@meledoiess35
|
"Afferin benim kızıma." Işığın Ulaş'a doğru attığı adımları gülerek izledim. Yeni yeni yürümeyi öğreniyordu ve sürekli evin içerisinde küçük adımlarıyla dolanıp duruyordu. Yerde oturan Ulaş'a baktım gülerek. Kollarını iki yana açmış Işığın ona gelmesini bekliyordu. "Gel babacım, hadi." İki adım atıp yere düşecekken hızla atılıp tuttu. Işığın kahkahası evde yankılarken gülmeden duramadım bende. "Hadi bakalım yeterli bu kadar oyun, yemeğe gelin." Dediğimde Işığı kucağına alıp sofraya geldi. "ba-ba acıkdım, yemek." Yeni yeni cümleler kurmayı öğreniyor, yürümeye başlamıştı. "Evet aşkım yemek, anne yapmış bize yiyeceğiz birlikte." Gülerek el çırptığında Işık için hazırladığım mamasından yedirdi önce sonra kendi yemeğinden yedi biraz. "Ellerine sağlık çok güzel olmuş." Dediğinde heyecanla yerimde kıpırdadım. "Gerçekten mi beğendin mi?" "Gerçekten haddinden güzel olmuş." Şımarık bir genç kız gibi yerimde kıpırdayıp kocaman gülümsedim. "Işığın kıyafetleri küçülmüş." Diye konuştu. "Büyümüş benim kızım, bugün çarşıya inelim." "İdare ederdik, yorma kendini." Dediğimde gülümsedi. "Siz bana yorgunluk değilsiniz, hem akşam yemeğini de deniz kenarında yeriz değişiklik olur." Dediğinde utançla başımı salladım. Birlikte sofrayı toparladıktan sonra hazırlanmak için yukarıya çıktım. Bugün ilk defa özenmek istemiştim. Güzel olmak istemiştim. Dolabımın içini açtığımda, askılıkta asılı olan siyah dizimin biraz üzerinde biten elbiseyi elime aldım. Üzerimi çıkarıp giyindiğimde aynadan kendime baktım. Alışık olmadığım görüntü karşısında kendimi çok değişik hissediyordum. Kumral saçlarımı dalga dalga yapıp omuzlarımdan aşağıya bıraktığımda, makyaj masamın üzerinde duran makyaj malzemelerimden çok hafif bildiğim kadarıyla yüzüme makyaj yaptım. Yüzümde ki yaralar tamamen geçmişti, o yüzden genelde uzun uzun makyajsız ve yarasız yüzüme bakmak ve öyle gezmek hoşuma gidiyordu ama bugünü farklı kılmak istiyordum. Göğsümün üzerinde ki yanık iziyle, boynumun oradaki yara izine takıldı bakışlarım. Kapatıcıyla tamamen olmasa bile dikkat çekici hali olan izleri biraz olsun kapatmıştım. Parfümümden sıkıp Işığa döndüğümde ona da pembe çiçekli bir elbise giydirip, benimkinin aynısı olan saçlarını tarayıp, iki tane at kuyruğu yaptım. Odadan Işıkla birlikte çıktığımda kalbim ağzımda atıyordu. Bunun Ulaş'ı beni ilk defa bu şekilde görecek olmasının da etkisi vardı. Aşağıya indiğimde Ulaş çoktan hazırlanmış, Işığın bebek arabasını hazırlıyordu. Büyük ihtimalle rahat hazırlanayım diye rahatsız etmek, seslenmek istememişti. Ayağa kalkıp arkasını döndüğünde göz göze gelmemiz ile olduğu yerde durdu. Gözleriyle beni süzdüğünde adem elmasından yutkunduğunu anladım. Kaşları hafif aralanmış, göğsü inip kalkmıştı. "Sen..." diyip sustuğunda, dudaklarımı birbirine bastırıp kendisine baktım. "Nefes kesici olmuşsun." Dediğinde gülümsedim. Onunda farkı yoktu. Siyah kumaş pantolonun üzerine giyindiği siyah gömleği ile aklım başımdan gitmiş gibiydi. Aramızda ki tek renkli kişi Işık olmalıydı. Pembe elbisesi yürüdükçe uçuşurken Ulaş'a doğru adımladı. "Baba!" Diyip bacağına sarılması ile eğilip kucağına aldı. "Babasının prensesi." Dedi yanağından öperken. "Ne güzel olmuşsun sen öyle, elbisen ne kadar yakışmış sana." Diyip bakışlarını bana çevirdi. "Annesi ayrı nefes kesici, kızımız ayrı prenses ben bugünü bu güzel hanımefendiler ile geçireceğim çok şanslıyım." Gülümsemeden duramadım. Onun yanında gülüşüm hiç solmuyordu. Yanıma yaklaşıp anlımdan öptüğünde nefesimi tuttum. "Hadi çıkalım." Dediğinde Işığı bana uzatıp, bebek arabasını arabaya koyup kapımızı açtı. Işığı arka koltuğa oturtup, kemerini takıp bende Ulaş'ın yanına oturdum. Önce güzel bir alışveriş merkezine geçip alışveriş yapmaya başladık. Şu 2 ay benim için her anlamda çok iyi geçiyordu. Kenan'ın bana şiddet uyguladığını adamlarından birisi video ve ses kayıtlarını mahkemeye vererek kanıtlamıştı. 15 yıla kadar hapis cezası almıştı. Bunu niye ve niçin yapmıştı bilmiyordum ama kurcalamamıştım zira ondan kurtulmak benim için iyi olmuştu. Her ne kadar vücudumda ve ruhumda bazı yaraları kalmış olsada varlığının, bedeninin benden uzaklaşması beni iyi yönden etkilemişti. Her ne kadar ara ara kabuslar görsemde Ulaş hep anında yanımda oluyor, ben iyi hissedene kadar yanımdan ayrılmıyor beni tek bırakmıyordu. Baran'ı ise o günden sonra hiç görmemiş, karşılaşmamıştık. Ulaş'la görüştüler mi, aralarında benim bilmediğim bir şey geçti mi hiç bilmiyordum. Bana ne konusunu açıyordu ne de benim açmama izin veriyordu. Abisiydi ne de olsa, aralarının ne denli durumda olduğunu merak ediyordum, benim yüzümden yanlış bir şey yapmasını istemiyordum ama bana hiç böyle konuları açmıyor, düşünme bunları diyerek benimde açmama izin vermiyordu. Beni düşüncelerimden ayıran şey Ulaş'ın elimi tutmasıydı. Ellerimize ve yüzüne baktığımda dikkatle bana bakıyordu. "Daldın? Bir sorun mu var?" "Yok hayır daldım sadece." Dediğimde beni onaylayıp bir çocuk mağazasına geçtik. Kendisi bebek arabasını sürerken bende Işık için bir kaç parça eşya alıp alışveriş sepetine koydum. "Sabrina şuna bak." Dedi elinde tuttuğu ayıcıklı pijama takımını göstererek. "Çok tatlı, bunu da al." Dediğinde gülerek başımı iki yana salladım. "Yardımcı olabilir miyim?" Çalışan olmadığı her halinden belli olan iki tane kadının Ulaş'ın yanına yaklaşması ile olduğum yerde durup, gülüşüm soldu. "Gereği yok." Diyen Ulaş elinde ki takımı alışveriş sepetine koydu. "Teksiniz sanırım, zor oluyordur hem çocukla uğraşmak hem de alışveriş yapmak, yardımcı olayım ben size." Dedi siyah saçlı kadın. "Kızınız sanırım pek tatlı maşallah size ne kadar benziyor, şu elbiseye ne dersiniz?" Dedi siyah saçlı kadının yanında ki kızıl saçlı kadın, elinde tuttuğu sarı elbiseyi göstererek. Kaşlarım çatıldı, içim huzursuzlukla doldu. O iki kadının Ulaş'ın yanında ki varlığı beni rahatsız etmişti. Kendimden hiç beklemediğim bir şey yapıp Ulaş'ın yanına doğru adımlayıp eline ellerimi geçirip kenetledim. İki kadınında bakışları ortak olarak ellerimize gidince öylece durdular. "Kocacım." Dedim elini ellerimle sıkıca kavrayarak. "Bende seni arıyordum, kızımız için çok güzel şeyler aldım kasaya geçelim mi?" Dediğimde şaşkın bakışları üzerinde gezinirken ilk defa kurduğum kocacım kelimesi onu dumura uğratmış gibiydi. Ama bozuntuya verip, beni bozmadı. Anında toparlaması bir oldu. "Geçelim tabi sevgilim." Dediğinde Işığın arabasını ilerletip önümden geçtiğinde hala ellerimde olan elleri sayesinde ben durunca o da durmak zorunda kalmıştı. "Ha bu arada." Dedim kadınlara doğru dönüp. "Ne kocam yalnız benden başkasına ihtiyacı var, ne de kızımın tatlılığı ve benzerliği bir başkasını ilgilendiriyor, rica ediyorum gururunuz yerli yerinde dursun ve evli, çocuklu adamlarla sohbet kurmaya çalışmayın, iyi günler." Ulaş'ın önüne geçip yürümeye başladığımda kendiside arkamdan geliyordu. Bakışlarını sırtımda hissediyordum. Bir anda kolumdan tuttuğunda ona doğru döndüm çatık kaşlarımla. "Ne? Bana niye öyle bakıyorsun? Ben bir şey yapmadım." "Keyfin pek yerindeydi." "Namusuma cevap bile vermedim ya, ben masumum." Omuz silktim huysuzca. "Ayrıca unuttum sanma ne de güzel öyle atladın ortaya kocanı Kurtlar sofrasından çektin aldın." "Zaten kocamın kendi ayağı yok çıksın o sofradan anca beni beklesin." Dediğimde dişleri gözükecek şekilde güldü. "Belkide senin almanı istiyorumdur." Diyip elinde sepeti hafifçe havaya kaldırdı. "Şunları alıp geliyorum bekle beni burada." Umursamazca omuz silktiğimde hemen kasaya geçip ürünleri aldıktan sonra yanım geri dönüp bebek arabasını elinde ki eşyalara rağmen sürmeye başladı. Arabanın oraya geldiğimizde elinde ki eşyaları ve bebek arabasını bagaja koyduğunda bende ışığı koltuğuna oturtup kemerini bağlayıp, tam bende arabaya geçeceğim sırada aniden bana doğru dönüp etrafımızda ki insanları umursamadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ellerim refleksle kollarına tutulduğunda kendimce karşılık vermeye çalıştım. Nefes nefese anlını anlıma yasladığında gözlerimin içine baktı. "Sen hep böyle şeyler yap." Dediğinde kısık sesimle cevap verdim. "Ne gibi şeyler." "Böyle atla ortaya, tut elimi, çek al beni, yanıma gel böyle hep, sen bana bir adım at ben sana koşarım." Dedi dudaklarıma bir öpücük daha bırakarak. "Çok tetikleniyorum sana, dengemi alt üst ediyorsun." "Ne tasadüf senden önce benim dengemi alt üst ediyordu!" Diye yükselen çok tanıdık sesle bütün vücudum kasıldı. Olduğum yerde kaldım. "Ne o beni gördüğünüze pek sevinmediniz sanırım." Alaycı sesi kulaklarımı tırmalıyordu. "Hele bir adım daha yaklaş seni buraya gömerim!!" Diyen Ulaş beni iyice arkasına aldı. "Karımla çocuğumu alıp gideceğim, bak bana yaptığınız onca şeyden sonra bile canınızı bağışlıyorum size yeni bir hayat veriyorum ama zorlamayın beni olur mu? Sabrina kızımızı al ve yanıma gel." "Ben verirsem alırsın." Dedi üzerine doğru yürürken. Ellerini tuttuğumda Kenan'ın bakışları ellerimize kaydı sonra benim gözlerime çıktı. "Beni aldattın." Dediğinde Ulaş'ın yüzüne attığı yumruğu durduramamıştım. Çığlık attığımda beni geri iteledi. "Işığın yanına arabaya geç kilitle kapını." Dediğinde başımı iki yana salladım. "Gitmem, tek bırakmam seni." Dediğimde Kenan'ın cebinden çıkardığı bıçağı gördüm. "Yıllarca beni sev diye uğraştım Sabrina." Dedi bıçağı Ulaş'a doğru savurup. Çığlık atıp gözlerimi kapattığımda Ulaş'ın ellerini bileğimde hissettiğimde gözlerimi geri araladım. Boşa savrulmuştu bıçak. "Yıllarca bana gülmeyen dudakların, bakmayan gözlerin bu piçi görünce nedense ışıldadılar, dudakların bir kez bana kendi isteği ile değmemişken gözümün önünde öpüştünüz." Diyip bıçağı öylece havada salladı. "Ben senin için adam öldürdüm." Dediğinde korkuyla Ulaş'a sığındım. "Bana böyle sarılmalıydın!" Diye bağırıp bıçağı bir kez daha Ulaş'a savurduğunda, Ulaş yine gelecek olan darbeden kendini kurtarmıştı. "Korkma sevgilim şu piçin Baran denilen puşt abisi seni artık rahatsız edemeyecek hatta direkt artık seni bu piçte rahatsız edemeyecek." "Ne yaptın ona?" Dedim korkuyla. "Hak ettiğini verdim, beni bilirsin, şimdi çok sevgili dostununda başına öyle şeyler gelsin istemiyorsan al kızımızı gel ve beni aldatmış olmana rağmen sizi bağışlayım." "Ulan-" diye üzerine atılacakken ona savurduğu bıçağa sessiz kalmayıp önüne geçmek istedim ama o an kasıklarımda hissettiğim acı ve sızı ile durmak zorunda kaldım. Elim ayağım boşalırken, dengemi sağlayamadım. Geriye doğru sendellerken bütün her yer döndü benim için. Ulaş'ın kucağına doğru düştüğümü hissettiğimde Ulaş'ta benimle birlikte düştü. "Sabrina, güzelim, sevgilim." Derken bakışlarımı ondan çekip karnımın üzerinde ki kanımla bulanmış olan ellerime çevirdim. Canım yanıyordu ama zerre pişman değildim. Aklıma Işık düştü o an. "AMBULANSI ARAYIN!!" diye bütün sesiyle bağırdı etrafımıza toplanan insanlara doğru. Nefesim gidiyor gibi hissediyordum. Her bir yerim uyuşuyordu. "Ulaş..." diye mırıldandım kesikle. "Söyle birtanem, söyle canımın içi, ne istersen söyle benden." Derin bir nefes çektim ciğerlerime, konuşabilecek bir güç göremiyordum kendimde ama son kez zorladım kendimi. "Işık..." diyip duraksadım. "Sana emanet...gözüm açık...gitmeyim...verme kimseye..." ikimizinden de gözlerinden aynı anda yaş geldi. "Hiç bir yere gitmiyorsun, saçma sapan konuşup dellendirme insanı, birlikte büyüteceğiz daha kızımızı, okul bile ayarladım ben şimdiden." Dedi gözünden akan yaşlara rağmen gülümserken. Eşlik olarak bende acıyla, zorla gülümsemeye çalıştım. "Koru kızımızı...sensin babası..." dediğimde eğilip anlımdan öptü. "Benim tabiki, biziz onun anne babası bana bak kapatma sakın gözlerini konuş benimle Sabrina." Dedi saçlarımı okşarken. "ALLAH BENİM BELAMI VERSİN!! KONUŞ BENİMLE, NERDE BU SİKTİĞİMİN AMBULANSI!!" Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Bütün gücümü o an kullanıp son kez gözlerimi açtım. "Gözlerimi açsam da...açamasam da...mezarımın başında da...hastane odasında da... sadece senle kızımı görmek istiyorum..." Kanlı ellerimi tuttu sıkıca. Kanım ellerine bulandı. Ambulansın seslerini duyuyordum ama gücüm buraya kadardı. Gözlerimin kapanması ile ellerimin ellerinin arasından kaydığını hissettim eş zamanlı olarak. Bilincimin kapanması ile bütün sesler, uğultular, canımın acısı, kalbimin acısı hepsi bir anda kesilmişti. Geriye bana kalan kocaman bir boşluk ve karanlıktı. |
0% |