Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@meleklerucar

Beni tanıyordu, beni nerden tanıyordu? Öylece kalakaldigimda bir süre sonra arkamdan gelen "maria" sesiyle Meriç'e döndüm, onur ise "bu ilk karşılaşmamız değildi, Son da olmayacak minik". Dedi tehditkar bir şekilde.

 

İlk değil de ne demek?

 

Yutkunup hızla Meriç'e doğru gittim, Meriç ise yüzünde tuhaf bir ifadeyle ona bakıyordu, Meriç de onu tanıyor gibiydi. "Burda kal geliyorum" dedi ciddi bir şekilde ve konuşmama fırsat bile vermeden hızla yanımdan ayırıp Onur'a doğru gitti. Dedigi gibi yaptım ve orda öylece bekledim, bir süre konuştular. Onur sırıtıyor ve alaycı bir tavırla konuşuyordu, Meriç ise bayağı sinirli gözüküyordu. Bir süre konuştuktan sonra yanıma geldi ve elimden tutarak hızla hastaneden çıkarttı. Tuhaf bir şeyler oluyordu ama ben neler olduğunu bilmiyordum. "Meriç neler oluyor?" Diy3 sordum ama cevap vermedi.

 

**🧡**

 

Yine 1 hafta geçmişti bu sefer de önümden geçerken "karşılaşmamız için sabırsızlanıyorum minik" dedi ve gitti. Bir sonraki hafta ve ondan sonraki hafta da yine onu görmedim her şey gayet güzeldi, tabi düşünceler beni delirtiyordu. İddiaya gireli 5 ay olmuştu, sadece 3 ay kalmıştı, peki ya ona aşık mıydım? Bilmiyorum. Tek bildiğim onun hayatımdan çıkmasını asla istemediğimdi.

 

Eve doğru yola koyulduk, bir süre sonra eve geldiğimizde Meriç bana dönüp "pasta ister misin?" Diye sordu. "Evet ama yaptığımız daha güzel" dedim. Gelip bir tane önlük giydi, bir insana onluk bile mi yakışir? Bir insani onluk ne kadar cekici yapabilir ki? Şakacı bir tavir ile ;

 

"Hmm tabi özel aşcın burada ayçiçegim" dedi. Hevesle "birlikte yapalım mı?" Diye sormuştum, o ise hemen "olur" dedi ve tezgahın altındaki en son dolaba doğru yürüyüp malzemeleri ezbere çıkarttı, malzemeleri ezbere bilmesi şaşırtmıştı. " ee tarif?" Diye sorduğumda elini kaldırıp işaret parmağı ile kafasını gösterdi ve "burada" dedi. "Tamam dedim ve kap alıp başladık.

 

"Tencereyi ocağa koyup süt ekle" dediginde, dediği gibi tencereye sütü açıp döktüm.

"Tamam yeterli" dediginde durdum ve o da 3 kaşık nişasta ekledi, hemen ardından 2 kaşık un ekledi ve son olarak 1 bardağı toz şeker ekledi.

 

"Şimdi Tencereyi ocağa alıp pişirelim" dediginde kafamla onaylayip Tencereyi ocağa koydum ve ocağın altını açıp cırpacak ile karıştırmaya başladım.

 

Bir süre sonra "ama ya kolum yoruldu" diye mızmızlanmaya başladığımda, çarpacagı elimden alıp cırpmaya başladı.

 

"Tamamdır bir kaşık tereyağı ekle"deidginde gözüm tezgahta geizndi ve "heh" diyip tereyagina uzandım, bir kaşık tereyağı koydum ve o da karıştırdı. Bu sefer de "vanilya" dedi ve uzanıp vanilyayı açtım ama her yer toz içinde kaldı, yanlış açmıştım. "Bunu nasıl becerebilirsin ki?" Diye sordu oksuruklerinin arasında ben ise kikirdadim ve yeni bir paket vanilya alıp açtım, tencereye döktüm ve o da karıştırdı.

 

"Bu tamamdır" diyip bi kenara koydu ve yeni bir kap alıp bana döndü "iyi bari 3 tane yumurta kırıp beyazını ayır, yapabilirsin değil mi?" Diye sordu alayla. "Tabiki yapabilirim be ne sandın sen beni ala ala" dedim öfkeli gözükmeye çalışırken ama bu onu güldürdü ve iki parmağının arasına burnumu alarak burnumu sıktı, yüzümü burusturup ona baktığımda ise tekrar kıkırdadı. 1. Yumurtayı güzelce kırıp ayırdım aynı şekilde 2. Yumurtayı da ama 3. Yumurtada, Yumurtayı direkt kaba düşürdüm ve kap ful kabuk oldu, Meriç ve ben saskinlik ile kaba bakarken Meriç dayanamayıp kahkaha attı ve beni taklit etti " tabiki yapabilirim be ne sandın beni ala ala" öfkeyle dönüp ona baktım. "Olabilir canım ne var? Yumurta elime bulaşmıştı bu yüzden elimden kaydı" dedim kendimi savunarak.

 

"Tamam tamam" dedi ciddilesmeye çalışırken ve bi yandan yumurta kabuklarını temizleyip sarisini ayırdı.

 

"Tamam tuz" dediginde kaşlarımı cattim, "ee kekini yapmıyor muyuz, tuz ne alaka?" Diye sorduğumda artist bi şekilde üstten üstten konuştu "ben geleceğim 1 numaralı aşcısıyım bir kere bir bildiğim var herhalde" Ben ise sadece göz devirdim ve tuz ekledim, kaptakinleri cırptı.

"Tamam şimdi de ayırdığın yumurta sarılarını başka kaba al ve 1 şu bardağı toz şeker ekle" dediginde hem isyan ediyor hem de isyan ederken dediklerini yapıyordum; "böyle kap bulaştırırsak ohoo! Vay halimize!"

 

Sadece bana göz devirmek ile yetinip kaptakinleri cırptı. Benim mızmızlanmalarımdan bıkmış olmalı ki benden istemek yerine, suyu kendi ekledi ve ardından un ekledi, ardından ise kabartma tozu ve yine vanilya ekleyince tekrar cırptı. Diğer kaptakini de bu kabin içine koyup karıştırdı. "Pişirme kağıdını ayarlasaydin bari" dedi ve uzanıp pişirme kağıdını kalıba göre ayarlayıp kesti. Pişirme kağıdını yerlestirdiginde kaptaki sıvıyı kalıba döktü. Fırını ayarladı ve keki fırına koydu "Tamam şimdi pişmesini bekleyeceğiz" dediginde ofladım ama aniden popmun mermere degdinigini, ellerinin belimde olduğunu ve sırtımın duvara yasli olduğunu hissettiğimde şokla ona baktım.

 

"Mızmızlanmanı seviyorum ama kes artık" dedi sabırszca.

 

"Mızmızlanmak mi? Yo mızmızlanmıyorım ki, ayrıca mızmızlanıyorsam da kesmeyecegim" dedim kafam dik bir şekilde.

 

Bana yaklaştığında geriye çekilmek istedim ama zaten sırtım duvardaydı sadece yutkunup ona baktım.

 

"Benimle inatlaşılmaz, zararlı cıkarsın" dedi kararlı bi şekilde ve ardından beklemediğim bi hızla dudakları anlıma kapandı, kıkırdayıp ellerimi boynuna doladım ve kafamı yana eğip ona masum bir şekilde baktım.

 

Sonunda kek pisliğinde fırından çıkarttık ve ortasından böldük, hazırladığımız kremayı ve ardından istediğimiz meyveleri koyduk, üstüne tekrar kekin diğer parçasını örtüp krema ile etrafını kapladik, Son olarak çiçeklere yuz yapıp pastanın üstüne koyduk ve meric bana; "sevgilim böyle pasta yapmayı nerden ögrendi?" Dedi.

 

Kıkırdayıp ona "sevgilisinden" dedim ve pastayi dolaba koyup mutfağı toparlamaya koyulduk. Sonunda etrafı toparladigimizda pasta biraz da olsa sogumuştur diye pastayı çıkartıp iki dilim kestik ve tabaklara aldık, Ben denedigimde kamptaki gibi bayılmıstım Meriç ise bayağı beğenmişti.

 

**🧡**

 

Uyandığımda Meriç hazırdı şaşırarak ona baktım "nereye?" diye sordum.

 

"Okula" dedi 'nereye olabilir?' Der gibi baktı.

 

Kalktım ve gözlerimi ovuşturdum, lavaboya giderken "Siz okula gider miydiniz Meriç beyefendi?" diye sordum ama cevap vermesini beklemeden lavaboya gidip kapıyı örttüm.

 

Ellerimi ve yüzümü yıkadım, dişimi fırçaladım, okul formamı giyip çıktığımda; Meriç arkasını dönüp dışarıya doğru yürüdü, çantanı alıp sırtına attım ve onun takip edip dışarıya çıktım, arabaya bindiğimde kemeri taktım ve meriç'de arabayı çalıştırıp okula doğru sürdü.

 

Hem onun Üniversitesi Hem de benim lisem yan yana binalardı ama aynı yeredeydi. Okula geldiğimizde Arabayı park etti ve Arabadan indik, farklı binalara gideceğimiz için Meriç beni belimden kavrayıp kendine çekti ve yanığımı okşayıp alnıma da bir öpücük kondurdu "görüşürüz, sizin teneffüslerde görüşelim" dedi ve belimden elini çekip geriye çekildi.

 

Ben de "görüşürüz" dedim Ve gülümseyip kapıya doğru yürüdüm, 2. kattaki sınıfıma gittim.

 

Yerime oturdum edebiyat hocası sınavları okurken serbest bıraktığı için ben de kafamı sıraya Gömüp uyudum.

 

Meriç'in bağırma sesiyle uyandığımda Bulanık görüyordum, endişeyle şaşırarak Meriç'e doğru baktım "bir daha kızın yanına yaklaşma lan!" diyordu Meriç "sanane birader!?" diyordu berkin, bir dakika Meriç ve Berkin mi!?

 

Şu anki sahte sevgilim ve eski sevgilim. Gözlerim büyüdü ve görüşüm netleşti, öylece bakakaldım.

 

Hızla kalkıp kalabalığa gittim ve onların arasına girdim "Ne yapıyorsunuz ya siz!?" dedim sitemle. berkin "iyi, Sen?" Diye sorduğunda sırıtıyordu, Meriç ise bu boğazına atlamamak için kendini zor tutuyordu. elimi alnıma vurdum ve "ciddi misiniz siz? Çocuk gibi kavga ediyorsunuz" dedim bağırarak.

 

"sevgili misiniz lan bu ibne ile!?" diye sordu Berkin.

 

" ibne babandır lan!"dedi Meriç, bu sefer "iyi kanıtlayın lan sevgili olduğunuzu!" dedi Berkin, her yer çok kalabalıktı. "hiçbir şeyi sana kanıtlamak zorunda değiliz" diye itiraz ettim, Meriç "iyi bekle de kanıtlayayım" dediğinde şokla ona baktım, Ama o ise hızlıca belimden tutup kendine çekti ve bir eliyle bilime sıkıcı tutarken çenemi Serçe tutup kafamı kaldırdı, kafalarımızı hizalayınca o sırada "Ne yapıyorsun?" Dememe kalmadan dudakları dudaklarıma yapıştı ve kelimeyi tamamlayamayıp öylece kalakaldım.

 

Ceri çekilmeye çalışsam da izin vermedi, sonunda daha çok geriye çekilip onu ittirdiğimde ondan kurtuldum ve öfke ile sert bir şekilde yanağına tokat geçirdim, Meriç şaşkınlıkla yanağını tuttu ve bana baktı.

 

O sırada berkin lise sırıtarak bize bakıyordu, hızla kalabalıktan koşup çıktım. Ne kadar hızlı koştuğumun bile farkında değildim.

 

Gözyaşlarım uçup gidiyordu, sonunda kızlar tuvaletini gördüğümde hemen içeri girdim. kimse yoktu, Biraz daha güvenli sayılırdı.

 

Yere çöktüm Ve ağlamaya başladım, kapı açıldığında hızla kolumun tersiyle yüzümü sildim ve giren kişiye baktım; 20 yaşlarında yan üniversiteden bir kızdı, kıvırcık karamel renkli, saçları açıktı ve koyu kahverengiydi, gözlerinde tuhaf bir ifade vardı. Yavaş yavaş ve temkinli bir şekilde yaklaştı, Ellerini Bana uzattı ve beni kaldırmak istedi.

 

"Ben masal" dedi nazik bir şekilde, elini tuttum ve kalktım "Maria" dedim sessizce, ardından burnumu çektim.

 

Kız yavaşça beni lavaboya yönlendirip musluğun kolunu kaldırdı ve suyu açtı. eğilip suyu avucuma doldurup yüzüme vururken lavaboya başka kızlar da girdi. "İyi misin Maria?" dedi masal. "sanırım" derken arkamdan gelen kız "Berkinden hamileymiş diğer kumral erkekle aldatmış" diye duyduğumda öylece kalakaldım. "Ne diyorsunuz lan siz!? götünüzden uydurmayın!" diye bağırdığında, kızlar susup önüne döndüler.

 

Masal beni sınıfa götürüp Sırama oturttu ve "gitmem lazım tamam mı?" dedi "tamam" diye mırıldandım. kız sınıftan gittiğimde sınıf zaten dolmuştu; bana bakanlar, bakıp fısıldaşanlar, yüzünü buruşturanlar, iğrenç hissettiriyordu.

 

Artık dayanamadığım da hızla yerimden kalkıp kapıya yöneldim. O sırada ise Kapı açıldı ve Hoca önümde belirdi "kızım nereye" diye sorduğunda ben çoktan onu aşıp çıkmıştım. Hızla yan binadaki üniversiteye girdim. Meriç'in dersinin ne olduğunu bildiğimden hemen sınıfa girdim ve Gözümle onu aradım, ilk önce Masalı gördüm, sonra ise berkini en sonunda meriç'i gördüğümde hızla yanına gidip kolunun çekiştirerek "Kalk" dedim. Meriç kalkıp benimle gelirken Berk'in de bizi takip ediyordu, sonunda bahçeye çıktığımızda meriç'e dönüp öfke ile baktım "ne yaptığını sanıyorsun sen ya!?"dedim sitemle,konuşmasına bile fırsat vermeden konuşmaya devam ettim "tüm okulun önünde beni öptün,Beni rezil ettin, hakkımda dedikodu dönüyor! yok berk'inden hamileyim ve seninle aldatıyorum, yok bilmem ne!" soluklanıp berkine baktım ve isyan etmeye devam ettim "Evet sevgiliyiz sana ne amına koyayım!?" Berkin bana şaşkınlıkla bakarken bizden uzaklaştı ve ben de asıl hedefime döndüm "sahte sevgililik boynunu ssikeyim emi! Rızam olup olmamasını bile umursamıyorsun! Ben senin sahte sevgilinim, Canın istediğinde sormadan istediğin gibi dokunup, öpebileceğini Kim dedi ki sana!?" diye içimdeki tüm Öfkeyi kustum.

 

Meriç'in gözlerinde utanç ve hayal kırıklığı vardı, Bana mahcup bir şekilde bakıyordu.

 

"özür dilerim" dedi zar zor, Ben ise markamı dönüp hızla okuldan uzaklaşıp, caddeye gittim.

 

Beni takip etmedi, caddede öylece kalakaldım. Nereye gidecektim ki? tekrar eve gidecek halde olduğundan emin değilim Ama meriç'i şu an görmek istemiyorum. Okuldan evime giden bir otobüse binip kart bastım veduragı bekledim,sonunda ineceğim Durağa geldiğimde; indim ve eve doğru yürüdüm,görüş alanıma evimiz geldiğinde ayaklarım yavaşlamaya başlamıştı.

 

Doğduğumdan beri 3 kişi olan ev şimdi 1 kişi olacaktı.

 

Annem ve babam öldükten sonra o eve Hiç gitmemiştim, eve vardığımda kapıyı dikkatlice açtım, ayaklarım hareket ettiremiyordum.

 

Zar zor da olsa eve girdiğimde; ev her zaman olduğu renklerden daha soluk geliyordu, ev her zaman olduğundan daha soğuktu, çok daha karanlıktı.

 

Salonuna gidip oturdum ve masanın üstündeki aile fotoğrafımızı elime aldım; Annemin yanındaki babam annemin belinden tutuyor,annemin kucağında ise ben vardım. Annem ve babam birbirine bakıp Gülümserken, ben de onlara bakıp gülümsüyordum. Annemin üstüne beyaz bir elbise vardı, Annem hiç elbise giymezdi, Çünkü her yeri yara dolu olurdu, zaten bu yüzden Babam da izin vermezdi.

 

Sadece güzel yüzünde yaralar yoktu. annemin turuncu saçları açıktı, babam ise takım elbise giymişti, benim üstümde pembe beyaz bir tulum vardı ve saçlarım iki tane örgüydü.

 

O anda başka bir fotoğraf dikkatimi çekmişti;4 yaşındaki Ben, üstümde beyaz bir elbise vardı. O anda Aslında gördüğüm anlarda da beyaz bir elbise giydiğimi hatırladım, saçlarım açıktı ve 2 yanda da çilekli tokalar vardı, sonra yanındaki kıza baktım, kıvırcık koyu sarı saçları ve kahverengi gözleri vardı, Onun da saçları açıktı. mavi bir tişört ve altında da mavi kot Kısa bir etek giymişti, 6 yaşlarında olmalıydı. onun yanındaki erkeğe baktım o da 6 yaşlarında olmalıydı, koyu kumral, siyah orta boyutta saçları vardı. kahverengi gözleri vardı, kot Siyah bir pantolon ve beyaz düz bir tişört giymişti. onun yanındaki çocuk çok dikkatimi çekmişti, mavi derin gözleri. sarı dalgalı saçları. Onu gördüğümde başımdaki ağrıyla başa çıkamayıp fotoğrafı bıraktım, hepsi çok tanıdıktı.

 

Ailemle olan fotoğrafı aldım ve göğsüme yaslayıp sarıldım, bu ailemle olan tek Fotoğrafımdı, koltukta kıvranıp cenin pozisyonunda fotoğrafı sarılarak ağlamaya başladım.

 

Uyandığımda başım ve gözlerim çok ağrıyordu, zil sesini duyunca kapıya doğru zar zor yürüdüm, kapıyı açtığımda karşımdaki meriçti. Hiç de şaşırmamıştım, beni kendisine çekip sımsıkı sarıldı ve kafamdan tutup kendine doğru bastırdı.

 

Geri çekildiğinde elimi tutmak için yöneldi ve fotoğrafı gördü, fotoğrafı gördüğünde şaşırmıştı ve tek elimi tuttu. "Gerçekten çok özür dilerim" dedi.

 

Buruk bir şekilde "Tamam" dedim sadece ,Çünkü; ailemi kaybetmiştim ve sevdiğin kişiyi kaybetmek ne demek bilirdim, ona da bu hissi yaşatamazdım. Tek sahip olduğum kişi oydu Ve onu kaybetmek çok daha ağır gelirdi.

 

Şaşkınlıkla ve Umut ile bana baktı, titrek bir ses ile "ailemi çok özledim" dedim, Gözlerim doluyordu dudaklarımı titriyordu.

 

Bana sarılan eli daha sıkı sarıldı "Biliyorum çok zor" dedi.

 

"Anlayamazsın ki" dedim. "Ben Anlarım" dedi Meriç Bu sefer. Cevap vermedim "okul için Gerçekten üzgünüm, tek bir laf daha duymayacaksın. Eger bu konuda agızlarını acmaya cesaret ederlerse, amel defterlerini kapatırım."dedi havalı bir şekilde. göz devirdim "Tamam Meriç abi" dedim. "Burada mı kalmak istersin?"diye sorduğumda en ilk düşündüm, cevap veremedim ama bir süre sonra "evet bir süre Burada kalmam en iyisi" dedim.

 

" Peki, istediğin zaman yanındayım" dedi. "A 2 saattir kapının önünde kaldık, gir içeriye" deyip geriye çekildim ve içeri girmesine olanak sağladım. Meriç içeri girdiğinde, salona geçip oturduk "Ee mezuniyete 3 ay kaldı, ne giymeyi düşünüyorsun?" diye sordu. bunu hiç düşünmemiştim "son bir ay kala karar veririm diye düşünmüştüm" diye cevap verdim. "okulun en güzeli sen olacaksın ay çiçeğim" dediğinde gülümsedim "birlikte bakarız" diye cevapladım. "olur" dedi." ben acıktım, Sen Aç mısın?" diye sorduğumda kafasını Evet anlamında salladı .

 

"Seni yemeğe çıkartacağım" dediğinde bayağı şaşırmıştım, bu sefer kabul ettim "Tamam" dedim. O ise "İyi hazırlan bakalım" diye cevap verdi.

 

kalktım ve odama doğru gittim, dolaba yönelip birkaç kıyafetle baktım ve ardından seçip kombin yaptım. neredeyse ilkbahar gelmişti ve biraz renkli olmak istedim; beyaz uzun kollu dar bir bluz giydim ve üstüne balon kol sarı renkli pembe renkli çiçek desenli bir elbise giyindim. elbisenin üstüne ise beyaz bir kemer korse taktım. ayakkabı olarak ne spor ne de şık bir ayakkabı seçmiştim, hafif topuğu olan beyaz bir ayakkabı. hafif kahverengi tonlarda bir makyaj yaptım ama yeşil bir far sürdüm, hazırlanmam sonunda bittiğinde salona gittim ve Meriç koltukta uzanmış, gözleri kapalı duruyordu. yanına gidip "Meriç" diye seslendim Ama gözlerini açmadı.

 

kaşlarımı çatıp onu dürttüm ama yine kalkmadı, bu sefer onu sarstığımda kahkaha attı. Ben ise karşılarımı çatıp ona baktım "manyak mısın be korkudan ölüyordum!?" diye sitem ettim." ben de seni Beklerken açlıktan ölüyordum" dedi kahkahaların arasından. kapıya doğru yöneldiğimde O da koltuktan doğrulup ayağa kalktı ve yanıma doğru geldi. dışarıya çıktığımızda arabası zaten kapının önündeydi, Geldiğimiz Yer küçük ama çok samimi ve güzel bir yerdi. Garson yanımıza gelip ne istediğimizi sorduğunda Meriç benim söyle Mehmet fırsat vermeden "serpme kahvaltı" dedi ve garson gitti.

 

Nasıl bu kadar kıskanç olabilirdi ki? garson kahvaltıyı getirdiğinde Meriç direkt daldı ben en ilk gelen kaşarlı yumurtayı yemeye başladım, kahvaltının yanında meyve suyu almıştık ve kollarımızı birbirine dolayıp İkimiz de birbirine Meyve suyunu içirdik ben içirirken yanlışlıkla yere dökünce İkimiz de bayağı bir güldük. Yemeği bitirdikten sonra sohbet ederek Bayağı bir zaman geçirdik "sizin üniversitede kıvırcık kumral rengi saçta kahverengi gözlü bir kız var adı da masalmış, tanıyor musun?" dediğimde bir anda sohbetin değişmesine şaşırmıştı "Hayır tanımıyorum" diye cevap verdi şaşıran gözlerle "ben ağlarken lavaboya koştum, Sonra O kız geldi ve teselli etmeye çalıştı" dedim anladım diye karşılık verdi.

 

♡♡♡♡

 

Merhabaaaa finale tahminimce son 2 bölüm falan..

 

Sorular~¿?¿?

 

Sizce Onur kim?

 

Sizce Onur nasıl birisi?

 

Sizce Onur'un maria ile geçmişteki olayı ne?

 

Sizce iddianin sonu ne olacak?

 

Sizce maria şu an Meriç'e aşık mı?

 

 

Loading...
0%