Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@meledoiess35

Sessizce arka koltukta yere doğru çömelmiş bir şekilde otururken sırtımın ve Işığın üzerimde ki ağırlığı ile yetinde dikleştim. Vücudumda ki yaraların sızlaması ile inledim.

"Adın ne?" Diye sorduğunda göz bebeklerim titredi. İsmimi söylemek istemedim.

"Beni indirir misiniz köşede? Çok teşekkür ederim." Dediğimde dikiz aynasından baktı gözlerimin içine.

"İndireyim de anında bulsunlar diye mi? Oradan nasıl uzaklaştığımı gördüler anında ensemize çökerler." Dediğinde yutkundum.

"Özür dilerim sizin başınızı ağrıtıyorum ama gerisini halledebilirim." Dedim korkulu sesimle. Şuan çok korkuyordum, kurtulmak için kendini can havliyle atmıştım bu arabanın içine ama ya yine aynı şeyleri yaşarsam diye korkuyordum. Kızımı korumalıydım.

"Bu halinle mi?" Dediğinde gözümden bir damla yaş aktı. Ne dediğini sonradan fark etmiş gibi ağzının içinden bir şeyler mırıldandı. "Bak benden zarar gelmez sana, şuan çok kötü bir haldesin kucağında küçük bir bebekle, hava buz gibi sırılsıklam olmuşsunuz, seni hemen şurda indirir kendi yoluma bakarım sorun değil ama anında bulurlar seni bak belliki bir korkun var, kaçıyorsun eli uzun birilerinden benden yardım istedin bırak senin için değilse bile şu kız için edeyim zatüre olur bu çocuk böyle." Dediğinde samimi konuşsa bile güvenmiyordum. Ben kimseye güvenmezdim. En güvendiklerim beni bu hale getirmişlerdi zaten.

"Gideyim ben." Hıçkırarak. "Nolur gideyim, sadece ölmek istemiyorum, yaşamak kızımı yaşatmak istiyorum nolur indir gideyim." İçli bir nefes verdi arabanın içine.

"Bak şimdi önce bir kızını hasta etmeden ısıt, sonra ben seni gidebileceğin bir yere bırakayım var mı kimin kimsen?" diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hiç kimsem yok benim."

"O zaman polise gidelim?" Diye teklif sunduğunda korkuyla kızımı sardım hemen.

"Polis olmaz, hayatta olmaz anında bulurlar beni, bırakmazlar beni istemiyorum polis nolur bırak gideyim kimseye bir şey söyleme."

"Kimin kimsen yok, yaraların var, kucağında bir bebekle sokaklarda yardım istiyorsun, polise de gitmek istemiyorsun ne yapayım senin için yolun ortasına mı atayım? Ya da direkt o adamlar hiç senin ayağına kadar gelmekle uğraşmasın ben mi götüreyim seni yanlarına, ikisi aynı şey zaten." Sıkıntıyla çenesini ovuşturdu.

"Kendini düşünmüyorsan şu kızı düşün yazık çocuk baygınlık geçirecek bu havada söz veriyorum ne biz yalnız kalacağız, ne de sen gitmek istediğin anda seni zorla tutacağım." Endişeli gözlerim yüzünde ve hal ve hareketlerinde gezindi.

Yardım etmek istiyor gibi duruyordu ama içimde ki korkuyu bastıramıyordum. Çok çaresizdim. Haklıydı bir bakımdan indiğim anda bulurlardı beni, bu kadar yaralarımla daha fazla koşup saklanamazdım. Güvenmek istedim karşımda ki adamın samimiyetine.

"Yalnız olmayalım, sadece kızımı ısıtıp, doyurup gideceğim."

"Tamam söz, nasıl istiyorsan öyle olacak." Dediğinde sessizce yolu izlemeye başladığımda Işık çoktan kucağımda uyumuştu.

Yarım saat sonra bir evin önünde durduğumuzda korkuyla etrafa bakındım. Doğru mu yapıyordum bilmiyordum, sadece kızım iyi olsun istiyordum bu halde adım atacak gücüm yoktu.

Karşında ki adam üzerinde ki ceketi çıkarıp Işığa örttüğünde kirpiklerim kırpıştı.

"Ben taşıyayım mı? Çok kötü görünüyorsun." Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.

"Kızıma dokunma, ben hallederim." Dediğimde anlayışla başını salladı.

Ayaklarımı arabadan dışarıya doğru attığımda, çıplak ayaklarıma ve yaralarıma bakıp ayağında ki ayakkabıları çıkardı.

"Yerler su birikintisi giyin lütfen."

"Olmaz, alışkınım ben."

"Böyle şeyin alışkanlığı olmaz, giyin lütfen." Dediğinde ayağıma büyük olan ayakkabılarını ayağıma geçirip önünden yürümeye başladım.

Kapı zilini çaldığında çok geçmeden genç, yaşça küçük bir kız açtı kapıyı.

"Abi?" Dedi şaşkınlıkla.

"Selin annem içerde mi?" Diye sorduğunda karşımda ki kız başını iki yana salladı.

"Yok abi, teyzemlere şehir dışına gitti iki hafta kadar dönmez." Dediğinde başını sallayıp beni yönlendirerek içeriye geçirdi.

"Bu abla kim?" Diye sorduğunda titreyerek başımı eğdim.

"Selin soru sorma abicim, git çorba kaynat, odanın kaloriferini yak, banyoyu hazırla." Diye hızla konuştuğunda başını salladı.

"Kız kardeşimin odasına geçelim şimdi, orda kızınla birlikte duş alıp kirli kıyafetlerinizi değiştirin, sonra bu çocuğa yemek falan şeyler yedir sonra söz veriyorum nereye istersen oraya götüreceğim seni." Dediğinde umutla baktım gözlerinin içine.

"Neden uğraşıyorsun bu kadar benim için?" Diye sormadan edemedim.

"Kansız değilim ben, benimde kız kardeşim var, el kadar bebeğinle çaresiz bir şekilde benden yardım istedin insanlık görevimi yerine getiriyorum." Yukardan inen kız kardeşi merdivenin kenarında durmuş konuşmamızı bitirmemizi bekliyordu.

"Yukarıya gelebilirsiniz." Dediğinde çekingen adımlarım ile kendisini takip ettim. Şuan kendimi acayip bir şekilde yük hissediyordum.

Odaya çıktığımızda önce kapıyı kilitleyip, ardından önce hemen Işığa sıcak bir duş aldırdım. Kirli kıyafetlerini bir kenara koyup kız kardeşinin en küçük kıyafetim diye verdiği kıyafeti iyice giydirip örtünün altına geçirip üşümesin diye üzerini iyice örttüm. Üzerinde ki kıyafet küçücük bedenine çok büyük olmuştu fakat başka şansım yoktu en azından sıcak tutacaktı.

Işığın uykuya daldığına emin olduğumda elimi hızlı tutup bende duşa girdiğimde üzerimde ki lanet elbiseyi yırtarcasına üzerimden çıkardım.

Nefret ediyordum, kendimden de bulunduğum halimdende. Çıplak kalan vücudumu sıcak suya soktuğumda yaralarıma değen sıcak suyla acıyla inleyip olduğum yerde iki büklüm oldum. Yaralarım çok sızlıyorlardı.

Saçıma şampuan döküp vücudumda ki kiri atmak istercesine kendimi çitiledim. En son Işığı daha fazla yalnız bırakmak istemediğim için saçlarımı ve vücudumu havluya sarıp çıktığımda Selin'in benim içinde çıkardığı kıyafetlere minnetle baktım.

Önce temiz iç çamaşırlarını giyindim ardından hemen eşofman ile sweeti üzerime geçirdim. Çok zayıf olduğum için kıyafetler üzerime zorlanmadan olmuştu.

Saçımda ki havluyla saçlarımın ıslaklığını alıp tarayıp omuzlarımdan aşağıya kumral saçlarımı açık bıraktım. Mavi gözlerim yorgunluktan ve acıdan çökmüşlerdi. Yüzümde ki yaralara yenileri eklenmiş iğrenç gözüküyordum.

Kapının tıklatılması ile yerimden korkuyla sıçradım.

"Girebilir miyim?" Diyen adamın sesini duyduğumda dudağımın içini ısırdım. Daha ne o benim, ne ben onun ismini biliyordum.

Ürkek adımlarımla kapının kilidini çevirip açtığımda aralık kapıdan ona baktım.

"Çorba ve ilaç getirdim girebilir miyim?" Diye sorduğunda başımı sallayıp kenara çekildim. Kendi evinde, kendi odasına girmek için benden izin alıyorlardı, tersleyemezdim bu kadar merhametini görmüşken.

Kapıyı kapatıp içeriye girdiğinde kapının kenarında ona baktım.

"Selin aşağıda hala yalnız değiliz korkma." Dediğinde başımı salladım usulca. Elinde ki tepsiyi komidinin üzerine bırakıp Işığa yaklaştığında korkuyla konuşup yanına yaklaştım.

"Kızıma dokunma." Dediğimde havada ki elini indirdi.

"Ateşi var mı diye bakacaktım, özür dilerim." Dediğinde başımı eğdim.

"İsmini öğrenemedim bir türlü." Dediğinde kahve gözlerine baktım.

"Sabrina." Dediğimde tebbesüm etti.

"Ulaş bende." Dediğinde başımla onayladım. "Çorbanı iç, kızın uyanınca ona da içir, ağrı kesici ve yara merhemi getirdim sana." Dediğinde başımı salladım sessizce.

Elini birden yüzüme doğru uzattığında refleksle kollarımı kendimi siper ettim.

"Hiişştt...korkma...özür dilerim, yüzündeki yaralara bakacaktım sadece başka ilaç gerekli midir diye." Dediğinde başımı iki yana salladım.

"O ilaç yeterli teşekkür ederim yaptıkların için." Dediğim sırada Işığın ağlayarak uyanması ile teleşla kendisine eğilip hemen kucağıma aldım.

"Tamam bebeğim...tamam annecim." Dedim kucağımda sallarken.

Biraz olsun sakinleştirdiğimde Ulaş bana baktı.

"İsmi ne kızının?"

"Işık."

"Maşallah." Dedi hafifçe yaklaşıp. "Biraz sevebilir miyim?" Diye yüzüme baktığında gözlerinin içine baktım önce daha sonra reddedemedim. Benim kucağımda iken hafifçe elini ve yanağını okşadı.

"Maşallah sana, çok güzelsin." Diye fısıldadı. Küçük parmaklarını Ulaş'ın işaret parmağına sarınca şaşkınca baktım.

"Isındı sana." Diye mırıldandım. "Korkmadı senden." Dediğimde gülümsedi Işığa bakarken.

Oturup çorbadan bir kaç kaşık içirip karnını doyurduğumda yatağın üzerine oturup kendi kendine oynamaya başladı.

Onu izlerken Ulaş'ın sesi ile irkilip kendime geldim.

"Sencede bir açıklama hak ediyor muyum?" Diye sorduğunda korkarak yüzüne baktım.

"Neyi merak ediyorsun?" Diye sordum.

"Kimsin? Kimden kaçıyorsun, bu yüzünde ki yaralar neyden oldu? Bugün o halde dışarıda şu kızla ne işin vardı?"

Anlatmam gerektiğini hissediyordum. Hakkı olduğunu düşündüm. O kadar saklayıp yardımcı oldu bana. Hem sözünü de tutmuştu korkmayayım diye kız kardeşini göndermemişti hiç bir yere.

"İsmim Sabrina 21 yaşındayım, kızım Işıkta 1 yaşında." Diyip derin bir nefes aldım. Çok zordu bunları anlatmak. "Peşimde takıntılı bir şizofren var ondan saklanıyorum kaçıyorum beni bu hale o getirdi."

"Kızının babası mı o şizofren?" Diye sorduğunda başımı salladım sakince.

"Yani kocandan kaçıyorsun?" Diye başka bir soru yöneltti bu sefer.

"Ben evli değilim." Dedim hemen. Değildim. Benim rızam yoktu bu olanların hiçbirine.

Aklıma gelen anılarla gözlerim anında doldu, bir yaş aktı usulca gözümden.

"Bütün güvendiklerim beni bir malmışım gibi sattılar, hiç bir değerim yokmuş gibi göz göre göre o manyağa sattılar beni." Dedim hıçkırmamak için çaba gösterirken.

"Ne?" Diye fısıldadı inanamıyormuş gibi.

"Nolur başka bir şey sorma, kolay değil anlayamazsın beni, evli değilim ben bunu bil sadece." İrdelemek istemedi, başka bir soru sormadı. Korkuyordum, burdan sonra nereye gideceğimi bilmiyordum. En fazla ne kadar saklanabilirdim ki, 1 ya da 2 hafta? Belkide kapıdan çıktığım saçımdan tutup sürükleyerek eve götürüp öldüreyesiye dövecekti.

Yine aynı şeyleri yaşayacaktım.

"Nereye gitmek istiyorsun?" Diye sordu gözlerime bakarak.

"Otogara beni ilk kalkan otobüse bindirir misin?"

"Sabrina bir başına, bambaşka bir şehirde nasıl yaşayacaksın? Mantıklı düşünür müsün? Cebinde paran var mı? Kalacağın yeri nasıl tutacaksın? İş nasıl bulacaksın kucağında bebeğinle birlikte."

"Hallederim bir şekilde." Dediğimde eliyle yatağın üzerinde oturan kızımı gösterdiğinde ani hareketinden korkmuştum.

"Yapma o hareketleri." Dedim ağladım ağlayacak tonda.

"Özür dilerim." Dediğinde sakin bir ses tonuyla konuşmuştu. "Amacım seni korkutmak değil." Dediğinde başımı salladım.

"Bak ne yapalım biliyor musun? Benim kendime ait bir evim var, anahtarını sana vereyim kızınla birlikte neye ihtiyacın varsa alalım oraya geç kal, en azından kendini toparlayıp, yaralarını iyileştirene kadar bir süre kal o süre içerisinde de düşün olmaz mı?"

"Niye bu kadar yardım ediyorsun tanımadığın bir kadına?" Diye sordum. "Niye başına bela açacak işlere girişiyorsun, değmez benim için." Dediğimde başını iki yana salladı.

"Çünkü bu karşımda ki kadın yalnız ve yaralı, kucağında bir bebeğiyle kış günü peşindeki psikopattan kaçmaya çalışıyor ve ben kendime erkeğim, adamım derken yardımıma muhtaç bir kadını yolun ortasına göz göre göre ölümüne bırakamam." Diyip duruşunu dikleştirdi.

"İtiraz etmeni istemiyorum ama eğer illa gidecem diye tutturacaksan saygı duyuyorum sana seni şimdi alır otogara götürür, biletini keser bir kaç günlük karnınızı doyururacak parayı da veririm cebinize ama sonrası size kalır, yakalanır geri mi dönersin yoksa orda sokakta kalırken kızının sağlığı ve hayatı için sokakta perişan bir halde onlarla mı uğraşırsın bilemem sana kalmış."

Sessiz kaldım. Mantıklı hiç bir karar alamıyordum. Daha bugün tanıdığım adama güvenmek mantıklımıydı onu da bilmiyordum ama neyse.

"Akşama kadar yat, uyu, dinlen, iyice düşün olur mu? Kararın her neyse saygı duyup istediğin şeyi yapıp, istediğin yere götüreceğim seni." Dediğinde hafifçe onu onayladığımda odadan yavaşça çıkıp kapıyı kapattı.

Işığın yanına uzanıp, birlikte uyuya kaldığımızda hayatımda hiç bu kadar rahat bir uyku çektiğimi hatırlamıyordum. Kabussuz, kesiksiz bir şekilde huzurla kızıma sarılarak birlikte uyumuştuk.

Havanın karanlıklılığı ile gözlerimi araladığımda ay ışığı vuruyordu odanın içerisine. Işığa dönüp baktığında hala uyuduğunu gördüm. Terden alnına yapışan saçları düzeltmek için elini yüzüne attığımda hissettiğim sıcaklık ile korkarak yattığım yerden dikleştim.

Ateşi vardı, hemde çok yüksek bir şekilde. Hızla kucağıma alıp koşarak aşağıya indiğimde Ulaş'la Selin'i karşılıklı otururken gördüm.

"Sabrina ne oldu?" Dedi telaşla ayağa kalkarken.

"Işık, çok hasta ateşi var yanıyor nolur bir şey yapalım, yardım et çok hasta havale geçirir bu ateşle." Dediğimde yanıma gelip Işığın ateşine birde kendisi baktı.

"Selin mont getir Sabrina'ya." Diyip Işığı benin kucağımdan alıp kendi kucağına aldı. "Hastaneye gidiyoruz." Dediğinde korkuyla yüzüne baktım.

"Bütün hastanelerin önünde şimdi beni bekliyorlardır." Dediğimde durdu bir kaç saniye kadar.

"Tamam benim doktor bir arkadaşım var o yardımcı olur." Dediğinde Selin'in getirdiği montu üzerime geçirdim. Şuan hiç bir şeyi sorgulayacak halde değildim. Ulaş'a ayak uydurdum.

Birlikte onun arabasına bindiğimizde Işığı kucağıma aldım. Çok değil 10 dakika sonra bir dairenin önünde durduğumuzda inmeme yardımcı olup zillerine bastı.

Adam kapıyı açtığında şaşkınca bir bana daha sonra Ulaş'a baktı.

"Hayırdır kardeşim bu saatte seni kapıma ne attı?" diye sordu merakla.

"Doğuş yardımına ihtiyacımız var Sabrina benim bir tanıdığım kızı Işığın ateşi var yardımcı ol bize."

"Abi ben gece gece evden ne yapabilirim hastaneye gitsenize böyle olmaz bu iş."

"Doğuş soru sorup kurcalama, sana gelmemizi gerektiren durumlar oldu yardımcı olacak mısın bize?"

"Gelin geçin içeriye." Dediğinde birlikte içeriye geçtiğimizde hemen Işığı kucağına alıp üzerinde sadece atleti kalacak şekilde üzerinde ki kıyafetleri çıkardı.

Soğuk su kompleksi dediği bir şeyi yapıp vücuduna soğuk suya batırdığı bezi koymaya başladığında Işık sürekli, susmadan ağlıyordu.

1 saatin sonunda ateş ölçeri ile ateşini ölçtüğünde tebbesüm etti.

"Geçmiş olsun, ateşi normale düştü ama siz mutlaka hastaneye gidin bir ilaç yazıdırın, takviye alın benim evden yapabileceğim şeyler değil bunlar." Dediğinde hemen Doktor Beyi onayladım.

Gün yavaş yavaş ağrımaya başladığında doktorun evinden çıkıp arabaya bindiğimizde Işığın anlından öptüm.

"Mis kokulum." Dedim fısıltıyla. Yola çıktığımızda bana döndü bakışları.

"Düşünüp karar verebildin mi?" Diye sorduğunda ben cevap veremeden bir anda önümüze kırılan çoklu arabalarla çığlık attım.

"Korkma..korkma ben burdayım izin vermem istemediğin hiç bir şeye."

"Bunlar onlar.." diye korkuyla konuştuğumda baba bakıp elini tereddütle koluma koydu.

"Ben burdayım." Diye tekrarladı.

Bir anda görüş alanımıza Kenan'ın girmesi ile nefesimi tuttum.

"Bu o." Dedim kısık bir sesle.

"Evveliyatını siktiğim." Diyip aşağıya inmek için adım attığında kolunu kavradım sıkıca.

"Gitme yalvarırım, tek bırakma bizi bu arabanın içinde uzaklaşalım hemen şimdi." Dediğinde gözlerini yumdu.

"SABRİNA!!" diye bağıran Kenan'ın sesi ile oturduğum koltukta sıçradım.

"Korkma, buradayım korkma vermiyorum sizi." Diyip kapıları kilitledi.

"SABRİNA İN O ARABADAN YANIMA GEL!!" Diye bağırdında dudaklarım titredi.

"İzin vermiyorum." Diye fısıldadı beni sakinleştirmek istercesine.

Kenan'ın belinden çıkardığı silahı bize doğru doğrultması ile korkuyla nefesimi tuttum.

"Ya şimdi o arabadan iner kızımızla birlikte yanıma gelirsin Sabrina ya da ben seni ve birlikte kaçtığın şu piç kurusunu kurşuna dizer, yok ederim."

 

 

Loading...
0%