Yeni Üyelik
1.
Bölüm

İki Yaralı Kalp

@melike_313

Yaralı kalpler ailesine hoşgeldiniz. Umarım sizde bu kitapta yaralı kalbinizi bulabilirsiniz. Burası tüm yaralı kalplerin yeri...

Tanıtım filmimiz sizlerle ⬆️



Özür dilerim dedi çok konuştuğu için, İçim gitti özür dilediği için.

 

1

 

Hayatınızın en kötü anında, size iyi gelen sadece tek bir kişi düşünün. Yanınızda olmadan, yanınızdaymış gibi hissettiren, size hiç sarılmadan sarıldığını söyleyerek hissettiren biri. Bende tam olarak böyle olmuştu. Yaralı ve yalnız kalbimin tükendiği anda girmişti hayatıma.

 

Çoğu gün mutsuzdu. Tanıştığımızdan beri onu sürekli güldürebiliyordum ama işe yaramıyordu. Ben onu ayağa kaldırdıkça insanlar onu bir şekilde üzüyordu. Benim adım Atlas aydın. Adı gibi dalgalı olmayan bir Nehir'e tutulmuştum. Fakat büyük atlaslar, nehirler olmadan anlamsızdı. Yaklaşık iki yıldır hayatımın tamamı Nehir olmuştu. Ben onu bir yıl hiç görmeden sadece yazdığı mesajlarla sevmiştim. Karşımda yirmi yaşında bir genç kız yoktu aslında. Onun ruhu bir ihtiyar kadın kadar yorgundu. Fakat küçük bir kız çocuğu kadar da hassas idi. Küçüklüğünden beri taşıyamayacağı yüklerle yaşıyordu. Ben onu yükleriyle sevmiştim. Çoğu gece uyumaz sürekli ağlardı. Ben onu gözyaşlarıyla sevmiştim. Nehir Özbay. Bildiğiz dalgalı nehirlerden değildi. Ben onu durgunluğuyla sevmiştim.

 

Sevmenin ne olduğunu unuttuğumuz bu dünyada sevmeyi bana o öğretmişti. Ve o gün iki yaralı kalbin birbirini bulduğu gündü.

 

13 Ocak 2021

 

Rüzgârın çıkardığı uğultuyla her gece yaptığım gibi koltukta uzanmış tarih ile ilgili videolar izliyordum. Evet! Ben tam bir tarih delisiydim. Tek başıma yaşıyordum. Kimsem yoktu. Ailesi olup da yalnız büyüyenler içinde bende vardım. Her günüm rutin şeylerdi. İşe git atlas, eve gel atlas, yemek yap atlas. Hem iş adamı hem ev hanımıydım. Sanırım bu his aşçı olduğum için geliyordu. 25 yıllık hayatım boyunca yalnız olmak bir süre sonra sessizleştiriyordu. Kalbim her gün yavaş yavaş çürüyor ve yoruluyordu.

 

O kadar sıkılmıştım ki. Bir anlık kararla uzandığım yerden kalktım. Saat gecenin bir yarısıydı. Aklıma bir anda birkaç gün önce indirdiğim sohbet uygulaması geldi. Yanlış duymadınız evet saçma sapan bir uygulama indirmiştim çünkü konuşacak kimsem yoktu. Uygulamaya giriş yaptığımda ana sayfa atılan sohbetler, postlar altında tartışan insanlarla doluydu. Uygulamaya girer girmez mesajlar yağmaya başlamıştı bile. Nasıl bir yerdi burası böyle. Uygulamayı silme kararı aldığımda tam çıkacaktım ki atılan post dikkatimi çekti.

 

Nehirnaz36 (02.15)

 

Karanlık ve yağmurdan korkanlar için şimdilerde, karanlıklar sırdaş, yağmurlar ise gözyaşı oldu.

 

Profile girdiğimde hiçbir açıklama, resim yoktu. Sadece buna benzer atılan sözler vardı. Okuduğum her söz beni derinden etkilerken bu sözleri yazanın hikâyesini merak etmiştim.

 

Bu sözler benim hissettiklerimin yazıya dökülmüş hali gibiydi. Ama bazıları daha ağırdı. Karşımda benden fazla yaralı biri vardı. Yazıp yazmamak arasında kararsız kalmıştım. Bir anlık kararla yazmaya karar verdim.

 

Karanlık ve yağmurlardan korkanlar sözde korkanlardır. Karanlıkta yağmurda birbirinden güzeldir. Kimse karanlık ve yağmurdan korkmaz. Aslında onların oluşturacağı felaketlerden korkarız.

 

Gördü. Biraz bekledikten sonra yazıyor yazısını gördüğüm an kendi Profilime girmeye karar verdim. Kullanıcı adım Atlas81 idi. Saçma sapan olan bu uygulamada herkesin ismi benimki kadar saçmaydı. 81 ne alaka derseniz inanın bende bilmiyorum. Gelen mesajla hemen sohbet kutusuna girdim.

 

Yani gülün dikeni var diye üzülmek yerine, dikenin gülü var diye sevinmeli miyiz? Ne güzel söylemişti.

 

Evet, aynen öyle çünkü gördüğümüz değil, nasıl baktığımız önemlidir.

 

Gördü. Neden bu kadar heyecanlanıyordum bilmiyordum ama uzun zaman sonra ilk defa biriyle konuşmak bana iyi gelmişti. Bir an hayal ettim. Onu benim gibi elinde telefon, parmaklarının tuşlara değişini, yazarken ki yüz ifadesini. Gördü ama cevap vermedi. Sanki ağlıyordu. Nedensizce hissetmiş gibi yazdım.

 

Ağlıyor musun?

 

Hemen görmüştü. Yazdığı şeyle donup kalmıştım.

 

Ölmek istiyorum.

 

Boğazımda bütün kelimeler düğümlenmişti. Karşımda benden daha yaralı biri vardı. Bir insan neden ölmek isterdi. Bunun için çok büyük nedenleri olmalıydı. Dayanamayıp sordum.

 

Neden? Ölmek istemenin büyük nedenleri vardır eminim. Anlatmak ister misin?

 

Az önce gönderildi. 1 dakika önce gönderildi. 2 dakika önce gönderildi...

 

Sonra ne mi oldu. Hiç yazmadı. Aradan bir hafta geçmişti. Ve benim tek düşündüğüm Nehir idi. Ölmüş olma düşüncesi içimi kemirirken artık eve daha istekli geliyordum. Yazarsa rahatlıkla konuşabileyim diye. İçimde öyle tuhaf hisler vardı ki. Sanki Nehir yanımdaydı. Beni görüyordu, hissediyordu. Yardım istiyordu. Bir hafta boyunca her gün yazdım. Hiç tanımadığım birinin bu kadar aklıma kazınması normal değildi evet. Ama beni ona iten bir şeyler vardı. Yine işten bıkkın bir şekilde eve dönerken Nehir'den aldığım mesaj eve hızla varmamı sağlamıştı. Motorun kaskını çıkarıp bir köşeye atarken meşhur koltuğuma yeniden uzandım ve telefonu elime alıp Nehir' den gelen mesaja baktım.

 

Orada mısın?

 

Görür görmez cevap verdim.

 

Tabi ki

 

O da görür görmez yazınca istemsizce gülümsedim.

 

Bir hafta boyunca yazmışsın. Burayı pek kullanmıyorum.

 

Neden buradasın peki? Neden bu uygulama?

 

Konuşacak kimsem yok çünkü. Dertleşmek istedim tanımadığım insanlarla. Tanıdığımız insanlardansa, tanımadıklarımız daha az zarar veriyor. Ama burası da saçma bir yermiş. Kötü bir zamanıma denk geldi. Sileceğim sırada yazmıştın. Bu yüzden saçmaladıysam kusura bakma.

 

İkimizin de uygulamayı sileceği sırada ve kötü bir zamanda birbirimize denk gelmemiz beni heyecanlandırmıştı. Üstelik aynı sebepten bu saçma yerdeydik. Konuşacak kimsemiz olmadığı için.

 

Bende bu sebepten buradayım. O gece öyle dedikten sonra kaybolunca seni çok merak ettim. Attığın bir posta denk geldim. Yazdığın sözlerin arkasındaki hikâyeyi merak edip yazmıştım. Ama en çok merak ettiğim neden ölmek istediğin.

 

Görüldü yazısı uzun bir süre öylece kalınca sürekli yazıp geri silmeye başladı. Anlatmakta tereddütte mi kalmıştı.

 

Dertleşmek için buradayım demiştin. İkimizin de konuşacak birine ihtiyacı var. İşte sana fırsat!

 

Ben bugün hayatımda ilk defa çevrimiçi durumunun yazıyor oluşuna sevinmiştim. Yanlış duymadınız evet bu küçücük ve saçma şeye sevinmiştim. Ben hayatımda ilk defa gerçekten sevindiğimi hissetmiştim. Ben onu saçmalıklarla sevmiştim.

 

Yazıyor...

 

O günden sonra hayatımda olan bütün saçmalıkları sevmiştim. Çünkü saçmalıklar bana Nehir'i getirmişti. Bu iki yaralı kalp böyle tanışmıştı. O gece Nehir bana tüm içini dökmüştü. Sabaha kadar dertleşmiştik. O yazarken yazdıklarını okumakla kalmayıp sesli anlatıyormuşçasına dinledim onu. Bazen ağladı. Bazen gülümsedi. Nereden mi biliyorum. Aslında bende bilmiyorum sadece hissettim. Aslına bakarsanız ben onu hissederek sevmiştim.

 

Sohbetin sonunda bana dediği cümle kendime olan değerimi arttırmıştı. Ah! Evet, ilk ismimle hitap ettiği o cümleyi de unutmamak gerek tabi.

 

İlk defa biri beni yargılamadan, sorgulamadan dinledi. İlk defa biri beni anladı. Seninle konuşmak çok iyi geldi. Teşekkür ederim atlas.

 

Evet! Bana bunu dedi. Sonraki zamanlarda konuştuğumuzda her yazdığım kelimeyi iki kere düşünüp yazıyordum. Onu kırmaktan çok korkuyordum. Artık her üzüldüğünde bana geliyordu. Ufacık bir olayda bile, küçük bir mutluluğunda bile bana geliyordu. Küçüklüğünden beri o kadar şeyle mücadele etmişti ki. Hala sırtındaki yüklerle mücadele ediyordu.

 

Hiç görmedim. Hiç sesini duymadım. Uygulamada sesli arama, ses atma yada resim yollama yoktu. Buna rağmen hiç numarasını istemedim. Yanlış anlarda gider diye korktum.

 

Bazen çok tuhaf olurdu. Esip gürlerdi. Sonra ağlardı. Bazen de çok konuşmak isteyip konudan konuya atlardı. Bende bıkmadan her duygusuna cevap verirdim. Tabi her konuşmasının sonunda 'yine saçmaladım özür dilerim' derdi. Bilmezdi ki ben onu tüm saçmalıklarıyla sevmiştim.

Loading...
0%