Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@meledoiess35

Karşımda durmuş suratıma pişkince sırıtarak bakan Asil'e şok içinde bakıyordum. Kendisine buraya gelebilecek kadar cesaret verdiğimi düşünmüyordum.

"Bana da selam yok mu avukat hanım?" Dediğinde sinirle soludum.

"Sen kimsinde bu saatte kapıma geliyorsun?"

"Komşu komşunun külüne muhtaçtır derler, ee benim de senden başka tanıdığım bir komşum yok." Diyip elinde tuttuğu bardağı suratıma doğru uzattı. "Tuzum bitmişte verebilir misin?" Dediğinde arkamdan Melisa geldi.

"Didenaz kimmiş?" Diye seslendiğinde kapıda gördüğü kişiyle duraksadı. "Bu arkadaş kim?" Diye sorduğunda sıkıntıyla bir nefes verdim.

"Çokta önemli biri sayılmaz." Dedim Asil'in suratına dik dik bakarak. Hala elinde tuttuğu bardağı elime alıp Melisa'ya uzattım. "Tuz doldurup getirir misin şuna?" Dediğimde şaşkın ve meraklı bakışlarla yüzüme bakmaya devam etse de başka bir şey sormayıp bardağı alıp mutfağa geçti.

"Dide.." diye mırıldandı. "Güzelmiş ismin."

"Dide değil Didenaz ayrıca konumuz bu değil, sen evimi, dairemi nasıl biliyorsun?" Diye sorduğumda güldü hafifçe.

"Mutfak pencerelerimiz birbirine bakıyor, pek zorlanmadım açık konuşmak gerekirse." Dediğinde göz devirdim. "Senin bana olan bu önyargın niye?" Dediğinde alayla suratına baktım.

"Sana karşı iyimser duygular beslemek zorunda olduğumu zannetmiyorum, senden haz almadım." Dediğimde güldü, fakat bu öyle bir gülüştü ki altında yatan bir çok gizli kelimeler vardı.

"Buyrun." Diye yanımıza gelen Melisa ile konuşmamız yarıda kesilmiş, elinde ki bardağı Asil'e doğru uzatmıştı.

"Teşekkür ederim." Diyerek oldukça nazik bir şekilde aldı bardağı elinden. "İyi akşamlar." Diyerek arkasını döndüğünde, sertçe kapıyı kapattım.

"Kim bu adam?" Diye sorduğunda ellerimi 'ne bilim' tarzında iki yana açtım.

"Tanımam etmem, geçen markette sıramı almaya çalışmış, ufak bir sürtüşme ile tanışmıştık, geçende karşı dairemize taşındığını öğrendim." Dediğimde kaşları şaşkınlıkla havalanarak, sessizce dinledi beni.

"Öğrenci olmadığı belli yanlız, buradan nasıl daire vermişler kendisine anlamadım." Diye konuştuğunda bilmiyorum dercesine başımı iki yana salladım.

"Boşver, zaten fazla haz almıyorum kendisinden fazla laubali, kapatalım konuyu bir daha karşılaşmayız zaten." Dediğimde irdelemeden beni onayladı.

"Kızlar size annemin tarifi olan özel bitki çayından yaptım." Diye yanımıza gelen Caner'le konuşmamız kesilmiş, susmuştuk. "Gelin hadi, salonda içelim." Diyerek elinde tuttuğu tepsiyle salona geçerken, Melisa'yla birlikte bizde peşinden geçtik.

Salonda üçümüz için ayarladığımız tam cam kenarında yerde duran üç tane puf vardı. Tepsiyi yere bırakınca hepimiz puflarımızın üzerine oturduk. Bu sıcak ortamı seviyorduk.

Caner'in yaptığı bitki çayından bir yudum içtiğimde memnuniyetle mırıldandım. Hafif şekerli bir tadı vardı ve bu çok hoştu. "Bayıldım." Diyerek Caner'e baktım.

"Harbi benimde çok hoşuma gitti." Dedi Melisa beni onaylayarak.

"Afiyet olsun güzellerim." Diyerek gülümsediğinde arkama doğru yaslandım. Elimde tuttuğum kupamın içindeki sıcak çayımdan yudumladım sakince. Dışarda yağmur iyice bastırmış, şimşek çakıyordu fakat ben severdim bu tür havaları.

Kapalı, soğuk, yağmurlu havalar tam benlik havalardı. Pijamalarımı giyinip, çayım veya kahvemle şu oturduğum pufun üzerine oturup, camdan yağan yağmuru, dışarıyı izlemeye bayılırdım. Veya film izleyip, ders çalışmaya..Melisa'nın dediği gibi sanırım biraz fazla ev kuşuydum ancak bu şikayet ettiğim bir durum değildi benim için.

"Siz ne yapıyorsunuz Arda'yla nişan işlerini." Diye sordu Caner arkasına yaslanırken.

"Yarın Didoşumla birlikte gideceğiz annesinin yanına, konuşmamız gereken şeyler var sonuçta, yüzükler nasıl olacak, nişanı nerede keseceğiz, Arda tatlıda dağıtılsın istiyor." Dediğinde başını salladı Caner.

"Eğer isterseniz annemle konuşayım o da sizinle birlikte gelsin?" Diye teklif sunduğunda Melisa'ya kaydı bakışlarım.

"Yok ya yorma kadını, hallederiz biz, konuşup geleceğiz sonuçta." Dediğinde 'siz bilirsiniz' tarzında elini sallayıp önüne döndü. Gece yarısına kadar birlikte oturup sohbet ettikten sonra Caner eve gitmek için ayaklandığında bizde Melisa'yla birlikte evin dağılan köşelerini toparlayıp, bulaşıkları yıkadık.

"Melisa." Diye seslendim odasına geçmek için hareketlenen arkadaşıma. Anında bana doğru döndüğünde yanına yaklaşıp sarıldım kendisine.

"Bu ne içindi?" Diye sordu şaşkınlıkla.

"Hiç içimden geldi." Dedim ondan ayrılırken. "Doğrunda da yanlışında da arkandayım kardeşim." Dediğimde gülümsedi.

"Benim söylememe gerek yok biliyorsun zaten." Dediğinde güldüm. "İyiki varsın Didenaz, bu hayattaki tek şansımsın." Diyip sarıldığında saçlarına bir öpücük bıraktım.

Melisa'nın saçlarına öpücük bırakmayı severdim, çünkü hiç kimse benim saçlarımdan öpmemişti. Öz kardeşim gibiydi benim için, annesiz ve babasız büyümesini kendime benzetiyordum çoğu zaman.

"Hadi bakalım kızıl bomba yatağına geç yarın çok işimiz var." Dediğimde gülerek benden ayrıldı. Odasına geçerken bende sürahime su doldurup, bardağımı alıp odama geçtim.

Telefonumu elime alıp, uyumadan önce biraz sosyal medya hesaplarıma bakındığım sırada telefonuma düşen aramayla kaşlarımı çattım. Kayıtlı olmayan bir numaraydı ve üstüne üstlük gecenin bir yarısı neden beni arıyordu.

Telefonu açıp kulağıma koyduğum zaman karşı taraftan gelecek olan sesi bekledim. Ancak bir kaç hışırtı dışında başka hiç bir şey duyamadım. Ardından telefon suratıma kapatılınca şaşkınlıkla telefonuma baktım. Yanlış numaraydı büyük ihtimalle.

Fazla üzerine düşünmek istemedim. Yattığım yatağıma iyice gömülerek, yorganımı kafama kadar çekerek uykusuzluktan yanan gözlerimi yumup, çok geçmeden uyuya kaldım.


*************

"Evet." Diyordu Asil telefonunda ki adama. "Aynen öyle." Diye kısa bir cevap daha verdi. "Siktir git o zaman amınakoyim!" Diyerek telefonu karşıda ki kişinin suratına kapattı.

"Hayırdır abi?" Diye yanına gelen arkadaşı Özgür'e baktı.

"Bu kadar korkak bir avukatı nerden buldun!" Dedi sinirden soluyarak. Eline aldığı kristal bardağın içine viskisini doldurdu. "Alt tarafı yeni kimlik bilgilerimi sisteme girecek, götü tutuştu sikiğin." Dedi doldurduğu bardağı tekte kafasına dikerken.

"Başka avukat bakalım." Diye teklif sundu Özgür. Kendine bir bardak daha viski doldururken sessiz kaldı Asil. "Savaş-" Diyecek oldu ancak arkadaşı o denli bir hızla ona doğru dönüp viski dolu bardağı duvara fırlattı ki anın şokuyla susmak zorunda kaldı.

"Savaş yok!" Dedi net sesi. "Savaş yok, öldü, onu Paris'teki kumarhanede öldürdüler." Derken ki sesi her ne kadar kendinden emin çıksa bile altında yatan kin dolu imasını onu tanımayan biri anlayamazdı.

"Senin bu karşında ki adam Asil, Asil Bora, kıytırık bir üniversitenin dekan hocası anladın mı?"

"Abi ben anlamasına anlarım ancak ya bu kovalamacanın sonu gelirse?"

"Gelirse yakarız oğlum, hep yaptığımız gibi." Derken ellerini iki yana açıp baştan aşağıya kendini gösterdi. "Sence ben kendime acımamış, koca bir yangın ateşinin ortasına atlamışım, onlara acır mıyım?"

Atmıştı kendini yangına, doğruydu evet. 56 katlı bir kumarhanenin 13. Katında, çıkarttıkları yangın 40. Kata kadar ulaşmış ve Savaş Doran 35. Katta anlına kendisini öldürmek için dayalı olan bir silahla bedenini yangının en yoğun olan ateş çemberinin içine hiç acımadan atmıştı.

Savaş Doran o gece ölmüş, Asil Bora doğmuştu.

Kimliği, bedeni, yüzü, evi herşeyi silinmiş, Savaş Doran'a mezar kazmışlardı. Asil Bora olarak tekrardan doğmuş ve intikamını ve kinini içinde zamanı gelene kadar büyütüyordu.

"Ne yapacaksın peki?" Diye sorduğunda cevap verme gereği duymadı Asil. Zira tek bir şey yapmayacaktı, bir çok şey yapıp, onu bu hale getiren herkesin canını yaka yaka alacaktı.

Plan basitti. Onu öldürmek için kapattıkları 35. Katta ölümünü göze alarak atmıştı kendini ateşe ancak ölmemişti. Şimdi geride kalanları atacaktı o ateşin içine. Hepsini diri diri yakacaktı. Kendine bunun yeminini vermişti. Hastane odasında bütün vücudu sargıya alınmış bir halde yatarken, doktorları fazla yaşamaz diye konuştukları anda bunun yeminini vermişti kendine. Yaşayacaktı ve öldürecekti.

Savaş Doran'ı öldürmüşlerdi ancak Asil Bora'da onları öldürmek için tekrardan doğmuştu.

Hepsinin canını aldıktan sonra o koltuğa tekrardan kendisi oturacaktı. Oturup tekrardan lider olacak ve onların kül olmuş cesetlerinin üzerine bir keyif sigarası yakacaktı.

Camın önüne doğru geçip dudaklarınn arasına aldığı sigarayı yaktı. Saçma sapan bir öğrenci sitesine taşınmıştı. Ev sahibi öğrenci dışında kimseye kiralamıyoruz demişti, ancak sadece burada dikkat çekmeyeceğini düşünmüştü Asil.

Her şeye yetişebilecek kadar yakın aynı zamanda da kimsenin dikkatini çekmeyecek kadar uzak bir burasını bulabilmiş, içine sindirebilmişti.

Dekanlık hocası olduğunu söyleyip, kiranın iki katını teklif ettiğinde ev sahibi pek memnun kabul etmişti kendilerini. Çokta uğraşmamışlardı yani.

Biten sigarasının yerine bir başka sigara daha yaktı. Derince bir nefes çektiğinde saat çoktan gece yarısını geçmiş, sabaha karşı olduğunu fark etti.

Uyumazdı pek, özellikle kendini diri diri ateşe attığı günden beri geceleri pek nadir uyur, sürekli uyanık kalırdı. Yaşadıklarını ancak böyle atlatabilirdi. Her gözünü kapattığında kapkaranlık mekanın ortasında ki kan kırmızısı ateşin içinde ki diri diri yanan halini görürdü.

Her gözünü kapattığında hastane odasında ilk defa ayağa kalkıp, aynaya ilk baktığı halini görürdü.

O an bütün dikkatini ve düşüncelerini dağıtan şey karşı binada ki bir dairenin ışığını yakması oldu. Bakışlarını oraya diktiğinde o asi kızı görmüştü.

Burası nasıl site diye düşünmeden edemedi. Penceresinden karşı daireye bakan birisi, karşı evin içini görebiliyordu.

Burayı inşa eden mimarın aklını sikeyim diye geçirdi içinden. Böyle inşaat, böyle işçilikmiş olurmuş? Sevişirken perdeleri kapatmalıyım düşüncesini de aklının bir köşesine not etmeden geçemedi.

Bakışlarını tekrardan karşı binadaki kıza çevirdi. Didenaz'a bakarken oldukça dikkatli bir şekilde bakıyordu ki Özgür'ünde merakını coşturmuştu bu dikkatli odağı. Özgür'de arkadaşının yanına gelip, baktığı yere baktığında kaşlarını çatmıştı.

"Dikkatini ne çekti bu kadar?" Diye sorduğunda, cevap vermeden bitmiş sigarasını tekrardan yenileyip, bir dalda arkadaşına uzatmıştı.

Özgür dudağında ki sigarayı yakarken bakışlarını arkadaşından ayırmadı.

Didenaz, sabahın erken saatinde kalkmış, elinde tuttuğu kahve bardağını içerken gözlerini ovuşturuyordu. Cam kenarının dibinde duran siyah pufunun üzerine oturup bilgisayarını açtı.

Uzun kahve saçlarını önüne alıp rastgele bir topuz yaptığında, kahküllerini düzeltip gözlüklerini taktı. Kahvesinden bir yudum alıp bilgisayarına odaklandığında bir saniye olsun bakışlarını ondan çekmedi Asil.

İlk başta kendisini markette gördüğünde, amma boş konuşmayı seven saçma bir üniversite öğrencisi diye düşünmüş, nereye düştüğünü bir kez daha sorgulamıştı. Daha sonra mutfak camından onu gördüğünde, şansıma tüküreyim kiminle komşu oldum diye geçirmişti aklından ama bu onun sinirleriyle oynamayacağı anlamına gelmiyordu.

Zira hem asi bir kişiliği olduğunu belli ediyor, hem de onun alaycı tavırlarına sinir olduğunu görebiliyordu. Şu sıkıcı öğrencilerle dolu sitenin içerisinde beni eğlendirebilir diye düşünüyordu ta ki sabah avukat olduğunu öğrenene kadar.

"Bu kızı araştır bana." Dedi yanında ki arkadaşına doğru. "İsmi Didenaz, avukatmış bana herşeyini dök getir." Dediğinde sigarasının son dumanını çekti içine.

"Dide." Diye fısıldadı sadece kendisinin duyabileceği bir tonda. İsmi bu şekilde daha anlamlı ve hoş geldi kulağına.

Sabah ki arkadaşının da yanına geldiğini görünce Dide'nin gülümsediğini gördü. Alıcı gözüyle süzmeden edemedi.

Güzeldi. Harbi güzel bir kadındı. Uzun kahve saçları, kehribar gözleri vardı. Onun boyuna yetişmese bile omzuna kadar gelecek uzun bir boyu ve güzel bir fiziğe sahipti.

Arkadaşının yanağını öptüğünde, aralarında ki bir şeye kahkaha atarak güldüğünü gördü.

"Bu kız." Dedi işaret parmağıyla Dide'yi göstererek. "Bu kız benim avukatım olacak."

"Tanıyor musun?" Diye sordu Özgür.

"Avukatlığımı yapıp, O masaya tekrardan oturmamda payı olacağını bilecek kadar." Diye cevap verdi, dudaklarında ki yarım bir gülüşle.

"Yani kendi cehenneminin içine çekeceksin kızı?"

"Sen bana bütün hayatını araştır önüme getir sadece, gerisine karışma." Derken tekrardan gözlerini karşı daireye dikti. "O güzel dik başını birazda beni kurtarmak için kaldırsın." Dedi gülerken.

Dudaklarının arasına kaçıncı olduğunu bilmediği bir sigarayı daha yerleştirip yaktı.

"Bu günahı tek başıma yüklenmeyeceğim." Diye fısıldadı. "Sende benim günahlarımın ortağısın şimdiden sonra."

 

Loading...
0%