@meledoiess35
|
Patlamıştım. Ciddi manada sıkıntıdan patlamıştım. Bakışlarımı Melisa'nın kaynanasının evinde gezdirirken ellerimle kendime hava yapma ihtiyacı hissetim zira şuan şuraya bayılabilirdim. "Bayılmak üzereyim." Diye Melisa'nın kulağına doğru fısıldadım. Zira Arda'nın annesi, geldiğimizden beri oğlunu övmek ve pohpohlamak dışında hiç bir şey yapmıyordu. "Sen mi? Ben mi?" Diye fısıldadı Melisa'da. Artık duruma bir el atmalıyım diye düşünüp, uzun saçlarımı omuzlarımdan geriye doğru atıp, yerimde dikleştim. "Feride hanımcığım, inanın oğlunuzun ne kadar iyi ve mükemmel olduğunu uzun uzun dinlemek isterdik fakat maalesef hava kararmadan artık evde olmalıyız." Dediğimde Melisa bu atağı bekliyormuş gibi hemen duruşunu düzeltip sözü alıp, konuyu açtı. "Feride teyze, biz diyoruz ki nişanı evde yapalım, Arda tatlı dağıtmak istiyor tatlının ücretinin bir kısmını da biz koyalım." Diye teklif sunduğunda karşımda ki teyzeye baktım. Memnuniyetsiz bir tavırla suratını buruşturdu. Başını iki yana salladı. "Benim bir tanecik oğlum var, nişanı evde yapmakta ne demek?" Dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "Ailesiz, kimsesiz bir kızı alıyoruz zaten, nişanada, düğüne de sadece bizim taraf gelecek bari şanımıza yakışır bir şekilde olsun." "O cümlelerinizi seçerek kullanın Feride Hanım, Melisa kimsesiz değil." Diye çıkıştığımda Melisa'nın ellerini kolumda hissetim. Sakinleşmemi ve öyle konuşmamı istiyordu ancak bu kadınla oldukça zor gibi duruyordu. "Öyle mi? Nerde o zaman annesi, babası, eşi, dostu, akrabası onlarla görüşelim bu konuları." "Burada." Dedim ellerimle kendimi gösterirken. "Anneside, babası da, eşi dostu, akrabası da benim benimle konuşun!" "Tamam o zaman." Dedi suratıma aşağılayıcı bir mimikle bakarken. "Nişan için salon tutacağız, kız tarafı olarak damat bohçası hazırlamak size düşer, biz nasıl yüzükleri alacaksak sizede oğluma en yakışanından bir saat almak düşer, nişan salonunun daviyetelerini bastırmak size ait, tatlılar nasıl bize aitse nişan günü gelen misafirlerin içecekleri de size ait." Dediğinde sık sık nefes alıp veriyor, Melisa için sakin kalmam gerektiğini kendime hatırlatıyordum. "Yok biz bunları karşılayamayız derseniz, söyleyin de bilelim nasıl bir gelin aldığımızı." Dediğinde sinirle ayağa kalktım. "Bunlar basit işler biz her türlü imkanı zorlar, karşılarız ama sizin bu üslubunuza çare yok maalesef." Melisa'da ayağa kalktığında ona bakıp güven verircesine gülümsedim. "Merak etmeyin Feride Hanım, kız tarafı olarak ne gerekiyorsa onu yapacağımıza emin olabilirsiniz, her şeyi olmuş bilin, iyi günler size." Diyip çantamı koltuğun üzerinden alıp, evden çıkmak için adımladığımda, tekrardan durup arkamı döndüm. "Umarım nişan gününe kadar karakteriniz otururda, çok sevgili oğlunuzun en güzel gününü batırmazsınız, hadi Melisa." Diyip evden çıkıp, kendimi sokağa attığımda derin bir nefes çektim içime. Boğulmuş gibi hissediyordum. Melisa arkamdan koşarak geldiğinde önüme geçip, adımlarımı durdurdu. "Didenaz'ım özür dilerim." Diyip sarıldığında ellerimi sırtına dolayıp, saçlarından öptüm. "Sen bir şey yapmadın ki, özür dileme." "Bak nişanı erteleyebiliriz, çok fazla masraf bunlar zaten altından kalkamayız, hem Arda'da anlayış gösterir zaten." Dediğinde başımı iki yana salladım. "Kardeşimin nişanı için elimden gelenin fazlası yapacağım, hiç bir şeyden eksik kalmayacaksın, en mutlu gününde hiç bir şeyin eksik olmayacak, o kaynana görümlü şeytanın ağzına laf vermeyeceksin sen kimsesiz değilsin, arkanda ben varım senin." Dediğimde, akan göz yaşını sildi. "İyiki varsın, iyiki hayatıma girdin." Dediğinde gülümseyip kolunu sıvazladım. "İyi de, ne senin stajyer maaşın yeter bu masraflara ne de benim part time çalıştığım kafeden aldığım para." Derin bir nefes aldım. "Sen dert etme bunları halledeceğim ben." Dediğimde dudağının içini ısırsada sessiz kaldı. Eve sessizlik içinde yetiştiğimizde, hızlı bir duş alıp, rahat bir pijama takımı geçirdim üzerime. Makyaj masama oturup, saç bakımımı yapıp, yüzüme maske sürdüğümde kapının çaldığını duydum. "Melisa, kapıya baksana." Diye içeriye seslendiğimde ses gelmemişti. Oflayarak, ayaklarıma terliklerimi geçirip odamdan çıktığımda, duştan gelen su sesleriyle Melisa'nın da duşa girdiğini anladım. Kapı tekrar çaldığında sıkıntıyla konuştum. "Geldik be, patlama!" Diyip kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm kişiyle göz devirmeden edemedim. "Evet?" Dedim sıkıntıyla. "Beni içeri davet etmeyecek misin?" "Sence? Ordan bakınca edecek gibi mi duruyorum?" Dediğimde güldü. "Hayır." Dediğinde 'e yani' dercesine baktım kendisine. Ama kendisi bunu hiç umursayıp, üzerine alınmadan ayakkabılarını çıkardı. "Sana bir teklifim var, içeriye girmem lazım." Dediğinde kaşlarımı çattım. "Senin bana ne gibi bir teklifin olabilir? İki tuz verdik diye şımardın he, gerçekten komşu zannetin bizi." Dediğimde ciddi ciddi güldü buna, hem de en seslisinden. "İzin ver geçeyim, çok cazip tekliflerim var." "Prensip gereği, yabancıları evime davet edip, misafir etmiyorum." "Aşk olsun, buradaki yabancı ben mi oluyorum?" Diyip izin almadan evime girdiğinde şok içinde kendisine baktım. "Oğlum çıksana dışarı, haneye tecavüz oluyor bu şuanda, seni şikayet edeceğim." Diye sinirle konuştuğumda kendisi benim aksime rahat bir tavırla omuz silkip, salona geçti. Kapıyı kapatıp arkasından girdiğimde rahatça koltuğa oturdu. "Valla camdan gördüğümden daha hoş bir evmiş, sıcak bir öğrenci evi." "Evimi mi dikizliyorsun sen, sapık herif." Dedim koltuğun üzerinde ki yastığı üzerine doğru fırlatırken. Yastığı havada tutarken, gevşek gevşek güldü. "Estağfurullah ben ev dikizlemem, senin evin dikizlenmeye çok müsait." "Bak dalga geçiyor birde, çık git lan evimden." "Çok asisin be güzelim, konuşmamız lazım ama önce şu yüzüne sürdüğün her neyse onu bir siler misin? Böyle ciddiye alamıyorum seni, seninle kavgalarımız oldukça seviyeli kavgalar olduğu için böyle adapte olamıyorum." "Lan bir git!" Diye en son tam anlamıyla yükseldiğimde, Melisa banyodan ıslak saçlarını havluyla kurutmaya çalışır bir halde çıktı. "Didenaz?" Dedi sorarcasına, bir bana bir Asil'e bakıyordu. "Misafirimiz mi var?" Diye sordu. "Yoo." "Evet." Pişkince sırıtan Asil'in suratına koltuğun üzerinde duran bir diğer yastığı daha fırlattım. Fırlattığım yastığı yine havada tutup, hala suratımıza şaşkın şaşkın bakan Melisa'ya bakıp konuştu. "Sizden rica etsem Dide ile konuşmam gereken çok önemli bir mesele var biraz müsade eder misiniz?" Melisa'nın bakışları bana döndüğünde, derin bir nefes alıp onayladım kendisini. Bizim saçma sapan olayımıza dahil olmasına gerek yoktu. "Ben odamdayım." Diyince bana doğru, başımı sallayarak onayladım kendisini. Melisa salondan çıktığında Asil'e doğru tekrardan döndüm. "Ne konuşacaksan konuş, işim gücüm var." Dedim bıkkınlıkla. Oturduğu yerden ayağa kalkıp tam önüme geldi. "Direkt konuya girelim diyorsun, istediğin gibi olsun." Diyip ciddileşen sesine karşıt rahat bir tavırla ellerini ceplerine soktu. "Avukatım olmanı istiyorum." Dediğinde kaşlarımı çatıp baştan aşağıya süzdüm kendisini. "Ne saçmalıyorsun? Ben daha tam anlamıyla avukat bile değilim, stajyer avukatım mezun olmama daha bir kaç ay var, herhangi bir davaya yanında staj yaptığım avukatımın izni ve gözetimi olmadan girip, üstlenemem." Derin bir nefes verip saçlarını karıştırdı. "Tamam işte benim dava işim senin mezun olmanı bekleyecek kadar uzun bir mesele, seni avukatım olarak istiyorum." "Konu ne?" Diye sordum. "Mesele çok uzun ve karışık aslında ama özetle şöyle anlatabilirim, ben üniversitede dekan hocasıyım, bir dönem paraya sıkışıklılığım yüzünden sigortasız bir işte çalıştım ve çalıştığım yerde ağır bir iş kazası geçirdim, ama geçirdiğim kaza baya ciddi bir kazaydı yaşamamı şans saydılar." "Sonra?" Diyip devam etmesini istedim. "Sonrasında ise beni ölü gösterdiler, hem ceza yememek, hem de başlarını ağrıtmamak adına sisteme ölüm kaydımı geçirdiler ben tabi uyanıp bunu öğrenince hemen tekrardan her şeyimi aktif hale getirdim ama hala bir türlü sisteme geçemediler." "Benden tam olarak ne istiyorsun?" Diye sordum gözlerinin içine bakarak. "Benim yeni bilgilerimi sisteme girmeni istiyorum." Dediğinde derin bir nefes verdim. "Tanıdığım ve kefil olabileceğim kadar işlerinde çok başarılı avukat tanıdıklarım var, istersen yönlendirebilirim?" Diye konuştum. "Hayır." Diye net bir şekilde cevap verdi. "Senden önce başka avukatlara gitmediğimi mi sanıyorsun? Kimse cesaret edemiyor." "Tam olarak sigortasız ne iş yaptın?" "Tefecilerin yanında çalıştım." Dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. "Bir üniversite hocasının, paraya ihtiyaç duyduğu ilk anda tefeciyle çalışması kulağa garip geliyor." Dediğimde yarımca güldü. "Emin ol banada hala garip geliyor Dide, keşke bulaşmasaydım diyorum hatta ama o an ki psikoloji her şeyi yaptırabiliyor insana." Diyip ekledi. "Ceza avukatlılığının stajını yaptığını duydum ve baya iyiymişsin, bana yardım eder misin?" Çok çelişkili konuşuyordu. "Çok uğraştırıcı ve detay isteyen bir dava." Dediğimde beni onayladı. "Her ne kadar kazanıyorsan 2-3 katını veririm Dide, yeterki bu yola benimle başla." O an duraksadım. Aklım zaten yeteri kadar bulanıktı ve ne düşüneceğimi bilmiyordum. Tam paraya ihtiyaç duyduğum anda böyle bir teklifle gelmesi şans mıydı? Yoksa hayatın bana karşı oynadığı şaşırtmacalı bir oyunu muydu? Çözemiyordum. "Düşüneyim biraz ne yapabiliriz diye, kararımı verince haber veririm." Dediğimde gülümsedi. "Umarım olumlu bir dönüş olur." Dediğinde sadece başımı salladım. Evden çıktığında sıkıntıyla odama geçtim. Tek başımıza halledebilir miydim bilmiyordum? Bu davayı alırsam da benim için ne zararı ne yararı olacak onu da bilmiyordum. Kahretsin ki ben hiç bir bok bilmiyordum. Sıkıntıyla ofladım. Makyaj masama geçip, yüzüme yerleşmeye yeltenen maskemi, pamuğuma sürdüğüm temizleme suyu ile iyice temizleyip, yüzümü nemlendirdim. O an odama ağlayarak giren Melisa ile anlamazca ona baktım. "Melisa?" Dedim şok içinde. "İstemiyorlar beni!" Dedi burnunu çekerken. Kollarını boynuma doladığında hızla sarıldım kendisine. "Kim istemiyor seni." "Arda'nın ailesi." Dedi kesik kesik. "Az önce telefonla konuşuyorduk... annesi ben hiç bir halta yaramayan, hiç bir şeye elini atmayan bir gelin istemiyorum, evlenince bütün sorumluluk sana mı kalacak dedi oğluna." Dedi tekrardan hıçkırırken. "Hiişştt... bana bak güzelim, senden daha iyisini, daha güzelini, daha başarılı, elinden her iş geleni nerden bulacakmış o şeytan kılıklı karı, gider onu o laflarıyla ipe dizerim Melisa bana bakar mısın?" "Çok zoruma gidiyor Didenaz, ben istemedim annesiz babasız olmayı, benim canım acımıyor mu sanıyorlar? Ben istemez miydim ailem hayatta olsun, her şey usülüne göre olsun, Arda'yı heyecanla annemle babamla tanıştırmayı, aile yemeği düzenlemeyi." Sürahide ki bardağa su doldurup yavaşça içirdim kendisine. "Kimse istemedi beni, ben mi suçluyum, kimsesiz gibi attılar yetimhaneye bir gün olsun suratıma bakmadılar." "Melisa, annenle baban böyle güçsüz olmanı, hemen pes etmeni istemezlerdi. Sana bir söz verdim, hiç bir şeyden eksik kalmayacaksın diye, bana güvenmiyor musun?" "Sana kendimden çok güveniyorum ancak senide zora sokmak istemiyorum, senin sorunların masrafların da kendine yeter." "Ben böyle bir duruma düşseydim sen benim için yapmaz mıydın?" Diye sorduğumda sustu ve anında net bir şekilde konuştu. "Canımı bile verirdim." "O zaman her şeyi olmuş bil, o şeytan karınında dediklerini umursama, sen Arda'ya ve onunla olan geleceğine odaklan tamam mı? Gerisini biz birlikte halledeceğiz." Boynuma sıkıca sarıldı. "İyiki varsın abla." Dediğinde yutkundum. Zihnimde geçmişe dair sesler yankılandı. "Senden abla mı olurmuş?" "Kardeşini yaşatmak için geber de kurtulalım senden o zaman?" "Senin bir geleceğin yok Didenaz, bari geberip gitte kardeşinin olsun." "Öl Didenaz!" "Son nefesini şimdi burada ver Didenaz!" "Yeni güne yine mi uyandın sen Didenaz?" Saçlarıma ard arda öpücükler bırakıp, sıkıca tekrar sarıldı. "Aman be alt tarafı aramızda iki yaş var, hemende yaşlandırdın beni." Dediğimde kahkaha attı. "Her ne olursa olsun benim biricik ablam, tek ailemsin, ben çok şanslıyım." "Asıl ben çok şanslıyım." Diye mırıldandım. "Tamam, yeter bu kadar duygusallık hem senin yarın stajından sözlün yok mu? Toparlan, kendime gel ve çabuk yatağa, başarılı bir cerrah olman gereken konular var." Dediğimde ayağa kalkıp yanağımdan öptü. "İyi gecelerin olsun." "Seninde birtanem." odamdan yavaşça çıkıp, kapımı kapattı. Yatağıma oturup, saçlarımı sıkıntıyla karıştırdım. Asil'in teklifini kabul edecek gibi duruyordum. Melisa benim tek ailem, tek kardeşimdi, onun için yapamayacağım hiç bir şey yoktu.
"Gel Özgür gel." Diye konuştu Asil rahat bir tonda. "Gel kardeşim, keyfim çok yerinde." "Kardeşim dediğine göre harbi yerinde olmalı." Dedi Özgür gülerken. "Nasıl geçti şu kızla konuşman." Diye sordu. "Dide.." diye fısıldadı. "Güzel, kabul edecek gibi." "Harbi inandı mı anlattıklarına." "Kafasında tonla soru işareti var, fazla sorguluyor ama paraya ihtiyacı var büyük ihtimalle fazla detaya inmeden dediğimi yapacak." Dediğinde Özgür onu onaylayıp ayağa kalktı. Asille kendisine iki bardak kahve yaptığında ikiside birer sigara yaktılar. Önünde duran dosyalara baktı Asil. Dide hakkında ne var, ne yoksa bütün bilgilerini toparlattırmıştı ve öğrendiği bilgiler bir kez daha oldukça hoşuna gitmişti. "Olacak olacak." Diye fısıldadı kahvesinden içerken. Sigarasından bir nefes çektiğinde karşı dairenin açılan ışıkları ile Dide'nin yine gecenin bir vakti ayakta olduğunu gördü. Geceleri çok sık uyandığını fark etmişti Asil. Ya sabaha karşı ya da gecenin bir yarısı illa o ışıklar yanıyordu. Kulağında ki telefonuyla salonun ortasında dört dönüyor, birisi ile konuşuyordu. Dikkatini Dide'ye verdi Asil. Ellerini uzun kahve saçlarına daldırıp geriye iteledi. Kahkülleri önüne düşerken düzeltme gereği duymadı. Konuştuğu kişi her kimse ne ve ne anlatıyorsa bu hoşuna gitmiş durmuyordu. Telefonunu kapattıktan sonra uzun saçlarını önüne atıp, eliyle rastgele toparlayıp, dağınık bir topuz yaptı. Kahküllerini düzelttikten sonra, salonun ortasında duran küçük masanın üzerinde ki kola şişesine uzanıp, ağzını açıp öylece içti. Dudakları kıvrıldı Asil'in. Garip bir kızdı ama bir o kadar ilgi çekici. Hiç ortası yoktu. Aklına üzerine yastık fırlatışı gelince bu sefer seslisinden güldü. Gerçekten hiç ortası yoktu. Boş şişeyi masaya öylece attıktan sonra bakışlarını evin içerisinde ve pencerelerinde gezdirdi ardından hiç beklemediği bir hamle yapıp üzerinde ki tişörtü rastgele çıkardığında içtiği kahve boğazında kaldı Asil'in. Dili yutacak gibi oldu. Öksürmeye başladığında olaylardan ve arkadaşının ne gördüğünden bir haber olan Özgür şaşkınlıkla kafasını bilgisayarından kaldırıp baktı. "Helal lan, ne oluyor?" Diyip su uzattı arkadaşına. Bakışlarını Dide'den çekemeyen Asil ise cevap verebilecek bir durumda değildi. Üzerinde sadece göğüslerini kapatan bir zıkkımla öylece salonda durdu bir süre ardından ışıkları kapatıp içeriye geçti. Bu kız hep böyle rahat ve umursamaz mıydı? Kahretsin o hali... etkisinden bir müddet çıkabileceğini düşünmüyordu. Özgür hâlâ arkadaşının ne görüpte, yolunmuş tavuk gibi etrafına baktığını anlayamamıştı ama ikinci defada sormaya cesaret edememişti. Asil oturduğu yerden kalkıp odasına giderken içinden kendine küfür etmeyi ihmal etmedi. Çok işi vardı bu kızla.
|
0% |