Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM; Gizli Aşıklar

@melek_ahusecc

"Ooo, sigara keyfi yaparken bastım sizi galiba?" Dedi Yüzbaşı Yakup GÜÇLÜ. En yakın dostunun evine gelmişti. E tabii, en yakın arkadaşının ev anahtarına sahipti.

 

"Hoş geldin, niye geldin?" Diye sormadan edemedi.

 

Yakup gözlerini devirdi ve masaya ayaklarını uzatmış, sigara içen arkadaşının karşısında ki tekli koltuğa oturdu.

 

"Oh, lojmanın en sigara kokan evi." Dedi Yakup arkadaşının dediğini aldırmadan. "Ağabey sahiden az iç ya."

 

"Niye geldin Yakup?" Doğrularak sigarayı söndürdü. Küllüğün içine koydu.

 

"Senin Azerbaycan'da patlamada kurtardığın kızın yanından geliyorum." Dedi Yakup.

 

Barlas KORAL kaşlarını çattı. "Hangisi?" Diye sordu.

 

"Küçük kız kardeşi vardı, o. İsmi Meyra. Bugün uyandı." Dedi sadece Yakup.

 

Barlas sadece kafasını sallamakla yetindi.

 

Meyra,

 

Parıldayan ışık...

 

Diye geçirdi içinden.

 

~~

 

Taburcu olmamın üzerinden bir hafta geçmişti. Ve ne yazık ki hâlâ ismi hatırlayamamıştım. Nesri hanım ve Defne beni evde Koral ile birlikte bırakarak hastaneye gitmişti. Koray ise elinde kağıt kalemle ona bir şeyler tasarlamamı istiyordu. Oturduğum koltuktan aşağı indim ve sehpanın önüne yere oturdum. Koray'a hemen heyecanla benim yanıma oturdu.

 

"Nasıl bir şey istiyorsun?"

 

Koray hemen "Bak şimdi Meyra, ben kız arkadaşımla küsüm. Ona özel bir tasarım yaptırmak istiyorum. Ve sen tam zamanında bizim yanımıza geldin." Dedi.

 

"O zaman haydi bakalım." Kağıt kalemi önüme koydu. Birkaç saniye hiçbir şey çizmeden kafamda modeli canlandırmaya çalıştım.

 

"Ha bir de!" Diyen Koray'a çevirdim bakışlarımı. "Bir davet elbisesi olsun. Yakında ablası evleniyor. Biz de davetliyiz!" Heyecanla ellerini çırptı.

 

Bende omuz silktim. Bir abiye olması çok daha iyiydi. İşimi kolaylaştırırdı. Kalemle ilk önce bir manken çizdim. Belinden itibaren gittikçe genişleyen salaş bir etek çizdim. Kollarını kapalı tutan tül bir balon kol çizdim. Kafamı kaldırıp saate baktığımda çoktan yarım saatin geçtiğini gördüm.

 

Zaman ne kadar çabuk geçiyordu?

 

Koray hâlâ hiçbir şey kaybetmediği heyecanıyla beni izlemeye devam ediyordu.

 

Tekrar kağıda baktığımda kaşlarımı çattım. Bir şeyler eksikti, daha fazla dokunuş gerekiyordu. Göğüs kafesini olduğu kısma, hem görünüşü güzel olsun diye hem de elbisenin bedenden düşmemesi için düğmeler yaptım. Bu şekilde hem elbisenin düğmeleri oldu, hem de güzel bir tarz oldu. Gayet sade ve şıktı. Kalemi bırakarak Koray'a döndüm.

 

"Bu akşam üzerinde birkaç dokunuş yaptıktan sonra hazır." Dedim.

 

Koray bir anda, hiç beklemediğim bir şekilde boynuma sarıldı. Ben şoke olmuş bir şekilde ne yapacağımı bilemezken ellerim benden kontrolsüz bir şekilde Koray'ın sırtına dolandı.

 

İşte o an anladım, aslında bu küçük aile benim olmam gereken asıl yerdi. Onlar benim yuvamdı.

 

Koray hafifçe geri çekilerek hızla yanağıma sert bir öpücük kondurdu. "Yaşa be, Meyra abla! İyi ki varsın." Dediğinde dudaklarımda oluşan silik tebessüme engel olamadım.

 

GEÇMİŞ

 

Dışarıdan evin içinde vuran güneş ışığına yüzünü buruşturdu Melda. Henüz iki yaşına yeni girmişti fakat yaşına göre çok olgun ve bilgindi. İngilizce ona kadar saymayı bilirdi, harfleri bilirdi, yeri geldiğinde uslu, yeri geldiğinde fazlasıyla yaramaz olmayı her şeyden daha çok bilirdi... Ve daha nicesini.

 

Annesi Melda'yı ne zaman görse aklına rahmetli eşi gelirdi. Aslında Meyra ve Melda bunu bilmese de anneleri bu gerçeğin farkındaydı. Melda babasına garip bir şekilde fazlasıyla benziyordu...

 

Melda yanında oturan ablasına çevirdi bakışlarını. Ablası sandalyeye oturmuş, kağıda bir şeyler çiziyordu. Melda yerden destek alarak kalktı ayağa kalktı. Ve paytak paytak ablasına doğru yürüdü.

 

Meyra'nın yanına geldiğinde eliyle yavaşça ve ürkek bir şekilde ablasının bacağına dokundu. Ablası başını hemen ona çevirdiğinde, Melda henüz küçük olduğu için anlamasa da, ablasının gözlerinde ona bir şey olma korkusu vardı. Endişe vardı. Bunu her insan gayet kolay bir şekilde anlayabilirdi.

 

"Bir şey mi oldu Melda?" Diye sordu sarışın kız.

 

Melda sadece kafasını salladı ve işaret parmağı ile boyama kitabını gösterdi. Bunu dışarıdan başka birisi görse, onunla boyama yapmasını istediğini düşünürdü. Ne yazık ki Melda boyama yapmayı sevmezdi. Annesi sadece oyalanması için almıştı o boyama kitabını. Annesi, Melda'nın boyama kitabını sevmediğini bilemeyecek kadar uzaktı kızına...

 

Meyra gözünün önüne gelen saçlarını iterek ayağa kalktı ve kardeşini kucağına alarak boyama kitabının durduğu krem rengi koltuğa oturdular. Meyra zarar vermemeye özen göstererek Melda'yı dizlerinin üzerine oturttu.

 

"Evet," Boyama kitabını eline aldı ve dizlerinde oturan küçük kardeşine gösterdi Meyra. "Hangisinden korktun?" Diye sordu.

 

Pembe boyama kitabının kapağında birçok hayvan vardı. Ördek, köpek, kedi, fil...

 

Melda omuzuna düşen saçını ittirdi. İşaret parmağı ile ağaca dolanmış, daldan sarkan, yeşil yılanı gösterdi. "Yıvan." Dedi sonra.

 

Meyra kardeşini dikkatli bir şekilde koltuğa oturttu. Masanın üzerinde, Melda'nın asla ulaşamayacağı kısımda olan küçük makası alarak tekrar koltuğa oturdu.

 

Boyama kitabını eline alarak yılanın olduğu bölgeyi kesti. Her ne kadar sayfaların yıpranmasına neden olacak olsa da... Yapacak bir şey yoktu.

 

Melda gülümseyerek ablasına sarıldı. Bir süre sonra ayrılarak ablasının yanağına bir öpücük kondurdu.

 

"İy ki vasın abla."

 

ZAMANIMIZ

 

Aklıma gelen anıyla beraber gözlerimin dolduğunu hissettim. Koray görmeden önce kendimi toparladım.

 

"Ben odamdayım, haberin olsun Meyra abla." Diyerek odasına doğru ilerledi Koray.

 

Ben ise hâlâ bir isini hatırlamaya çalışıyordum. Eğer bir ya da iki gün içerisinde bir isimi hatırlayamazsam, Nesri hanım beni öldürecekti.

 

~~

 

Mutfakta su içerken kapıda beliren Koray'la birlikte boğazıma kaçan suyla öksürmeye başladım.

 

Koray hemen yanıma koşarak hafifçe sırtıma vurmaya başladı. "İyi misin Meyra abla?" Diye sorduğunda kafamı salladım o da elini çekti.

 

"Öyle kapıda belirilir mi? Ölüyordum şuracıkta." Dedim hemen.

 

Suçlu suçlu bana baktı. "Ben ne bileyim su içtiğini? İsmi hatırladın mı diye sorayım dedim"

 

Sinirle iki elimde yumruk oldu. "Hayır hatırlamadım."

 

Bir lanet ismi bir türlü hatırlayamıyorum!

 

~~

 

Nesri hanım ve Defne'nin gelmesini beklerken oturma odasında oturmuş, Koray'ın bana verdiği kitabı okuyordum. Kitabın bitmesine yirmi sayfa falan kalmıştı.

 

Kitabı masaya bıraktım. Karşımda beliren Koray ile olduğum yerde sıçradım.

 

"Üzgünüm, korkutmak istemedim. Ve ismi hatırladın mı?"

 

Koray'a bütün olayları anlatmıştık. Bu yüzden bana iki de bir isim sorup duruyordu.

 

"Ay, yok! Bir ismi hatırlayamıyorum işte!" Dediğimde gözlerimin dolduğunu hissettim.

 

~~

 

Nesri hanım ve Defne daha yeni gelmişti. Nesri hanım mutfakta yemek hazırlarken, Defne duşa girmişti. Bende Nesri hanıma yardım ediyordum.

 

Nesri hanım biberleri doğrarken bende marulları yıkıyordum. Nesri hanım aniden bana döndü ve elinde tuttuğu kirli, kocaman bıçağı yüzüme yaklaştırdı.

 

Ben nefesimi tutmuş şoke olmuş bir şekilde onu izlerken, o kocaman gözleriyle sadece gözlerimin içine bakıyordu.

 

"Hatırla o ismi Meyra. Unutma, bizim için çok önemli bir isim."

 

Resmen lal olmuştum. Dudaklarımı araladım. "Nesri hanım, su boşuna akıyor." Dedim kekeleyerek.

 

Nesri geri çekildiğinde rahat bir nefes alıp verdim. O biberleri doğramaya devam ederken ben de yutkunarak marulu yıkamaya devem ettim.

 

Bir lanet ismi hatırlamak bu kadar zor olamaz Meyra!

 

Bir an önce ismi hatırlamazsam, bu evden anca cesedim çıkar.

 

~~

 

 

Akşam yemeğini yememizin üzerinde bir saate yakın bir süre geçmişti. Defne merakla Survivor izlerken bir yandan tırnaklarını törpülemekle meşguldü. Bende elbisede ki son dokunuşları yapıyordum.

 

Defne adeta erimiş gibi bana döndü. "Ay, Meyra şu Murat çok yakışıklı değil mi?"

 

"Hangisi?" Diye sordum gözlerimi kısarak televizyona bakarken.

 

"Programı sunan." Programı sunan adama baktım. Derin bir nefes alarak Defne'ye döndüm.

 

"Yani." Diye mırıldandım. Bana göre yakışıklı değildi.

 

"Nasıl yani ya? Şu boya posa bak!" Gözlerimi devirdim.

 

Tekrar elbiseye döndüm. Yaklaşık yarım saattir üzerinde uğraştığım için bitmişti. Ayağa kalkarak Koray'ın kapalı olan odasının önüne geldim. Kapıyı tıkladım ve birkaç saniye sonra içeri girdim. Bilgisayarda oyun oynuyordu.

 

Ses çıkarmamaya özen göstererek kağıdı masaya bıraktım. Tam odadan çıkacağım sırada Koray bilgisayara doğru bağırarak arkadaşına kızıyordu.

 

"Barlas orası değil!"

 

Dediği isimle beyninden vurulmuşa döndüm. Gözlerimi kocaman açarak ona döndüm. Barlas! Tabii ya Barlas KORAL! Hatırladığım isimle hemen Barlas adlı kişiye sövmek üzere olan Koray'a sarıldım. Ona sarıldığımda şaşkın bir şekilde ekrana baktı.

 

"Çok teşekkür ederim! Senin sayende ismi hatırladım. Ve elbiseyi masaya bıraktım." Dediğimde gülümsedi.

 

Onunla beraber bende gülümsedim. "Sen bir tanesin Meyra abla! Çok teşekkür ederim." Dedikten sonra duraksadı. "İsmi neymiş peki?"

 

"Barlas KORAL." Dedim heyecanla ve odadan çıktım.

 

Gülerek olduğum yerde zıpladım. Nesri hanım ve Defne beni izlerken onlara döndüm. "Hatırladım!"

 

"Neyi hatırladın?" Diye sordu Defne.

 

"İsmi hatırladım, ismi!"

 

Defne ve Nesri hanım hemen yanıma geldiler. "Neymiş peki ismi?" Diye sordu Nesri hanım.

 

"Barlas, Barlas KORAL." Defne yüzünü buruşturdu.

 

"Gerçekten unutmana hak veriyorum. Değişik bir isim."

 

Yüzümdeki gülümseme yavaşça soldu. "Ee, şimdi ne yapacağız peki?" Diye sordum.

 

Nesri hanım beni rahatlatmak ister gibi gülümsedi. "Koray'a söyleriz o halleder. Merak etme."

 

~~

 

"Komutanım?" Diye sordu Halil, Barlas komutanına.

 

Barlas ve tim direkt Halil'e döndü. "He Halil?" Dedi Barlas bıkkınca.

 

"Sizin kurtardığınız şu kızın ismi neydi?"

 

Halil'in sorusuna diğerleri bıyık altından gülmeye başladı. Barlas "Hangi kız?" Diye sordu.

 

"Ohooo, senin kafa gitmiş." Dedi Yakup elini gelişi güzel sallarken.

 

Emlah olaya el attı. "Komutanım, hani Azerbaycan'da olan patlamada kurtardığınız kız?"

 

Yakup, Barlas'ın anlayacağını anladığı için Halil'e kendisi cevap verdi. "Meyra, Zülküf."

 

Halil kaşlarını çattı. "Meyra... Ne garip isim öyle. Anlamı ne acaba?"

 

Yakup dudaklarını büzdü. Barlas hemen Halil'i cevapladı. "Parıldayan ışık."

 

Aras çaktırmadan gülmeye başladı. Gülmemek için kendilerini zor tutanlar da Aras'la berabar gülmeye başladı.

 

"Komutanım çok güzel araştırmışsınız." Dedi Halil.

 

Barlas sadece ters ters bakmakla yetindi. Elindeki bitmiş sigarayı küllüğe bıraktı. Başıyla ufak bir selam vererek ordan ayrıldı.

 

Aslında araştırmamıştı ama araştırmanın vakti geldi de geçiyordu.

 

~~

 

Koray bilgisayarda bir şeyler yaparken biz başına toplanmış onu izliyorduk. Defne bir yandan elindeki keki yiyordu, Nesri hanım elleri belinde kaşlarını çatmış ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Ben ise...

 

Bende sadece izliyordum.

 

Ne yaptığını az çok anlamış gibiydim. Gerçi tek anladığım şey bir yere Barlas KORAL yazmasıydı.

 

Koray araştırmaya başlayalı iki buçuk üç saat oluyordu. Koray en sonunda ellerini havaya kaldırarak ofladı.

 

"Yok! Benden bu kadar! Sadece rütbesini bulabil-" Koray'ın sesini kesen şey Nesri hanımın kafasına bir tane yapışmasıydı.

 

"Nasıl sadece rütbesini buldun? Araştır ve bul Koraycığım." Dedi Nesri hanım dişlerinin arasından.

 

Defne koluma girerek beni odanın çıkışına sürüklediğine ona nereye gidiyoruz bakışlarımı gönderdim. Beni odadan çıkardığında oturma odasındaki koltuklardan birine oturttu. Yanıma da kendisi oturdu.

 

"Koray'la teyzem halleder merak etme. Sana bir şey söylemeliyim." Dedi ama bunu söylerken bana bakmıyordu. Utangaç bir şekilde başını önüne eğmiş, tırnaklarıyla oynuyordu.

 

İlk başta tam emin olamasam da elimi elinin üzerine koydum. Kafasını kaldırıp bana baktığında tebessüm etti.

 

Bu tebessüm, kurtarılmayı bekleyen bir tebessüm gibiydi.

 

Fakat en çokta içinde gerçekleşen güzel şeylerin başlangıcıydı.

 

Yaşadığı bazı güzel şeyleri, birilerine anlatma isteği vardı Defne de. Bir nevi içini dökmek istiyordu.

 

Defne ne kadar istemiyor gibi dursa da bir şekilde konuşmaya başladı. "Ben aşka inanan birisi hiç olmadım Meyra. Beni ben olduğum için sevecek birini aradım hep. Ve aramaya da devam edeceğim gibi duruyor. Her neyse..." Bu noktada gözlerini televizyona dikti. "Ben hep farklı oldum. Çevremde ki diğer kızlar bir erkeği kendine düşürmek için açık seçik giyinirken ben; bir erkeği kendime düşürmek istemedim mesela. Düşecekse bile, ben olduğum için düşsün. Vücudum için değil. Sana bunları anlatıyorum, şimdi diyeceksin bana niye bunları anlatıyor." Alayla güldü ve gözlerini devirdi bu sefer. "Çünkü ben senin sayende sadece birkaç sefer gördüğüm birisini sevdiğimi hissettim. Biliyorum, fazlasıyla erken. Birkaç gün birini sevebilmek için yeterli bir süre değil tabii. Ben en son lisede birisini seviyordum. Gerçi buna sevmek bile denilemezdi. Hoşlantı... Bu sefer uzun zamandır tatmadığım bir duyguyu senin sayende tattım. Teşekkür ederim Meyra."

 

Dediklerinden gram bir şey anladıysam Arap sabunu olayım.

 

Birisini seviyordu ve benim sayemde olduğunu söylüyordu. Peki kimdi bu?

 

Yutkundum. "Peki kim bu şanslı kişi?" Diye sordum.

 

Bana cevap vermeden önce çekingenliğini bastırmak için her şeyi yaptı. En sonunda "Yakup GÜÇLÜ. Hani şu hastanede, Yüzbaşı olan işte!" Dedi kısık sesle bağırarak.

 

Gözlerim sonuna kadar açılmış, dudaklarım şaşkınlıktan aralanmıştı. Ne demek Yakup GÜÇLÜ'yü seviyordu? Dilimi tutulmuş bir şekilde ona bakmayı sürdürdüm. Bir süre sonra gözlerimi ondan ayırdım.

 

Olabilirdi.

 

Kalp söz dinlemezdi ki...

 

Sadece bu kadar kısa sürede, beklemediğim birisi olunca oldukça şaşırdım.

 

Bende arkadaş ortamından falan birisi sanıyordum.

 

"Olabilir tabii." Dedim en sonunda. "Sadece biraz şaşırdım. Sende kabul et bir anda bende sana böyle bir şey söylesem sende aynı tepkiyi verirdin." Dediğimde ikimizde güldük. "Ee, bir şey konuştunuz mu peki?"

 

Gözlerini abartılı bir şekilde devirdi. "Yani..." Diye mırıldandı. "Telefonda konuştuk bir iki bir-"

 

"Telefon derken?" Dedim sözünü keserek.

 

Bunlardan hızlısı mezarda. Ne demek telefonlaşıyorlardı?

 

"Bir zaman sen hastanedeyken durum alabilmek için numarasını falan vermişti."

 

"Yani, konuşuyorsunuz?" Dedim emin olabilmek adına.

 

Defne kızarmış yanaklarıyla usul usul kafasını salladı.

 

"Ne konuşuyorsunuz mesela? Seni seviyor mu?" Dedim elimi çeneme yaslayarak.

 

"Bilmiyorum." Dedi gözlerini kocaman açarak. "Senin sağlığını soruyor, beni ve teyzemi soruyor... Öyle işte." Elini geçiştirircesine salladı. "Barlas ile aynı timdelermiş. Yarın seninle birlikte gidip onunla konuşabiliriz." Dedi bir sır verircesine fısıldayarak.

 

Gözlerim heyecanla parladı. "Sen ciddi misin? Bu harika bir şey."

 

Defne elini çenesinin altına koyarak çapkın bir şekilde bana bakıp, göz kırptı. "Bak bu 73 numaralı bakışım."

 

Hayranlıkla ona baktım. "Defne var ya sen harika bir şeysin."

 

Kafasını aşağı yukarı salladı. "Ah, biliyorum biliyorum. Bu kadar harika bir insan olduğumu yüzüme çarpıp durmayın lütfen." Dedi ve kahkaha attı. Bende onunla birlikte gülmeye başladım.

 

Birilerini aileniz kadar sevebilmek için illa aramızda kan bağı olması gerekmezdi. Yeter ki insan o kişiyi sevmek istesin. Her türlü severdi...

 

 

 

 

 

 

 

 

Selamlaaarrr!

 

İkinci bölümün sonuna gelmiş bulunmaktayız.

 

Düzenleme yaptım fakat bir hatam varsa

 

Sizce hikaye nasıl gidiyor?

 

Karakter hakkında düşünceleriniz neler?

 

Haftaya cuma günü aynı saatte yeniden görülmek üzere, sağlıcakla kalın. Öpüldünüüüz 💘

 

 

Loading...
0%