@meledoiess35
|
Çok korkuyordum. İliklerime kadar güçsüz olduğumu hissediyor kendimi paralayıp, çığlık çığlığa ağlayasım geliyordu. Güçsüzlüğümü ve kimsesizliğimi bahane edip sürekli bunun arkasına saklanmam doğru ve bir bahane değildi fakat ben sürekli korkutulmuştum. Senelerce tecavüze uğrayıp, dayaklar yemiştim. Kaçmaya çalıştığımda işkenceler etmiş, Allah'a canımı al diye yalvartmıştı beni. Aylarca kızımın yüzünü göstermemiş, kızımın ölümüyle korkutmuştu beni. Susturulmaya mecbur bırakmıştı beni. Hırçınlığım, inadım, inançlarım, umudum hepsi bir anda gitmişti. Anne olmuştum. Canım olmuştu. Nefesimi kucağıma vermişlerdi. Yaptığım ve yapacağım şeyleri normalde 5 defa düşünüyorsam Işık doğduktan sonra 15 defa düşünmeye başlamıştım. Kendimden önce onu düşünmeye başlamıştım. Normalde bir köşede ölüp gitseydim umursayacak ne halim ne gücüm vardı fakat Işık doğduktan sonra yaşamaya başlamıştım, onun için mantıklı şeyler yapıp, onu kurtarmaya kendime ant içmiştim. Annem gibi bir anne olmamak için çok uğraşmıştım. Çok korkmuştum, ya ilerde korktuklarım başıma gelirse diye ama annelik hissinin çok farklı olduğunu kızımı kucağıma alıncaya kadar fark etmemiştim. Ve o an anlamıştım ben benim annem hiç bir zaman anne olamamıştı. Şimdi üvey babamla karşımda pişkince durup kızını al gel gidiyoruz diyorlardı. Korkuyordum hem de deli gibi çünkü bir anneydim ve Işık için ben canımı verirdim. Önümde dağ gibi dikilen adamla bakışlarımız kesişti. Yanımda birinin olmasının verdiği bir güven ve huzur vardı artık içimde. Normalde tek başıma savaştığım şeyleri artık benimle birlikte yükleyen birisi vardı. Bizim için uğraşan bizi gören birisi vardı. Bizi geri göndermeyen, canı pahasına bizi koruyan biri vardı. Bakışlarımız denk düştüğünde başımı iki yana salladım. Çok konuşmama gerek yoktu, anlamıştı beni. "Polis çağırmadan defolun kapımın önünden." Diyen sert sesiyle tişörtünü kavrayan parmaklarım daha da sıkılaştı. "Kaçtığın dostun bu mu? Kenan anlattı inanmamıştık, başka bir adamın metresliğini yaptığını düşünmemiştik hiç namussuz." Diyen annemin sesiyle gözlerim doldu. Ben kendi kızıma bunları diyip, onu ölüme bırakamazdım. Gerekirse ben ölürdüm fakat onu yaşatırdım. "Sen çok mu namuslusun?" Diyen Ulaş'ın sesi ağır sinir ve öfke doluydu. "Kocanın borçları için pavyon kadını olmuşsun, kızını, kendi canını bir gereksizmiş gibi kumar borcuna satmıştın söylesene sen namusuz abidesi misin?" "Ne diyorsun lan sen?!" Diyen üvey babamın sesi ve Ulaş'a vurmak için kalkan eliyle Ulaş'ın arkasına daha çok sığındım. Ulaş o pisliğin elini havada yakalayıp büktüğünde acı içinde bağırdı. "Sen peki? Sana şerefsiz desem az, orospu çocuğu desem az, siz ikiniz varya bu iğrenç dünyaya bile kötüsünüz." Diyip fırlatırcasına bıraktı elini. "Sabrina yürü!" Diyen annem olacak kadının sesiyle ilk defa konuştum. "Ne sen benim annemsin, ne sen kaideye alınacak bir insansın." Dedim karşımda duran ikili pisliği işaret parmağımla göstererek. "Sizinle tekrar gelmiyorum." "Karşı mı çıkıyorsun?" Dediğinde yine aynısını yapıyorlardı. Kızımı ima iderek korkutmaya çalışıyorlardı. "Sen nasıl bir annesin ya?" Dedim gözümden yaş akarken. "Ben kızım için ölürüm ama acı çekmesine izin vermezdim sen nasıl bir vicdana sahipsin?" "Acıtasyon yapmayı kes, senin edebiyatların ile uğraşamayacağız, kızını al ve gel o çocuk dostunun yanında değil kendi babasının yanında büyüyecek." Dediğinde üzerlerine yürümeye çalışan Ulaş'ın kolunu tuttuğumda vurmamıştı fakat tam diplerine girip önlerinde durdu. "Doğurmakla nasıl anne olunmuyorsa yapmakla da baba olunmuyor, sizin o şeytan beyninize bu denli önemli bir şey giripte anlar mısınız bilemiyorum ama Sabrina sizin gel diyince gelecek, git diyince gidecek, paraya ihtiyacınız oldu mu satacağınız bir malınız değil." Diyip beni iyice arkasına aldı. "Ona ve kızına hele ki bir parmağınız değsin size bu şehri dar ederim." "Sen Kenan'ın tanımamışsın sanırım?" Diyen üvey babamın sesi alay doluydu. "Sahibinizi bizzat iyi tanıyorum, bahsedin ona benden bahsedebilirseniz asıl o beni size tanıtsın." Diyen net sesiyle ifadeleri bozulmuş, rahat tavırları kaybolmuştu. "Amma uzattınız, Sabrina ya gelirsin ya da Kenan seni bu kadar kibar almaz buradan? Kızını düşünüyorsan gelirsin." Ulaş'ı bu sefer ben bile tutamamış o pisliğin suratına geçirdiği yumruğu ile yere düşürmüştü. Üzerine doğru eğilip yakalarını tuttuğunda annemin Ulaş'a doğru yaklaştığını gördüğümde hızla ona doğru atıldım. Bilmiyordum ama Ulaş'a zarar gelecek şeyden korumak istemiştim ve bir anda atılmış ellerimi saçlarına geçirmiştim. Çığlık attığında beni iteklemeye çalışıyordu fakat deli cesareti olsa gözüm dönmüş gibiydi. "Yıllarca tecavüze uğradım lan ben!" Dedim acıyla bağırarak. "Yıllarca odalara kilitlendim, kelepçelendim, Demir çubuklarla yakıldım, kızımı aldılar elimden, bayılana kadar dayak yedim ben o zamanlar yoktun şimdi niye burdasın?!" Dedim çığlık çığlığa. "BIRAK!" Diye çığlık attığında duymadım kendisini. "Anne nolur al beni, kurtar beni diye yalvardığım zamanlar suratıma bakmadan çekip gitmiştin de şimdi niye burdasın?!!" Diye daha çok asıldım saçlarına. Bir anda havalandığımı hissettiğimde Ulaş'ın beni uzaklaştırdığını gördüm. "Hişştt...sakin güzelim..sakin canımın içi." Nefes nefese ona tutundum yoksa düşecektim. Beni bir saniye bırakmadan tutmuştu beni. "Eğer şimdi siktir olup gitmezseniz ahdım olsun ki sizi yaşatmam." Diye konuştu Ulaş. "Bunu ödeyeceksiniz! Asıl siz yaşamayacaksınız!" diyen şerefsizin sesiyle Ulaş yükseldi. "Siktir git lan!" Arabalarına binip uzaklaştıklarında Ulaş kucağında benimle birlikte içeriye girdiğinde koltuğa oturtup önümde eğilip ellerimi tuttu. "Onları sokaktan geçen bir yabancı olarak bile görme, onlar o derece uzak olsunlar sana, bak bana ben varım ve izin verdiğin sürecede olmaya devam edeceğim." Ellerimi ona uzatıp boynuna doladığımda anında belimden tutup sarılmıştı bana. "Ol, hep yanımda ol lütfen." "Söz veriyorum sen benden gitsen bile ben senden gitmeyeceğim." Anlımdan öpüp saçlarımı okşadı. "Yaralarını saracağım, yanından ayrılmayacağım, tüm kötülüklerden koruyacağım." "Kızımla korkutuyorlar beni, biliyor tek zaafım o, onu öne sürerek beni sürekli istemediğim şeylere zorluyorlar." "Sabrina." Diyen yumuşacacık sesiyle ona baktım. "Hıı." Dedim sanki az önce annemi ben yolmamışım gibi bir ses tonuyla. "İzinin olursa Işığın babası ben olayım mı?" Dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. "Ne?" "Yanlış anlama sakın beni! Seni istemediğin bir şeye zorlamıyorum, seni bir şeye mecbur bırakmıyorum sadece Işık için diyorum iznin olursa beni babası bilsin ben onun tüm herşeyini üsteleneyim, okutayım, büyüteyim, koruyayım, oyunlar oynayayım, babası olayım?" Diye telaşla açıklama yapmaya çalıştı. "Sana dokunmam, zararım olmaz yemin ederim ki." "Seni biliyorum Ulaş." Dedim sakince. Benim için yaptığı şeyler zaten çok fazlaydı ve şimdi Işığın sorumluluğunu yüklenmek istiyordu. "Ben bunun altından kalkamam." Dediğimde kaşlarını çattı. "Sabrina senden karşılık bekleyen yok ben istediğim için yapıyorum." "Ulaş ben sevgi bilmeden büyümüşüm, kimse tarafından önemsenmemiş, merak edilmemişim en ufacık ilgini yanlış anlamaktan korkuyorum, seni kaybetmekten korkuyorum." Diye açık açık konuştuğumda, bana doğru yaklaşıp elleriyle yüzümü kavrayıp anlını anlıma yasladı. "Neyi yanlış anlarsın?" Diye kısık sesiyle sorduğunda nefesi dudaklarımı okşayacak kadar yakınımdaydı. "Bunu işte." Dedim zorlukla. "Yanlış bir şey yok ortada." Yukardan Işığın ağlama sesi ile birbirmizden zorda olsa koptuğumuzda hızla yukarıya çıkıp Işığı kucağıma aldım. Peşimden Ulaş'ta geldiğinde kalbin ritmi değişiyor, beni haddinden fazla heyecanlandırıyordu. Ve ben bu iyi bir şey miydi? Yoksa kötü müydü? anlayamıyordum. "Güzel kızım." Dedi Işığa doğru ellerini uzatıp. Işık Ulaş'ın kucağına gittiğinde başını omzuna yaslayıp elleriyle yüzüne dokunup oynamaya başladı. Tebbesümle onlara baktığımda bana bakıp gülümsedi. "Sizi bugün bir saatliğine annemgile bırakmam lazım, abimede haber vereceğim evin önüne ekip diksin işim uzun sürmez fazla yalnız bırakmam sizi." "Ne işin var?" Diye sorduğumda anında dilimi ısırdım. Bananeydi ki? Koskoca adam hayatı bana bağlı değildi sonuçta, işleri olabilirdi ve anlatmak istemeyebilirdi. Gülerek bana baktığında bakışlarımı kaçırdım. "Birini ziyaret edip geleceğim, gelince detayları anlatırım 1 saat sadece." "Ya annengil beni kabul etmek istemezlerse." "Muhattap olma Selin'in yanından ayrılma, ters bir hareketleri olursa ben görüşürüm kendileri ile." Korkuyla duraksadım. Işığı kucağından indirip beşiğine koyduğu zaman bana doğru yaklaşıp ellerimi tuttu. Heyecanla nefesimi tuttuğumda yanağımı okşadı. "Sabrina, kaçtığın şeylere daha çok yakalanırsın bunu unutma olur mu?" Başımı salladığımda hazırlanmam için odadan çıktığında kendimi zorla toparlayıp üzerimi değiştirdiğimde Işığı'nda üzerini değiştirdim. Kendime gelmem lazımdı, çok kapılıyordum. Evden çıktığımızda beni ilk defa geldiğimiz eve yani annesinin evine bıraktığında beni kız kardeşine emanet edip evin önüne bir çok polis ekibi çağırmıştı. Annesi merdivenlerden aşağı indiğinde göz göze geldik. Siyah saçları ve sert bakışları olan hafif balık etli bir kadındı. "Demek sensin?" Dedi yavaş adımlarla aşağıya inip tam önümde durarak. Işığı daha sıkı tutup, sarıldım. Bakışları kucağımda ki kızıma kayıp sonra tekrardan gözlerime baktı. "En büyük oğlum Baran bana oğlun çocuklu kadınlarla takılıyor, oğlunun yolu yol değil dediğinde inanmamıştım." Dudaklarım titrerken Işığı bütün kötü sözlerden korumak istercesine göğsüme bastırdım. "Anne!" Diye uyarı dolu bir sesle konuştu Selin. "Benim oğlum saf, merhametli olabilir ama ben değilim oğlumu avına düşürdüğünü anlamayacak kadar salak değilim, aklınca çocuğunu bu pis işlerine alet edip oğlumun aklını başından alıp kekleyeceksin demi?" "Hiç bir şey bilmiyorsunuz." Dedim kısık bir sesle. Baştan aşağıya aşağılarcasına süzdüğünde rahatsızca yerimden kıpırdadım. "Çocuğunu ve belalı adamlarını al ve git kapımızdan ben oğlumu çocuklu bir şıllığın uğruna ölsün diye doğurup büyütmedim." |
0% |