@melikemn
|
İlk yayın tarihi: 23.10.2024 ♟️ Gergin bakışlarımla, yüz metre ilerimdeki kumarhanenin renkli ışıklarını süzerken, olumsuz anlamda sağa sola salladım kafamı. “Yıkacağım burayı.” diye tısladım dişlerimin arasından, duyduğum yoğun öfkeyi yansıtarak. Tarık amcam, destekleyici bir tavırla omzuma koyduğu elini sıktı usulca. “Zamanı gelince yıkacaksın tabi ki…” dedi otoriter bir ses tonuyla. Yüreğime sığmayan ve bedenimden taşmayı bekleyen bir intikam ateşi yanıyordu damarlarımda. Kendimle birlikte herkesi de yakmak için fırsat kollayan, yıllardır özenle büyüttüğüm bir intikam ateşi… “Ne zaman hazır olacağım ki?” diye sordum sabırsızca. On yaşında kaybetmiştim annemle babamı ve aramızda on yaş olmasına rağmen bana kendi çocuğu gibi sahip çıkan amcamla birlikte büyümüş, güçlenmiş, akıllanmıştım. On üç yıl geçmişti bir ailenin yok oluşuna şahit olmamın üzerinden ve on üç yıl, elimden alınanların hesabını sormayı beklemiştim. Küçük bir çocukken içime yerleşen kinimi diri tutmuş, öfkemi gün geçtikçe arttırmıştım. İntikam, sabır ister derdi hep Tarık amcam. Sabırlı bir insan olduğumu düşünmüyordum ama onun dudaklarından çıkan her cümle bir emir niteliğindeydi zihnimde. Bu yüzden bir oyun oynayacaksam da kuralları onun belirlemesinden bir şikayetim yoktu. Şimdilik. “Az kaldı.” Diye mırıldandı yarım yamalak bir gülümseme eşliğinde, gözlerini üzerime çevirirken. “Çok az kaldı.” Usul usul hücrelerime yerleşen heyecana tutunurken, oturduğum banka yasladım sırtımı. “O kadar nefret ediyorum ki hepsinden… Tanıdığım, tanımadığım ancak soyadı Soykan olan herkesten…” dişlerimi birbirine kenetledim. “Ölsünler istiyorum. Annemle babam, O arabanın içinde yanarken nasıl can çekiştiyse, onlar kat ve kat fazlasını çeksin istiyorum.” Beynimin kuytu köşelerinde; yanan bir arabanın, kalan son parçalarına acıyla bakan on yaşında bir çocuk nefes almaya çalışıyordu hala. Hissettiğim kin, o çocukla yüzleşmeme, onu teselli etmeme ve ona sarılmama hiç izin vermemişti ancak sonunda intikamımı aldığımda yirmi üç yaşındaki Asiye, o küçük çocuğun elinden tutmanın bir yolunu da bulacaktı. “Merak etme Çiçeğim… Çekecekler.” Dedi amcam buz gibi bir sesle. “Necati Soykan’ı da, tüm sülalesini de bir bataklığa hapsedeceksin ve gururla izleyeceğiz dibe çöküşlerini.” Yüzüme, gram mutluluk içermeyen bir tebessüm kondurduğumda, hafif rüzgar yüzünden titredi bedenim. Kollarımı kendi etrafıma sarıp ısınmaya çalıştım. Kıbrıs'ta, dört kumarhanenin sahibiydi Necati Soykan. Zamanında aileme ait olan bir kumarhaneye sızmış, onlara ihanet etmiş ve ölümlerine neden olmuştu. Sonra bize ait ne varsa sahiplenmiş, annemle babamı toprağın altına gömüp, üzerine bir imparatorluk inşa etmişti. Yasal olmayan işlerini Kıbrıs’ta, yasal holdingini ise İstanbul’da kurmuş; bütün pis işlerine paravan bir marka yaratmıştı kendine. Eftelya… Takıntı derecesinde aşık olduğu ölen karısının ismi şimdi büyük bir kozmetik firmasına ev sahipliği yapıyordu. “Asistan arıyorlarmış.” Dedim. “Holdinge. Necati Soykan’ın bizzat özel asistanı.” Göz ucuyla bana baktı amcam. “Necati Soykan’la işin yok şimdilik.” Kaşlarım kontrolüm dışında çatıldığında, sözlerini anlamlandırmaya çalışıyordum bir yandan. “Ne demek yok? Her şeyin sebebi de, sahibi de o değil mi? O biterse… Tüm şebeke çöker.” Omuzlarımın üzerine düşmüş saçlarımı geriye atıp, dikkatle baktı yüzüme. “Çiçeğim… Adım adım, parça parça sızacaksın içeri. Öyle holdinge falan da değil, eve, mahremlerine gireceksin" Üniversitede psikoloji okumuş, kendimi savunmak için dövüş ve silah dersleri almıştım. Yaşadığım mahallede, Necati Soykan'ın mağduru, ondan nefret eden tek insan değildim ve bu yüzden sadece kendim için değil hepsi adına başlatmıştım bu intikam mücadelesini. Çocukken yüreğimde yaktığım bir kıvılcım olan intikam ateşinin amcamla birlikte harlanmasına izin verirken, kafamın içinde bütün planı Necati Soykan’ı alt etmek üzerine kurmuştum. Amcam inatla beklememi söylerken bile hep onu öldürdüğümü, ona acı çektirdiğimi hayal etmiştim. Nasıl şimdi başka birine yanaşarak ondan intikam alabilirdim ki? “Nasıl olacak o? Hizmetçilik mi yapacağım yalılarında? Sevilay yapıyor kaç aydır zaten. Bir işe yaramadı.” Benim sorularımla aynı anda telefonuna gelen bir mesaj yüzünden yanıtsız bıraktı beni amcam. Cebindeki telefonu çıkardığında yüzünün aydınlandığına bizzat şahit oldum. Telefonun ekranını önüme tuttu. “Hayır, veliahdı tavlayacaksın.” Haber başlığını okurken, şaşkınlıkla sözlerini kafamın içinde döndürüp duruyordum. CESUR SOYKAN TAHLİYE OLDU. Eftalya Soykan’ın trajik ölümünün baş zanlısı olduğunu ve sekiz yıl önce cezaevine girdiğini öğrendiğimiz, Eftalya Holding’in varisi Cesur Soykan; sekiz yıl sonra tahliye oldu. Cesur Soykan’ı karşılamaya ikiz kardeşi Beril Soykan gelirken, babası Necati Soykan orada değildi. Röportaj vermeyi reddeden Soykan’lar, lüks araçlarına binerek cezaevinden uzaklaştı ve boğazdaki yalılarının yolunu tuttu. Haber yazısının hemen altında Beril Soykan’ın ve daha önce yalnızca ismini duyduğum ancak hiç görmediğim Cesur Soykan’ın cezaevinin önünde çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Dağınık siyah saçları, saçlarıyla aynı renk gözleri ve buğday teniyle; Beril Soykan'ın kopyasıydı. İçimde bir nefret tohumu daha filizlendi. “Hiç… Bahsetmedin ondan daha önce. Aileyi terk edip gitmemiş miydi? Annesini mi öldürmüş gerçekten?” Dudağını büzerken, aynı anda omuz silkti amcam. “Öyle diyorlar.” Bakışlarımı, telefonun ekranından çekip amcama çevirdim yeniden. “Ne yapacağız?” diye sordum yıllarımı verdiğim oyuna ilk adımı atmanın heyecanına büründüğümde. Başını hafifçe yana eğdi amcam. Derin bir iç çekti ve göz ucuyla süzdü beni. “En iyi bildiğimiz şeyi, ailemizin en iyi bildiği ve senin de yıllardır en iyi öğrendiğin şeyi…” diye mırıldandı oldukça yavaş bir şekilde. Yüzümde bir merak ifadesi belirdiğinde, o da gülümseye başlamıştı. “Kumar oynayacağız.” ♟️ Beyniniz bazen sizin cehenneminizdir arkadaşlar. Benimki sürekli kurgu üretiyor ve durdurmak imkansız gibi. Henüz bir kitabı tamamlamadan yenisini yazacak kadar vaktim yok bu yüzden bazen bir günün 24 saat değil de 124 saat olmasını dilemiyor değilim. :) Her neyse. Karanlık Cennet final yaptıktan sonra-daha doğrusu ben finale kadar yazdıktan sonra-Oyunbozan ile devam edeceğim yazmaya. Önden bir nabız yoklamak istedim. :) Nasıl buldunuz girişi? Yürür müyüz buradan birlikte? Ay her kitap veya bölüm yayımladığımda o kadar heyecanlanıyorum ki anlatamam. Beğenmenizi ve yorum yapmanızı umuyorum. Kendinize dikkat edin. :) |
0% |