Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@meledoiess35

Ulaş'ın Işık için aldığı eşyalar daha yeni eve teslimata geldiğinde, Ulaş bizim için ayarladığı odaya geçirip kurulumunu oraya yaptırdı.

"Ulaş.." dedim çekine çekine.

"Söyle." Dedi beşiği yerine taşıyıp koyarken.

"Kendimi çok yük gibi hissediyorum, lütfen bu kadar detaylı ilgilenme herşeyle, evine aldığın yetmiyormuş gibi şimdi de bizim için bin ton masraf yapıyorsun."

"Sabrina çok konuşuyorsun aşağıya inip bize bir tas çorba yapmaya ne dersin? Ben Işıkla ilgilenirim."

"Ama-"

"Sabrina şu gariban adama bir tas çorbayı mı çok görüyorsun ne vicdansız insansın sen." Dediğinde gülmeden edemedim. Başımı sallayıp aşağıya indiğimde dudaklarımda ki gülüş silinmedi aksine daha çok yayıldı.

Mutfağa geçip sıcak bir çorba ile köfte kızarttığımda sofrayı kurmaya devam ediyordum.

O an mutfağın penceresinden gördüğüm bedenle çığlık atmam bir oldu. Elimde ki tabaklar yere düştüğünde Ulaş kucağında Işıkla koşarak aşağıya indi.

"Sabrina ne oldu? İyi misin?" Dedi korkuyla. Işığı masa sandalyesine oturtup bana doğru eğilip ellerimi tuttu.

"O...o buradaydı.." dediğimde hızla kapının oraya gidip etrafa bakıp çok geçmeden yanıma geldi.

"Kimse yok, o olduğuna emin misin?"

"Eminim..gördüm bana bakıyordu...izliyordu." dedim hıçkırırken. Beni kendine doğru çekip sıkıca sarılıp, saçlarıma bir öpücük bıraktı.

"Tamam, geçti buradayım ben." Dedi saçlarımı okşarken. "Geçti yanınızdayım." Diyip yerden kalkmama yardım edip sandalyeye oturttu.

Bana bir bardak su verdiğinde kendiside yere düşüp kırılan tabakları topladı. Titreyen ellerimle bardağı sıkıca tutup suyu için biraz sakinleşmeye çalıştım.

"Yemekler ne kadar güzel görünüyor ellerine sağlık." Dediğinde zorla tebbesüm etmeye çalıştım ama beceremedim. "Yemekleri hazırlaması senden doldurması benden ha." Diyip temiz tabaklara yemek doldurup servisi kendisi yapıp Işığın yanına oturdu.

Çorbadan bir kaşık alıp bana baktı. "Böyle maharetlerin olduğunu hiç söyleme anca dır dırcı çeneni göster bize." Dediğinde hafifçe tebbesüm edemeden duramadım.

Işığın çorbasına üfleyerek yedirince onları izlemeye başladım. Yemek yiyecek iştahım yoktu.

"Afferin benim Işığıma." Diyip elini öptü. "Bunuda al bakalım." Diyip bir kaşık daha içirdiğinde ellerini çırptı Işık. Heyecanını tebbesümle izledim.

"Afferin benim güzel kızıma." Dediğinde tebbesüm durdu. O an istemsizce baba olduğunu düşündüm. Işığın babası olduğunu düşündüm. Bu neden aklıma gelmişti, neden düşünüyordum bilmiyordum. Belkide düşüncelerim yanlıştı ama aklımda yer edinmişti. Kızımın gözlerinde ki neşeye baktım. Ulaş'a bakan neşeli gözlerine, güzel kahkahasına baktım.

"Niye öyle bakıyorsun? Sanada mı ellerimle yedireyim." Dediğinde gözlerinin içine baktım.

"Gelecekte ki eşin ve çocukların çok şanslı olacaklar." Dediğimde yarımca güldü.

Cevap vermeyip Işığın anlından öptü.

"Kızım olsa anca bu kadar severim." Dedi saçlarını severek. "Maşallah kızıma." Dedi kendisine uzattığı küçük ellerini ellerinin arasına alıp bir öpücük bırakarak.

"Doydun mu?" Dedi mama sandalyesinden çıkmak için kollarını Ulaş'a doğru uzatan kızıma. "Doymuş mu benim güzeller güzelim." Diyip Işığı kucağına alıp mutfaktan çıkmak için ayaklanmıştı ki elini tuttum.

Bir bana bir eline bakarken elimi elinden usulca çekip açıklama yapma ihtiyacı hissettim.

"Evin içinde yanımdan ayrılmasan olur mu? Korkuyorum tekrardan kendisini görürüm diye." Dediğimde gülümseyip başını salladı.

"Olur tabiki." Diyip mutfağı toparlamama yardım edip, birlikte dişlerimizi fırçaladıktan sonra çay ve kek koyup salonda Işık için çizgi film açıp izlemeye sessizce birlikte izlemeye başladık.

Işık sandalyesinde kendisi için hazırladığım meyvesini yiyip çizgi film izlerken bende Ulaş'a doğru döndüm.

"Bu sıcaklığı özlemişim, kızıma böyle bir an yaşatabileceğimi hiç düşünmezdim."

"Yaşayamadığınız her şeyi tek tek size yaşatacağım." Dediğinde içtenlikle gülümsedim. Kollarını bana doğru açınca sarıldım kendisine.

"Çok garip değil mi?" Diye sordum.

"Neymiş garip olan?" Dedi benden ayrılmadan.

"Daha birkaç hafta öncesine kadar arabana saklanmak için binen bir kadındım ben, bana çok iyi davranıyorsun hiç yalnız bırakmıyorsun."

"Yeterince yalnız kalmadın mı?" Dedi yumuşacık sesiyle. "Bu yaşında onca yükü omuzlamadın mı? Yeterince acı çekmedin mi? Ben nefes almaya devam ettikçe sizi yalnız bırakmayacağım."

"Avukatla görüşmek istiyorum." Diyip kendisinden yavaşça ayrılıp yüzüne baktım. "Onun hapiste olduğuna emin olmak istiyorum." İçimde ki şüphe beni yiyip bitiriyordu.

Kenan'dan davacı olmuştum. Darp raporları çıkarıp uzaklaştırma kararı almıştım geçen hafta kendisinden. Ulaş'ta kendisinden darp edildiğine dair şikayetçi olunca dava sonuçlanıncaya kadar tutkulu kalınmasına karar verilmişti.

Bir iki gün öncesine kadar iyiydim fakat bugün kendisini gördüğüme çok emindim ve bu beni korkutuyordu.

Ulaş telefonunu çıkarıp avukatı aradığında telefon ilk çalışta açıldı. Hoparlöre aldığında dinlemeye başladım.

"İyi akşamlar Ulaş bey, bende sizi arayacaktım."

"Önemli bir şey mi var Gülizar hanım?" Diye merakla sordu Ulaş.

"Aslında evet var." Dudağımı dişlemeye başlamıştım. İçim hiç rahat değildi.

"Dinliyorum."

"Kenan bey'le olan davanızda bir takım değişiklikler oldu."

"Ne gibi?"

"Kenan Bey'i aklayan bir ifade verildi bugün adliyeye, bütün suçları üzerine alan birisi var bütün darpları ve zararları kabullenen birisi var." Korkuyla Ulaş'a baktığımda ellerimi ellerinin içine alıp sıkıca tuttu.

"Kim bu kansız?"

"İsminin Onur olduğunu biliyorum daha detaylı bir bilgi alamadım hakkında, şuan için Kenan Bey adına adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdiler."

"Nasıl yaparlar bunu?" Diye anlık yükseldiğinde gözlerime bakıp sakinleşmeye çalışıp tebbesüm etti. "Ben şikayetimi çekmedim o şerefsizden nasıl yaparlar bunu."

"Kamera kayıt görüntülerinde size vuran adamın Onur olduğu tespit edildi ve o videolarda nasıl olduysa Kenan denilen şahısın görüntüleri kaldırılmış ben bu işin peşini bırakmayacağım yarın sabah adliyeye tekrardan dilekçe verip yeniden incelenmesini talep edeceğim endişe etmeyin siz."

"İyi geceler Avukat Hanım." Diyip telefonu kapattıktan sonra bana doğru yaklaştı.

"O oydu...hayal görmemişim bizi izliyor."

"Sabrina bana bak güzelim."

"Oydu...oydu Ulaş, korkuyorum çok korkuyorum Ulaş yaralarım yeni yeni geçmeye, iyileşmeye başladılar Ulaş çok korkuyorum."

"Hiişştt...bana bak, bak gözlerime yaraların iyileşiyorlar daha da güzel iyileştireceğim tek bir iz bile kalmayacak, korkma, sen korkma ki güçlü dur ki pes etmeyeceğimizi herkes görsün ben seni bir an bile yalnız bırakmayacağım." Bana doğru eğilip anlından öptü. "Bak avukat yarın tekrar dilekçe verecek suçlarından yırtamayacak o itin oğlu korkma."

O an kapı çaldığında korkuyla yerimden sıçradım. "Geldi Ulaş geldi." Dedim hıçkrarak.

"Hayır sakin olur musun? O değildir gelemez böyle." Diyip yanımdan kalktı. "Bekle." Dediğinde Işığın yanına geçtim korkarak.

Kapının kenarında ki çekmeceden bir silah çıkarttığında nefesimi tuttum. Silahı sıkıca kavrayıp kapının yanına geçip bir anda kapıyı açtığında korkuyla gözlerimi kapatıp Işığın yanına yere çöktüm.

"Bismillah." Diyen tok bir sesle sıkıca kapattığım gözlerimi gevşetip hafif araladım. "Oğlum biz o silahı sana bizi böyle karşıla diye mi verdik, abini böyle mi karşılıyorsun." Dediğinde Ulaş'ın sesini duydum.

"Gecenin bir vakti destursuz gelirsen karşılaşacağın manzaran bu olur." Diyip silahı geri çekmeye bırakıp yanıma gelip ellerimi tutup çömeldiğim yerden kaldırdı.

"Abim." Dedi saçlarımı düzeltirken. "Kimse değil abim." Dediğinde yanımıza gelen, geçen bizi Kenan ve adamlarından kurtarıp kızımı bana getiren Polisle bakıştım.

"Merhaba Sabrina." Diyip elini uzattı. "Ben Baran, Ulaş'ın abisiyim." Dediğinde çekingen bir şekilde uzattığı elini sıktım.

"Sabrina." Dediğimde başını sallayıp rahat bir tavırla koltuğa oturdu. "Yok mu bir kahve ikramın aslan parçası böyle mi karşılıyorsun evine gelen misafiri sen, karşılama sıfır, hizmet sıfır hiç beğenmedim."

"Burası şehirler arası otobüs bende muavinmiyim lan? Sanki gelmediğin yer kalk bir şey istiyorsan kendin al."

"Görüyorsun değil mi Sabrina? Terbiye sıfır." Dediğinde Ulaş kendisine göz devirdi.

"Sen bir şeyler istiyor musun?" Diye bana sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım. Ulaş mutfağa doğru gittiğinde bende Işığı kucağıma alıp eline oyuncağı verdim.

"İsmi ne bu prensesin?" Diye sordu Baran Bey.

"Işık."

"Maşallah, kaç yaşında?"

"1'i doldurdu."

"Allah sağlıkla büyütsün." Dediğinde teşekkür niyetinde başını salladığımda Ulaş elinde bir bardak kahveyle yanımıza gelip kahveyi abisine verdi.

Kahvesini sessizce yudumlarken, Ulaş'ta yanıma oturdu.

"Ellerine sağlık." Dedi kardeşine. "Şimdi asıl konuma gelebilirim." Dediğinde bakışlarım ona döndü.

"Sabrina olayları ve dava dosyanı gördüm başına gelenleri az çok biliyor Ulaş'la nasıl tanıştığınızı öğrendim." Dediğinde nefesimi tuttum. "Beni yanlış anlamanı kesinlikle istemem bende senin bir abin sayılırım bu saatten sonra neye ihtiyacın olursa banada gelip söyleyip, anlatabilirsin ama bu iş bu şekilde olmaz."

"Ne olmazmış?" Dedi Ulaş'ın sert sesi.

"Bu şekilde olmanız olmaz, adam artık ikinize birden takık, birlikte çok fazla dikkat çekiyorsunuz, annemgilde rahatsız bu şekilde uzakta tek kalmanızda endişe duyuyorlar."

"Bu benim sorunum değil."

"Kinini bir kenara bırak şimdi Ulaş, ortada şu küçücük bebeğinde canı dahil üç can tehlikede abicim."

"Ne yapayım abi? ne yapmamı bekliyorsun?"

"Sabrina'yı kızıyla birlikte sığınma evine aldırayım, benim gözetimim altında saçlarının tek bir teline zarar gelemez, o şerefsiz orayada giremez zaten."

Ellerim ve dizlerim titremeye başladığında gözlerim doldu.

"Sen o işi unut, Sabrina yanımdan ayrılmayacak."

"Ulaş ağrımayan başını ağrıtacaksın yapma gözünü seveyim mantıklı düşün, senin yapabilecek bir şeyin yok kızı korudun, kurtardın ama gerisini bırakta devlet halletsin bu senin sorunun değil."

"Sabrina'yla ilgili olan herşey benim sorunum abi, bu kızın başına gelen şeylerde benim sorunum, ayağının ağrımasıda benim sorunum, onu sinek ısırması da benim sorunum anladın mı? İrdeleme."

"Bana bir sebep söyle oğlum, bu yüzden bu kızı önemsiyorum, asla bırakamam diye bir sebep sun."

"Ben öyle uygun gördüm."

"Başlatma uygunluğuna şimdi." Diyen sesi artık kontrolden çıkmış gibi sertti. Elinde ki bardağı orta masaya adeta fırlattı.

"Elalemin kızından, karısından sanane, çocuğu var bu kadının farkında mısın sen? Adımıza laf getirtmeye mi çalışıyorsun? Kaç haftadır bekliyorum kendi yollarınıza dağılmanızı bekliyorum ama bu iş böyle çok uzayacak Ulaş aklını başına topla."

"Elalalem kendine baksın, kim ne konuşmak istiyorsa onu konuşsun, Sabrina kimsenin karısı değil, Sabrina benim için değerli hiç bir yere gidemez, çocuğuyla birlikte başımın üstünde yerleri var ben kabul ediyorum gerisi size düşmez." Diyip ayağa kalktı. "Bittiyse konuşman kapının yolunu biliyorsun, kalbini kırmak istemem."

"Yanlış yapıyorsun oğlum, yolun yol değil."

"Yolumdan da kendi doğrularım ve yanlışlarımdan da ben gayet memnunum." Dediğinde abisi cevap vermek istemedi. Ayağa kalkıp evden çıktığında Ulaş kapıyı kapatıp yanıma geldi.

"Abine kızma doğru söylüyor, haklı." Dediğimde göz devirdi.

"Haklı falan değil, millette umrumda değil bir tek siz umrundasınız, sizi ne sığınma evine ne de başka yere bırakmam gitmene izin vermem."

"Niye? Ben gidersem kurtulursun daha rahat bir hayat kurar yaşarsın, peşinde psikopat bir manyak tarafından takıntılısı olmayan biriyle sakin bir hayat yaşarsın, sürekli peşinde biri var diye düşünmez gizli saklı yaşamazsın." Dedim sol gözümden bir yaş düşerken. Nazikçe yaşı sildi.

"Hiçbir şeyi size değişmem, benim yanımda gözümün önünde kalacaksınız konu tartışmaya kapalı."

Başımı göğsüne yaslayıp sarıldım. Saçlarımın tepesine bir öpücük bıraktı.

"Düşünme böyle şeyleri artık, siz bana yük falan değilsiniz ev sahibisiniz." Diyip benden biraz uzaklaştı. "Şimdi git üzerini değiştir ben Işıkla ilgileniyorum." Dediğinde başımı salladım.

"Ben nasıl bir sevap işledim de seninle karşılaştım." Dediğimde gülümsedi.

"Hadi bakalım." Dediğinde ben yukarıya çıkıp odaya girdiğimde, dolaptan kendime rahat bir pijama takımı çıkarıp tam değiştirmek için arkamı döndüğümde karşımda Kenan'ı görmemle birlikte çığlık atmaya yeltendim fakat eliyle ağzımızı kapatması yüzünden boğuk bir ses çıkmıştı.

Bir eliyle ağzımı kapatıp bir eliyle yanağımı okşayıp boğazımı sıktığında çırpındım fakat fayda etmedi. Gücüm yetmiyordu kendisine.

"Duydum ki beni özlemişsin karıcığım." Başımı iki yana salladığımda nefes almakta güçlük çekiyordum.

"Demek o adamla fingirdeşiyor, öpüşüp koklaşıyorsunuz ha?" Gözümden yaş düştüğünde çırpınmaya devam ediyordum ama fayda etmiyordu gücüm kalmıyordu.

"Benim bir kez olsun yüzüme gülmeyip, elimi tutmayıp, sarılmamışken bu ellerin ona değdi değil mi?" Dedi boğazımda ki elini çekip ellerimi tutarken.

Derin derin nefesler alıyor, kendimi toparlamaya çalışıyordum.

"Unuttun mu sana gönlünde ki ben değilsem bir başkası olamaz demiştim." Diyip eliyle yanağımı okşadı fakat yüzümü ters çevirmem ile elleri tekrardan boğazımı sardı.

"Sen bana bir çocuk verdin." Diyip daha sert nefesimi kesercesine boğazımı sıktı. "O herifin olmana izin vereceğimi mi sanıyorsun." Daha fazla dayanamıyordum.

Sesler kesik kesikti, görüşüm boğuklaşmıştı. O an bir şey oldu. Üzerimde ki eller çekildi anlık bir nefes alıyor gibi oldum fakat gerisi yoktu.

Görüşüm tamamen karanlığa karışınca artık sesleride algılayamıyordum. Bilincim tamamen gitmeden önce algılayabildiğim tek şey Ulaş'a ait olan tarçın kokusuydu.

 

Loading...
0%