@melez__
|
Neredesin Buz Adam? Alp’ ten duyduklarımdan sonra uygulamaya asla giriş yapmamıştım. Daha doğrusu telefonumu elime almamıştım. Hayatım boyunca sevgisizliği, değersizliği, görmezden gelinmeyi en dibine kadar yaşadıktan sonra beni hiç görmeyen bir yabancıdan bu sözleri duymak beni korkutmuştu. Heyecan değildi bunun adı. Korkuydu. Çünkü ben sevildiğimde ne yapmam gerektiğini ve birini sevmeyi bilmiyordum. Bana sevgisizliği alıştıran bu dünyada sevilmek kadar korkutucu bir şey yoktu benim için. Şimdi size bir itirafta bulunmak istiyorum. Ben Manisa’ da yaşamıyorum. O gün bana sorulduğunda Manisa yazdım çünkü orada doğdum ancak 19 yaşında bana ‘öldü’ denildiği günden beri Almanya’ da yaşıyorum. Ve bu bilgiyi gizli tutmam karşılığında ölüme terk edilmek yerine bir miktar para verilerek ölüme terk ediliyorum. Bedensel bir ölüm değil. Ruhsal bir ölüm benim bahsettiğim. Aslında benim hakkımda öğrenmeniz gereken çok fazla şey var. Neden şarkı bestelediğim, neden bir anda ortadan kaybolduğum, ailemin kim olduğu ve niye bu kadar önemli kişiler oldukları gibi… Size söz veriyorum hepsinin cevabını alacaksınız ancak henüz değil. Sabah yaşadığım olayın üstünden dört saat geçmişti ve ben bilgisayarımın başına oturmuş dizi izliyordum. Pardon, izliyormuş gibi yapıp saatlerdir yaşadığım olayı düşünüyordum. En sonunda oflayarak bilgisayarımı kapattım ve yatağımda oturan kedimi kucağıma alıp balkona çıktım. Telefonumu cebimden çıkartıp sandalyelerden birine oturdum. Bir yandan Bihter’ in tüylerini okşarken bir yandan da uygulamaya girdim. Hemen Alp ile olan sohbet odasına giriş yaptım ve hızlıca klavyemin tuşlarına basmaya başladım.
‘’Alp, telefonu suratına kapattığım için özür dilerim. Ama beni de anla. ‘’
‘’Ben alışık değilim böyle şeylere. Senin hislerin büyük ihtimalle bir ilgiden ibaret…’’
‘’Bak sen beni hiç görmedin. Tamam, 19 yaşındaki Efsun’ u gördün ama o kız öldü Alp.’’
‘’Belki ben hala hayatta olabilirim ama Efsun Ekici öldü. ‘’
‘’Ben o duygusal ve kırılgan kızı yaşatmaya devam etseydim şu anda konuşuyor olmazdık.’’
‘’Şu anda sen beni yalnızca intihar eden bir ünlü olarak tanıyor olurdun.’’
‘’Bu yüzden lütfen anla beni.’’ Alp mesajlarımı görmesine rağmen bir şey yazmayınca kaşlarımı çattım. Trip mi atıyordu. Atıyorsa da bana neydi? Ama o an acımasız beynim aklıma ona bir şey olmuş olabileceğini getirdi. Korkuyla tuşlara tekrar bastım.
‘’Alp? Bir şey yaz.’’ Yine bir ‘görüldü’ yazısı ve yine gelmeyen cevaplar. Onun için endişelendiğimi fark ettiğimde hızlıca arama tuşuna bastım. Çalıyor… Çalıyor… Çalıyor… Ve karşı taraftan gelen bir erkek sesi… ‘’Alo, kimsiniz?’’
‘’Alp, bir şey söylemeni beklemiyorum ama lütfen eskisi gibi olabilelim.’’ ‘’Ben seninle eskisi gibi olamam Efsun. Senin de söylediğin gibi seni tanımıyorum.’’ ‘’Tanımadığım biriyle konuşmak tehlikeli. Özellikle de kendini ölen bir şarkıcı olarak tanıtan biriyle.’’ Duyduklarımla gözlerim dolarken dudaklarımdan bir hıçkırık döküldü. Sesi duyan Alp hızlıca konuşmaya devam etti. ‘’Ağlama güzelim.’’ ‘’Böylesi senin için daha iyi.’’
‘’Buna sen mi karar vereceksin?’’
‘’Ben benim için iyi olanı değil seni istiyorum.’’ ‘’Üzgünüm. Belki doğum günümü kutlamak istersin.’ ‘’16 Şubat.’’ Duyduğum sözlerle hıçkırıklarım ikiye katlanırken nefes almaya çalıştım. Madem seviyordu niye konuşmak istemiyordu? Bu sefer yapacağımın işe yarayacağını düşünerek bir fotoğraf çektim. Asla fotoğraf çekmeyen ben bu adam için fotoğraf çektim. Yaşlı gözlerime ve kızarık yanaklarıma rağmen oldukça güzel çıkmıştım. Hızlıca fotoğrafı yolladım. Cevap beni çok bekletmedi. ‘’Güzelmişsin.’’ Daha sonra karşı taraftan bir fotoğraf geldi. O da kendisini atmıştı. Fotoğrafta belli etmemeye çalışmış olsa da gözleri doluydu. Buna rağmen oldukça kusursuz görünüyordu.
‘’Artık tanıyorsun beni.’’
‘’Gitme.’’ ‘’Özür dilerim güzelim.’’ ‘’Diğer insanların hüzün ayı Eylül olsun bizimki Aralık.’’
‘’Alp sus.’’
‘’Lütfen yapma bana bunu buz adam.’’
‘’Herkesin yaptığı gibi bırakıp gitme beni…’’ ‘’Sana herkes gibi davrandığım için özür dilerim.’’ ‘’Seni özleyeceğim ve seni seviyorum.’’ Telefonun başında ağlayarak gitmemesi için çığlık atarken suratıma kapanan telefonla hıçkırıklarım ikiye katlandı. Nefes alamıyordum. Ellerim titriyor ve bileklerim ağrıyordu. Son bir bildirim sesi hatırlıyorum. Son bir mesaj… ‘’Kendine eziyet etme. Seni seviyorum. Bir gün ben geri gelene kadar ölme. Ve yüzlerce kez özür dilerim senden. Kaçıracağım geceler için binlerce kez iyi geceler sana :)’’ Yere yatıp ‘beter olsun gece senin ışığın yoksa’ diye çığlık atmak istiyordum. Bu çocuk nasıl bir anda Juliet olmuştu bilmiyorum ama ben şu an tam olarak Romeo’ nun sürgün edildiği sahnedeydim…
Bölüm : 12.12.2024 00:08 tarihinde eklendi |