Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Güneş ve Ayçiçegi

@meleklerucar

Bir an şaşkınlıkla donup kaldı ama sonunda elleri belime dolandı, beni kendisine yaklaştırdı.

 

Öpüşeme her zamankinden çok daha farklıydı, yoğun bir özlem vardı, senelerin özlemi, asla bitmeyecek olan o özlem.

 

En sonunda geri çekildi ve bir eliyle yanağımı kavradı, gözlerimin içine baktı.

 

Rahatlamış bir nefes verdim ve vucudu gevşedi.

 

Gözlerinin içindeki mutlulugu ve mudu gördüm.

 

İçimde yanan özlem kıvılcımı asla sönmedi, kendime çektim ve daha fazlasını istedim.

 

Ama Meriç ellerimi nazikçe kavradı ve beni durdurdu, anlamaz gözlerle ona baktım.

 

Nazik şekilde gülümsedi "şu an sarhoşsun, seni böylece kullanamam, eğer yarın istersen istediğin her şeyi yaparız ama şu an değil ayçiçegim" dedi nazikçe.

 

Sesi o kadar yumuşak ve şefkatliydi ki kendimi yumuşacık bir buluttan gibi hissettim.

 

İtiraz etmek istedim ama rahatlama bedenimi sardı.

 

Meriç nazikçe beni yatırdı ve yanıma yatıp beni sarmaladı.

 

Vücudumun gittikçe gevşedigini hissettim, vücudum kendini güzel bir uykuya verdi.

 

_________________________________________

Uyanınca başıma vuran keskin ağrı yüzünden inledim, etrafa baktım ama kimse yoktu, tam olarak bir şeyler hatırlamadığımı fark ettim ve düşünmeye çalıştım.

 

Hala hatırlayamıyordum, Meriç elinde kahvaltılık bir tepsi ile yatağa geldi ve tepsiyi kucağıma koyup oturdu.

 

Ona merakla baktım, yüz ifadesi biraz gergindi.

 

"Dün gece ne oldu?" Diye sordum.

 

"Hatırlamıyor musun?" Diye cevapladı.

 

"Hatırlasam neden sorayım ki?" Diye sordum.

 

"Haklısın" dedi.

 

"Tamam o zaman ne oldu?" Dedim.

 

"Sadece seviştik, abartılacak bir şey olmadı" dediginde donup kaldım, kafamdan aşağı kaynar sular döküldü.

 

Meriç sarhoşken benden faydalanacak bir tip değildi ama yüz ifadesi yüzünden ona inanabilirdim ta ki kahkaha atana kadar.

 

"Az kalsın ölüyordun korkudan, bembeyaz oldun" dedi Meriç.

 

Öfkeyle ona baktım, göz devirdim.

 

"Aslında, öpüştük" dedi bam diye.

 

Bi anda akşamki anılar aklımda canlandı, onu kendime çekip öpmem, bir de ben öpmüştüm!?

 

Yutkundum, yanagımın yandığını hissettim.

 

"Sadece sarhoşluktan işte" diye geçiştirmeye çalıştım ama sarhoşluktan değildi, çok istemiştim.

 

Meriç'e bakınca biraz hayal kırıklığı yaşadığını fark ettim.

 

Nedenini anlamadığım için "ne oldu?" Diye sordum.

 

"Öpüştük diye mutsuzsun sanki" dedi Meriç, ne diyebilirdim ki? İstedim mi diyeceğim.

 

"Mutsuz değilim, ben sadece... yani" geveledim ama düzgün bir şey diyemedim.

 

Hayal kırıklığı ile iç çekti, boynunun arkasını ovuşturdu.

 

Tereddüt ettim ama "istemiştim, sarhoşluktan değildi"diye itiraf ettim.

 

Yüzünde kendini tutamadan oluşan gülümsemeyi gördüm.

 

"İstedin" diye tekrarladı, "Peki ya hala istoyor musun?" Diye sorunca donup kaldım.

 

Bana öpüşmeyi isteyip istemediğimi soruyordu, bana kalsa daha fazlasını isterdim.

 

"İstiyorum" deyiverdim bi anda.

 

Bu sefer o da şaşırdı, gözleri iri iri bana baktı.

 

"Ne?" Diye sordu.

 

"İstiyorum" dedim tekrar, sesim titremişti.

 

Nazikçe yanıma yaklaştı, yanağım kızarıktı büyük ihtimalle ama aldırmadım.

 

Tamamen onu izledim, önüme geçince yüzümü ellerinin arasına aldı ve yaklaştı, ya çok yavaş haraket ediyordu ya da ben ağır çekimde gibi hissediyordum.

 

Kalbimin hızlandıgını hissettim, nefesim de hızlandı.

 

En sonunda neredeyse dudağı benimkine degerken titrek bir nefes verdim ve dudaklarımız birbirini buldu.

 

İlk once nazik bir öpüşme iken sonradan özlem ve arzuya dönüşmeye başlamıştı, birbirimize gittikçe daha çok tutkuyla karşılık veriyorduk, kollarım onun boynuna dolandı, onun eli ise yüzümden çekildi ve belimi sıkıca kavrayıp kendisine çekti.

 

O kadar özlemiştik ki, neredeyse dakikalarca öpüştügüze emindim.

 

Sonra geri çekildik ve nefes aldık, beni daha çok kendine çekti ve sarıldık, belki de yarım saat sadece sarılıp durduk.

 

İçimizdeki özlem yanıyordu.

 

Kafamı kaldırıp ona baktım, seneler önce belki de ikimiz de saf ve çok gençtik, deneyimsizlik ve hatalar yaptık, ama ikimiz de birbirimize çok aşıktık.

 

Yanlış zamanda doğru kişilerdik, yanlış zamanda yanlış ilişkimiz olmuştu.

 

Ama şimdi zaman doğruydu, o güneş beni yaşatıyordu, o güneş beni arındırıyordu.

 

Meriç dudaklarını ısırdi ve tereddüt etti, bir şey demek istiyordu ama demeye korkuyordu,beni tekrar kaybetmekten korkuyordu.

 

Beni ne kadar kaybetmiş olsa bile yine beni kaybetmekten hep çok korkardı.

 

Ben Meriç'i üç kez kaybettim, ikisi uçurumda birisi ise onu terk ettiğimde.

 

Onsuz kaldığım her an, güneşsiz kaldığım her an, ben kuruyup soldum, o tekrar geldi, güneş açtı ve ben açtım.

 

İkimiz de birbirimiz olmadan tam değildik, dövmeler de bu yüzden yarımdı, birbirimizden habersiz olsak bile ikimiz de bizi yansıtan şeyi eksik olarak dövme yaptırmıştık.

 

Çünkü ben Ayçiçeğiydim ama yarım hissediyordum, eksik.

 

Bu yüzden dövmemi de yarım yaptırmıştım, Meriç de aynı hissi yaşamış ve aynısını yapmıştı, bedenlerimiz ayrı olabilirdi ama hislerimiz her zaman birdi.

 

Bilegimdeki yarım ayçiçegine baktım, sonra ise Meriç'in sol göğsüne olan yarım güneş dövmesine, kolumu kaldırıp omzuna koydum ve yarım güneş ile yarım Ayçiçegini birleştirdim, kolumun arkası gözükse bile onların birleştigini biliyordum.

 

Tekrar meriç'e baktım, gözlerimin içine bakarken gözlerini kaçırdı.

 

"Seni seviyorum" dedi, bir an duraksadım, daha önce bana hiç seni seviyorum demiş mıydı? Sorguladım ama düşünmemeyi tercih ettim.

 

Diğer elim Meriç'in yüzünü kavradı, "gözlerimin içine bakarak söyle" dedim.

 

Gözlerimin içine baktı, sanki o yemyeşil gözleri kalbimin içine bakıyordu, kalbim eridi.

 

"Seni çok seviyorum" dedi, sesi titremişti.

 

O gün ilk defa seni seviyorum dediğim için tekrar demek istemedim, o anı yaşatmak istemedim.

 

Sadece ona "sevgilim" dedim.

 

Bir an anlamadı ve sindirmek için duraksadi, ama anlayınca gözlerinin içi parladı.

 

Ona ilk defa sevgilim demiştim, bu da onu sevdiğimi ve artık sevgili olduğumuzu açıkça belirtme şeklimdi.

 

"Tekrar söylesene" dedi çocuk gibi.

 

"Sevgilim" dedim tekrar.

 

"Tekrar söyle" dedi yine.

 

"Sevgilim" diye tekrarladim.

 

"Tekrar" diye yanıtladı.

 

"Sevgilim" diye yanıtladım.

 

Egildi ve anlıma bir öpücük kondurdu.

 

"Sevgilim" diye tekrarladı, kalbimin hızla attığını hissettim.

 

_________________________________________

Zamanın ne kadar çabuk geçtiğini bilemiyorum ama o zaman içinde ne kaşar kahkaha ve güzel zaman ve ani var onu biliyorum.

 

Yazın en sıcak aylarındaydik, sevgili olduğumuzu günden beri Meriç ile yaşıyordum, Meriç ve Miraç.

 

Arabada son ses müzik ile kopup kendi kendime eğlenirken bu halime Meriç gülüyor Miraç ise bana eşlik edip kahkaha atıyordu.

 

Dün hazırladığımız yemekler ile beraber denize gidecektik, Meriç ile beraber daha önce hiç denize gitmemiştik.

 

Sonunda denize varınca arabayı park etti ve herkes bir şeyler taşımaya başladı, tamamen yerimize kurulunca, üstümdeki tşortten kurtuldum ve bikinim ile kaldım, yeşil renkte ama üstünde beyaz puantiyeleri olan normal bir bikini.

 

Meriç'den utanacak değildim sonuçta, erken Geldiğimiz için daha çok kalabalık değildi.

 

En ilk kahvaltı için yaptığımız sandiviçlerden yedik ve sohbet ettik, biz güneşlenmek için sahilde kalırken profesyonel yüzücü olan Miraç hemen denize atladı ve yüzmeye başladı.

 

Biz biraz sohbet, biraz resim yaptık ve en sonunda sıcaktan bunalıp kendimizi denize attık.

 

Hepimiz yüzme bildiğimiz için şanslıydık.

 

Yüzdük, oynadık, su sıçrattık, su savaşı yaptık, top ile oynadık, deniz yatağında yattık, dubaya yüzdük ve orda şekil şekil atladık, arada çıkıp yemek yedik ve ya uyuduk ama nerdeyse günü denizde geçirdik.

 

Meriç denizdeyken beni kendine çekti ve dudağıma nazik bir öpücük kondurdu, geri çekildi ve gözleri vücudumda gezindi.

 

Eminim ki güneş yüzünden vücudumdaki hafif çiller belli oluyordu.

 

Bir anda aklıma Meriç'in aylar önceki evlilik teklifi geldi, gerçekten benimle evlenmek ister miydi?

 

"Meriç" dedim merakla.

 

"Efendim güzelim" deid Meriç.

 

"Evlenme teklifin hala geçerli mi?" Diye sordum.

 

Bunu beklemedigi için şaşırmıştı.

"Nerden çıktı ki bu?" Diye sordu.

 

"Sadece cevap ver hadi" dedim.

 

"Hayır, geçerli degil" dediginde şaşırdım, o zaman neden evlilik teklifi etti ki?

 

"Yani benimle evlenmek istemiyor musun?" Diye dordum.

 

Bir an "Hayır" diyince kalbim durdu, ama devam edince rahatladım; "O yüzden değil, başka nedeni var ama sen pek kurcalama" dedi bana.

 

Ne kadar merak etsem bile onu dinlemeye karar verdim.

_________________________________________

 

Bir ara dövmeciye gittik ve ben yarım ayçiçegini güneş ile tamamladım, Meriç ise tam zıttı ile, canım yanarken tüm gücüm ile Meriç'in ellerine dadandım ve onları sıktım.

_________________________________________

 

Yazın sonlarına dogru gelirken Meriç yine bana bir şey demeden beni sürpriz bir yere görürken bu sefer ona bin kat daha çok güveniyorum, yine süslenmiştim.

 

Balon kol bej rengi sade ve dizlerimde güzel bir elbise giyindim, açık kahverengi bir kovboy şapkası taktım.

 

En sonunda araba durunca boş boş cama baktım çünkü normal çimenlik boş bir arsa vardı, neden burda olduğumuzu sormak için Meriç'e dönünce iri gözlerle donup kaldım.

 

Meriç'in olduğu taraf milyarlarca ayçiçeği ile doluydu,o kadar güzel gözüküyordu ki, kendimi büyülenmiş gibi hissettim.

 

Arabadan indi ve beni de indirdi, sonra ise ayçiçekerine doğru yürüdü.

Biraz ilerledik ve ortalara geldik etrafa hayranlıkla bakarken, Meriç'in hiç bir yanımda olmadığını fark ettim ve kafam karıştı.

 

Arkamı dönüp o tarafa doğru bakınca tamamen donup kaldım, dizlerinin üstüne çökmüş Meriç bana yüzük kutusunu uzatiyordu.

 

"Benimle evlenir misin, buradaki en güzel ayçiçeği?"

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%