@melikemn
|
Hazır mıyız? Başlıyoruz! Çok heyecanlıyım çünkü çok severek ve tüm kaosuna rağmen çok eğlenerek yazdığım bir kitap Kainat Bekçileri. Stok bölümümüz de var üstelik bu yüzden üç güne bir bölüm paylaşacağım. Hatta isterseniz daha bile sık! Sizi tutmuyorum ki hemen giriş kısmını okuyup benim için yorumlarınızı belirtin. Giriş kısmı dışındaki bölümler kahraman bakış açısıyla yazılmıştır. Keyifli okumalar. :) 🔥 Tüm gücünü kaybettiğini hissetti Abasis. Ayakta durmakta zorlanıyor, gözlerini zorlukla açık tutuyordu. "Vezir." Diye mırıldandı kalan son nefesini da harcayarak. "İlacım hazır değil mi?" Telaşla karıştırdığı otlara baktı vezir. Ardından Abasis'in solgun yüzünü inceledi. Evrendeki düzeni sağlamak için tüm büyü gücünü harcamış, bedenini hiç olmaması gereken şekilde yıpratmıştı. Hazırladığı karışım onun büyü gücünü toparlamaz ama ayakta durmasına yardımcı olurdu. "Geliyorum efendim." Diye seslendi endişeyle. Yeryüzündeki canlıların en yücesiydi Abasis ancak şimdi soğukta kalmış bir kuş gibi titriyordu bedeni. Yeşil gözlerindeki ışığı sönmüş, beyaz teni solgun bir sarıya dönmüştü. İnsanlığa umut olmak istemişti ama bunun bedeli sandığından ağır olmuştu. Vezir elinde tuttuğu kaseyle geldi Abasis'in yanına. Mağaranın soğuk zeminine koyduğu başını hafifçe tutup kaldırdı ve kendi dizlerinin üzerine yerleştirdi. Kaşığın ucuyla aldığı bir miktar ilacı ağzına verdi. "Hemen etki eder mi? Ne kadar zaman sonra yeniden büyü yapabileceksiniz?" diye sordu bir yandan da. Abasis boğazını yakarak geçen ilacın dilinde bıraktığı tat yüzünden suratını buruşturdu. Birkaç saniye konuşmak yerine beklemeyi tercih etti. Ardından Vezirin kolundan destek alarak hafifçe doğruldu. Daha iyi hissediyordu. "İnsan gibi sıradan bir ırktan Fenikslere meydan okuyacak kadar güçlü yeni bir ırk çıkardım. Bir ilaçtan fazlasına ihtiyacım olacak." Dedi hala fısıltı gibi bir ses kullanarak. Vezir başını öne eğdi. Abasis'in övünerek anlattığı yeni ırkın başarısız olacağına inanıyordu. Abasis büyücülerin en zekisi ve en güçlüsüydü ancak bir kusuru vardı. O hiçbir zaman insanlarla ya da Fenikslerle yaşamamıştı. Onları gerçekten tanımıyordu. Nasıl sapkın olabilecekleri hakkında ufacık bir fikri yoktu. "Kâinat Bekçileri, Fenikslerin soyunu tüketecek kadar kalabalık değiller hala. Üstelik yeteri kadar İgnis hançerleri yok. Hem... her şeye rağmen insanlar. Ya tüm çabanız bir hiç içinse?" derken biraz çekinse de daha fazla içinde tutamamıştı düşüncelerini. Abasis biraz daha doğruldu ve sonunda taş duvarlardan destek alarak kalktı ayağa. Dik durabilmek adına kuvvetli bir nefesi doldurdu ciğerlerine. Zümrüt yeşili gözleri, vezirin aynı renk gözlerine değdi. İçindeki öfke bir alev topuydu ve onu ayakta tutmaya yetecek büyüklükteydi. Elini sertçe mağaranın duvarına vurdu. "Sen..." dedi burnundan soluyarak. "Hata yaptığımı mı ima ediyorsun?" Ayaklandı Vezir. Ardından korkuyla geriye sendeledi. Sözlerinin bu şekilde anlaşılmasını hiç istememişti ancak içten içe tam olarak bunu söylemekti niyeti. Yutkundu. Abasis'in öfkesinin sonuçlarına defalarca kez şahit olmuştu. Şu an ona zarar veremezdi belki ancak yeteri kadar güç topladığında biliyordu ki bu öfke ilk onu yakacaktı. Sessizlik mağaranın soğuk havasını bir buzluğa çevirdiğinde, iki büyücünün nefes alışları dahi duyulmuyordu. Saniyeler ardı ardına geçti. Sonunda ise konuşan yeniden Abasis olduğunda daha sakin görünüyordu. "Bekçilerin arasındaki tüm büyücülere haber sal." Dedi Vezire. "Ölen tüm Fenikslerin külünü istiyorum." Vezir güçsüz değildi. Hatta şu an Abasis'ten daha güçlü olabilirdi ancak onun cesaretinin yarısını dahi hissetmiyordu. Yine de bir şeylere itiraz edilecekse, daha uygun bir zaman bulamayacağının farkındaydı. "İyi ama... Bütün külleri size getirirlerse İgnis hançerini yapan büyücüler yeniden büyülerini nasıl aktif edecekler?" diye sordu çekinerek. Büyü gücü sonsuz değildi. Tükeniyor ve olağanüstü canlıların ölmesiyle yeniden doluyordu. Feniks külü ise içlerinde en kuvvetli olanıydı. Az öncekine göre çok daha dinç hisseden Abasis bu defa daha güçlü savurdu elini ve duvardan bir çatırtı sesi duyuldu. "Sence benim eski gücüme kavuşmamdan daha mı önemli sıradan büyücülerin büyüsü? Bugün aklını yitirmiş gibi konuşuyorsun Vezir." Öyleydi gerçekten de. Aklını yitirmemiş olsa hala dudaklarından dökülen kelimeler böylesine cesurca olur muydu? "Tüm Fenikslerden bahsediyorsunuz efendim. Bu akıl almaz bir güç demek." Abasis öne doğru bir adım attı. Sendeledi ancak düşmemişti. "Dediğin gibi bekçiler başarısız olursa... Fenikslerin insan ırkını bir köleye çevirmesini engellemek için ne boyutta bir güce ihtiyacım olacağını bilmiyoruz değil mi? Ben yeterince güçlü olmazsam... Hanginiz onlara meydan okuyabilecek?" Bir adım daha. "Ben söyleyeyim vezir. Hiçbiriniz." Ve bir adım daha... "Siz sıradan büyücülersiniz. Milyonlarca Feniks külünü içinizde barındırıyor olsanız dahi benim ulaştığım noktaya gelemeyeceksiniz." Aralarında kalan ufacık mesafe Vezirin kalp atışlarını hızlandırmıştı ancak korkusu ilk defa cesaretinin gerisinde kaldı. Abasis'in hiç büyü gücü olmadığını kendine hatırlatıp durdu. "Bunu bilmiyoruz efendim. Daha önce herhangi bir büyücü bunu denemedi." Abasis'in eli bu defa vezirin yüzüne indi ve yanağında yoğun bir acı bıraktı. "Hadsiz!" sesi sadece bulundukları mağarayı değil, tüm ormanı hatta evreni inletiyordu. "Ben doğuştan yetenekliyim. Rastgele mi büyücülerin en yücesi oldum sanıyorsun sen?" kolundan tutup veziri sürüklemeye başladı. "Sakın aptal fikirlerinle diğerlerinin kafasını karıştırma yoksa ölümü tadan ilk büyücü olursun!" Onu mağaranın dışına fırlattı. Yere düşen vezire yukarıdan bakarken kibri tüm bedenini ele geçirmişti. "Bekçilerin İgnis'le yok ettiği tüm Fenikslerin savrulan küllerini bana getireceksin Vezir!" yüzünde küçümseyici bir gülümseme belirdi. "Yeniden büyüme kavuşmak için ölen Fenikslerin külünü değil de ölen büyücülerin kanını kullanmamı istemeyiz değil mi?" |
0% |