@meleklerucar
|
Testi elime aldım ama elim o kadar titriyordu ki test elimden düştü, ama sanki düşen test değil de bebegim gibi hissettim ve zarar görmesinden korktum, hemen testi ellerime geri aldım.
Yanağım çoktan bayağı ıslanmıştı bile.
Ya bu bebeği de kaybedersem, acıya nasıl dayanacagım? Hayır kötü düşünme Maria! Ama ya Meriç istemezse? Ama neden istemesin ki?
Kafamı sallayıp düşüncelerden kurtulmaya çalıştım ve zar zor da olsa ayağa kalkıp musluğu açtım, testi tekrar klozetin üstüne koydum ve avucuma dolan suyu yüzüme defalarca vurdum.
En sonunda nefes nefese aynaya baktım, biraz da olsa kendime gelebilmiştim, şimdi daha iyi düşübilirdim.
Testi tekrar elima aldım ve hemen salona gidip oturdum.
Öylece teste baktım, dakikalarca.
Belki yarım saat belki 1 saat baktım ve düşündüm.
Ona sürpriz yapmak istiyordum ama yine bekleyince bebegimi kaybedersem.
Düşüncesi bile ağlamama yetiyordu, belki de hormonlardandır.
Meriç gelene kadar bile bekleyemezdim nasıl daha çok bekleyebilirim ki?
Telefona uzandım ve alıp saate baktım, Meriç'in gelmesine 1 saat vardı.
İç çektim ve telefonu tekrar masanın üstüne koydum. Testi aldım ve saklayabilcek bir yer düşünüp evde gezindim.
En sonunda kendi kıyafetlerimin arasına gizledim ve mutfağa gidip yemek yapmaya başladım.
Yemeği yaptığımda sofrayı hazırladım ve tam oturacakken zil çaldı.
Nerdeyse koşar adımlarla kapıya gittim ama bir şey belli etmek istemeden kendimi tuttum.
Hemen kapıyı açtım ve Meriç ile Miraç'ı gördüm.
Geri cekildigimde içeri girdiler ve Meriç hemen uzanıp yanağımı öptü.
Miraç ise okul kıyafetlerini değişmek için odasına koştu, zaten bunlar her gün rutin olduğu için biliyordum.
Sonunda hepimiz sofraya oturduk ve yemeye başladık, ne kadar fark ettirmesem bile Miraç gergin olduğumu fark etti ve ne olduğunu sordu.
Ben ise "Sorun yok sadece bir şey isteyeceğim senden" dedim, meraklandım ve hemen "ne istiyorsun Ayçiçegim?" Diye sordu.
"Yarın pikniğe gitsek, çok özledim de" dedim, şevkat damlayan gözleri daha da şefkatli oldu.
"O zaman yarın izin alırım ve beraber gideriz güzelim, yeterki sen iste ben her şeyi yaparım" dedi.
Gülümsedim ve o da elini uzatıp yanağımı okşadı, sonra ise normal yemeye devam ettik, yemek bitince hep beraber sofrayı kaldırıp piknik için hazırlıklara başladık.
Zaten hazırlıklar bitince gün de bittigi için anında yorgunluktan uyudum.
_______________ Gözüme giren güneş ile uyandım ve esneyip gözlerimi ovuşturdum, yanıma baktım, Meriç ile bizim aramıza girmiş Miraç uyuyordu.
Meriç uyanıktı ama yatakta boş boş duruyordu ve beni hala fark etmemiş olmalıydı.
"Saat kaç?" Diye sordum sessizce.
"07.00" dedi anında, belki de uyandığımı fark etmişti ama bana bakmamıştı.
Ben yatakta dogrulunca Meriç de yatakta doğruldu.
"Sen hazırlan ben arabayı falan hazırlarım, en son da Miraç'ı uyandırıp gideriz" dedi, kafamı sallayıp onayladım.
İkimiz de yataktan çıktık, ben lavaboya giderken Meriç odadan çıktı.
İlk önce elimi sonra ise yüzümü yıkadım ve dişlerimi de fırçalayıp dışarı çıktım.
Odaya tekrar girince dolaplara yöneldim ve hemen kıyafet bulup giymeye başladım, bu sefer kırmızı giyinmeye korktum.
Koyu yeşil bol bir boğazlı kazak ve altına da kot, koyu mavi bol bir pantolon giyindim. Bunu yaparken istemsizce karnıma bakıp gülümsedim, daha karnım çıkmamıştı ama sonuçta orda olduğunu biliyordum.
Testi çıkarttığım kıyafetten alıp pantolonun cebine koydum ve tekrar lavaboya gittim, tarak alıp saçlarımı taradım ve şekil verdim, tabii ki açık bıraktım.
Yüzüme hafif kapatıcı sürdüm, sonra ise hafif kahverengi bir far, göz kapağımın sonuna ise yeşil bir far ve iyice birbirine karıştırdım. Yanaklarıma biraz allık sürdüm, hatta burnumun ucuna bile, dudak rengine yakın ama biraz daha koyu bir pembe ruj sürdüm, Son olarak da rimel sürünce makyajım bitti.
Gülümseyip aynaya baktım, o kadar heyecanlı hissediyordum ki.
Meriç'in "hadi güzelim hazırsan çıkalım" dediğini duyunca lavabodan çıkıp onun yanına gittim, hep beraber evden çıkıp arabaya bindik.
Yolda neredeyse varana kadar elim cebimdeydi ve midem hep bulandı, ya heyecandan ya da hamilelikten.
Sonunda piknik alanına geldik ve herkes bir şeyler taşıyıp yerleşti,tamamen yerleşip kahvaltı yaptık ve sonra ise oyunlar oynamaya başladık, yakan top, voleybol, ip atlamak, yarış gibi, tabii ben çok katılamadım ama nedenini belli de edemedim.
Saate baktım ve saatin 14.25 olduğunu gördüm.
Zaman hızlı geçmişti ve söylemek için en iyi zamanın şimdi olduğunu düşündüm ama nasıl diyecektim ki.
Meriç kolunu omzuma koyup iyice kendine yaslarken "seni seviyorum Ayçiçegim" dedi.
Aha da şimdi ne diyeceğimi buldum.
"Biz de seni seviyoruz" dedim bir anda ve oradaki biz kelimesinden anlamasını bekledim.
Bana boş boş bakıp gülümsedi, hiç bir şey anlamadı.
"Biz seni seviyoruz" diye tekrarladim ama hala boş boş baktı.
"Ben de sizi seviyorum işte, n' oluyor?" Diye sordu, anladım ki biz diyince Miraç ile kendimi kastettigimi sanmıştı. Öfkeyle iç çektim.
Bu sefer elimi karnıma koydum ve "biz de seni seviyoruz" diye tekrarladim, ama bu sefer daha da imayla. Hala boş bakarken içimden sabr çektim.
Nihayet 1 dakika sonunda gözleri kocaman şekilde bana baktı ve anlamayarak "biz!?" Diye sordu.
Küçük bir kahkaha attım, belki de öfkeden, elim hala karnımdaydı.
"Hı-hım" diyip onu onayladım ve tekrar ima ile "biz" dedim.
Sonunda gözleri karnımdaki elime kayınca anlayacagını düşündüm ama o hala boş bakıyordu ve beni deli ediyordu.
Bir an sinir ile isyan ettmeye ve bağırmaya başladım; "biz işte aptal, hamileyim işte, baba olacaksın, anlasana be! Bebek doğunca mı anlamak istiyorsun!? Anlasana be adam!" Diye bağırırken bir yandan da testi cebimden çıkartıp ona uzattım.
Yüzüne aydınlanma belirtirken ağzı neredeyse açık kaldı.
Hızla elimdeki testi aldı ve nerdeyse gözünün içine sokarak baktı, gerçek olduğuna emin olmak istedi.
Hemen beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı, ben de kafamı yaslayıp ona sıkıca sarıldım ama ağladığını fark ettim.
Meriç cidden hamileyim diye ağlıyor muydu? İstemsizce gülümsedim ama ben de ağlıyordum.
Sonunda geri çekilip elleri ile yüzümü avuçladı ve gözlerimin içine baktı,yanağımdan akan yaşları sildi.
O kadar mutluydum ama o kadar da bunaltıcı bir histi ki.
"Peki ya ne yapmak istiyorsun?" Diye sordu, ona öfkeyle baktım.
"Bunu sorman çok saçma tabii ki çocuğumuzu doğuracağım" dedim.
Onun rahatladigini, nefesini saldıgını ve omuzlarının gevşedigini hissettim.
"Yani şimdi biz ebeveynin mi olacağız? Aile mi olacağız? tamamen gerçek bir aile mi?" Çocuksu masum bir tonda sorduğu için hiç kıyamadım.
"Evet aile olacağız" dedim ve onayladım.
Daha da çok gülümsedi ama sonra sırıttı "bir de evlendikten en az 1 sene sonra çocuk isterdin anca, hani gezecektin" diye benimle uğraştı.
Yine de iç çektim ve "Bebeğimiz için değer hem onunla gezeriz" dedim.
"Sence kaç aylık?" Diye sordu eli karnıma uzanırken.
"Hiç bilmiyorum ama 1 aydan az olabilir 2 ve ya 3 haftalık diye düşündüm" diye yanıtladım.
"Hasteneye gidip bakmamız lazim" dedi Meriç ve o arada Miraç koşarak bizim yanımıza geldi.
Miraç bizim yanımıza gelince benim elimde olan hamilelik testine gördü ve şaşırdı.
"Elindeki ne?" Diye sordu.
"Elimdeki hamilelik testi, hamile olup olmadığını belirler ve ben de hamileyim, Meriç ile bebeğimiz olacak ve sen de küçük amca olacaksın" dedim.
Ben gülümserken Miraç da anlamaya başlayıp gülümsedi ve hemen boynuma atlayıp bana sarıldı, yanağımı öptü ve karnımı okşadı.
"Ne zaman doğacak, kız mı erkek mi, ben küçük amca mıyım gerçekten de, bebek karnında mı?" Ard arda o kadar soru sordu ki iç çektim, sonra ise mecburen hepsini yavaş yavaş cevapladım.
Kafamı çevirip Meriç'e bakınca dalgın olduğunu fark ettim, bu tuhafti ama mutlu anı bozmak istemedim. ________________________________________
Miraç 1. Sınıf olduğu için ona okuma yazmayı öğretmeye çalışıyorduk, o kadar zor bir şeydi ki delirmek üzereydim.
Bu bebeği doğurup yıllar sonra ona da bunları öğretmek zorunda kalacağım için doğurmaktan vazgeçmek üzereydim.
"Lütfen yaz şunu işte A yazacaksın O değil!" Diye ısrar ettim.
Bizim yanımızda oturan Meriç olaylardan alakasız kitap okuyordu.
Tekrar Miraç'a baktım ve yine O yazdığını görünce iyice sinirlendim.
"Şimdi doğuracağım ha!" Diye isyan ettim.
İkisi de bi anda kahkaha attı.
Meriç kitaptan kafasını kaldırıp bana baktı ve "sakin ol lütfen, daha baba olmaya hazır değilim" diye takıldı bana.
Miraç ise "Ama daha dogurmana aylar yok muydu ki nasıl doğuracaksın" diye sordu.
"Dogururum valla" dedim, ikisi de tekrar güldü ve öfkeyle ayağa kalktım.
"O zaman sen kardeşine ödevini yaptırırsın kocacım" dedim ve odadan çıktım. _______________________________________
Daha çok geçmeden kızları bizim eve çağırdım ama Masal'ı çağırmadım,sonuçta hamile kalamayacak ve anne olamayacak neden yarasına tuz basayım ki? Kendimi suçlu hissettiğim için kendime bunu yedirmedim.
Elisa ve Zümrüt oturup kahve içerken bir anda konuya dan diye girdim ve "Neden 3 kahve var 4 kişiyiz" dedim.
İkisi de bana baktı ve yüz ifadelerinden kafa karışıklığını anladım.
Gülümsedim ve arkamda sakladığım emziği elima alıp onlara doğru uzattım.
Elisa şaşkınlıkla ağzı açık kalırken zümrütün ise şaşırınca gözleri genişledi.
"Sen ciddi misin?" Diye sordu elisa.
Kafamı salladım, yine gözlerim doldu.
Zümrüt şaşkınlığın yerini gülerek kapattı "şimdi biz teyze mi oluyoruz kız!?" Diye sordu neşeyle.
"Evet teyze oluyorsunuz" dedim.
İlk önce Zümrüt ayağa kalktı ve bana gelip sarıldı sonra ise elisa kalkıp geldi ve sarıldı.
Yanağımdan yaşlar süzülüyordu.
"Hayırlı olsun, benim çocuğa yeni kanka geliyor" dedi elisa.
Gülümsedim "ay ne güzel arkadaş olurlar demi?" Diye sordum masum masum.
"Tabii hepimizin çocuğu kanka olacak" dedi elisa.
Gözlerim Zümrüt'e kaydı "sende doğur bir tane de aralarında çok yaş olmasın" dedim şakaya karışık, ama Zümrüt bir an duraksayınca bir sorun olduğunu fark ettim, Sanırım biraz rahatsız oldu.
"Ah özür dilerim, şaka yapmak istedim" dedim.
"Sorun degil ama elimde değil" dedi zümrüt, sonra ise konuyu değişti " hayırlı olsun" dedi.
"Teşekkür ederim" dedim ve gülümsedim _________________________________________
Artık 2 buçuk aylık hamile olduğumu biliyorum, doktor bebeğin gayet sağlıklı olduğunu söylemişti ve icimi rahatlatmıştı.
Bahçeye çıkıp baktım ve ayçiçeği tarlasında koparıp getirdiğimiz, kaç aydır büyümeyen ayçiçeğine baktım, büyümeye başladığını görünce şaşırdım.
Elim istemsizce karnıma gitti, bir yandan bebeğim içimde büyürken bir yandan da ayçiçeği büyüyordu.
Karnımda belli bile olmayan hafif bir şişkinlik vardı ama bu bile çok hoşuma gidiyordu çünkü içinde bir canın büyüdüğünü biliyordum.
___________________________________ 3. Aya girerken kızlar ile gezmek için deniz kenarına gitmiştik; zümrüt, elisa, Masal ve ben.
Masal'ın geldiği andan beri bana soğuk davrandığını fark ettim, ama ne olduğunu da soramadım çünkü hamile olduğumu öğrenmiş olabilirdi.
Yine de ben soramama rağmen konuyu kendisi açtı "ee kaç aylık olunca bana söyleyecektin, doğunca mı?" Dedi, sesi sert ve soğuktu, ürperdigimi hissettim.
"Sen üzülürsün diye diyemedim" kendimi açıklamaya çalıştım ama hala bana sert bakıyordu.
"Asıl şimdi beni üzdün"dedi masal.
Yutkundum, kendimi nasıl açıklayacağımı bilemedim, onu üzmek istemedim ama kendimi de açıklamak istedim.
"Üzülürsün diye düşündüm" diye geveledim.
"Sen hamile kaldın diye üzülecek ve ya seni kıskanacak birisi miyim ben Maria? Ben senin için mutlu olacak birisiyim, beni çok iyi tanıdığını sanmıştım ama yanılmışım" dediginde kalbimin acıdığını hissettim.
"Biliyorum ben hamile kaldım diye üzülmezsin ama sen kalmıyorsun diye-" lafımı tamamlayamadan ne dediğimi fark edip hızla sustum, kendime lanet ettim ve Masal'a baktım.
Yüzünde gordugum tek şey hayal kırıklıgıydı ve belki de öfke.
"Senden bunu beklemezdim" dedi.
Yutkundum ve dolu gözlerimi kırpmamaya çalıştım.
"Masla biliyorsun ben de çocuğumu kaybettim-" dedim, buna Zümrüt ve elisa şaşırdı çünkü daha onlara dememiştim, fakat Masal sözümü kesti.
"Aynı şey değil! Sen anne olabilirsin ve tekrar hamile kalabilirsin ama ben yapamam!" Dedi, sesi daha yüksek çıkmıştı.
Gözlerimdeki yaşlar ardı ardına yanağımdan kaydı, vicdan azabı çektim.
Beni kurtaran Masal'dı, hayallerini çaldığım ve yaşadığım kişi Masal'dı.
"Özür dilerim" diyebildim Sadece.
Öfkeyle gülümsedi, "Sence sen özür dileyince ben anne olabilecek miyim?" Diye sordu, sanki soru sormak yerine kalbime hançer soktu, benim özür dilemem onu anne yapamazdı.
Ağlamam şiddetlendi ve boğuk hıçkırıklar çıkartmaya başladım, elisa elini omzuma atıp beni kendine doğru çekti ve önüme geçip beni korumaya çalıştı.
"O hamile, çok üstüne gidiyorsun!" Diye cıkıştı.
Masal'ın öfkesi arttı "Ben de sizi dostum sanıyordum" dedi.
Zümrüt tam Ağzını açtı ki masal onu el hareketi ile susturdu ve hiç bir şey demeden arkasını dönüp gitti.
Yere çöküp karnımı tuttum ve ağlamaya başladım. __________________________________
4. Aya girmiştik ve yine kontrol için hazırlanıp hastaneye gittik, doktor bebeğin sağlıklı olduğunu söyledi ve bize cinsiyetini öğrenmek isteyip istemediğimizi sordu, kalbim güm güm çarptı.
Meriç'e baktım ve ona dedim ki "Sence cinsiyeti ne?"
Meriç elimi tutarken sıktı ve "bence kız ama sence ne?" dedi.
"Bence kız olsun çünkü 3 erkek ile başa çıkamam" diyince ortam yumuşadı ve ikimiz de güldük.
Doktor biraz daha kontrol edip bize döndü ve gülümsedi "Evet bebeğiniz hissettiğiniz gibi kız" dedi, bi an ne hissedeceğimi bilemedim ama Meriç çok sevindiği için olsa gerek elimi o kadar sıktı ki elim kırılıyordu.
Acıdan inledigim anda hemen elini çekti ve "Özür dilerim" dedi.
"Tamam sorun yok" diye yanıtladım, sonra doktora döndüm ve "lütfen 1 kere daha kalp atışlarını dinletir misiniz?" Diye rica ettim.
Doktor tekrar nazikçe gülümsedi ve "tabii hanımefendi" diyip kalp atışlarını açtı.
Kızımın kalp atışlarını duydum, güçlü şekilde güm güm atan minik kalbinin sesini tekrar duydum.
Her duyduğumda mutluluktan ağlıyordum ve tekrar ağladım. ______________________________________
Hamilelikte 5. Ayım olduğu halde karnım baya belli olmaya başlamıştı çünkünkü aşırı kilo alıyordum, böyle giderse ne kadar kilolu olacağımı düşünüp sürekli üzülüyordum.
Çok kilo aldığım için bir çok kıyafetim olmamıştı ve yenilerini almıştık.
Kendimi çok çirkin hissediyordum.
Karnımı ve bebegimi seviyordum ama kilolarımı değil.
İç çektim ve gece yarısı olmasına rağmen uyuyamadım için telefonu alıp biraz uğraşmaya karar verdim.
Biraz gezdikten sonra karşıma sarma videosu çıkınca karnım guruldadı, canım çok pis sarma çekmişti, dudağımı yaladim ve yutkundum.
Meriç'i de uyku tutmadığı için kitap okuyordu, karnımın sesini duyunca kafasını kaldırıp bana baktı "acıktın mi?" Diye sordu.
"Acıkmadım ama canım bir şey çekti" dedim.
"Ne istiyorsun güzelim?"diye sordu Meriç.
"Sarma" dedim anında, bunu beklemiyor olmalıydı ki ilk önce şaşırdı ve sonra ise "Peki o zaman gece yarısı sana sarma yapmalıyım" dedi gülümseyerek.
Ben bunu derken gerçekten de bana sarma yapacağını düşünmemiştim, sabah yapar ya da bir yerden alır diye düşünmüştüm.
"Hayır gece yarısı onunla uğraşma" dedim ama nafile.
"Kocan boşuna mı aşçı?" Diye sordu.
"Tamam o zaman, sen bilirsin valla" dedim.
Meriç kalkıp mutfağa doğru yürürken ben de telefonla uğraşmaya devam ettim.
Biraz sonra telefona bakınca 1 saat geçtiğini fark ettim. Gidip kontrol etmeye karar verdim.
Ayağa kalktım ve mutfağa doğru yürüdüm, mutfağa gelince güzel sarma kokusu burnumdan içeri girdi ve mest oldum.
Meriç beni görünce gülümsedi "pişiyor şu an sarmalarınız" dedi.
"Çok teşekkür ederim" dedim.
"Ne demek, sizin için her şeye değer" dedi.
Onun yanına yürüdüm ve önünde durup yanağını öptüm, kollarını belime doladı ve dudağımı nazikçe öptü, geri çekilip yanağımı okşadı.
"Sarma ne zamana pişer ki çok acıktım" dedim ve somurttum.
"Pişer birazdan" dedi ve beni masaya yönlendirip sandalyeye oturttu, yanımdaki sandalyeye oturdu.
Biz sohbet ederken sarma da pişti ve Meriç kalkıp sarmaları tabağa koyarak önümdeki masaya koydu, sonra ise yeni söndüğü için alıp iki saat üfleyip soğuttu, soğuyunca ise bana yedirdi.
Benim ile bu kadar güzel ve şefkatli ilgilenen adam bebegimize nasıl davranır tahmin bile edemiyorum.
_________________________________________
5 buçuk aylık hamileydim zaten 4 buçuk aylık hamileligimden beri canım sürekli bir şeyler çekerdi ve günüm yemek ile geçerdi ama şimdi canımın ne çektiğini asla anlayamıyordum.
Sanırım çorba istiyorum, böyle ekşi gibi ama değil de diye düşünüp yutkundum sonra iste annemin ekşi gibi olan domates çorbası gibi aslında, diye düşünürken karnım guruldadı, canım domates çorbasını çekmişti.
Annemin domates çorbasını aşermiştim ama annem ölmüştü, keşke bu günlerimi görebilseydi, keşke hamilligimde ve dogurdugumda bana çorba yapabilseydi, keşke bebeğime de domates çorbası yapabilseydi, keşke benim anne olduğumu annem de görebilseydi.
Kendimi hıçkıra hıçkıra ağlarken buldum, yanağındaki yaşları sildim ve iç çekip bahçeye baktım, büyüyen ayçiçeğine baktim,ayçiçeğinin üstüne uçan bir kelebek vardı, Bana doğru uçtu ve en sonunda gelip karnıma kondu, şaşırdım ve kelebeğe baktım, sonra ise donup kaldım.
Kelebek klasik; turuncu, kahverengi renklerindeydi ama üzerinde yeşil noktalar da vardı.
Anneme ne kadar benzediğini düşünürken ağladım, belki de annem özlemimi hisseti ve yanıma böyle geldi.
****************** Biliyorum bölüm baya geç geldi ama beni tanıyanlar bilir ki ben 4 günde bir bölüm yazarım, bu aralar çok fazla sorunum vardı ve yazamadım, özür olsun diye 2 gün sonra yeni bölüm atmayı düşünüyorum ve zaten bölümler uzun diye de özür maliyetinde bence.
|
0% |