@meleklerucar
|
hiç bir şey diyemedim.
Yanındaki çocuk şaşkınlıkla bana baktı, eğer çocuğumuz dogsaydı o da 5 yaşında olurdu, adını da güneş koyardım.
Dizlerinin üstüne çökmüş olan Meriç'e doylece bakakaldım.
Yutkundum ve boğazımı temizledim.
"Ne saçmalıyorsun?" Diye sordum.
"Seni tekrar kaybetmek istemiyorum" diye yanıtaldı.
"Beni zaten kaybettin, tekrar kaybetmen için kazanman gerekir" dedim.
"O zaman kazanayım" dedi yalvarcasına.
"Hayır" dedim net bir şekilde.
"Yapma Maria, bir şans daha ver bana" diye yalvardı.
Yutkundum, ismimi demesini bile öyle özlemiştim ki.
"Çocuğun varken bu ne cesaret?" Diye sordum çocuğa bakarken.
Bir bana sonra çocuğa baktı ve aydınlanma yaşadı sonra ise kahkahaya boğuldu.
Anlam veremedim ve saf saf baktım.
"Ne çocuğu ya, Saçmalama istersen" dedi Meriç.
"O zaman kim bu?" Diye sordum.
"Kardeşim" dedi, ama bana bunu hiç dememişti.
Boğazımı temizledim "neyse o zaman, geç sınıfına sen bakalim" dedim nazikçe, sonra Meriç'e baktım; "adı ne?" Diye sordum.
"Miraç" dedi.
"Tamam, velisi sen mi olacaksın?" Diye sordum.
"Evet" diye yanıtladı.
"Tamam o zaman kapının önünde dur, her ihtimale karşı" dedim.
"Peki" dedi.
Biraz sonra tüm kayıt olan çocuklar sınıfa geldi ve dersi başlattım, hepsiyle tanıştık ve ilk gün kaynaşma günü oldu.
Miraç genelde bana gülümseyip el sallıyordu, ben de ona gülümsüyordum.
Hatta gelip bana sarıldı ve yanağımı öptü.
Çıkışta Meriç'e listeleri verdim ve WhatsApp gurubuna ekledim. ____________
Neredeyse 2 hafta geçti ve bir gün evde uyumak üzereyken zil çaldı, uykulu halimle ayağa kalktım ve kapıya gittim.
Ağlama sesi geldiğini duyduğumda bir an endişelenip kapıyı açtım ve açtığım an Miraç'ın bana sarılması ile şaşırıp kaldım.
Kafamı kaldırdım ve Meriç'i gördüm.
Ona yüz ifadem ile ne olduğunu sordum.
"Saatlerdir ağlıyordu, seni görmek istediğini söyleyip duruyor" dedi Meriç.
İç çektim ve Miraç'a sarıldım.
Tekrar Meriç'e bakınca üstünün çıplak dolduğunu gördüm, tam gözlerimi kaciracaktim ama gözlerim göğsündeki dövmeye takıldı.
Yarım güneş dövmesi, bunu görünce şaşırdım ama gözlerimi kaçırdım.
Sonra gözlerim benim bilegimdeki yarım ay çiçeğim dövmesine kaydı.
Birbirimizden bu kadar habersizken nasıl olur da birbirini tamamlayan dövme yaparız ki?
Kendi kendime "Ay çiçeği güneş olmadan yaşayamaz ama güneş ay çiçeği olmadan yaşayabilir" diye mırıldandım.
Meriç ise bana "ama bu güneş ay çiçeği olmadan yaşayamaz" diye yanıt verdi.
Tamamen donup kalmıştım, ne demem gerek bilemedim, boğazımı temizledim.
Ağlayan Miraç'a baktım, diz çöktüm ve ona sarılıp kucağıma alarak ayağa kalktım.
"Ne oldu?" Diye sordum ona.
"Seni özledim" diye cevap verince kalbim eridi.
Yanağından akan minik yaşı sildim.
"Ama sen ağladığın zaman ben de üzülüyorum" diye yanıtladım.
Aglamasi yavaş yavaş kesildi.
Ne yapacagımdan emin olamadım ve Meriç'e baktım ama o bana bakmiyordu, baktığı yere bakınca ne olduğunu fark ettim.
Hala üstümdeki saten, dantelli elbise- gecelik ile duruyordum.
Yutkundum, yanagımın ısındıgını hissettim.
"Seninle kalmak istiyorum!" Diye isyan etti Miraç.
Bu çocuğu Meriç ikna etmiş olabilir mi? Diye düşündüm bir an.
Ne yapmam gerektiğini bilemedim.
Eğer Miraç'ı eve alırsam Meriç'i de almam gerekirdi.
İç çektim,onun bu haline dayanamadım.
"Tamam ama her zaman olmaz, ben senin öğretmeninim" dedim ciddi bir şekilde.
Bir anda yüzü aydınlandı ve boynuma atlayıp daha sıkı sarıldı.
"Canım ögretmenim" istemsizce gülümsedim.
Kafamı kaldırıp Meriç'e bakınca gülümsemem yavaş yavaş soldu.
Gözlerimi kaçırdım ve kucağımda Miraç ile geriye çekildim.
Eve girince kapıyı kapattı ve ikisi ile salona geçtim.
Oturdum ama Miraç hala bana sarılıyordu ve sarılmayı bırakmıyordu.
Kumandaya uzandım ve televizyonu açtım.
Miraç izlemek istedi ama ona izin vermedim, çünkü çocukların ekran izlemesine karşıyım.
Biraz sonra Miraç'ın nefesi agırlaştı ve gittikçe gevşedi, kucağımda uyuyakaldıgını anladım.
Ona baktım, masum uyuyan yüzüne baktım, çok tatlı gözüküyordu.
Miraç'ı uyandırmadan ayağa kalkıp yatak odasına doğru gittim, yavaşça yatağa yatırdım ama tam giderken elimi tuttu.
Kafamı çevirip ona bakınca uykulu ama dolu gözlerle bana baktı.
İç çektim ve yanına uzandım, bana sarıldı ve ben de sırtını ovuşturdum.
Tekrar uyuduğunda kalkacaktım ama uyku beni kendine çekti.
Uyandım ve uykulu şekilde doğrulup yatağa baktım.
Yanımda Meriç uyuyordu, Miraç ise Meriç'in arkasında uyuyordu.
Yani Meriç yatağa gelip Miraç'ı de şutlayıp benimle yatmıştı.
Ya da Miraç ortamında uyuyordu ama bir şekilde değişti.
Bana göre birinci seçenek daha olanaklı.
Belki de öfkelenmem gerekiyordu ama öfke hissetmedim.
Dünkü utanmama rağmen üstümü degişmeyip o gecelik ile uyuyakalmıştım, daha doğrusu fırsatım olmadı, belki de kendimi kandırıyorumdur.
Meriç de geldiği gibi üstü hala çıplaktı.
İstemsizce gözlerim onun yüzüne kaldı, değişmişti; artık hafif sakal bırakıyordu ve daha kaslıydı, kesinlikle iyi olan fiziği şimdi daha iyidi.
Yutkundum, her şeye rağmen hala özleyebilir miyim ki? Buna hakkım var mı ki?
En sonunda yataktan kalktım ve lavaboya gittim, elimi ve yüzümü yıkayıp dişlerimi de fırçaladım.
Mutfağa doğru gittim ve kahvaltı hazırlamaya başladım.
Cuma akşamı geldikleri için şu an kimsenin gitmesi gereken bir yer yoktu, beraber yeriz diye düşünmüştüm.
Kahvaltıyı hazirlayınca arkamı döndüm ve kapı çerçevesine yaslanmış şekilde beni izleyen Meriç'i gördüm.
Bi an donup kaldım ama Miraç'ın bana koşup atlaması ve sarılması ile kendime geldim.
Gülümsedim ve Miraç'ı havaya kaldırıp sandalyeye oturttum.
Miraç'ın yanına otururken Meriç De benim karşıma oturdu.
Miraç hemen minik elleri ile önündeki pankeklere daldı, bir tane yiyince gözleri aydınlandı ve ağzı dolu doluyken "OHA!" Diye bağırdı.
Sevdiği belli oluyordu.
"Hey!" Diye bağırdım ve ekledim "oha demiyoruz ama, değil mi?" Sonuç olarak hala onun ogretmeniydim ve onu uyarmam gerekiyordu.
Mahçup bir şekilde bana baktı ve "özür dilerim" dedi, ama bu sefer de ağzı doluydu.
"Ağzımız doluyken de konusmuyoruz" diye uyardım.
Düzgün şekilde ağzındaki lokmayı çiğneyip yuttu ve "Evet canım öğretmenim" dedi.
___________________
Yine de o gün Meriç'in ısrarlarına rağmen Miraç onu dinlemedi ve yine bende kaldılar, ertesi gün ise Miraç'ı bir şekilde ikna etti ve evden gittiler.
İtiraf etmem gerekirse eglenmiştik ve ne kadar kabul etmek istemesem de onu çok özlemiştim.
_________________
Yine sınıfı düzenlerken ve çocukların gelmesini beklerken kapı çaldı ve kafamı kaldırıp kapıya baktım.
Kapıda duran bir kadın ve elini tuttuğu çocuğu vardı.
Hemen yanlarına gittim "merhaba" dedim sevecen bir şekilde.
Sarı saçlı yeşil gözlü genç gözüken ve bir şekilde tanıdık gelen o kadın da "merhaba" dedi.
Ne icin geldiklerini merak ederken kadın konuştu; "Ben Elisa, çocuğumu anasınıfına kaydetmek için getirmiştim"
Az önce adını ögrendigim elisa hanıma baktım.
"Ah onun için en ilk müdüre gitmelisiniz" dedim.
"Gittik ama müdür sizinle konuşmam için yönlendirdi" diye yanıtladı.
Biraz şaşırmıştım "bir sorun mu var ki?" Diye sordum.
"Sorun yok ama 4 yaşında alır mısınız diye sormam gerekti" dedi elisa.
"Ah anladım, üzgünüm ama yaş gurubum 5-6 bu yüzden 4 yaş alamıyorum" diye yanıtladım.
"Lütfen" dedi, yalvaran sesiyle.
Kıyamadım gözlerim çocuğa kaydı, sarı ve dalgalı saçları tepeden iki kulak yapılmış ve iki tane kurdele ile toplanmıştı, yeşil büyük ve masum gözleri ile bana bakıyordu.
Yutkundum, ikisine de kıyamadım ama tereddüt de ettim.
Elisa tereddütümü gördü ve tekrar konuştu "lütfen" dedi tekrar.
"Peki, ne yapabileceğimize bakacağım hanımefendi" diye yanıtladım, gözlerinde umut parladı.
"Çok teşekkür ederim" dedi.
Gülümsedim ve "Çocuğun ismi ne?" Diye sordum. "Güneş Karataş" dedi elisa hanım.
Donup kaldığımı hissettim, güneş, bu isim eğer kızım olsaydı koymak istediğim isimdi.
Moralim bozuldu ama yansıtmamaya çalıştım.
Yine de anlamış olacak ki "bir sorun mu var?" Diye sordu.
"Ah.. sorun yok, sadece aklıma bir şey geldi" diye yanıtladım, gergin şekilde gülerken.
"Peki o zaman" dedi.
_______________________________
Okulun 2. Ayına girerken çocukları bahçeye, parkta oynasınlar diye dışarıya çıkarttım.
Miraç kaydırakta oynarken ben de kaydırağın yakınlarındaydım.
Miraç'a baktım, bana bakarken kaydırağın kulbunu bırakınca dengesini kaybetti, anında öne atladım ve onu tuttum, ama ben yere düşmüştüm.
Acı içinde kıvranıp bacağımı tuttum, Miraç korkuyla bana ve bileğime bakıp duruyordu.
|
0% |