Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@meleklerucar

Han'ın sırıtarak bana doğru geldiğini gördüğümde cırpınmaya başladım ama bileklerimdeki kelepçeler yüzünden bileklerim açıyordu.

 

"Yapma" dedi ama sesi hiç duymadığım kadar soğuk ve mesafeliydi, gayet ciddi olduğu belliydi.

 

Durdum ama zaten yanıma gelmişti bile elini yüzüme doğru uzattı, baş parmağı ile yanağımı okşadı.

 

"Sana zarar vermeyeceğimi zaten söyledim, benden korkmamalısın" tavrı hala aynıydı ama sözleri güven barındırıyordu.

 

"Korkmamalı mıyım? Şu anki halimle mi?" Diye biraz cıkıştım.

 

Sırttı ve "bu halin senin cezan, söylediğimi yapmalıydın" dedi, tavrı hala aynıydı.

 

"Buna hakkın yok!" Bu sefer gerçekten de cıkıştım.

 

"Buna hakkım yok mu?" Beni tekrarlayarak sordu ve sorarken kaşları havaya kalktı sanki şaşırmış gibiydi, hatta şaşırmıştı.

 

"Tabii ki yok!" Dedim sitemle.

 

"Tabii ki hakkım var! Her bilgin elimde, Sen benim kölemsin ve bana itaat edeceksin!" Bu sefer sesi daha sert ve ciddiydi.

 

"Ya itaat etmezsem!" Diye sordum.

 

"Farkında mısın acaba? Hayatını karartma fırsatım var, bu yüzden itaat edeceksin ama eğer etmiyorum dersen, itaat etmeyi öğretirim" gittikçe öfkeleniyordu.

 

Bu tehdit miydi? Evet tehdit.

 

Sadece yutkundum.

 

Söylediklerine ve sert tavrına rağmen yanağımı okşayan parmağı çok nazikti.

 

Olayın ne kadar ciddi olduğunu anca kavramistim ama artık çok geç olmuştu, şu an yatakta kelepcelerle yatağa bağlı bir haldeydim.

 

Yanağındaki baş parmağı alt dudaklarıma gidip okşadı, bir süre dudaklarımı okşadı ve sonra ise bırakıp biraz geri çekildi.

 

"Sana dedim ki bana yarı çıplak fotoğrafını at ve sen atmadın, ben seni zaten yarın çıplak defalarca gördüm, ki yapmazsan yapabilirdim ama yapmadım, neden atmadın? Korktun mu, utandın mı?" Gözleri yüzümü inceliyordu.

 

Hic bir şey söyleyemedim o ise öfkeyle iç çekti.

 

"Her istediğimi elde ederim, ister güzellikle ister zorla" dediginde gözlerimi kaçırdım ama üstümdeki ince pikeyi çekip üstümü açık bıraktığında ürperdim, aslında yarı çıplak olduğumu anlamam bi kaç saniyemi aldı.

 

"Hmm, dantelli, en sevdiğim" diyerek yüzsüz bir şekilde sırıttı.

 

Sadece tekrar yutkunabildim.

 

"Sen sadece her istediği olan zengin, şımarık bir veletsin!" Diye cıkıştım ama aslında ben de öyleydim.

 

Gözlerinde bir öfke parladı ve elindeki örtüyü yere fırlatıp hızla bana gelip yüzümü sertçe elinin arasına aldı, o kadar sert kavradı ki çenem kırılabilirdi.

 

"Sen fazla şımardın, benimle böyle konuşamazsın, bana böyle cıkışamazsın!" Neredeyse kükredi.

 

"Tamam, tamam sakin ol!" Dedim, çünkü tutuşu artık acı veriyordu.

 

Yatakta üstüme çıktığında öylece donup kaldım. Bir dizi bacaklarımın arasındaydı diğeri ise yandaki duvara geliyordu.

 

Üstüme egildi ve tutuşu sıklaştı, ne yapma çalıştığını anlayamadım.

 

Kafamı yana çevirdi ve yaklaşıp dudaklarını boynuma sürttü, sanki bununla sakinleşiyor gibi tutuşu biraz gevşemeye başladı ta ki boynuma yapışıp emmeye başlayana kadar, tüm sinirini çıkartıyor gibiydi.

 

Boynumdaki baskı ve acıdan hafif inledim.

 

Boynundaki baskı ve acı artıyordu. Han, hayvan mısın?

 

"Durur musun" diye rica ettim.

 

Han fudaklarını boynumfan cektiginde rahatlama ile ufak bi nefes verdim.

 

"Ne oldu, yoksa bana dayanamıyor musun?" Dedi han.

 

Gerçi neden hayvana laf anlatmaya çalışıyorsam.

 

"Böyle kalmaya devam mı edeceğim?" Diye sordum Bu sefer.

 

"Herhalde sevdin" dedi han.

 

"Hayır aç artık" dedim isyankar bir şekilde.

 

"Hala ders almadın mi?" Dediginde yutkundum.

 

Dudakları tekrar boynuma yapıştı ve vakumlamaya başladı.

 

Süpürge makinası mısın sen?

 

Bu sefer elleri belime gitti ve kıvrımı okşadı, yanaklarımın kızardıgını hissedebiliyordum.

 

Elleri yukarı doğru çıkıp oksuyorken dudakları boynumu keşfediyordu.

 

Elleri daha yukarı çıkıp sütyenin içine girdi ve göğsümü nazikçe okşadı, bu kadar ileri gidecegini bilmediğim için gözlerim genişledi ve yanaklarım biraz kızardı.

 

Baş parmağı ile nazikçe göğsümü okşarken dudakları hala boynumdaydı, sayısız iz bırakmış olmalıydı çünkü aynı yerde sabit kalmıyordu.

 

Dudakları artık boynumda yetinmeyip aşağı doğru öpücüklerle ve emme ile gitmeye devam etti.

 

Hafif kırprdayıp çırpınıyordum ama neredeyse haraket bile edemiyordum.

 

Dudakları en sonunda göğüs cizgime geldiğinde Elleri de gezerek kalcalarıma gelmişti.

 

Elimde olmadan vücudum onun dokunuşlarına tepki verip bana ihanet ediyordu.

 

Elleri kalçalarımda gezinip kalcalarımı okşadı, dudaklari göğsümün arasında ziyafet çekiyordu ben ise ufak ufak nefesler ve inlemeler cıkartıyordum, ama elimde değildi.

 

Kalçama bir şaplak attığında gözlerim genişledi, bunu gerçekten beklemiyordum. O ise tepkimi görünce genişçe sırıttı.

 

Ona içimden sövüyordum ama daha fazlası için de yalvarmak istiyordum.

 

Dudakları yavaş yavaş göğüs çizgimden belime inmeye başladı, ürpermeyen ve daha çok sızlanmaya başladım.

 

Dudakları gittikçe aşağı inerken benim gerginligim de artıyordu.

 

Dudakları artık iç camaşırımda karnımın alt taraflarındaydı.

 

Kafasını kaldırıp bana baktı ve sırıttı ben ise kıpkırmızı olduğuma emindim.

 

Dudaklarıyla öpmeye ve emmeye devam ederken o taraflarda daha hassas tepkiler veriyordum.

 

Elimde olmadan hafif hafif inliyordum, kıvranıyordum, vücudum bana karşı çıkıp zevk hissediyordu.

 

Bacaklarım artık hafif titremeye başladı ve sanırım refleks olarak istemsizce biraz daha açıldı.

 

Bu han'ın daha da hoşuna gitti ve bir kez daha bana bakarken sırıtması genişledi.

 

Ben ise hızla gözlerimi kaçırdım ama arada dudaklarını hissettiğimde geniş gözlerle ona baktım.

 

Dudakları ara tarafları keşfettiginde bu sefer hassas bölgemle tanışıp onunla uğraşmaya başladı.

 

Daha fazlası için yalvarabilirdim, ama belki de istediği buydu ve bunu yapmıyacaktım.

 

Dudakları benimle dalga geçerken gittikçe delirmek üzere olduğumu hissediyordum.

 

Bacaklarım artık titremeye başlamıştı, kesinlikle daha fazlasını istiyordum, bacaklarım da bunu belli ediyordu, han tekrar bana baktı ve tekrar o bölgeyle dalga geçtiğinde kafam istemsizce geriye doğru kaydı ve ufak bir inilti çıkarttım.

 

Bu gerçekten de işkence olmalıydı, Hatta öyle de.

 

Dudaklarının benden uzaklaştığını hissettiğimde ona baktım, hala sırıtıyordu ama uzaklaşmıştı.

 

Bi anda "aileme ne diyeceksin?" Diye sordum.

 

"Sen bir arkadaşında kalacağını söyleyeceksin" dedi han.

 

"Ama izin vermezler ki" dedim, izin verirlerdi ama benim istediğim vermeneleriydi.

 

Telefonumu cebimden çıkarttı ve telefona girip annemi aradı, telefonu kulağıma yerleştirirken diğer eli de boğazımı tuttu.

 

"Eger yanlış bir şey dersen hiç çekinmeden bogarım" dedi, sesi yine buz gibiydi, yani ciddiydi.

 

Annem telefonu açtı ve "Alo?" Dedi.

 

"Alo, anne" dedim.

 

"Efendim?" Dedi annem.

 

"Anne ben dersler için biraz arkadaşımda kalacağım da" dedim.

 

"Tamam, işte çalışıyorum biliyorsun, bunun için arama" annem böyle yanıtlayıp telefonu kapattı, ben ise iç çektim.

 

Han biraz şaşkın baka baktı, belli ki annemin böyle tepki vermesini beklemiyordu.

 

Telefonu alıp tekrar cebine attı ve bogazimdaki elini çekti.

 

Ayaklarıma uzanıp ilk sağ, sonra sol ayağımı yataktaki kelepçelerden kurtardı, şaşkın şaşkın ona baktım.

 

"Beni çözecek misin?" Diye sordum, kabul etmek istemesem bile aslında devam etmesini istiyordum.

 

"Evet" diye yanıtladı ve bileklerimi çözdü.

 

Yine de hareket etmedim "Neden?" Diye sordum.

 

"Sonuçta cezanı verdim, sonsuza kadar seni böyle bırakacak değilim ya" diye yanıtladı.

 

Biraz hayal kırıklığı yaşadım ama doğrulup yatağa otururken sırtımı yatak başlığına yasladım, onun ise gözleri vücudumda gezindi ve dudaklarının kenarı yukarı kıvrıldı.

 

"O zaman eve gideceksem neden annemi aradım?" Diye sordum anlamayarak.

 

"Çünkü eve gitmiyorsun" dedi.

 

"Mantıklı" diye mirildandim ve ardından o zaman ne olacağını düşünüp ekledim "o zaman ne olacak ki?"

 

"Burda benimle kalacaksın" diye yanıtladı han.

 

Omuz silktim.

 

"Hadi hazırlan" dediginde kaşım havaya kalktı.

 

"Nereye ki?" Diye sordum meraklı bir şekilde.

 

"Mekana" dedi omuz silkerek.

 

"Ne, ben 16 yaşındayım, beni almazlar" dedim.

 

"Merak etme o zaman beni de almazlardı, mekan benim" dedi.

 

Bir dakika o bana reşit olmadığını mı dedi, gozlerim iri iri ona baktım, han'ın yirmili yaşlarda olduğuna yemin edebilirdim.

 

14 ya da 15 olamaz değil mi? Lütfen olmasın.

 

Bi anda "mekan benim" dediğini hatırlayınca kaşlarım çatıldı, nasıl mekan senin ya ama sormadım.

 

"Hadi hazırlan" dediginde göz devirdim.

 

"Çarşafı mı giyeyim? Üst ver de giyeyim" diye çıkıştım.

 

Öfkeyle iç çekti "Tamam tamam burdan kıpırdama bile" sesi tehtitkardı.

 

Arkasını dönüp kapıya doğru uzaklaştı ve çıkarken kapıyı kapattı, kilitleme sesinden kilitledigini anlayabiliyordum.

 

Kapının açıldığını duyduğumda hala dediği gibi yerimde bekliyordum, bana geldi ve kırmızı renkli bir elbise uzattı.

 

Elbiseyi aldım ve ayağa kalkıp giyindim ve aynaya gidip elbiseyi inceledim.

 

Bordo renkli, askılı, vücudumu saran, fırfırlı, kalcalarımın sadece biraz altında bir elbiseydi.

 

 

Elbiseyle biraz hayranlıkla baktım ki, aynada arkamdan bana hayranlıkla bakan han'ı gördüm, istemsizce hafif gülümsedim ama hemen bastırdım.

 

Dönüp ona baktım, elbiseyi getirirken o da giyinmişti; siyah dar bir buluz, altına ise biraz geniş bir kumaş siyah pantolun, oradaki ahşap dolaba yaslanmış beni izliyordu.

 

 

"Hadi, düş önüme bakalım" dedi han.

 

Onu takip ettim ve dışarı çıktık, ilk önce bana baktı, sonra bacaklarıma, daha sonra ise hem simsiyah bir motora ve simsiyah bir arabaya baktı.

 

Cebinden anahtar çıkartıp arabayı çalıştırdı ve arabaya gidip on kapıyı açık tuttu, sonra ise binmem için kafasıyla isaret etti.

 

Arabaya binip oturdum ve o da kapıyı kapatıp diğer tarafa giderek bindi.

 

"Kemerini bağla güzelim" dedi han ve ben de onu dinleyip kemeri taktım ama o kemer takmadı.

 

Neden bu kadar nazikti ki? Az önce olanları unutamıyorum, ona baktığımda utaniyordum.

 

Tekrar onu baştan aşağı suzdugumde çoktan yola cikmisti bile.

 

Neden mafyaya benziyor ki? Saçmalama elisa.. Allah korusun! Ama mekan..?

 

Biraz sonra araba durduğunda geldiğimizi anladım tam haraket edip kemeri acacakken beni durdurdu ve arabadan inip yanıma gelerek kapımı açtı, ben de o sırada kemeri açtım ve bana uzattığı elini tutup kalktım.

 

Kalktığımda elim elbisenin önüne uzandı ve o da ilk önce biraz önüme geçip benim önümü kapattı, nerden anladi ki?

 

Elbise oturduğumda biraz daha yukarı çıktığı için onun eteğini aşağı çektim ve o da önümden yanıma geçip belimi kavriyarak kendine yakın tuttu.

 

İlk defa karşımdaki 'mekana' baktığımda ağzım açık kaldı.

 

Küçük, normal bir yer beklemiştim. Burası da ney böyle anasını satayım?

 

Kesinlikle zenginin zeniginin gelebileceği vır yerdi, buraya kim gelir ki? Zenginlerin bile parası yetmez!

 

O zaman han buranın sahibiyse o ne kadar zengin? Bunları düşünürken çoktan uceri girmiştik bile.

 

Tüm gözler bizim ustumuzdeyken biz ise tezgaha gittik ve han içmek için bir şeyler istedi ama ben o an etrafı incelemekle meşguldüm ve ne dediğini duymadım bile.

 

Ona baktım ve "içecek miyiz, ben reşit değilim ki" dedim.

 

"Abartma, reşit de reşit anladık reşit değilsin" diye yanıtladı han.

 

Ben cevap vermeden bir kız geldi, sarı saçlı mavi gözlü, aşırı makyajli ve estetikli.

 

Han ona bir şey demeden, kız hana cilve yaparak boynuna sarılıp flort etmeye çalıştı.

 

Han'ın elinin benden uzaklaştığını hissettiğimde, biraz öfkelendim ama ben bir şey demeden kız çoktan han'ı çekiştirerek ordan uzaklaştırdı bile.

 

Öylece orda kaldım, çoktan gözden uzaklastilar bile.

 

İçecekler geldiğinde bir tanesini alıp içmeye başladım ama yüzümü burusturdum.

 

İnsanlar bunları neden içiyor yahu?

 

Yine de içmeye devam ettim.

 

Arkamdan birisinin bana sarıldığını hissettiğimde sonunda han'ın geldiğini düşünerek omzumun üstünden baktım ama bu han değildi; açık kahverengi sacli, koyu mavi gözlü, hafif sakallı bir adam.

 

Bi an ürktüm ve yerimde sıçarken elimdeki içeceği tutmaya çalıştım ama adam benden önce davrandı ve içeceği tuttu ki o zaman beni de daha sıkı kavrayıp kendi vücuduna bastırdı.

 

Hala şokta olduğumdan bi an donup kaldım ama zar zor adama döndüm.

 

Geride durmaya çalışırken belim ayırmaya başlamıştı.

 

Adam hala benim belimi tutarken hafif bir mesafe bıraktı.

 

"Naber guzellik" dedi.

 

"Sen kimsin be!?" Diye cikistim ama beklediğim gibi bir tepki yerine sırıttıgını gördüm.

 

"Ah.. yani hırçın birisiyiz ha? Bu arada ben ömer" dedi.

 

"Ne istiyorsun?" Diye sordum.

 

"Tanışmak ve dans etmek" diye cevapladı.

 

Pek inanasım gelmedi ama neyse.

 

"Kaç yaşındasın be sen?" Diye sordum.

 

"25" diye cevapladı ama benim yaşımı sormadı.

 

Onun yerine; "Dans etmek ister mısın?" Diye sordu.

 

Tam "hayır" diyecektim ki beni dinlemeden kolumu kavrayıp dans pistine çekti.

 

Orda gözüm etrafı tararken han'ın o kızla flortleşip güldüğünü gördüm.

 

Bu benim öfkemi tamamen taşırdı ve kısasa kısas olmaya karar verdim.

 

Ben de ömer'le flortlesmeye ve dans etmeye başladım.

 

O sirada hala bazen han'ı izlerken, bi anda göz göze geldik.

 

Beni o an gördü biraz öylece kaldı ama tekrar o kıza döndü.

 

Öfkelendim ve erkekle daha çok flortlesmeye başladım, arada öfkeli bakışlarını hissettim ama umursamadim.

 

Ömer dans ederken benim arkamı döndürüp kendine bastırarak benimi de konumlandırarak biraz aşağı egilmemi sağladı ve sonra tekrar yukarı kaldırdı ama bu haraket beni rahatsız etmisti.

 

"Ah.. ben gideyim artık ya.." dedim ama ömer'in niyeti hiç de öyle durmuyordu.

 

Kolumu sıkıca kavradı ve dans pistinde uzaklaştırmaya çalıştı ama ben ise direnmeye çalıştım.

 

Beni tenha olan yere çekmeye çalışıyordu ki sarhostu.

 

Neler olabileceğini düşünürken olasılıklar bile beni ürkütmeye yenmişti..

 

Deli gibi kaçmaya çalıştım ama gücüm yetmiyordu.

 

"Bırak!" Diye bağırırken Han'a çaresizce baktım ama o hala kızla konuşuyordu ve beni fark etmemişti.

 

Bana bakması için dua edip hala çabalarken uzaklastigimizi fark ettim.

 

Bu sefer de "bırak! İmdat! Yardım etsenize! Baksanıza!" Diye bağırırken han'dan ümidimi kesip insanlara baktım ama kimse bunu umursamadı ve görmezden geldiler.

 

Ömer beni en köşeye ve tenha yere çektiğinde beni duvara fırlattı ve acıyla biraz inledim.

 

Beni duvarla kendi arasına sıkıştırdı, işte şimdi tamamen hersey bitmişti ve ben bunu anlamıştım.

 

_________________________________________

 

Heluuuu!

 

Sorular?¿?¿

 

Sizce han nasıl birisi?

 

Sizce elisa nasıl birisi?

 

Sizce bir sonraki bölüm neler olacak?

 

Sizce han kim?

 

*****

Ufak bir spoi;

 

Bir sonraki bölümde han'ın gerçek ismini öğreneceğiz.

 

Kitap hakkındaki fikirleriniz benim için önemli lütfen belirtin.

 

 

Loading...
0%