@melike_313
|
2
Günler, aylar birbirini kovalarken ben her geçen gün Nehir ile iyileştiğimi fark ediyordum. Ama o çok yaralıydı. İyi değildi. En kötüsü de hala ölmek istiyor oluşuydu. Ben onu ölmek isterken sevmiştim. Ama o gün bana hayatında hiç kimseye söylemediği bir şey söyledi. Ve benim dünyam başıma yıkıldı.
10 Mart 2021
Yine bir gece ve ben yine sabahın köründe kalkacak olmama rağmen Nehir ile konuşuyordum. Konuşmadığımda eksik hissediyordum. Öyle alışmıştım ki. Konuşalı neredeyse iki ay olmuştu. Her gece olduğu gibi yine ağlıyordu. Gün içinde dimdik durup gece olunca odasında sabaha kadar ağlayan bir kızdı. Olsun ben onu ağladığı gecelerle sevmiştim.
"Ağlıyor musun?"
"Çok yoruldum atlas, sen yorulmadın mı yaşamaktan."
Kim yorulmazdı ki yaşamaktan.
"Yorulmuştum. Sonra sen geldin. Artık yaşamayı seviyorum."
"Zaten ölmüş biri seni nasıl hayata bağlayabilir ki Atlas."
"Yaşarken ölenler anlar, başka yaraları Nehir ve ben senin"
"Yaralarını sarmak için hayata bağlanıyorum. Hayat sen ve yaralarınla güzeldir."
Her mesajı görüp beklediğinde anlıyordum. Gözyaşlarının görüş alanını bulanıklaştırdığını. Gözleri doluyor yazamıyordu.
"Daha önce kimse bana senin gibi yaklaşmadı."
"Ben nasıl yaklaşıyormuşum."
Gülümsemiş miydi o. Evet gülümsemişti. Hissettim.
"Beni görüyorsun. Susmalarımda, ağlayışlarımda, çok konuşmamda, uyumamda hepsini neden yaptığımı tek tek biliyorsun. Sanırım hayatımda kimseye demeyeceğim bir şeyi sana söyleyeceğim."
Kalbimin durması gercek miydi? Avuç içlerim terlemişti. Nefes al Atlas.
"Nedir?"
"İyi ki varsın Atlas Aydın."
Evet! Yanlış duymadım. Kesinlikle iyi ki varsın demişti. Ben, ben Atlas Aydın, Nehir Özbay için iyi ki vardım. Sanırım bu hayatımda olmak istediğim en güzel mertebeydi.
"Atlas?"
"Orada mısın?"
"Her zaman :)"
"Her zaman orada ol :)"
Elimde telefon uyuya kalmıştım. Sabah alarmımın sesine uyanınca uyuya kaldığım için kızmıştım kendime. Ya gece ağladıysa ve ben onu yalnız bıraktıysam. İşe gitmeden hemen yazdım.
"Günaydın Nehir. Gece uyuya kalmışım özür dilerim. İyi misin?"
İş yerine geldiğimde hala mesajımı görmemişti. Kendime uyuyordur tesellisi verip işimin başına dönerken aklım her zamanki gibi Nehirde idi. Akşama kadar yazmamıştı. Gün boyu halsiz ve durgun olduğum gibi akşam eve gelir gelmez kendimi koltuğa attım. Mesaj yoktu. Geceyi bekleyecektim. Çünkü o hep gece gelirdi. Varlığına o kadar alışmıştım ki. O olmayınca kimsem olmadığını hayat defalarca yüzüme vuruyordu. Neredesin nehir...
Telefonumun titreme sesine uyandığımda hemen uzandığım yerden kalktım.
"Atlas ben iyi değilim."
Anında cevap verdim.
"Ne oldu? Neyin var?"
"Yine buradasın."
"Her zaman burada olacağımı sana söylemiştim. Şimdi anlat bana ne oldu."
Yine bekliyordu. Yine düşünüyordu.
"Güven bana nehir. İki yaralı insan birbirini incitmez."
"Ben bugün bana zarar veren birini gördüm."
Kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Daha önce bana böyle bir şey söylememişti.
"Kim? Ne zararı?"
Gerilmiştim. Ellerim buz kesmişti bir anda. Dayanamazdım. Onu ne derecede incitmişlerdi. Ona nasıl zarar vermişlerdi.
"Nehir lütfen susma. Bana anlatabileceğini biliyorsun."
"Atlas ben dokuz yaşında tacize uğradım."
Cümleyi okur okumaz donup kaldım.
Taciz...
Dokuz yaşında...
Ellerim sinirle titrerken gözlerimin dolduğunu yeni fark etmiştim. Benim dokunmadan, görmeden sevdiğime bir başkası o daha küçücükken dokunmuş. Sakin ol Atlas. Nehir'i korkutma. Kendimi tutmaya çalışarak sordum.
"Kim yaptı bunu?"
Mesajları görüyor ama yazamıyordu. Ben bu derece kötü olmuşken o kim bilir ne haldeydi.
"Ailemizin bir yakını"
Nasıl bir travmaydı bu böyle. Küçük yaşında zarar göreceğini hiç düşünmediği biri ona en büyük zararı vermişti. Bir insan dokuz yaşındaki kıza bunu nasıl yapabilirdi. Bir insan birine bunu nasıl yapabilirdi. Bu yaşadığımız yer bu kadar mı kötüleşmişti. Sana söz veriyorum Nehir Özbay bu kötü dünyaya inat seni en güzel duygularla seveceğim.
"Anlatmak ister misin?"
"Atlas arayabilir miyim?"
Nehir'in sesini duymak o an tamamen aklımdan çıkmıştı tek istediğim bana anlatmasıydı bedenim yanında olmasa da ruhumu ona hissettirmek istiyordum. Ben buradayım Nehir. Göremesen de dokunamasan da yanındayım.
"Tabi ki arayabilirsin, 05..."
Mesajı gördükten yaklaşık beş dakika sonra bir özel numara arıyordu.
Muhtemelen Nehirdi. Özel numaradan aramasına hiç takılmadım çünkü bu kadar yara almış bir kız nasıl birine hemen güvenebilirdi ki. Ben zaten ona hiç aramak istediğimi söylememiştim. Nehir ne zaman isterse o zaman konuşurduk ve şimdi onun bana ihtiyacı vardı. Telefonu açıp direk konuştum.
"Nehir"
Ardından gelen bir hıçkırık sesi, ağlıyordu. Aylar sonra ilk telefon konuşmamızda ilk duyduğum şey hıçkırıktı. Kalbim deli gibi atarken sustum sadece ağlamasını dinledim. Sakinleşmesini bekledim. Ondan duyduğum her hıçkırık sesi kalbimde bir sancı oluştururken bu kadar sessiz ve güçlü ağlamasına dayanamadım.
"Konuş benimle Nehir. Bak buradayım. Yanındayım. Hisset beni."
Sonra bir hıçkırık sesi daha duydum.
"Nefes al nehir. Atlas burada."
Sonra duydum sesini. Derin bir nefes aldı ve bana sesini duyurdu.
"Atlas burada."
Onun sesi duyduğum en güzel şarkıların melodisinden bile güzeldi. O kadar naif, kırılgan ve ince bir sesi vardı ki. Kalp ritmim yavaşladı. Kalbim durdu. Adımı ilk defa onun sesiyle duyduğumda artık kimsenin adımı ağzına almasını istemedim o an.
"İyi misin?"
"Değilim Atlas. Hiç iyi değilim."
"Anlat bana."
"Onu her gördüğümde dokuz yaşındaki korkak halim canlanıyor gözlerimin önünde."
"Ne yaptı sana Nehir."
"Bana zorla sahip olmaya çalıştı. Ama ben istemedim kaçtım hep kaçtım. İki yıl boyunca ben kaçtım o kovaladı. Yemin ederim ben istemedim."
İstemsizce yumruklarımı sıktım. Ah be Nehir'im sana neler yaptılar.
"Tabi ki sen istemedin. Sakin ol. Buradayım ben. Korkma hepsi geçti."
Sonra bir hıçkırık sesi daha...
"Geçmedi Atlas her gece rüyalarımda o anları görüyorum, o zamandan beri doğru düzgün uyku uyuyamıyorum. Sürekli görmek zorundayım onu sürekli."
"Ailene neden söylemedin Nehir?"
"Tehdit etti. Korktum. Çocuktum kimseye bir şey söyleyemedim. Birlikte büyüdüğüm ve en güvendiğim insandan yedim en büyük darbemi. Hayatımı mahvetti. . Çocukluğumu elimden aldı."
Delirmek üzereydim. Nehir'in daha önce yanında olamadığım için kendime kızdım. Karşımda çocukluğunu kaçarak ve korkarak geçirmiş bir kız vardı. Onun ağlamaları içimi acıtırken konuştum.
"Sen çok güçlü bir kızsın Nehir. Bu yaşına kadar kendini onca şeye rağmen ayakta tutmuşsun, kendini korumuşsun. Ama şunu unutma hayatta en çok kendine sen lazımsın. Geçmişinden intikam almak istiyorsan geleceğin için çalış dimdik ayakta dur. Ben bu süreçte hep burada olacağım. Özür dilerim hayatına daha önce gelmediğim için."
Dayanamamıştım. Ve ben hayatımda ilk defa o gece Nehirle birlikte sabaha kadar ağlamıştım. Özür dilerim Nehir Özbay.
Aradan geçen saatler sonra sessizliğimizi bölen Nehir olmuştu.
"İyi ki varsın Atlas Aydın. Konuşmak çok iyi geldi."
Hafifçe gülümsedim. Ağlamaktan burnu tıkanmıştı. Benim sesime karşıt fazla minik bir sesi vardı.
"Bundan sonra her zaman ağladığında bana gel. Ben seninle ağlamaya hep varım. Yalnız geceler yok artık tamam mı?"
"Tamam."
"Peki, daha iyi misin? Sakinleştin mi?"
"Hı hım iyiyim."
Burnu tıkalıyken hı hım demesi beni güldürmüştü.
"Neden gülüyorsun?"
"Burnun tıkalı"
Ah! Bunu derken kendi tıkalı burnumu unutmuştum.
"Sanki senin değil."
İkimizde aynı anda güldük.
"Hep böyle gül olur mu?"
"Gülmeyeli uzun zaman olmuştu."
"Artık hep gül Nehir."
"Hayatımda ne zaman ayağa kalksam tekrar yere düştüm. Düşürüldüm. Yirmi yıldır böyle sessiz, suskun, her gecem ağlayarak, uyumadan geçiyor sanırım yavaş yavaş alışıyorum."
"Hayır, Nehir bu duruma alışmak yok. Bende Atlas Aydınsam seni ayağa kaldıracağım ve düşmene izin vermeyeceğim. Sana sözüm olsun yaralarını tek tek iyileştireceğim."
"Neden Atlas? Neden hiç tanımadığın görmediğin birinin yanındasın sürekli, neden benim için çabalıyorsun."
"Çünkü benim kimsem yok Nehir kendimi bildim bileli çalışıyorum. Bu saçma sapan yerde seni buldum. Birbirini en iyi şekilde anlayabilecek iki insan birbirini buldu. Ben seni kaybetmek istemiyorum Nehir. Sen bana yaşadığımı hissettirdin. Ben uzun zamandır hiçbir duyguyu hissetmiyordum, seninle öğrendim duygularım olduğunu. Aramızda bir tek fark var. Ben oldum olası yapayalnızım, tek başıma yaşıyorum, sen ise kalabalığın içinde yalnızsın. Şimdi bu iki yaralı kalp birbirine derman olmasın mı?"
Sustu. Şaşırmıştı belki de.
"Zaten ölmüş birinden derman beklersen sende ölürsün Atlas, Bu iki yaralı kalp birbirine iyi gelse de birimiz ölüyken, bir diğerini de ölüme sürükler."
Belki de haklıydı ama her ne olursa olsun ben Nehir olmadan boşluğa düşerdim.
"Haklı olabilirsin ama bu iki yaralı kalp sonsuza dek ayrılmasın. Birbirimize ihtiyacımız var."
O gece Nehir telefonda uyuya kalmıştı. İşe gitmeme saatler kala uyumak yerine Nehir'i dinledim. Derin derin aldığı nefeslerini dinledikçe içimi huzur kaplıyordu. Bazen sayıklardı. Ağlar gibi olurdu. Kâbus gördüğünü anlayıp sessizce konuşuyordum. Buradayım Nehir, Atlas burada.
O gün uykusuz bir şekilde işe gitmekten hiç şikâyetçi olmamıştım. Gelen siparişleri hazırlayıp göndermeye çalışırken aklım Nehirde idi. Telefonu elime alıp yazma kararı aldığımda ilk mesaj ondan gelmişti bile.
"Günaydın, nasılsın?"
Evet, yanlış okumamıştım. Nehir bana günaydın yazıp nasıl olduğumu sormuştu. Sanırım bu bir ilkti.
"Ben iyiyim, sen nasılsın yeni mi uyandın?"
"Hayır, çoktan uyanmıştım, sahil kenarında bir ağaca yaslanmış kitap okuyorum bana iyi gelen tek şey bu. Ve iyiyim :)"
İyiydi. İyi olmadığı halde iyiyim demiyordu iyi hissettiği için iyiyim diyordu. İşte şimdi ben ondan da iyiydim.
"Bu arada Atlas dün gece için teşekkür ederim yine yanımdaydın."
"Her zaman demiştim Nehir, ne zaman ihtiyacın olursa ben burada olacağım."
Gelen siparişler yüzünden telefonu cebime atıp işe devam etmeye başladım. Saatler birbirini kovalarken ne zaman akşam olmuştu fark etmemiştim. Tek istediğim bir an önce eve gidip Nehirle konuşmaktı. Üstümü değiştirip çıktım. Motora doğru ilerlerken Nehir'e yazıyordum.
"Pişt! Birileri kayboldu sanırım."
Çok geçmeden cevap geldi.
"Kaybolmak, sanırım çok isterdim ama maalesef eve gidiyorum."
Gülümsemiştim. Tam o sırada kolum birinin koluna çarptığında, pardon dememe kalmadan geçip gitmişti yanımdan. İçimde tuhaf bir his oluşurken burnuma gelen kokuyla dönüp baktım. Giden bir kızdı. Ah, Atlas sanırım kafayı yiyorsun sadece bir kız ve çarptın işte.
"Sesini duyabilir miyim Nehir. Yanlış anlama numaranı istemiyorum sadece arayabilirsin yani, neyse ya da özür dilerim söylememeliydim."
Evet, eve gelmiş ve o meşhur koltuğumda Nehirle mesajlaşıyordum ve bir anlık sesini duyma isteğimle söylemiştim. Ama yanlış anlar da onu kaybederim diye deli gibi korkup vazgeçmiştim.
Gelen özel numaralı aramayla anında yüzüm gülmüştü. Açar açmaz duyduğum ses ise tamamen huzur bulduğumun kanıtıydı.
"Atlas?"
"Benim ismim bu kadar güzel miydi?"
Güldü. Devam ettim.
"Ben istedim diye mi aradın, yoksa kendin istedin diye mi?"
"Sanırım ikisi de."
"Hayır, bir tane seçenek hakkın var."
"Kendi isteğimle."
İşte duymak istediğim şey buydu. Nehir bana ısınıyordu. Bana alışıyordu. Yaralı kalbi bana güvenmeye başlıyordu.
"Bana alışıyorsun Nehir Özbay"
"İşte bundan korkuyorum Atlas Aydın."
"Neden?"
"Hayatım boyunca yalnızken şimdi ne zaman düşsem sen varsın, sana alışırsam ve sen bir gün olmazsan ben kendimi toparlayamam."
"Ben her zaman olacağım Nehir. Şunu bil ki aynı korku bende de var. Seni kaybetmekten çok korkuyorum."
Sustu. Bir gün gideceğim der gibi. Sadece sustu. Konuyu değiştirmek ister gibi konuştu.
"Bugün sahilde eve gelirken birine çarptım ve ben sana yazdığım için yüzüne bile bakmadım o kişinin."
Gülümsedim.
"Demek aklını bu kadar başından alıyorum."
"Atlas!"
"Tamam tamam. Sadece şakaydı."
"Birde ben görmediğim halde adam pardon dedi."
Kaşlarımı çattım. O kız Nehir olabilir miydi?
"Peki, nasıl biriydi o adam."
"Bilmiyorum ki tam görmedim ama elinde kask vardı."
Hayır, bu bir şaka olmalıydı. Milyonlarca insan içinden Nehir'e çarpmış olamazdım. Kalbim hızlanmaya başlarken sordum.
"Nehir sen hangi şehirdesin?"
"İstanbul neden ki?"
"Hangi sahildeydin sen bugün."
"Atlas ne oluyor?"
"Bir şeyden emin olmaya çalışıyorum lütfen söyler misin hangi sahildeydin."
"***sahilde."
Şimdi delirecektim. Biz bugün aynı yerdeydik. Biz bugün çarpıştık.
O an hissettiğim o his, burnuma gelen o güzel koku Nehirdi. Kalbim hızla atarken defalarca o anı canlandırdım gözümde.
"Atlas neler oluyor?"
"Nehir o adam bendim."
"Ne!"
"Evet, Nehir o bendim. Aynı yerdeymişiz. Çarptığım kız da sendin. Simsiyah giyinmiştin. Hızlı hızlı yürüyordun. Bende senin gibi sana mesaj atarken çarptım. Oradaki yerde ben çalışıyorum."
İkimizde çok şaşkındık. Bu saçma sapan yerde aslında hemen yanımda olan yaralı kalple tanışmıştım.
"Atlas sende mi İstanbul da yaşıyordun."
"Evet! ***semtinde."
"Ciddi misin aramızda yarım saatlik bir mesafe var."
Kahkaha attım.
"Cidden o kadar mı sadece."
Sanırım şuan mutluluktan bağırabilirdim. Ben Nehirle anı şehrin gökyüzüne bakıyordum. Yarım saat uzağımda sadece.
"Atlas tüm bunlar çok tuhaf."
"Evet, Nehir sadece yarım saat uzağımdasın."
Kaç aydır birbirimizle konuşup hiç nelerden hoşlandığımızı, nerede yaşadığımızı bile bilmeden sadece Atlas ve Nehir olarak konuşmuştuk bunu şimdi fark ettik. Ve ben Bugün kadere inandım. Bu yerde Nehir'i bulup onunla tanışmamız, iki yaralı kalp aslında yan yanaymış. Sizde inanın bugün en yakınınızdaki tanımadığınız, yarın her şeyiniz olabilir... |
0% |