@meleklerucar
|
Sonraki 1 hafta o kadar hızlı geçti ki nasıl geçti anlayamadım.
O kadar hazırlık ve koşturma ile geçmişti ki ayağım zaten ağrıyordu.
Ayağım o kadar ağrıyordu ki eminim düğünde ayakta bile duramazdım.
Her şeyin bu kadar aceleye gelmesi Meriç yüzünden çünkü beyefendi çok erkene ayarladı her şeyi, randevular dahil.
Meriç'ın düşüncesine göre ise erken aldı çünkü hem kışa kalsın istemedi hem de kışın benim ve onun işi olduğu için sonuçta ben öğretmenim.
Aynadan üstüme baktım, biraz göğüs dekoltesi olan, uzun tül kolları olan, hafif kabarık ve düz gelen tüller ve yırtmaç ile sade olan elbiseye baktım.

Bu en ilk olacak olan nikah için kombinimdi.
Bir sahilde yapmaya karar vermiştik, hiç bir düğün salonu ile anlaşamadık, her şeyi kendimiz ayarladık.
Yürüyecegim yolda Meriç ile duruyorduk, Miraç ise önümüzde kendine göre bir takım elbise giyip hevesle bekliyordu, elinde bir sepet vardı ve sepetten biz yürürken konfeti atacaktı.
Meriç ise beya bir damatlık giyinmisti, beyaz- bej rengi karışıktı ama ona yakışmıştı.
O düğün boyunca bunu giyecekti ama ben 2 elbise değişecektim.
Hafif açılan şarkı ile ileriye doğru yürümeye başlamıştık, sonunda sunagın altına gelince nikah memuru bize güven verici ve samimi şekilde gülümsedi.
Biz de ona gülmedik ve Meriç da tuttuğu elimi güven verici şekilde sıktı.
O kadar heyecanlıydım ki midem bulanıyordu, ama en azından tatlı bir bulantıydı.
Memurun dedigi her şeyi dinleyip cevapladım ve o kısma geldik. "Sayın Meriç Yılmaz, hiç bir baskı altında kalmadan, kendi hür iradeniz ile sayın Maria Karaca ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?" Diye sordu.
Bir an sessizlik oldu.
O sessizlik o kadar uzun geldi ki ama sonunda Meriç'in yüksek sesle ve net şekilde dedigi "evet" sesi geldi.
Diğer insanlar alkışladı, zaten çok az kişiydik belki 50 kişi bile değildik.
Bu sefer memur bana döndü ve yine sordu;" sayın Maria Karaca, hiç bir baskı altında kalmadan, kendi hür irademiz ile sayın Meriç Yılmaz ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?" Diye sordu.
Ben de bir an için sessizlik anı yarattım, o sessizlik bana uzun geldiği için dayanamadım, sesimin titreyecegine emindim ama sesim o kadar net ve gür çıktı ki ben bile şaşırdım.
Bağırarak "Evet" dedim.
Bir alkış koptu, herkes bizi son gücü ile alkışladı.
O kadar mutluydum ki.
Nikah memuru bize dedi ki " Ben de sizi, bana verilen yetkiye göre karı ve koca ilen ediyorum" dedi, bir kez daha alkış koptu.
Alkışları susturdu ve bu sefer de Meriç'e
"gelini öpebilirsin" dedi.
Meriç'in gözleri en ilk dudaklarıma kaydı, dudağımı öpmek istedi ama yutkundu ve kendini tuttu.
Eğilip anlima yumuşak bir öpücük kondurdu ve bir alkış daha koptu.
Ya bir durun da anı yaşayalım ne bu alkış alkış? Diye içimden geçirdim.
Uzanıp kollarımı boynuna doladim ve ikimiz de sıkıca birbirimize sarıldık.
Geri cekildigimde Masal'ın "ayağına bas!" Diye bağırdığını duydum.
Arkadaşımı hiç kırar miyim ben canım?
Hemen ayağımı kaldırıp Meriç'ın ayağına sertçe bastım.
Acıdan yüzünü burusturup dişlerini sıkınca benimle birlikte toplu şekilde herkes güldü, tek gülmeyen Meriç'di.
Sonradan ise "neyse canın sağ olsun" dedi.
Gülümsedim, evlilik cüzdanını alıp havaya kaldırdım ve genişçe gülümsedim, kameraların ışıkları patladı ve bizi çektiler.
Biraz fotoğraf çekilince Zümrüt ile giyinmem için biraz uzaklaşıp tuttuğumuz odaya gittik.
Ben üstümü değişip kına elbisemi giyerken zümrüt de yardıma ihtiyacım oldukça yardım etti.
Elbise koyu kırmızı ve kafilesi bir elbiseydi, uzun balon kolluydu, göğüs kısmı güzeldi ama sırt kısmı dekolteliydi, nerdeyse belimin altına kadar apaçıktı.
Zümrüt uzandı ve güzel şekilde örgülerle yapılmış olan topuzumu biraz düzeltti.

Tekrar düğün alanına gittik ve kına merasimi başladı, en ilk arkamda nedimelerim olan; Masal, Zümrüt ve Elisa vardı, onların arkasında ise diğer kızlar vardı.
Tefler ile müziğe eşlik ettik ve etrafta çember şekilde döndük, sonra ise Meriç ile ortada oturduk, diğer kızlar dönmeye devam etti, ondan da sonra benim canımı yakan ve korktuğum kisima geldik.
Kına yakmak, normalde kaynanası yakması gerekirdi ama o da yoktu, bunu da annem gibi olan Elisa üstlendi.
Tabi elime çeyrek koyacak kisme yoktu, sadece kına yapılacaktı.
Sarkiyi açtılar "yüksek yüksek tepelere" diye başladı şarkı.
Şarkı başlar başlamaz içimin yandığını hissettim, içimde doldurulamaz bir boşluk vardı, duygularımı gömdüğüm o boşluk.
"Ben annemi özledim" kısmı gelir gelmez hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.
Bulanık şekilde Elisa'nın avucuma sürdüğü kınayı gördüm.
Meriç kafamı tutup kendine çevirdi ve akan göz yaşlarımı nazikçe sildi.
Zaman o kaşar yavaş geçiyordu ki, yine de şarkı sona erdi ve şarkıyla birlikte göz yaşlarım da sone ermeye başladı.
Şarkı değişti ve Zümrüt yanıma gelip testiyi bana verdi, insanlar alkışlarken kalkmak zorunda kaldım, iç çekip kendime gelmeye çalıştım ve biraz daha kendime gelince şarkıya uyumlu etrafta döndüm, testiyle dans ettim.
Şarkının sonlarına dogru testiyi kaldırdım ve yere fırlattım, testi parçalandı ve içindekiler etrafa fırladı.
Zaten az çocuk olduğu için üç beş çocuk kosturdu ve içindekileri topladı.
Bu sefer Masal ile üstümü değişecek gittik, yardıma ihtiyacım oldukça bana yardım etti.
Bu sefer giydiğim elbise; tül- saten bir elbiseydi.
Aşağıda biraz kabarık saten bir etek vardı ama etek tül ile kaplanmisti ve bir sürü minik çiçekler işlenmişti.
Üstü de aynı şekilde saten biraz korse gibi sade bir şeydi, o da tül ile kaplanmisti ve çiçekler vardı.
Elbisenin kolları yine balon koldu ve uzundu ama bu sefer tüldendi.
Açık kalan kısmında ise boynuma kadar tül ile kaplanmisti, sanki boğazlı bir kazak gibi.

Elbisenin eteğini tutup tekrar düğün alanına gittik, şarkılar ile eğlenip dans ettik.
Halaylar ve roman havası, ben en son elit bir düğün istiyordum ne oldu ya böyle?
Meriç çok akıllı oldugu için eski sevgilimi düğüne davet etmişti, o da gelmişti.
Meriç bunun onur uzecegini düşündü ama ben de Meriç'in inadına düğünde tüm "kara" geçen şarkıları açtım.
Hatta karam şarkısını baya yüksek sesle açıp mikrofona bağıra bağıra söyledim, tabii buna Meriç çok sinirlendi, eski sevgilim ise sırıttı.
"Hele bir eve gidelim kaçacak delik arayacaksın" diye tehtit etti Meriç, tabi onu kim takar? Gece 01.00'a kadar eglenince ve içince neredeyse felç kalmıştık, bu dediği zaten olamazdı.
Eve vardığımızda saat bir buçuk olmalıydı bile, ayaklarım sakat kalmıştı ve bir an önce yatıp uyumak istiyordum ama Meriç eve gelir gelmez bana baktı ve sırıttı.
"Ne oldu?" Diye sordum ona.
"Bence kaç" dedi sırıtışı genişlerken.
"Neden kaçayım ki?" Diye sordum ona.
"Sabaha kadar elimde kalmak istemiyorsan kaç" dedi derin bir sesle.
Yutkundum, neyi ima ettiğini gayet anladım.
"1" dedi, saymaya başlayınca panik oldum ve gelinliğin eteğini tutup koşmaya çalıştım, ayağımın ağrısından ve yorgunluktan kosamıyordum bile.
Sayı saydığını duyabiliyordum, yorgunlukla önüme gelen odaya kendimi attım, önümdeki yatağı görünce kendi kendime küfrettim.
Kaçmak için arkamı döndüm ki Meriç arkamda kapı çerçevesine yaslanmış sırıtarak bana bakıyordu.
Tekrar yutkundum ve geriye adım attım.
"Zaman doldu güzelim, nereye?" Diye sordu bana.
Öfkeyle iç çektim ve sevimli olmaya çalıştım.
"Ama anlaşabiliriz çok yorgunum" diye söylendim.
Ama sadece onun sırıtışı genişledi " Ben de çok yorgunum güzelim ve yorgunluğumu çıkartmam lazım" dedi, kendini kapı çerçevesinden itti ve bana doğru yürüdü.
Yine şirinlik yapmaya çalıştım
"Ama aşkım yarın tün gün birlikte olabiliriz zaten bir yere kacmıyorum y-" lafımı tamamlamadan elini sus anlamında kaldırınca sustum.
"Boşa şirinlik yapmaya çalışma eliden kurtulamazsın" dedi.
Tekrar bana doğru yürürken ben geriye yürüdüm, o öne yürüdü ve ben geriye.
Böyle devam ederken en sonunda düşüp kendimi yatakta buldum ve geri çekilip yatak başlığına yaslandım.
"O şarkıları acmasaydın belki ama artık kimse seni elimden alamaz" dedi ve yatağa çıkıp bana doğru süründü.
Yutkundum, bu gece daha da yorulacagımı anladım.
Beni yatağa sıkıştırana kadar üstüme geldi ve sonunda belimi kavrayıp dudaklarıma yapıştı.
_________________________________________
Gözlerimi açında karşımda komidinin üstünde olan saate baktım, saat öğlen iki olmuştu bile, bir an gözlerim genişledi.
Yataktan dogrulunca her yerimin ağırlığını fark ettim, acı ve öfkeden inledim.
Tabii sabaha kadar beni salmazsa sabah da böyle uyanamam.
Kafamı çevirip diğer yanıma baktım ve onun hala uyuduğunu gördüm, ikimiz de hala cıplaktık.
İç çektim ve gözlerimi ovuşturdum.
Esnedim ve ağrılara rağmen vücudumu da esnettim.
O günün geri kalanı pek yataktan çıkmadım, çünkü ağrılarım devam etti ama Meriç bana hizmet etti ki bir zahmet etsin.
Akşam yemeğini yerken bana baktı ve gülümsedi "bu arada balayı için bir otel buldum" dedi, buna şaşırmıştım çünkü asla böyle şey planlamadık.
"Ne, nerede ki?" Diye sordum.
"Kapatokya' ya gideceğiz" dedi, daha çok şaşırdım çünkü İstanbul falan beklerdim.
"O zaman Miraç ne olacak?" Diye sordum.
"Zümrüt bakmayı kabul etti" dedi.
"Her seyi ayarladin mi cidden" diye sordum.
"Evet güzelim" dedi.
"Tamam" dedim.
Ve yine Meriç şaşırmayacağım bir şey yapmıştı, sadece evlilikten 4 gün sonraya ayarlanmıştı. ___________________ 4 gün evde güzel günler geçirdikten sonra bavulları hazırlayıp uçağa bindik ve kapadokya'ya gittik.
İlk gün yorgunluk yüzünden otelde kaldık, ikinci gün otelin düzenlediği eğlence ve festivallere katıldık, üçüncü gün ise at binmeye gittik.
Küçükken annemler ile köye gittigim için at binmeyi biraz da olsa biliyordum ve binebilim ama Meriç asla binemedi ve sürekli düştü, sonra ise sakatlanmadan binmekten vazgeçti.
4. Gün ise uçan balonlara bindik, o kadar havaya çıktı ki şaşırdım, manzara aşırı güzeldi ama Meriç'in elimi sıktığını fark ettim, ona dönüp baktım ve rahatsız olduğunu fark ettim.
"Ne oldu?" Diye sordum.
Cevap vermedi ama gozlerini kapattı.
Bir an aşağı baktım ve yüksekliği fark ettim, sonra şaşkınlıkla Meriç'e baktım.
"Yoksa sen yükseklikten-" sözümü tamamlayamadım ve beni kesti.
"Hayır korkmuyorum" dedi.
İşte bunu hiç beklemezdim, Meriç yükseklikten mi korkuyordu?
"O zaman aşağı bak" dedim, kanıtlamak istedi ve gözlerini açıp biraz aşağı bakti ama hemen kafasını çevirdi.
Ufak bir kahkaha attım.
"Korkuyorsun işte" dedim.
"Evet korkuyorum, ne var ki bunda?" Dedi.
Gülümsedim ve güven verici şekilde elini sıktım.
"Tamam, sorun yok sadece aşağı bak söz veriyorum hiç bir şey olmayacak" diye yumuşak şekilde konuştum.
"Tamam" dedi tereddutle ama kafasını eğip aşağı baktı, o korktukça ben de elini sıktım.
Biraz öylece bakınca rahatlamaya başladı, korkusu gidiyordu, onun korkusu gidene kadar sakince bekledim.
Bira sonra korkusu tamamen dindi ve fark edip gülümsedi.
Beşinci gün ise lunaparkta eğlenerek geçti ve 6. Gün toplanmaya başladık biraz otelde kaldık 7. gün ise uçak ile eve geri döndük.
_________________________________________ Artık evlenelim 1 ay olmuştu bile, bir sürü güzel anı ve kahkaha dolmuştu evimiz, Miraç 1. Sınıfa gidiyordu, Meriç ise işte çalışıyordu ve ben de hala anaokulunda çalışıyordum.
Ya son günlerde isim çok ağır odaya başladı ya da ben çok yorulmaya başladım, sürekli kendimi yorgun hissettim, ya da midem bulaniyordu, iştahım bile biraz kapanmıştı.
Yine midem bulanırken "acaba ne zaman adet olacağım" diye düşündüm.
Telefonu açıp ekranına baktım, 4 Ekim 2029.
Bi an gözlerim genişledi, adetim çok geçikmişti, farkındalık beni öyle bir vurdu ki elim karnıma gitti.
Biraz öylece donup kaldıktan sonra bir an lavaboya baktım.
Ayağa kalkıp lavaboya gittim ve tüm cekmecelerde deli gibi hamilelik testi aradım.
Sonunda 1 tane hamilelik testi buldum, titreyen elimle hamilelik testine bakıp yutkundum.
Mide bulanmam arttı, belki heyecandan belki stresten,belki de...
Testi yapınca klozetin kapalı kapağına koydum ve yere oturup ful dikkat ona baktım.
Korkuyor muydum yoksa heyecanlı mıydım?
5 sene önca bu ana gittim, o teste gittim.
Gözlerimin dolduğunu hissettim.
5 sene önce bebeğimi kaybettim.
Gözlerim tek çizgiye odaklandı ve sonra yanına odaklandı nerdeyse hiç bir şey yoktu.
İç çektim ve testi izlemeye devam ettim.
Çok silik şekilde ikinci çizgi gözüktü, ama gözüktü sonuçta değil mi?
Yutkundum, gözlerim çizgiler arasında gidip geliyordu.
İki çizgi, bir bebek, hamileydim.
5 sene önce Meriç yüzünden bebegimi kaybettim ama tekrar ondan hamile kadım.
|
0% |