Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. BÖLÜM; Unutulmuş İsimler

@melek_ahusecc

ŞİMDİKİ ZAMAN

 

Gözlerimi açmaya çalıştığım da kirpiklerimi birbirinden ayıramadım. Kirpiklerim birbirine yapışmış olmalıydılar. En fazla bir ya da iki saattir uyuyorumdur. Neden gözlerimi açamıyorum ki?

 

Uzun uğraşlarımın sonucundan gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey bembeyaz bir tavan oldu. Gözlerimi birkaç kere kırpıştırarak yerimde doğrulmaya çalıştım ama ne yazık ki en ufak hareketim her yerimin acıyla sızlamasına neden oldu. Acıyla inleyerek etrafıma bakındım. Bir hastane odasında olduğumu anladığımda sadece boşluğa bakarak aklımda canlanan anıları düşündüm. En son bir patlama olmuştu. Bir Türk askeri vardı beni köyden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Kesik kesik aklıma gelen geçmiş başımın acımasına neden oldu. Daha fazla hatırlamayı zorlamayarak odayı inceledim.

 

Duvarlar açık maviydi. Tam karşımda duvara sabitli küçük bir televizyon vardı. Yan tarafımda gri, küçük bir koltuk vardı. Diğer tarafında tuvalete açıldığını düşündüğüm bir kapı vardı. Onun yanında ise bir pencere. Pencere beyaz bir tül ile örtülüydü. Oldukça sadeydi. Olması gerektiği gibi. Hastane odasının abartılı olduğu nerde görülmüş? Yanımda ki küçük komodinin üzerinde dolu bir sürahi ve ağzı kapalı, dolu bir su bardağı vardı. Odaya mavi ve beyaz rengi fazlasıyla hâkimdi.

 

Gözlerimi tekrar kapattığım sırada açılan kapı ile kapanmış olan gözlerimi tekrar açtım. İçeri giren beyaz kıyafetli hemşire olduğunu düşündüğüm genç kız beni görünce şaşkınlıkla gülümsedi.

 

"Aman Allah'ım! Tam da uyanacağınızdan umudu kesmiştik. Ben hemen doktora haber verip geliyorum." Dediğinde daha odaya bile girmeden arkasını döndüğünde onu durdurmak adına elimi kaldırdım fakat çoktan gitmişti.

 

Birinin tam şu anda bana ne olduğunu anlatması gerekiyor.

 

Ben umutsuzca doktor ve az önce gelen kızın gelmesini beklerken gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapattığım anda gözümün önüne gelen kanlı kız çocuğuyla irkilerek gözlerimi hemen açtım.

 

Derince yutkunarak kapıdan içeri girmek üzere olan doktora baktım. Beni gördüğünde en az o da hemşire kadar şaşkınlıkla yanıma geldi. Arkasından da hemşire geldi.

 

Gözlüklü sarışın kadın beni baştan aşağıya süzdü. "Açıkçası artık bende herkes gibi pes edecektim. Her neyse kendini nasıl hissediyorsun," Bakışları kısa bir an elindeki dosyaya döndü. Sonra tekrar bana odaklandı. "Meyra?"

 

Konuşmaya başlamadan önce boğazımı temizledim. "Gayet iyiyim. Sadece hareket ettikçe vücudum acıyor."

 

Dediğime başını salladı ve anlayışla bana baktı. "Bu tür şeyler gayet normal. Sizi bir Türk askeri bulmuş. Azerbaycan'da bulunan bir köyde yaşanan patlamada sizde varmışsınız. Sizi bulan asker sizin aksinize bazı önlemler aldığı için daha hafif atlattı. Sizi bulan bir diğer asker tedavi için sizi Türkiye'ye getirdi. Şu an Türkiye'desiniz." Diyen kadına şaşkınca baktım. Nasıl yani? Benim hatırladığım patlama gerçek miydi? Melda ve annem nasıldı?

 

"Peki kardeşim nasıl? Hatırladığım kadarıyla benimle beraber onunda patlamaya maruz kaldığını biliyorum."

 

Sarışın kadın anlamsızca yüzüme baktı. "Maalesef kardeşiniz hakkında bir bilgi bilmiyorum."

 

"Peki bunu araştırabilme şansınız var mı?" Hemşire ve sarışın kadın birbirlerine baktılar. Ben endişe ile onlara bakarken hemşire hemen gülümsedi. Ve yatağın kenarına oturdu.

 

"Bak ben Defne." Dedi bana kendini tanıtarak. Sonra eliyle sarışın doktoru gösterdi. "O da teyzem Nesri." Elini elimin üzerine koyduğunda vücudumda dolaşan garip bir duygu hissettim. "Biz sana yardım edebiliriz. Elimizden geleni yaparız."

 

"Elimizden geleni değil." Dedi doktorum Nesri hanım. Defne denilen kız ona uyarıcı bakışlar atarken ben sadece geri planda kalarak aralarında geçecek olan diyaloğu bekliyordum. "Elimizden gelenin fazlasını yaparız." Diyerek sırıttı Nesri hanım.

 

Defne'nin derin bir nefes aldığını fark ettiğimde dudaklarımda bir gülümseme olduğunu anladım. Bu iki kişilik minik aile bana çok iyi gelecek gibi duruyordu. Tabii şimdilik iki kişilik...

 

Defne hemen aklına bir şey gelmiş gibi heyecanla bana ve Nesri hanıma baktı. "Hey, seni kurtaran askeri bulursak belki kardeşin hakkında bilgi edinebiliriz!"

 

Nesri hanım parmağını şıklattığında irkilerek ona baktım. Ürktüğümü anladığında elini omuzuma koyarak mahcup bir ifadeyle bana baktı. "Çok üzgünüm tatlım. Biraz heyecanlandım da."

 

"Sorun değil." Dedim sadece.

 

Defne hemen başını aşağı yukarı salladı. "Dışarıda sizi Türkiye'ye getiren asker ve albay var. Gidip onlara soracağım. Ve uyandığını söyleyeceğim."

 

Nesri hanım ayağa kalkmak üzere olan kızı durdurdu. "Aptal! Bu şekilde bir Albay ile elini kolunu sallayarak muhattap olmazsın."

 

Defne hayalkırıklığı ile omuz silkti. "Ne yapacağız o zaman?"

 

Nesri hanım gözlüğünü çıkararak beyaz önlüğünün cebine koydu. "Ona Meyra'nın uyandığını söyle. Onlar illa ki buraya onunla konuşmak için gelecektir. Meyra bu konuşmayı halledebilir gibi geliyor?"

 

Nesri hanım sorarcasına bana baktığında aşağı yukarı kafamı salladım. Bu konuşmayı yapabilirdim.

 

"Ah, o zaman ben Albaya haber vereyim." Dedi Defne ve odadan çıktı.

 

Nesri hanım gitmeden önce az önce çıkardığı gözlüğünü tekrar taktı.

 

Madem geri takacaktı niye çıkardı ki?

 

Nesri hanım bana göz kırptı. "Sana güveniyorum." Dedi ve odadan dışarı çıktı.

 

~~

 

Genç hemşire odadan çıktıktan sonra koridorda bekleyen Yüzbaşı ve Albaya baktı. Üzerine çeki düzen verdikten sonra Yüzbaşı ve Albayın yanına gitti.

 

Yüzbaşı olduğu yerde dikleşti. "Uyandı mı?" Diye sordu.

 

Defne hafifçe tebessüm ederek başını salladı. "Uyandı. Kendisini görebilirsiniz. Doktoru Nesri hanım sizinle görüşmek istiyor." Dedi Defne.

 

Yüzbaşı kafasını sallayacağı sırada Albay "Ben konuşurum. Sen yanına git." Dedi.

 

Defne ikisinin yanından ayrılırken Meyra'nın odasından çıkan teyzesini gördü. Defne o an sadece göz kırptı ve hafifçe gülümsedi.

 

Defne peşinden gelen askeri fark edince hemen yüzünü normale çevirdi. Odanın önüne geldiğinde ilk önce askerin girmesi için bir adım yana kaydı.

 

Yüzbaşı elini öne tutarak "Önden hanımlar." Dedi sadece.

 

Defne utangaç bir gülümsemeyle önüne gelen saçı iterek odadan içeri girdi. Arkasından Yüzbaşı odaya girdi ve kapıyı kapattı.

 

Defne, Meyra'ya serum takarken Yüzbaşı yatağın ayak ucunda heybetli cüssesiyle ikisine bakıyordu. Kafasını iki yana sallayarak hemen söze girdi. "Ben Yüzbaşı Yakup GÜÇLÜ. Azerbaycan'da, bir köyde düzenlenen suikastta sizi yakın arkadaşım Üsteğmen Barlas KORAL bulmuş. Patlamada sizi başka bir asker kurtarmış. Sizi bulan asker tedaviniz için sizi Türkiye'ye getirdi."

 

Yüzbaşı Yakup GÜÇLÜ, yaşananları anlatırken Meyra can kulağı ile onu dinliyordu. Yüzbaşı'nın konuşması durduğunda Defne tebessüm ederek odadan çıktı.

 

Yakup GÜÇLÜ konuşmasına devam etti. "Bilgilerinize baktığımda aslında bir Türk olduğunuzu öğrendim. Madem Türk'sünüz, neden Azerbaycan'da yaşıyordunuz?" Yakup GÜÇLÜ derin bir nefes verdi. Başından beri bu soruyu sormak istiyordu. Üzerinden büyük bir yük kalktı.

 

Meyra başını salladı. "Evet Türk olduğum doğru. Babam Azerbaycan'lıydı. Kısa bir süre önce bir rahatsızlık nedeniyle kendisini kaybettik. Babamın hep bir sözü vardı. Beni doğduğum yere gömün diye. Azerbaycan'da düzenlenen patlamanın olduğu köye gömdük. Annemde bir daha babamdan ayrılmak istemeyince Azerbaycan'a taşındık."

 

Yakup başını sallayarak Meyra'ya bakmayı sürdürdü. Meyra bir anlık gelen cesaretle "Size bir soru sorabilir miyim?" Diye sordu. Yüzbaşı başını salladı. "Patlama sırasında kardeşimde yanımdaydı. Onunla ilgili bir bilgi biliyor musunuz?"

 

Yakup GÜÇLÜ bir şey demeden sadece karşısında uzanan kadına baktı. Biliyordu. Biliyordu fakat nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Hem daha yeni uyanmıştı eğer şimdi söylerse durumu kötüye gidebilirdi.

 

Yüzbaşı sadece kafasını iki yana salladı. "Maalesef bilmiyorum."

 

Meyra içindeki minicik umut ışığı büyüdü, büyüdü, büyüdü... Ve Yakup GÜÇLÜ'nün cümlesiyle her şey bir anda mahvoldu. Kardeşi ölmüş müydü? Neden kimse bilmiyordu?

 

"Peki, teşekkürler."

 

~~

 

Saat akşam sularıydı. Yüzbaşı Yakup GÜÇLÜ odamdan çıktıktan sonra daha kimse gelmemişti. Birazdan Defne gelebilirdi. İşten çıkış saattine az kalmış olmalıydı.

 

Yüzbaşı Yakup GÜÇLÜ odadan çıkmadan önce televizyonu açmıştı. Televizyonda oynayan Hint dizisini izliyordum.

 

Biraz daha Hint dizisi izlersem şuraya bir yere düşüp bayılacağım.

 

Yaklaşık dört saattir Hint dizisi izliyordum. Bölüm bitiyor ve tekrar başlıyordu.

 

Bu döngüyü kesinlikle değiştirmeliydiler!

 

Kapının açıldığını görünce heyecanla oraya baktım. Nesri hanım beyaz önlüğünü çıkarmış, siyah çantasını eline almış kapıdan ağrı bana bakıyordu.

 

"Taburcu oldun. Haydi kalk gidiyoruz." Dediğinde kaşlarımı çatarak ona bakmaya başladım. Bir tepki vermeden ona baktığımı görünce yanıma geldi. "Kız kalksana. Eve gidiyoruz. İyileşene kadar bende kalacaksın."

 

"Olur mu öyle şey?" Dedim beni oturturken. Kadında boğa gücü vardı maşallah!

 

"Haydi." Dedi ve kalkmama yardım etti. Kapıdan Defne belirdiğinde yardım et bakışlarımı ona doğru çevirdim. O da hazırlanmıştı, gülerek bizi bekliyordu.

 

Odadan çıktığımızda Nesri hanım bir koluma girmiş beni çıkışa doğru götürüyordu, daha doğrusu sürüklüyordu.

 

"Nesri hanım-" Dedim durdurmak için ama nafile. Çoktan hastaneden çıkmıştık. Dışarıda ki soğuk bedenime çarptığında irkilmeden edemedim.

 

Küçük kahverengi arabanın önüne geldiğimizde Defne arkaya bindi. Nesri hanım beni Defne'nin yanına oturttuğunda derin bir nefes verdim. Nesri hanım sürücü koltuğuna binerek arabayı çalıştırdı. Kadınyorulmamıştı bile ya! Oysa ki beni sürükleyen oydu!

 

Defne gülerek elini omuzuma koydu. "Gün boyu hastanedeydi. Hep böyle. Hastaneden çıkmak için can atar."

 

Defne'ye başımı salladım. Normaldi tabii. Gün boyu bir yerde tıkılı kaldıktan sonra insan eve koşarak gider.

 

Nesri hanım bir süre sonra arabayı durduğunda bir apartmanın önünde durmuştuk. Nesri hanım beni sürüklemeden önce kendim arabadan indim hemen. Defne yanıma gelip Nesri hanım kapıyı açmaya çalışıyordu.

 

Defne kollarını iki yana açtı. "Yeni evine hoşgeldin Meyra!"

 

Nesri hanım "Kız geç içeri ne bağrıyon?" Dediğinde kaşlarımı çattım.

 

Bağrıyon?

 

~~

 

Defne ile birlikte oturma odasında oturuyorduk. O bana bir şeyler anlatırken bende onu dinliyordum. Çalışmak için buraya gelmiş. Teyzesiyle o yüzden birlikte kalıyormuş.

 

İçeriden gelen yüksek sesli şarkı sesiyle ben kaşlarımı çatarken Defne dudaklarını bastırarak elini kafasına vurdu.

 

Mutfaktan elinde çay tepsisiyle çıkan Nesri hanım başını senden bir halt olmaz dercesine sallarken bir anda bağırdı. "KORAY!"

 

"Acım taze,

Kurtulamazsın.

Gözlerini kaçırarak."

 

İçeriden atletli pijamalı bir çocuk çıkarken bir yandan elindeki tarağı mikrofon gibi tutarak şarkı söylüyordu. Gözleri kapalı olduğu için beni hâlâ fark etmemişti.

 

"Belki birazcık bozuldun,

Ruhun belki can çekişiyor,

Belki biraz da kızardın ama,

Sana kırmızı çok yakışıyor!”

 

Bu sefer gözlerini açtı ve beni gördüğünde yaşadığı şokla şarkıyı daha coşkulu söylemeye başladı.

 

"Belki birazcık bozuldun,

Ruhun belki can çekişiyor,

Belki biraz da kızardın ama,

Sana kırmızı çok yakışıyor!”

 

Şarkı söylemeyi bıraktı ama cebindeki telefondan şarkının melodisi çalmaya devam ediyordu. Yanıma gelerek karşımda durdu. Eliyle saçlarını düzeltti sonra elini bana uzattı.

 

"Ben Koray, sende kimsin?"

 

Ben Koray, sende kimsin?

 

Gerçekten mükemmel bir giriş.

 

Elini tutarak "Ben de Meyra." Dedim. Defne bu sırada Koray'ın cebinden telefonu çıkardı ve şarkıyı kapattı.

 

Koray hâlâ yaşadığı şokla yanımdaki tekli koltuğa oturdu. "Meyra... Güzel isim. Anlamı ne?"

 

"Parıldayan ışık." Dedim sadece.

 

Koray adeta bir aydınlanma yaşamış gibi şaşırdı. "Waow," diye bir ses çıktı ağzından. "İsim gerçekten de anlamını taşıyor. Resmen güneş gibi parlıyorsun!”

 

Nesri başını iki yana sallarken ofladı. "Koray rahat bırak kızı. Meyra bir süre misafirimiz. Ve ona sarkma."

 

Defne yanımda kıkır kıkır gülerken ben yaşadığım şokla sadece Defne'ye bakıyordum. Bu kız gülmekten başka bir şey bilmiyor mu?

 

"Anne!" Diye sızlandı Koray. Demek ki Koray, Nesri hanımın oğluymuş.

 

"Ne anne? Rahat dur."

 

Koray gözlerini devirerek heyecanla bana döndü. "Eee, Meyra anlat biraz kendini."

 

Nesri hanım çay dolu bardağı bana uzattı, bende teşekkür ederek elinden aldım. "İsmim Meyra. Yirmi altı yaşımdayım. Moda tasarımcısıyım. Azerbaycan'dan geliyorum." Dedim kısaca.

 

Defne şaşkınlıkla bana baktı. "Moda tasarımcısı mısın?" Elindeki çayından bir yudum aldı. "Eh, bana bir elbise tasarlarsın artık."

 

Bu dediğine güldüm. "Neden olmasın?"

 

Nesri hanım "Eğer bir şeyler tasarlamak istersen gerekli malzemeleri biz alabiliriz." Dediğinde nazikçe geri çevirdim. Zaten bana evlerini açmışlardı, bir de boş yere masrafa sokmama hiç gerek yoktu.

 

Koray eliyle beni dürtükledi. "Kız Meyra, bana bir şeyler tasarlasana sana zahmet olmazsa."

 

"Yaparız bir şeyler." Dedim şimdilik.

 

Koray'ın "Oley be!" Diyerek havaya yumruk atmasına karşılık üçümüz güldük.

 

Nesri hanım Koray'ı bir kez daha onu susturduktan sonra hemen bana döndü. Konuşmaya başlamadan önce kumandayla televizyonun sesini kıstı. "Evet Meyracığım, söyle bakalım ne konuştun Yüzbaşı Yakup GÜÇLÜ'yle?" Dediğinde herkes bir anda ciddleşti.

 

Tabii olayı bilmeyen Koray "Ne?" Diye sayıkladı.

 

Omuz silkerek derin bir nefes aldım. "Hiçbir şey olduğu yok. Sizin bana anlattıklarınızı anlattı. Kardeşimle ilgili de hiçbir şey bilmiyormuş."

 

Defne ve Nesri hanım hayalkırıklığına uğramış gibi bana baktı. Aklıma gelen şeyle gözlerimi kocaman açtım. "Ha bir de patlamada kardeşimle beni bulan askerin adını söyledi."

 

Nesri hanım hemen yerinden kalkarak yanımıza geldi. Defne Nesri hanımın oturması için yanımdan kalktı ve önümüzde duran orta boy, kahverengi sehpanın üzerine oturdu. Nesri hanım başıma canımı acıtmayacak şekilde vurdu.

 

Ben elimle başımı tutarak ona bakarken, Nesri hanım eki elini beline koydu. "Meyra patlamada beynini kaybetmediğine çok eminim. İsmi neymiş bu adamın? En azından ismini falan araştırırız. Kapı gibi hacker oğlum var benim."

 

Koray'a baktığımda göğsünü kabartarak Defne'ye böbürleniyordu. Elimi başımdan indirerek ismi hatırlamaya başladım.

 

Şey...

 

Sanırım ismi unutmuş olabilirim.

 

Defne ve Koray kendi aralarındaki ufak tartışmayı bırakarak Nesri hanım gibi ikiside merakla benim ağzımdan çıkacak bir ismi bekliyordu.

 

"Eee, pilin falan mı bitti?" Koray'ın sesiyle Defne kaşlarını çattı.

 

"Meyra, ismi neymiş?" Defne, Koray ve Nesri hanımdan daha meraklı olabilirdi. Birazcık...

 

Nesri hanım ismi unuttuğumu anlamış olacak, ki dudakları aralanırken bedenini koltuğa bıraktı. Defne ve Koray Nesri hanımı tekrar doğrulturken ben hâlâ aklıma bir türlü gelmeyen o ismi hatırlamaya çalışıyordum.

 

Sanki, 'B' harfi ile başlıyordu...

 

Baran...

 

Bora...

 

Burak...

 

Ve aklıma gelen birkaç isim...

 

Ama bunlar o isim değildi. O isim çok güzel ve değişik bir isimdi.

 

Nesri tişörtünü çekiştirdi. Hemen sonra elini boğazına götürdü. Kendisini yalandan boğmaya başladı.

 

"Ya ben sanırım ismi unuttum." Dedim en sonunda Nesri hanım elini boğazından çekerek çaresizce etrafa bakındı. Kendisini atacak bir yer bulmaya çalışıyor olabilirdi. Benim gibi...

 

Defne olduğu gibi kalmıştı. Koray ise hâlâ ne konuştuğumuzu bilmediği için umursamıyordu.

 

"İyi halt yedin Meyra!"

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hellooooo!

 

Birinci bölümü nasıl buldunuz?

 

Nesri hanıma çok ısındım ben. Tam kafa dengi bir kadın.

 

En kısa zamanda yeni bölümde görüşmek üzere diyorum, bol bol öpüyorum.

 

Ve kitap hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız çok sevinirim.

 

Bölümü düzenledim fakat bir yanlışlık gözümden kaçtıysa affola.

 

Sağlıcakla kalın 🤍

 

 

Loading...
0%