kan bağına gerek yoktu sonuçta. Benim zaten küçük bir ailem vardı.

Masamın yanında ki askılıktan cübbemi üzerime geçirip önce kendimi çektim, ardından da masamın üzerinde ki kalemlikte yazan ismimi. Hemen Melisa'ya ve Caner'e gönderdiğimde telefonu tekrardan masamın üzerine bırakıp cübbemi aldığım yere özenle geri koydum.

Melisa büyük ihtimalle dersi için hazırlandığı için daha mesajımı görmemişti ancak Caner anında görüp tebrik mesajları atmıştı.

Caner benim aynı fakülteden ve aynı derslikten çok yakın olduğum arkadaşımdı. Bugün onunda ilk staj günüydü ve kendisi aile mahkemesinde yapacaktı stajını. Bende onun bana attığı resimlere tebrik dolu mesajlarımı gönderip artık işime dönmeye hazırlandım.

Önce masamın üzerinde ki dosyaları tek tek düzenli bir şekilde ayırıp, toparladım ardından da, 1 saat sonra olan bir duruşmanın dava dilekçisi için kendime aşağıdan bir kahve alıp dilekçede göz gezdirip hatalı olan kısımlara ufak düzenlemeler yaptım.

Duruşma saatinde davayı izlemek için bende mahkeme salonuna girdiğimde bütün dikkatimi vererek davayı dinleyip, notlarımı tuttum. Avukatların savunma dilekçelerini ve karşı tarafın iddiaları nasıl reddettiğini bir bir not edip yarım saatin ardından duruşmanın 1 ay sonraya ertelenmesine karar kılınarak bitişiyle hemen salondan çıktım.

Elimde ki notlarla masamın oraya tekrar geçtiğimde, mailime gönderilen bir davanın dilekçesini yazmak için bugün içinde içtiğim 3. Kahvemi alıp masama oturup dilekçeyi yazmaya koyuldum.

Kapımın tıklatılması ile kafamı bilgisayardan ve yazmaya devam ettiğim dilekçeden kaldırıp gelen kuryeye baktım. "Merhabalar Didenaz Uzer, doğru değil mi?" Diye sorduğunda başımı sallayıp ayağa kalktım.

"Bu çiçekler size efendim, şuraya bir imza alabilir miyim?" Diye kağıt ve kalemi bana uzatması ile hemen imzayı atıp iki tane koca vazonun içerisinde olan çiçeklerimi elime aldım.

Her ikisinin üzerinde ayrı iki not vardı. İlk önce birini açtığımda hemen elime alıp okudum.

"İlk günün çok güzel geçsin, bu çiçekler sana şans getirsin. En güzel şahsi avukatım."
-Melisa-

"Yaaa." Diye mırıldandım küçük bir çocuk misali. Diğer çiçeğimin üzerinde ki notu açtım.

"Hem avukat, hem vukuat. O adliyeyi birbirine kat ve gel esmer bombam."
-Caner-

Dudaklarımdan bir kıkırdama çıkarken çiçeklerimi masamın en güzel, en görünen yerine koydum. Gözümden akan yaşı sildim. Mutluluktandı bu yaşlar. Bana değer veren iki kişilik bir ailem vardı. Bu ilk günümü, en özel günümü unutmayıp özel kılmışlardı. Yanlız değilsin demişlerdi.

Kendimi toparlayıp çiçekleriminde fotoğraflarını çektim. Anı kalmalıydı sonuçta. Çıkınca arayıp bizzat teşekkür edecektim.

Çıkış saatime kadar adliyenin içerisinde ki bütün işlerimi hallettikten sonra eşyalarımı toparlayıp, çıkış kartımı okutup eve gitmeden önce markete geçmek için yürümeye başladım.

Telefonumu çıkarıp önce Melisa'yı aradım.

"En güzel, şahsi avukatım." Diye telefonu açışıyla gülmeden edemedim.

"Çiçeklerin sahibine ulaştı ve onlara masamın en güzel köşesini verdim."

"Sana layık değil ama olsun, nasıl geçti ilk günün?" Diye sordu.

"Yorucu ve bir tık yoğundu ama güzeldi, doğru mesleği seçtiğimi bir kez daha anladım."

"Akşama detaylı konuşalım güzelim bunları olur mu? Çünkü şuan bir doğum ameliyatına girmem gerekli."

"Başarılar diliyorum güzel doktorum." Dediğimde gülüp kapattı.

Evin yakınlarındaki bir marketten içeriye geçerken, Caner'in numarasını çevirdim bu sefer.

Telefonu kulağıma koyup bir market arabasını elime aldığımda Caner'in sesini duydum bu sefer.

"Esmer bombam." Diye konuştuğunda tebessüm ettim. "Gerçi artık bir avukat esmer bomba." Dediğinde bu sefer sesli güldüm.

Elime aldığım tarçınlı bir kurabiyeyi ve Melisa ile birlikte ortak sevdiğimiz kahvelerden elime alıp market arabasının içine bırakırken konuştum.

"Tahminen bana ne zaman esmer bomba demeyi bırakırsın? Zira artık senin ağzından kendi ismimi duyduğum zaman garipsemeye başlıyorum."

"Hiç bir zaman esmerim." Derken kendi kendine güldü bu sefer. "Sesin güzel geliyor, bunu gününün güzel geçmesine yoruyorum."

"Evett." Diye şakıdım neşeyle. "Ve aldığım çiçeklerim ile günüm daha da güzelleşti, masamın en güzel yerine koydum kendilerini."

"Beğenip, mutlu olmana sevindim, daha nice güzel, tebrik çiçeklerin olsun."

"Senin nasıl geçti günün?" Diye sordum elime aldığım bir kutu sütü ve yulafıda market arabasının içine koyarken.

"Benimki bir tık aksiyonlu geçti esmerim, ben sabahın körü uyku sersemliği ile gireceğim davaları karıştırdım." Dediğinde kahkahamı tutamadım.

"O nasıl oldu?" Dedim Melisa'ya pasta alırken.

"Vallahi bende anlamadım, doğru davaya girdiğimi zannediyorum bir baktım boşanma davasında olmam gerekirken, miras davasındayım, 'müvekkilimin darp raporları vardır, velayet annenin hakkıdır.' Dediğimde ortamın anlık sessizleşmesi ve tüm bakışların bana dönerken, 'arsanın yüzde 15'lik kısmının kız kardeşindir.' Denmesiyle ayıktım."

"İnanamıyorum sana Caner." Dedim kahkahalarımın arasından.

"Bazen bende bana inanamıyorum."

"Bir sorun çıkmadı umarım."

"Yok ya ne sorunu çıkacak, onurum ve gururumla sessizce salonu terk ettim alt tarafı." Dediğinde tekrardan güldüm.

Kasa için sıraya geçerken konuştum.

"Akşama bize gel bekliyorum seni."

"Sevdiğim tatlıdan yaparsan neden olmasın."

"Anlaştık." Dediğimde vedalaşıp kapattık telefonu.

Market arabasının içine koyduğum ürünleri kasaya bırakırken bir anda önüme geçen bir adamla şaşkınca kafamı kaldırdım.

"Beyefendi, yanlız benim sıram müsaade eder misiniz lütfen?" Dediğimde suratıma bakma gereği duymadan önüme bıraktı elinde ki eşyaları. "Beyefendi sizinle konuşuyorum." Diye yinelediğimde, hiçte beni umursuyor gibi durmuyordu.

Sinir ve şaşkınlıkla bu sefer elimi onun ürünlerinin üzerine attığım da bana doğru dönüp ilk defa yüzüme bakıp tek kaşını hava kaldırdı.

"Sıra benim hakkım ve acelem var, rica ediyorum çekilin." Dediğimde dudakları alaycı bir şekilde kıvrılıp beni süzdüğünde, duruşumu hiç bozmadan aynı şekilde bende onu süzdüğümde gülüşü dudaklarında soldu ve ciddileşti.

"Alıp çıkacağım." Diye konuştuğunda göz devirdim. "Tartışmaya değmez, uğraşmayalım." Dediğinde başımı salladım.

"Bencede tartışmaya değmez." Diyip ürünlerini eline verip, kendisinin önüne geçtiğimde karşılık vermeden elinde ki ürünleri ile durup bekledi sadece.

Ürünlerimi poşete koyup, ücretini ödediğimde çıkmadan önce az önceki adama baktığımda dudaklarıma samimiyetten uzak, yapmacık bir gülüş kondurdum. Kaşları havalandığında, başını hafifçe eğerek karşılık verdiğinde eşyalarımı elime alıp marketten çıkıp hızla eve doğru yürüdüm.

Havalar git gide soğuyor, gökyüzü kapalıydı. Yağmur yağacak gibi duruyordu. Gökgürüldemesi ile bu düşüncem kanıtlanmıştı. Yağmur bastırmadan hızla eve geçip, elimdeki poşetleri mutfağa koydum.

Üzerimi değiştirmek için odama geçip şortlu bir pijama takımımı üzerime geçirdim. Evin içerisi sıcak olduğu için şort giyindiğim zamanlar üşümüyordum.

Makyajımı temizlemeden, saçlarımı önüme atıp rastgele, rahat bir topuz yapıp, perçemlerimi hafifçe düzeltip mutfağa geri geçip poşetin içinde ki eşyaları yerlerine dizdim.

Kapının açıldığını duyduğumda Melisa'nın sesini duydum.

"Sıçana döndüm!" Diye cırladığında, gülerek ona bakmak için kafamı kapının ordan içeriye doğru uzattım.

Yağmura yakalanmış olmalı ki sırılsıklamdı.

"Donuma kadar ıslandım anasını satayım." Dedi ayakkabılarını çıkarırken.

"Arda neden bırakmadı seni?" Diye sordum.

"İnşaatı kontrol etmeye gitmişti, geleyim demişti ama ben yormak istemedim kendisini git gel yapmasın diye." Durup bana bakıp ekledi. "Keşke yorsaymışım." Diyip koşarak üzerini değiştirmek için odasına geçtiğinde bende kendisine hasta olmaması için çay yapmak için mutfağa geri geçtim.

Arda Melisa'nın 2 senelik sevgilisiydi. Bizimle aynı okulda mimarlık son sınıfı okuyordu. Çok güzel ve sakin bir ilişkileri vardı bu senenin sonunda da nişan takmayı düşünüyorlardı. Melisa'nın adına çok mutluydum çünkü güzel bir ilişkiyi ve hayatı hak ediyordu.

Çayın kaynamasını beklerken Melisa üzerini değiştirmiş bir şekilde yanıma geldi. "Şu camları aç hayatım biraz yağmur havası girsin içeriye." Dediğinde cama doğru yaklaşıp perdeyi aralayıp, camı açtı.

Apartman, site içerisinde olduğu için camlarımızı açtığımızda bir gökyüzünü ya da yolları, ağaçları falan değil direkt olarak karşı daireyi görüyorduk.

"Oy benim miniğim." Dedi elimde pişirdiğim çaya bakarken. "Yerim o güzel kalbini." Dediğinde gülerek çayı doldurdum kendisine.

Mutfak masasına elinde ki çayı ile birlikte oturduğunda gün boyu neler yaptığını, girdiği ameliyatının nasıl geçtiğini falan anlattı.

"Hafta sonunda Arda'yla birlikte ailesinin yanına gitmeyi düşünüyoruz."

"Aa süper olur, nişan tarihlerinizi falan ayarlarsınız." Dediğinde dudaklarında ki gülüşü soldu.

"Keşke annemle babamda olsaydılar, tek başıma kimsesiz gibi olmak yoruyor beni." Annesiyle babasını küçük yaşta trafik kazasında kaybettiğini anlatmıştı. Hiç bir akrabası sorumluluğunu üstlenmek istemediği için yetimhanede büyüdüğünü söylemişti.

"Ne o kimsesiz falan." Dedim ayağa kalkarken. "Ben neciyim burada kız kardeşin değil miyim? Caner'i de alırız yanımıza abi niyetine, nişan tarihini ve nerede olacağını konuşmaya bizde geliriz." Dediğinde gözleri dolu dolu bana baktı.

"Siz varsınız değil mi?" Dedi.

"Tabikide biz varız." Dedim kendisine sıkıca sarılarak. "Tıpkı benim yanımda senin oluşun gibi." Dedim saçına bir öpücük bırakarak.

En azından onun ailesi onu bırakmayı tercih etmemişti. Son nefeslerine kadar kızlarını sevmişlerdi fakat benimkiler benim varlığımı umursamazlardı. O derece yoktum onlar için.

"O zaman haftaya birlikte gidelim mi? Tek olmak istemiyorum onların yanında."

"Tabiki." Dediğimde kapının zili ile birbimizden ayrılıp göz yaşlarını sildi.

"Ay ne bu duygusallık." Dedi eliyle kendine hava yaparak. "Ben açayım kapıyı." Diyip mutfaktan çıktığında bende masanın üzerinde ki bardakları toparlayıp çeşmeye koymak için yöneldiğimde camdan gördüğüm bir tanıdık yüzle kaşlarımı çatıp öylece durdum.

Bu sabahki markette önüme geçmeye çalışan adamdı. Göz göze geldiğimizde dudaklarında aynı sabah benim ona sunduğum gibi yapmacık gülüş varken elini selam vermek adına hafifçe kaldırdı.

Dalga geçiyorlardı resmen benimle.

Hızla öne atılıp camla birlikte perdeyi kapattığımda gördüğüm en son şey az önce yüzündeki yapmacık olan gülüşünün, gerçek ve samimi diyebileceğim bir tona dönüştüğüydü.

İçerden Melisa ve Caner'in seslenmesi ile birlikte kafamın içinde ki soruları bastırıp, yanlarına doğru içeriye geçtim.

Kafanda kurma Didenaz diye tekrarladım kendime. Saçma sapan düşüncelerle kafanı doldurma.

Basit bir tesadüften başkası olamaz.

 

Loading...
0%