@meledoiess35
|
Sadece Ulaş'ın annesi eksik bir şekilde bütün ailesiyle şuan aynı sofrada yemek yiyorduk. O kadar stresliydim ki, dudağımın içini dişlemek dışında hiç bir şey yapamıyordum. Önümde ki tabak olduğu gibi duruyordu. Ulaş, Işığı kucağına oturmuş yemek yedirirken sohbet ediyordu kendisi ile. Işık ise sanki artık kendisini yavaş yavaş anlıyormuş gibi, onu dinliyor ve dediği şeyleri yapıyordu. Büyüyordu bizim kızımız. "Ee anlat bakalım Sabrina, neden hiç konuşmuyorsun?" Dedi Ulaş'ın babası. Annesine göre daha cana yakın ve ılımlı birine benziyordu. "Ne anlatayım efendim?" Dediğimde 'kınarcasına' baktı suratıma. "Ne o efendim falan, baba de kızım bana, ne de olsa oğlumun sevip bana getirdiği kadınsın, oğlumun kızının annesisin." Dediğinde Işığı, Ulaş'ın öz kızı zannediyordu. Ulaş'ta bu duruma itiraz etmiyordu. "Öz kızı değil baba." Dedi Baran oturduğu yerden arkasına doğru rahat bir tavırla yaslanırken. "Sabrina sadece kızıyla birlikte peşinde ki psikopattan kaçan şiddet görmüş bir kadın, Ulaş'ta vicdan yapıp evimize alıp koruyor kendisini, kızına babalık yapıyor." Dediğinde dudaklarım titredi, başımı önüme eğerken göz yaşım sessizce aktı. Kızıp, itiraz edemezdim ki, doğru söylüyordu. "SANANE LAN!" diye bağırdı abisine doğru. "Sabrina benim aşık olduğum, uğruna ölümü göze aldığım kadın, Işık'ta benim kızım, onun babası benim." Diye sinirle konuştu. "Doğru söylüyor baba, cidden ölümü göze aldı, silahlı bir ordu adamın karşısına savunmasız bir şekilde, bu kadın ve çocuğunu korumak için çıktı, ölecekti ben kurtardım kendisini." Hızla sandalyeden kalkarken Işığı kucağıma aldım hızla. Dikişlerim sızlarken bunu umursamadım. Hızla içeriye geçtiğimde Ulaş'ın abisine bağırdığını duyuyordum ancak umursamadım. Tam kapıyı kapatıp, kilitleyeceğim esnada Ulaş'ın açmak için itelediği kapıya gücüm yetmedi. "Sabrina gelir misin buraya?" Dedi aralık olan kapının arasına ayağını koyup elini içeriye doğru uzatırken. "Bakar mısın bana sevgilim?" "Ben senin sevgilin değilim." "Sen benim sevgilimsin, zorlayıp durma şu kapıyı dikişlerin patlayacak." Dediğinde haklıydı. Kendimi geri çekerken kapıda açılmış, içeriye yanıma girmişti. "Bana bakar mısın?" Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. "Sabrina gider o piçin ağzını götüne geçirir başka bir tarafından çıkarırım, suratıma bakar mısın?" Dediğinde yaşlı gözlerimi ona çevirdim. "Sen benim sevdiğim kadınsın ve ben sevdiğim kadını koruyamıyor, yanımda mutlu edemiyorsam kendime adamım diyemem." Diye konuştu bana bakarken. "Ne bakıyorsun sen ona? Keyif kaçırmaya çalışıyor işsiz." "Dedikleri doğru ama." Diye fısıldadım. "Nah doğru!" Dediğinde suratına baktım. "Sabrina ben seni seviyorum, Işık benim kızım, senin için ölmem gerekirse ölürüm, yaşatmam gerekirse yaşatırım, her denileni sen böyle kafana takıp beni o masada yalnız bırakıp gidecek misin?" "Hayır ama..." diyip sustuğumda, devamını getirememiştim. Amanın devamı yoktu. Aması falanda yoktu. "Yapma, yanımda dimdik dur, başın dik, bakışların cesur olsun, kimseden korkun olmasın, kimseye eyvallahında olmasın." Diyip kucağımdan Işığı alıp taşıdı. "Sen benim sevdiğim kadınsın ve ben sevdiğim kadının en zor zamanlarında yanında olmayacaksam niye varım, bu zamanları birlikte atlatacağız." Gözümden akan yaşı sildim. "Şimdi beni bir daha o masada tek bırakmıyorsun, anlaştık mı?" Usulca başımı salladığımda anlıma bir öpücük kondurup, sıkıca tuttuğu elimle bizi tekrardan sofraya getirmişti. Masaya usulca oturduğumda babası bana içtenlikle, gülümseyerek bakıyordu. "Bakma sen Baran'a." Dedi babası. "En sivri dillisi budur aralarında." Dediğinde başımı salladım. "Hiç düşünmeden konuşur." "Sorun değil efendim." Diye mırıldandım. "Aa kızacağım artık ama, Şeref benim adım, Şeref baba de bana. Efendim falan duymadım öyle şeyler ağzından." Dediğinde tebbesüm ettim. "Demek bizim oğlanı deli divana aşık eden sensin ha?" Dediğinde utanarak başımı eğdim. "Eğme başını, Allah ayırmasın ikinizi." Diyip Işığa baktı. "Ama bir şey diyim mi? Bu kız aynı Ulaş, onun gibi sakin görünen bir deli, sen uyurken çıldırttı babasını." Dediğinde Ulaş'a döndü bakışlarım. "Uyutmak istedim uyumadı, yemek yedireyim dedim o bana yedirdi." Diye açıklama yaptı. "Aynı senin küçüklüğün." Dediğinde babası kıkırdadım. "Bir benim güzel kızım uysaldı." Dedi Selin'e bakıp gülümserken. "Hiç yormadı beni, Baran sivri dili ile yanından insan kaçırır, Ulaş ise deliliği ile bütün semti ayağa kaldırırdı." Diye anlattığında babası, tebbesüm etmeden duramadım. "Ah ah değerim bilinmiyor işte, ne kadar da mükemmel bir çocuk yapmışsınız hiç farkında değilsiniz." Diye konuşmasıyla Selin'e gülümsedim. "Baba." Diyen Ulaş'ın sesi ile babası dikkatini ona verdi. "Benim arabam Türkiye'de kaldı bugün, Sabrina ve Işığa buraları gezdirmek istiyorum, senin arabanı kullanabilir miyim?" Diye sordu. "Sorman hata oğlum." Dediğinde bana baktı. "Karnını fazla doyurma kızım, seni bir spagetti yedirmeye götürsün bu deli oğlan, Türkiye'dekinden çok farklı, bayılacaksın." Dediğinde başımı salladım. "Hazırlan sen Işıkla birlikte, kıyafet getirmiştim sana ben odada dolabın içerisinde olmalı." Onu onaylayıp Işıkla beraber ayağa kalktığımda tekrardan konuştu. "Önce Işığı hazırla en son sen giyin yarana bakıp, pansuman yapacağım." Dediğinde babasının yanında böyle konuşmasıyla utanmıştım istemsizce. Cevap vermeden yanlarından uzaklaşıp yatak odasına girdim. "Çok rahat bir adam." Dedim hayretle. "Allahım çıldıracağım, babasının yanında utançtan ölecektim." Diye kendi kendime konuşurken, Işığa getirdiği çantayı aldım dolabın içinden. Çantanın içerisinden Işık için kıyafet çıkarıp hemen üzerini değiştirip, ayakkabılarını giydirdim. Saçlarını toparlarken, Ulaş'ın odaya girmesi ile Işık yerinde zıpladı. "Baba, baba, baba!" "Babam." Dedi kucağına alırken. "Mis kokulu kızım." Diyip bana göz ucuyla bakıp. "Selin." Diye içeriye doğru seslendiğinde, Selin hemen yanımıza doğru geldi. "Işığı alır mısın?" Dediğinde başını sallayıp kucağına alıp odadan çıkınca, Ulaş kapıyı kapatıp kilitledi. "Uzan bakayım, yaralarını iyileştireyim." Dediğinde içimde kalbimi tekleten bir heyecanla yatağa uzandım. Nereden bulduğunu bilmediğim bir pansuman çantasıyla yanıma yaklaşıp, yaramı açtığında önce bandaj üzerinden yarama tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. Gözlerimi yumduğumda sesini duydum. "Ölürüm sana." Diyip, bandajı açıp dikişlerimin üzerine özenle, temiz bir pansuman yapıp, bandajını tekrar değiştirdi. Eşyaları toparlayıp, ellerini yıkamak için lavaboya geçtiğinde, gecikmeden dakikalar içerisinde yanıma geldiğinde, bende hemen yattığım yerde dikleşip, yatağın ucuna doğru oturmuştum. Yanıma oturmak yerine önümde yere doğru eğildiğinde ellerimi ellerinin arasına alıp dudakları arasına götürdü. "Çok seviyorum seni, güzelliğinle, masumluğunla, acılarınla herşeyinle." Dediğinde içimi tırmalayıp, dışarı çıkmak için uğraşan cümlelerim sonunda döküldü dudaklarımdan. "Bende seni seviyorum." Diye itiraf ettiğimde gözlerinin içi elle tutulur bir şekilde, Avuç içlerime tekrar bir öpücük bıraktı. "Ulaş." Diye mırıldandım. "Söyle güzelim." "Işığın babası resmiyette de sen ol." Diyip ellerimi yüzüne çıkarıp okşadım sakince. Hafif çıkmış sakalları ellerime değerken bu hissi çok sevdim. Yüzüne doğru yaklaşıp hiç yapmam dediğim bir şeyi yaptım. Dudaklarına küçük saniyelik bir öpücük bıraktım. "Işığı soyadına al, daha sonra da beni." |
0% |