@meledoiess35
|
"Sabrina hanım." Diye yanıma gelen evin çalışanına yerdeki bakışlarını kaldırarak baktım. "Kenan bey akşama odanıza koyduğu elbise ile hazırlanmanızı istedi." Dediğinde kaşlarımı çattım. "Söyle o çok sevgili Kenan Bey'ine ben hiç bir şeye hazırlanmıyorum." Yerden ellerimle destek alıp kalkmaya çalıştığımda acıyla inledim. "Kızımı istiyorum." Dedim güçsüz sesimle. "Üzgünüm Kenan Bey'in izni olmadan onu size gösteremem." Dediğinde kan beynime sıçramış gibiydi. Benim kızımdı o, sadece benim kızımdı ve şimdi o küçücük, narin ellerini ellerimden koparıyorlar beni onunla sınıyorlardı. "Ne demek gösteremem? Benim kızım o, ben doğurdum onu bana ihtiyacı var o bebeğin, böyle bir şeye hakkınız yok elimden alamazsınız!" Diye bağırdığımda odaya giren Kenan ile ona baktım. Elini kaldırıp çalışana doğru uzattı. "Tamam Esin, ben karımla hallederim geri kalanı çıkabilirsin." Dediğinde odadan çıkan kadının arkasından baktım. "Ne söyleyeceksen bana söyle karıcığım." Diye bana çevirdi bedenini. "Ben senin karın falan değilim." Dedim kemiklerim acıya acıya üzerine yürürken. "Kızımı istiyorum onu bana getir!" "İstediğim şeyi yaparsan kızımızı getiririm tabikide sevgilim, hem ister misin birlikte en güzelinden bir kahvaltı hazırlayıp, bugünü kendimize ayırmayı?" "Sen psikopatsın." Dedim başımı korkuyla iki yana sallayıp. "Sen şizofrenisin, kızımı istiyorum Kenan, onu bana getir." "Ama birtanem sen beni hiç dikkatli dinlemiyorsun ki." Diyip yatağın üzerinde duran kutuyu gösterdi gözleriyle. "Senin için özel tasarım olan elbiseni giyin yanıma gel, dediklerime uymazsan kızınla olan görüşmen bir tık uzar, kızını özlediğini düşünüyorum." Dediğinde çenem titredi. "Kapıda bekliyorum güzel sevgilim." Diyip odanın kapısını kapatarak çıktığında çığlık atıp, ellerimi saçlarıma geçirdim. Koparmak istercesine çekiştirdim, gözümden akan her bir damla yaşın intikamı dercesine saç diplerimde ki ellerimi başıma vurdum. "Allah belanı versin!" Dedim acıyla. "Allah seni yok etsin." Dedim kalbimin acısıyla. "Beni sınadığın gibi sınan inşallah." Yatağın kenarına tutunup ayağa kalktığımda yatağın üzerinde ki kutuya istemeye istemeye uzandı ellerim. Kırmızı kadife kutunun içersinde ki bembeyaz kolları hafif tülümsü elbiseye tiksinerek baktım. Elime aldığımda uzun elbisenin etekleri yere doğru serildi. Göğüs kısmında ki dekolte ince dantelle şekillendirilmişti. Pul pul yere doğru uzanıyordu bembeyaz elbise. Boy aynama doğru dönüp kendime baktığımda harabeden farksızdı bedenim. Sağ gözüm morarmış altı kan toplamıştı, kaşımın üzerinde kabuk bağlayan yaram patlamış kanı üzerinde kurumuştu. Dudağımın kenarı mosmor olmuş, kulağımın altından başlayıp boynuma doğru uzanan bir çizik oluşmuştu yüzümde. Üzerimde ki tişörtü ve altımda ki pantolonumu çıkarıp yere attığımda vücuduma baktım. Ezikler ve çürükler vardı. Mosmor olmuş kollarım ve bacaklarım ve sırtımda ki kemer izlerinin bıraktığı çizikler vardı. Kendimden ve çaresizliğimden nefret ettim. Yatağın üzerinde duran elbiseyi elime alıp, üzerime rastgele geçirdim. Fermuarını çektiğimde, saçımı ve yüzümü düzeltme gereği duymadım. Çıplak ayaklarımı yere sürüye sürüye aşağıya yanına indiğimde bakışları beni bulup baştan aşağıya süzdü. "Bu kadar yakışacağını tahmin etmemiştim." Dedi ayağa kalkıp yanıma gelerek. Elleriyle saçlarımı ve elbisenin kollarını düzelttiğinde tepkisizce durup bekledim. "Doktor çağıralım, yüzünde ki ve kollarında ki yaralara baktıralım." "Kızımı istiyorum." Dedim ruhsuzça onun iğrendiğim yüzüne bakarken. "Sana bir ilaç iyi geliyordu, ertesi gün hemen ayaklanmıştın, bir kaç lokma atıştıralım da ondan iç bir tane." "SANA KIZIMI İSTİYORUM DEDİM!" diye en sonunda dayanamayıp bütün sesimle bağırdığımda susup yüzüme dikkatle baktı. Eliyle Esin'e işaret verdiğinde yanımızdan uzaklaştı. "Ah benim güzel Sabrina'm, birazcık bana ayak uydursan, birazcık beni sevmeyi denesen kızımızla çok güzel bir hayatımız olabilir." "Kızımı istiyorum." Dedim çaresizce. "1 aydır yüzünü göstermiyorsun, bebeğimin bana ihtiyacı var." "Kızımız yanımıza geliyor sevgilim, bak sen benim dediklerimi yapınca bende pek güzel senin istediklerini yapabiliyormuşum." Ellerini yüzüme doğru uzattığında korkuyla geriledim. Eli havada kalırken yumruk yapıp indirdi. İçeriye giren çalışan ve kucağında ki kızım ile koşarak kızımı ellerinden aldım. "Annem." Dedim kokusunu içime çekerek. Gözyaşlarım istemsizce akıyorlardı. "Özür dilerim bebeğim, yemin ederim ben bırakmadım seni, yemin ederim ben uzaklaşmadım senden Allah biliyor, özür dilerim bana ihtiyacın vardı senin yanında olamadım, özür dilerim cennet kokulum." Küçücük ellerini yüzüme koyduğunda teker teker öptüm minik parmaklarını. Yanağından öptüm, kokusu oksijenimmiş gibi kokladım güzel kokusunu. "Annecim." Dedim saçlarından öperken. "Benim güzel kızım." Kenan'ın bedenini yanımızda hissettiğimde ellerini kızıma uzandığını gördüğümde korumak istercesine daha sıkı sarıldım kendisine. "Dokunma." Dedim kızımı göğsüme saklayıp, sarıp sarmalarken. "Dokunma ona." Beni duymamış gibi kızımın saçlarından öperken tekrardan bana uzandı. Reflekse gözlerimi kapatıp kendimi geri çekerken benimde saçlarıma bir öpücük bırakıp bir kaç adım uzaklaştı bizden. "İmzalamam gereken evraklar var karıcığım şirkete kadar gideceğim, geç kalmadan geleceğim akşama bahçemizde mangal yakalım." Dediğinde cevap vermek istemedim kendisine. Kızıma daha sıkı sarılıp koşarak merdivenlerden yukarıya çıkıp, odaya geçip kapıyı kilitledim. Işığı yatağın üzerine oturtup ellerinden bir kez daha öpüp, kokladım kendisini. 1 ay boyunca kokusuna hasret bırakmışlardı beni. Aç mıydı? Geceleri uyanıp ağlamış mıydı? Şu bir ayda ateşlenmiş miydi? Hiç bir şeyini bilememiş, göstermemişlerdi. Çok canım yanıyordu. Ne göğsümde ki ağırlık ne vücudumun acısı geçiyordu. Bana bir şey olmasına korkmuyordum, bana bir şey olursa kızımın bu canilerle tek başına kalmasından korkuyordum. Onun için nefes almaya başlamıştım, onun için yaşamaya çalışıyordum. Aşağıdan gelen bir korna sesiyle irkildim. Ayağa kalkıp pencerenin perdesini hafif aralayıp aşağıya doğru baktığımda bu eve gelen bir kurye aracı gördüm. Araç kapının önünde durduğunda o an durdum düşündüm, bu benim şansım olabilir miydi? Kenan yoktu evde bir tek çalışanlar ve Kenan'ın erkek kardeşi Murat vardı. Ona yakalanmadan Işık'la birlikte kaçabilir miydim? Yatağın üzerinde yastıklarla oynayan kızımı hızla kucağıma alıp aşağıya indiğimde Murat'la karşı karşıya geldik. "Nereye yenge hanım hayırdır?" Dedi tek kaşını kaldırıp yüzümü incelerken. "Işık acıktı." Dediğimde kendisinden önce merdivenlerden inip Işık'la oyun oynuyormuş gibi ağır hareketlerle adım attım. Kapıyı açtığında karşımda kurye bir kadın görmemle birlikte Işığa daha sıkı tutundum. "Murat Canlı?" Diye sorduğunda kadın, Murat başıyla onayladı. Bir şey yapmam lazımdı en acilinden. Elime aldığım bir tabağı yere atıp paramparça ettiğimde korkuyla bağırdım. "Biri yardım etsin, kucağımda Işık var!" Diye seslendiğimde Murat bana bakıp yanıma geldi. "Gel amcacım." Diyip Işığı kucağımdan aldığında süpürgeyi alma bahanesi ile içeriye geçtiğimde kurye kadın içeriye eşya taşıyordu. Kadına yanlışlıkla çarpmış gibi davrandığında elinde ki eşyalar yere düştü. "Çok çok özür dilerim, benim hatam." Diyip yerden paketleri almak için eğildim. "Önemli değil hanımefendi." Dediğinde paketleri kaldırıp, yüzümü ona çevirdiğimde yüzüme baktı. Kaşları çatılıp, dudakları hafif aralandığında, sus işareti yaptım. "Yardım et." Diye kısık sesle fısıldadım. "Yalvarırım yardım et, oyala onları kızımla beraber kaçmam lazım." Duraksadı. Beni süzüp tekrardan gözlerime baktı. "Nolur.." diyebildim. "Yenge!" Diye bağıran Murat'ın sesiyle yerimden sıçradım. "Sorun nedir?" "Ben...şey...hanımefendiyle çarpıştım eşyalar düştü." "Ben hallederim Işığı al yukarı çık sen, abim gelir birazdan." Diye imayla konuştuğunda sessizce kucağına uzatılan kızımı tuttum. Kadının tekrardan gözlerinin en içine baktım. "Kusura bakmayın tekrardan." Dediğimde kadın elinde ki paketleri ortada duran büyük masanın üzerine bıraktığında Murat'a baktı. "Yardım edebilecek bir kaç kişi daha var mı acaba? Ben işe yeni başladım da eşya kurulumu konusunda amatörüm biraz yardım eder misiniz?" dediğinde Murat kadını onaylayıp kapıda duran korumalardan bir kaçını içeriye yardım etmeleri için aldı. Kadının gözlerine, dolu gözlerimle minnettar bir şekilde baktığımda, tebbesüm etti. Kucağımda Işıkla birlikte mutfağa geçtiğimde mutfağın kapısını hemen kapattım. Mutfak kapısının olduğu taraftaki korumaları Murat içeriye aldığı için hemen dışarıya çıkıp etrafıma göz gezdirdim. Duvar kenarında duran merdiveni duvara dayayıp duvarın üzerine çıkıp kendimi Işığa siper ederek duvarın arka kısmına doğru atladığımda kucağımda Işık olduğu için dengemi sağlayamayıp sırtıma doğru düştüğümde boğukça inleyip üzerimde hala çıkarmadığım elbisenin eteklerini tutup ağzımın içine alıp ısırdım. Sırtımdaki yaralar tekrardan tahriş olmuş olmalıydı, kemiklerim sızım sızım sızlıyorlardı. Acıdan gözümden bir damla yaş aktığında kendimi zorlayıp Işık'tan güç alarak ayağa kalkıp duvara tutundum. Yaralarım çok acıyorlardı fakat şuan bunun sırası değildi. Kendimi zorlayıp adım attığımda koşabildiğim kadar koşmaya çalıştım. Bulunduğumuz mahalleden çıktığımızda nerede olduğunu ve ne kadar süredir koştuğunu bilmiyordum fakat sonunda ana cadde gibi bir yere çıkmıştık. Çıplak ayaklarım yara olmuş yer yer kanıyorlardı, hava buz gibiydi ve ben kızımı ısıtmak için sadece sarılabiliyordum. Yanımdan geçen insanlardan kimisi suratıma acıyarak kimiside şaşkınca bakıyorlardı. Yağmur bir anda bastırmaya başladığında başımı gökyüzüne doğru çevirdim. "Kahretsin." Diye fısıldadım. Işığın ıslanmaması için büyük bir çaba gösterip gözlerimle çardak gibi bir şey aradığımda bir anda gözlerim Kenan'ın adamlarını buldu. Burdalardı. Allah kahretsin bulmuşlardı. Bu kadar ilerlemişken tekrar dönemezdim, yapamazdım. Hızlı adımlarla yola atladığımda basılan kornaları umursamadım. Işıklarda duran siyah bir aracın arka kapısını açıp içeriye girdiğimde şoför koltuğunda oturan adam irkilerek ve şaşkınca bana baktı. "Ne oluyor lan!" Diyebildiğinde dudaklarım titriyordu. "Sen kimsin?" Diye sordu bana kucağımda ki kızıma bakarak. "Yalvarırım uzaklaştır beni buradan, çok çaresizim, nolur yardıma ihtiyacım var." Yeşil ışık yandığı ve yolun ortasında durduğumuz için ard arda basılan korna seslerinden dolayı arabayı sürmeye başladığında, oturduğum koltukta aşağıya doğru kaydığımda görünmemeye çalıştım. Aracın etrafını saran Kenan'a ait araçlar ile elimi dudaklarıma bastırdım. "Verme bizi onlara." Dedim hıçkırırken. "Yalvarırım uzaklaş, verme bizi onlara." Dikiz aynasından yaşlı gözlerimin içine baktığında derin bir nefes alıp direksiyonu kırıp gaza bastığında içimde tutamadığım yükle hıçkırara hıçkıra ağlamaya başladım. Vermemişti bizi. Yardım etmişti bize. Beni ölümden kurtarmıştı. Dikiz aynasından tekrardan göz göze geldiğimizde ağlarken gözlerimi minnettarca kırpıştırdım. Işık kucağımda huysuzca kıpırdandığında sarıldım kendisine. "Söz veriyorum seni bu hayattan kurtaracağım." Diye fısıldadım kulağına doğru. "Söz veriyorum."
|
0% |