@meledoiess35
|
Ulaş'tan İçerden beyaz örtüyle çıkardıkları Sabrina'ya baktığımda ifadesizdim. Bu bana dönen bir oyun muydu? Yoksa gerçek miydi? Anlayamıyordum. Işığın çığlık çığlığa ağlaması, Selin'in gözlerinden akan sessiz yaşlara rağmen ifadesizdim. Beyaz örtüyle kaplı sedye yanımızdan uzaklaşırken arkasından öylece bakakaldım. İlk defa beyaz ona yakışmıyordu. "Abi." Diye fısıldadı Selin. "Bu kız çok küçük, nasıl alışır? Nasıl büyür?" Dedi göz yaşını silerek. Işığı Selin'in kucağından alıp hızla hastanenin dışına çıktığımda, karakoldan bir arkadaşımdan rica edip hastanenin her bir yerine ve kameraların olduğu taraflara ekip diktirdim. Işık ve Selin'le birlikte bizim eve doğru gittiğimizde, ben en hızlısından bir duş alıp kıyafet çantası hazırladım. İçine Sabrina'ya, Işığa ve bana bir kaç parça eşya koyup hızla telefonumu çıkarıp yakın bir arkadaşımı aradım. "Alo." Karşı taraftan gelen sesle elimde ki eşyaları yatağın üzerine bırakıp konuştum. "Mert, nasılsın?" "İyiyim kardeşim seni sormalı? Ne zamandır sesin soluğun çıkmıyor." "Mert yardımına ihtiyacım var." "Nedir?" "Bana acilinden bilindik olmayan bir araç lazım." "Halledilir de hayırdır? Başın belada falan değil, değil mi?" "Sonra uzun uzun anlatırım ben sana, sen bana araç bulabilir misin?" "Oldu bil kardeşim." "Teşekkür ederim unutmayacağım bu yaptığını." Diyip ardından hemen konuştum. "Sen arabayı benim evime getir, ben sana haber verdiğimde benim kız kardeşim ve kızımla birlikte sana atacağım konuma getir hem arabayı hem benimkileri." "Kızım derken? Ne ara evlendin şerefsiz!." "Uzun hikaye, haberleşiriz." Diyip telefonu kapatıp yatağın üzerinde ki eşyaları alıp aşağıya indiğimde Selin Işığı uyutmak için uğraşıyordu. "Abi nereye?" Dedi Selin korkuyla. "Küçük bir işim var, biraz sonra bir arkadaşım gelecek, senle Işığı yanıma getirmek için haberin olsun ona güvenebilirsin." O bana tedirginlikle bakarken ben zaman kaybetmemek adına hızla evden çıktım. Hızla kendi arabama binip hastaneye geri geldiğimde polis ekipleri dediğim yerlerde hala nöbettelerdi. Ben çıktıktan sonra, Sabrina'yı gizlice çıkarmaya çalışmaları veya kaçırmaları söz konusu olamayacak şekilde her yerde bir ekip duruyordu. Arabadan inip, hızla hastanenin içine girip danışmanın yanına geçtiğimde hızla konuştum. "Sabrina Üner, kaçıncı katta?" Dediğimde yüzüme baktı. "Neyi oluyorsunuz?" "Eşiyim." "Bakıyorum hemen." Diyip önünde ki bilgisayar ekranına döndüğünde bir kaç saniye sonra yüzüme baktı. "Nasıl söylenir bilemiyorum ama üzgünüm efendim bugün öğle saatleri içersinde ölüm bilgileri girilmiş." Dediğinde elimi masaya vurdum. "Bir kaç saatliğine eve gitmem gerekti sadece, yalan konuşmayın! İyi olduğu söylendi bana!." Diye bağırdığımda danışmanda ki kadın ayağa kalktı. "Beyefendi anlıyorum sizi ama sakin olmalısınız, hastanedesiniz." "Karımı görmek istiyorum!" Diye tekrardan sesimi yükselterek bağırdığımda çoğu bakış üzerimizdeydi ve bu bakışlar halime acır gibi bakışlardı. "Morgdaki hali bile olsa görmek istiyorum!" Diye yenilediğimde başını sallayıp oturduğu yerden çıkıp yanıma geldi. "Gelin benimle lütfen." Diyip morgun oraya geldiğimizde nefesimi tuttum. Onu burada görmeye hazır mıydım bilemiyordum. Morgun önünde bekleyen çalışan ile danışman görüşüp beni içeriye almalarına kabul ettiklerinde kapıyı açıp buz gibi içeriye geçirip, 38 yazan numaralı yerin kapağını açtığında içerisinden benim güzelimi çıkardıklarında ayaklarım tutmuyorcasına yere çöktüm. Yüzü solgun, dudakları mosmordu. "Yanlız kalmak istiyorum karımla." "Beyefendi-" "Karımla yanlız kalmak istiyorum!" Diye yükseldiğimde irdelemeden danışmanla birlikte çıktıklarında yavaşça ayağa kalkıp Sabrina'nın yanına bir kaç adım daha yaklaşıp ellerine dokunduğum da buz gibiydi. Yakışmıyordu buraya. "Ama sen bana iyiyim dedin." Dedim gözümden akan yaşla. "Okudum bana yazdığın notunu, iyiyim, sana güveniyorum sadece, bizi tek bırakma dedin." Solgun yüzüne dokundum. Ona rengarenk olmak yakışıyordu, bir morg odasına yakışmıyordu. "Sabrina, Işıkla beni bırakamazsın." Dedim yavaşça çok sevdiğim saçlarına dokunurken. Çok canı yanmıştı bu saçlarından, o nefret ettiği saçlarına aşıktım ben. Öpmeye kıyamazken, canını yakmışlardı onun. "Sabrina." Diye mırıldandım tekrardan kısık bir sesle. Göz yaşımı silme gereği duymadan saçlarına bir öpücük bırakmak için eğildiğimde kesik nefes alış verişini duydum. Anında olduğum yerde dururken, doğru duyup duymadığımı kontrol etmek için daha da yaklaştım bu sefer kendisine, göğsü hafif inip kalkarken, kalp atışını hissettim. "Sabrina!." Dedim telaşla hafif ellerimle başını kaldırarak. Dudakları hafifçe aralandığında korkum büyüdü. Canlı canlı koymuşlardı buraya. "Nasıl kıyarlar!" Dedim korkuyla beyaz örtüyle sarılı bedenini kucağıma alırken. Dudakları tam anlamıyla açılıp içine bir nefes çektiğinde gözleri hala kapalıydı. "Canlı canlı morga koymuşlar, şerefsizler!" Korkardı, kabus görürdü o. Narindi, incecikti, nasıl kıyarlardı. "Burdayım sevgilim." Dedim üzerimde ki ceketi ona sarıp kucağıma tekrardan alırken. "Burdayım herşeyim." Solgun yüzü ve morarmış dudakları hafif hareketlendi fakat gözlerini açamadı. "Burdayım birtanem, geldim sevgilim, söz verdim sana asla seni tek bırakmam diye, geldim gideceğiz buradan." Buz gibi olan bedenini sarıp sarmaladım. Göğsümde saklamak istercesine sarıldım kendisine. Kimse dokunmasın, görmesin, zarar veremesin istedim. Çok canını yakmışlardı. Parmaklarını hafif oynatıp, elini kaldırmaya çalıştığında gözlerini açmak için uğraşıyordu. Canı yanıyordu. Eğilip dudaklarına dudaklarımı bastırdım. "Geldim, iyisin." Diye fısıldadım. "Gidiyoruz buradan, tamamen." Kasılan vücudunun gevşediğini hissettim. Rahatlamış gibi bir inilti döküldü dudaklarından. "Bir daha sana dokunamayacaklar, söz veriyorum." Eğilip anlından öpüp sarıldım. "Burayla işimiz tamamen bitti." Kucağıma alıp kendisini ayağa kalktım. "Bunların hesabını tek tek soracağım birtanem." Diyip ekledim. "Sana bu denli uzanan bütün elleri kökünden yok edeceğim, söz veriyorum." |
0% |