@meliha
|
Biriyle tanışmak ya da zaten tanıdığın birini yeniden tanımak arasında çok derin bir uçurum vardı ve bizler o uçurumun çocuklarıydık. Kirliydik ve bu temizlenebilecek bir kir değildi, yarının laneti sanki üzerimize yapışmıştı. Silsen geçmez, tutsan kalmaz, saklasan saklanmaz, yok saysan yok olmaz, derin bir lanetti. Bizler de bu lanetin öz çocuklarıydık, lanetin uçkuruklarıydık.
"Issız bir adaya düşseniz yanınızda bulunmasını istediğiniz şey ne olurdu? " Felsefe dersini felsefe dersi yapan şey nedir, bu tip sorular mı yoksa bu sorulara verdiğimiz cevaplar mı? Bence felsefe dersini, felsefe dersi yapan şey veremediğimiz cevaplardır, düşünemediklerimiz, olmayan fikirlerimizdir ya da oluşmaya yeni başlayan fikirler ve arkada duyulan sesler.. . Yardım çantası, bıçak, bir sandal, erzak... "Peki sen ne düşünüyorsun Eliz? " "Pusula." Bir pusulayla ıssız adada napılabilirdi ki? Bir ıssız adada bir pusulayla çok şey yapılabilirdi.
"Dikkat edin büyük bir dalga geliyor! " "Sandal yan yatacak! " "Hayır sandalı yan çevir! Dalgalara doğru kırmalısın! "
Issız bir adaya nasıl düşebiliriz veya ıssız bir adaya düşmek için ne yapmış olman gerekir.
"Sana diyorum Kerim yüzüme bak! " Çat. Bir tokat sesi, seni ne kadar değiştirebilir ya da bir tokat sesini ne kadar çok işitebiliriz?
"Kalk uyan artık, kalk diyorum kalk! " İrkilerek rüyalarımdan uyanmıştım. Böylesine karmaşık ve anlamsız bir rüyadan nasıl bir zevk alınabilirdi ki? "Geç kalacaksın Eliz uyanır mısın ? Lütfen" Uyanırdım tabi 5 dakika sonra. Yani yüzüme su atmasaydılar 5 dakika sonra olabilirdi. "Tamam, tamam kalktım yapma şunu artık! Her sabah bir insan böyle mi uyandırılır? " " Haklısın bir insan böyle uyandırılmaz ama sen insan dışı bir uyku içindesin n'apabilirdim ki? " Haklı mıydı? Eh, birazcık. Uyan, okula git, sıkıcı felsefe dersine gir, anlamsız sohbetler yap, işe git, eve dön, uyu, kalk. Hep aynı şeyler. Farkı ne zaman bulabilirim ya da bir farklılık bulunur muydu, yoksa onu benim mi yaratmam gerekiyordu? Her şey çok karmaşıkdı, karmaşanın içinde doğmuştum. Hayır, ben karmaşanınta kendisiydim.
"Her pusula eve dönüş yolunu size gösterebilir mi? " "Eğer eviniz kuzeydeyse, evet. " Büyük bir kahkaya neden olmuştu bu cümle ama bana göreyse aptalca bir söyleşiydi. Pusula sadece kuzeyi göstermezdi ki.
"Bu pusula çalışmıyor! " " Ne demek çalışmıyor!? " Hep bir ağızdan çıkan haykırışın tek nedeni çaresizlikti. Hem de büyük bir çaresizlik
-Mayıs- "Eliz, annecim bak ne buldum!" Elinde minik bir broşürle yanıma doğru hızlı ve heyecanlı adımlarla geliyordu. "Bu aralar canının sıkkın olduğunu görebiliyorum. Bu monotonluktan da çok sıkıldım diyordun, neden bir gemi turuna çıkmayı düşünmüyoruz? Çok eğlenceli olur birlikte bir gemi turuna çıkarız olmaz mı? " Gemi turu, ben, annem, eğlence? "Olabilir anne. Ne kadar sürecek bir gemi turu bu biliyorsun benim okulum var" "Biliyorum tabiki kızım cuma sabahından pazartesi sabahına kısa bir tur. Ben biletlerimizi de ayarladım. Her şey harika olacak sen bana bırak. " Ne diyebilirdim ki annem her zamanki gibi çok hevesliydi ve planları çoktan yapmıştı. Her şeyi ona göre ayarlamıştı. Birlikte bir gemi turuna çıkacaktık, ne büyük bir macera ama!
-Cuma sabahı- Annem etrafta heyecanlı ve stresli bir şekilde koşturarak açık unuttuğumuz bir şeyler var mı, gerekli olan her şeyi yanımıza aldık mı diye kontrol ediyordu ama cidden bu biraz daha uzun sürerse sanırım gemiyi kaçıracaktık. "Anne, yeter artık dur başımı döndürdün. Her şey tamam, her şeyi kapattık bir sorun yok. Sakin ol! Yola çıkmamız gerekiyor, yoksa yetişemeyeceğiz. " Sanki beni hiç dinlemiyor gibi yeniden mutfağa ordan lavaboya girip tüm odaları geziyordu. "Tamam tamam her şeyi kontrol ettim. Işığını kapattın mı? Bir şey açık unutmadın dimi odan da? " "Hayır anne, unutmadım her şeyi tekrar tekrar kontrol ettik. Hadi çıkmamız gerekiyor. " Tabii uzun ve stresli bir yolculuğun ardından -ki neden olduğunu gayet iyi anlamışsınızdır. Annem tüm yol evdeki tüm elektironik aletleri saymış ve fişlerini söküp sökmediğini unuttuğu için dert yanmıştı. Gemiye vardığımız da bizim gibi bir çok ailenin de bu geziye katıldığını görmüştük. Tanıdık yüzler aradım ama maalesef ki bu pek mümkün değildi. Küçük bir gemiydi ama yine de 200 e yakın yolcu taşımaya yetiyordu. Yabancı suratlar arasında bir o kadar da tanıdık bir yüz belirmişti. Bizim okulun yüksek şeref öğrencilerinden Kerim Bozdağ. Tüm gözleri burda bile üstüne çekmeyi başaran güzelliğe sahip bir çocuktu. Ondan hoşlanıyor muydum? Hayır, ama herkes kadar bende onu çok beğeniyordum. Çok zeki olduğu kadar da çok çapkın biriydi. Kumral saçları, kahve gözleri, uzun ince elleri her şeyiyle mükemmeldi. Çok kaslı bir vücudu yoktu ama çok fit bir vücuda sahipti. Gözlerimi onun üstünden çekip etrafı biraz daha incelemeye devam ettiğimde herkesin dikkatini çektiğini görebiliyordum. Onunla çok fazla ilgilenmedim, geminin bar kısmından soğuk bir şeyler aldım ve bar sandalyesinin üstünde oturup içeçeğimi yudumladım. Ben içeçeğimi içerken yanıma bir kız gelip oturdu. Belli ki o da bunalmıştı. Bir şişe su aldı, kapağını açtı ve yavaşça dudaklarına götürdü. Uzun kahve saçları beline kadar iniyordu. Giydiği fırfırlı çiçekli elbisesiyle etrafa adeta neşe katıyordu. Uzanan bir elle düşüncelerimden sıyrıldım. "Merhaba, ben Aylin. " Uzattığı eline karşılık bende elini sıkarak, onunla tokalaştım. "Ben de Eliz, memnun oldum. " "Ben de öyle. Nasılsın neler yapıyorsun? " Nasılım ve neler yapıyorum? "İyiyim, annemle birlikte gemi turuna çıkıp bir hava almak istedik. Hazır da okullar tatilken iyi bir fırsat diye düşündük. Sen nasılsın neler yapıyorsun Aylin? " "Ben de iyiyim, teşekkür ederim. Öğrencisin sanırım, ben de eğitimciyim. İlkokul çocuklarının küçük annesiyim" Küçük bir tebbesüm edip samimi bir ortam kurmaya çalıştı. "Sen hangi bölümdeydin? " Aynı gülümsemeyle bende ona cevap verdim. "Felsefe Bölümü'ndeyim ben de." Onun uzun ve samimi yanıtlarından daha geri benimkiler kısa ve mesafeliydi. Kız da bundan rahatsız olmuş olacak ki. Sohbeti kısa tutup yanımdan ayrıldı. Hava kararmaya yakın hepimizi bir yerde toplanıp akşam yemeklerimizi yedik. Bu cidden gemidekilerin birbirini tanımasına ve kaynaşmasına oldukça yardımcı olmuştu. Olacak olan tüm etkinliklerden sorumlu kişiler bize etkinlikleri anlattıp gençlerin eğleneceği aktivitelerden bahsedip durdular. O sırada yanıma oturan bir bedenle irkildim. 'Yarın ki dalışa gelecek misin? ' "Bilmiyorum Aylin, annemi tek bırakmak istemiyorum. " "Aa! Benim için önemli değil yarın ki etkinliklerin çocuğuna kendimi yazdırdım gönlünce eğlen kızım. " Elini omzuna dokundurup hızlı adımlarla yanımdan sanki kaçarak uzaklaştı. "Az önce adeta satıldın. Farkettin mi? " İkimiz de birbirimize bakıp aynı anda annem ve şapşal hallerine gülüp, eğlendik. O sırada da bu teklifi kabul etmek zorunda kaldım. " Yarın görüşürüz o zaman. Saat 6 de hazır olmayı unutma! " O yanımdan uzaklaşırken uyanmam gereken saati yeni farkedebilmiştim arkasından sadece 'Ne? ' diye bağırabildim, o çoktan benden uzakalaşmıştı. Ertesi sabah zor bela uyanarak hepimizi bir yerde toplayıp,gruplar oluşturuyorlardı. 12 kişi olduğumuz için hepimizi 6 şar gruplar halinde toplayıp, sandallara bindirdiler. Ben, aylin ve kerim aynı gruba denk gelmiştik diğer 3 kişi kim bilmiyordum. Aylin hiç gecikmeden sandala bindiğimiz andan beri teknedekileri kaynaştırmaya çalışıyordu. Aylin tam karşısında duran çocuğa bakarak konuşmaya başlamıştı. 'Merhaba, benim adım Aylin. Sizin adını nedir? ' hem bir o kadar kibar hem de bir o kadar sabırsız çocuklar gibiydi. Evet, herkesle iyi anlaşan bir kızdı. Çok çabuk ısınıyor ve birileriyle tanışmaya çok hevesliydi ama Aylin'in şuan ki heyecanı tamamen karşısındaki esmerdeydi. Uzun boyu, kaslı vücudu ve kapkara kömür gözleriyle olabildiğince soğuk bakmaya devam ediyordu. Asker traşı ve kol dövmeleri zanki onu olduğundan daha sert biri gibi gösteriyordu. Aylin'in dediklerini hiç duymamış gibi denizi izlemeye devam etti. O sırada da Aylin'in hevesinin kırılacağını anladığı için Kerim bir adım atmak istemiş olacak ki kendini tanıtma gereği duydu. 'Ben de Kerim. Tanıştığıma çok memnun oldum. ' küçük bir göz kırpma ve sıcak, cana yakın gülümsemesiyle Aylin'e ben yanındayım diyordu. Çok geçmedi sandalın burnunda oturan kız da söze atıldı. 'Ben de Selin. Tanıştığımıza memnun oldum. ' Bir o kadar cilveli ve alımlı konuşması, burda ki tek bir kişiyeydi, Kerim Demir. Çapkın gülüşü ve saçlarını geriye doğru hafif savurması, kendine güvenen hareketleriyle oldukça güzel bir kadındı. Kumral uzun saçları, yeşil gözleri ve beyaz teniyle büyüleyici bir kadındı. Dudağının tam üstünde küçük bir beni vardı ve ona ayrı hir hava katıyordu. "Ben de Deniz, tanıştığıma memnun oldum. " Altın rengi saçları ve güzel gülüşüyle, Aylin'i andırıyordu. Bunu Aylin de farketmiş olacak ki güzel gülümsemesiyle etrafa neşe saçıyordu Aylin güzel kocaman gamzeleriyle gülmeye devam ederken, bir tek ismini söylemeyen ben ve o sert bakışlı adam kalmıştık. Aylin kafasını bana doğru çevirerek adeta yardım çığlıkları atıyordu. Kaşını gözünü hadi artık dercesine hareket ettirdiği için en sonunda bende adımı söylemek zorunda kalmıştım. "Eliz ben de, memnun oldum. " Aylin teşekkür eden bakışlarını benden geri o kara çocuğa çevirdiğin de bana bakan tek bir çift göz vardı, kerim. Bana bakan meraklı gözlerinden şaşkın gözlerimi hızlıca çekerken, hala adını söylemeyen tek kişiye kafamı döndürdüm. En sonunda Aylin de dayanamayarak ona adını sorma gereği duydı. "Peki senin adın nedir? Herkes cevap verdi bir tek sen kaldın. " Çocuk o an sanki dünyayla bağını kurmuş gibi şaşkın ve bir o kadar mahçup ifadeleriyle Aylin'e bakıyordu. "Özür dilerim dalmışım. Baran ben de, cidden çok memnun oldum Aylin. " Çapkın gülüşü ve o kendinden emin bakışlarıyla, ben seninle oynuyorum demeden demiş kadar olmuştu ama bizim Ayline adını söylediği için tüm yol beni deli etme hakkını sunmuştu. Cidden gemiden baya uzaklaşmıştık ama en sonunda varış noktamıza geldiğimiz de birinci ekibin bizi beklediğini farkettik. "Evet, gençler. Şimdi takımlarınızı giyiyorsunuz. Umarım hepiniz dalış yapmayı az çok biliyordur. Ağırlıklarınızı ve oksijen tüplerinizi unutmayın. Hepimiz bir grup halinde hareket edeceğiz. Hazır olduğunuz da suya ters bir şekilde kendinizi bırakın ve tüm takım arkadaşlarınızın geldiğinden emin olmadan yerinizden ayrılmayın. " Uyarılar açıkça belliydi. Takım halinde olmamız gerekiyordu ama bizden birisi hızlıca suya atlamış ve bizi hiç beklemeden denizin altına dalmıştı. "Hani hepimiz takım olarak hareket edecektik?" "Merak etme Eliz, sizi bekliyorum. Sadece dalıp bir kendimi kontrol etmek istedim. Merak etme her şey kontrolüm altında, ben serbest dalışı yapıyorum. Kaybolursan seni bulurum" Alaycı gülüşüyle, şimdiden beni sinir etmeye yetecek kadar şey yapmıştı. Bir kişi daha , bir kişi daha ve teknede tek ben kalmıştım. "Hadi Eliz, bak çok eğlenecez güven bana! " Başka bir çarem var mıydı ki? En sonunda bende Aylin'in arkasından suya atlamıştım. Cidden denizin altı çok güzeldi, büyüleyici. Eğer bunu yapmasaydım çok pişman olabilirdim. Cidden hepimiz bir grup halinde yüzüyorduk. Liderimiz olarak Selin'i seçmiştik. Onun dalgıçlık yeteneklerine güveniyorduk. Onu izleyen deniz ve kerim. Baran'ın arkasından yüzmek isteyen Aylin ve en arkada tüm denizin tadını çıkan ben. Uzun yüzüşlerimizinden ve arkadan bizi tekneyle takip ettiklerinden emin olduğumuz bir anda, Selin arkasını dönüp 'her şey yolunda, hiç bir problem yok' der gibi işsret yapıp yüzmeye devam etti. O sırada Kerim elini ilerdeki tekne enkazına doğru tutup, hızlıca orsya doğru yüzdü. Biz de meraklı bir şekilde onun arkasından onu takip ederek, gittiği yere doğru yüzmeye devam ettik. Büyük ve görkemli bir gemiydi. Bir şeyler buluruz, keşif de olur diye düşünüp geminin her yerini taradık. Ve mürettebat kısmında kocaman bir kutu gördük. İçinde ne olduğunu merak ettiğimiz için karşısında öylece durup ilk hamleyi içimizden biri yapsın diye bekliyorduk. En sonunda sıkıldığından mı yoksa merakına yenik mi düşdü emin değilim ama Aylin, tamam bu iş ben de der gibi kutunun içini açmaya gitti ve kutunun içinden bir tane pusula çıktı. Hızlıca yüzeye çıkıp bu olayı konuşmak istedik ve herkesin yüzeye çıktığından emin olduğumuz da, Selin ilk hamleyi yapmıştı. "Ya, daha büyük bir şey bekliyordum. Belki bir hazine bulabilirdik. " Bir o kadar heyecanlı ve hevesli konuşmasını bölen tek şey soğuk bir cevaptı. "Sence bir hazine olsa onu burda bırakırlar mı?" Baran sert ve alaycı konuşmasıyla tüm gözleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Olayın daha fazla büyümesini istememiş olacak ki Deniz konuşmaya dahil oldu. "Her neyse, tekneye geri dönelim. " "Tekneye geri dönelim de , tekne nerde!?"
|
0% |