Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@melikesayin

Çınar ile birlikte odadan çıkıp aşağı kata indik. Ben kapının önünde ayakkabılarımı giyerken Miray'da koşarak aşağı inip beni görünce yerinde durdu.

"Oha." Bakışlarını ağır hareketlerle vücudumdan aşağı doğru indirip beni süzdü. Bu hareketiyle rahatsızca yerimde hareket ettim.

"Ne?" Dedim kapının önündeki aynada kendime bakarken. "Kötü mü olmuş?"

"Deli misin? Çok güzel olmuşsun." Miray'a dönüp gülümsedim. Çınar kendi çantasıyla birlikte benimkini de aldığında evden çıkıp arabaya bindik.

"Bugün dershaneden sonra senin şu açık hava sinemasına mı gitsek? Hem bu kadar hazırlandığına değsin bari." Arkada oturduğum için dikiz aynasından bana bakan Çınar'a çevirdim bakışlarımı.

"Olabilir aslında." Dedim. Ne zamandır oraya gitmemiştim ve özlemedim desem yalan olurdu. Film izlemekten ziyada ortamdaki samimiyeti ve bana hissettirdiklerini seviyordum. Kendimi ne zaman yalnız hissetsem soluğu hep orada alıyordum. Miray kafasını arkaya doğru uzattı.

"Sen ona bakma. Eğer ki kendin iyi hissetmeyeceksen-" Elimi öne doğru uzatıp hayır anlamında salladım.

"Ben iyiyim. Hem değişiklik olur, ne zamandır eve kapandınız resmen benim yüzümden." Bu konuşmadan sonra aramızda oluşan sessizliği fırsat bilip düşünmeye başladım. Devran halen orada çalışıyor muydu acaba? Onu en son gördüğümden beri ara sıra düşünmeden edemiyordum. Vaktimin çoğunu telefonda kim olduğunu söylemeyen fakat benim Hayat olduğunu düşündüğüm kişi ile geçiriyordum. Bir de ara sıra Hayal ile konuşuyorduk fakat şu son 1 ay içerisinde yalnızca üç defa görüşebilmiştik. Çevresinde insan istemediği gerekçesiyle yalnızca yalnız olduğum zamanlar benimle görüşmeyi kabul ediyordu. Bu da çok fazla görüşmemize imkan vermiyordu çünkü Çınar ve Miray'ın beni bir an bile yalnız bıraktığı yoktu. Şikayetçi de değildim gerçi ama Hayal'i de özlediğim oluyordu.

Çınar arabayı dershanenin önüne park ettikten sonra onlarla birlikte arabadan indim. Dersin başlamasına yalnızca birkaç dakika vardı ve herkes içeri girmeye başlamıştı. İçeride öğretmenler odasının önünde durup içeriye göz ucuyla baktım. Miray da benimle birlikte durduğunda ona doğru eğildim.

"Benim biraz işim var, sen sınıfa git ben gelirim." Uzun süreli bir sessizliğin ardından bu gürültüye adapte olmak benim için kolay değildi. Miray başını sallayıp uzaklaşırken arkasından bakıp gözden kaybolana kadar bekledim. Öğretmenler odasında yalnızca iki öğretmen kalmıştı. Kapıyı çaldığımda ikisinin de bakışları bana döndü. Selin hoca gel der gibi eliyle işaret ettiğinde beklemeden girdim. Yanındaki tanımadığım diğer öğretmen çantasını alıp

"Ben de gideyim canım, iyi dersler sana." Yanımdan geçerken sahte bir gülümseme atıp odadan çıkarak kapıyı kapattı. Odada Selin ile yalnız kaldığımda yanına doğru ilerledim.

"Bir şey mi oldu Eflal?" Bakışlarını benden çekip masanın üzerindeki kağıtları toplayarak dosyaya koymaya başladı. Karşısında nasıl durmam gerektiğine karar veremedim. Fark etmiş olacak ki eliyle karşısındaki sandalyeyi işret ederek "Otursana." Dedi. Karşısındaki sandalyeyi çekip otururken çantamın içini açıp saklama kabına koyduğum kurabiyeleri alarak ona doğru uzattım. Konuya nasıl giriş yapacağımı bilmediğim için ilk hamle olarak bunu yapmak daha doğru gelmişti. Bakışlarını dosyadan çekip bir süre anlamsız şekilde önündeki kaba baktı.

"Ne bu?" Dedi derin bir nefes alırken. Kurabiyelerin kokusunu benim gibi o da alıyordu anlaşılan.

"Geçen gün yaşanan tartışma için ne kadar üzgün olduğumu belirtmek isterim." Dedim bakışlarımı parmaklarıma çevirirken. Bu konuşmayı yaparken yüzüne bakmak benim için oldukça zordu.

"Ben de bir hayli hatalıyım o tartışmada. İlk adımı atman ne büyük incelik." Dedi kurabiye kutusunu önüne çekerken.

"Hem de böylesine güzel bir ikram ile." Kutusunun kapağını açtı. Gülümsedim.

"Umarım beğenirsiniz." Yüzündeki gülümseme silinirken kurabiyeleri koklayıp kapağı geri kapattı.

"Arkadaşlarından olanları duydum. Başın sağ olsun, zor bir süreçten geçtiğini biliyorum fakat gördüğüm o ki toparlamaya başlamışsın." Başımı salladım.

"Teşekkür ederim." dedim kısaca. Dosyayı eline alıp ayağa kalktı.

"Hadi bakalım, derse geç kalıyoruz." Kurabiyeleri alıp çantasına koydu.

"Boş kaldığım ilk an bu mükemmelliklerin tadına bakacağım. Kokusu bile beni mest etmeye yetti." Dedi gülerken. Yerimden kalkıp peşinden kapıya doğru ilerledim.

"Umarım beğenirsiniz, özel tarifimdir."

"Kokusundan belli ne kadar güzel olduğu." Sınıfın kapısının önünde durup elindeki dosyaya baktı.

"Kitabı aşağıda unuttum, sen gir ben geliyorum." Başımı sallayıp sınıfa girdim. Miray yerime koyduğu çantasını çekip yanına oturmamı istediğini belli ettiğinde ona doğru ilerledim. Herkesin gözü üzerimdeyken ne kadar rahatsız hissettiğimi söylemiş miydim?

"Halledebildin mi işlerini?" Dedi bana doğru eğilirken. Çantamdan ders notlarını aldığım defteri çıkardım.

"Sayılır." Dedim kısık sesle. Önümdeki çocuk ders çalışıyordu. Aslında inek bir tipe benziyordu fakat dershane sonrası arkadaşlarıyla birlikte uyuşturucu işleriyle uğraştığını biliyordum. Yüzünden anlaşılmasa da serseri ve uzak durulması gereken insan tipleri arasındaydı. Bakışlarımı bir süreliğine Çınar'a çevirdim. Saçları önüne düşmüş, defterinde bir şeyi arıyor gibi bir hali vardı. Sarı ve kıvırcık saçları her gördüğümde beni büyülüyordu. Nasıl bu kadar parlak oldukları hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çaprazında oturan esmer kızın her an ona olan bakışlarından hislerini anlamak çok da zor değildi.

Miray bu konuşmadan sonra sessiz kalırken ben de olabildiğince aklımı vererek Çınar'ın verdiği ders notlarını karıştırdım. Kısa bir sürenin ardından Selin sınıfa girdiğinde ders başladı. Çınar ile birlikte yaptığımız çalışmalardan dolayı konulardan geri kalmamıştım hatta belki de ilk kez bir derse bu kadar hazırlanıp gelmiştim. Miray'ın tüm ders boyu soruları cevaplamam için beni dürtmelerini ve her konuya katılmamı sağlamasını saymazsak benim için oldukça verimli geçen bir dersti. Bildiğim şeylerin üzerinden geçmek o konuları daha iyi anlamamı sağlamıştı.

"Tek anlamadığım şey, nasıl olur da Çınar konularda sınıftan önde olabilir?" Sesli bir gülüş attım.

"Zekiyim diyorum kızım, anlamıyor musun?" Çınar da diğerleri gibi yerinden kalkıp yanımıza gelirken kenara kayıp oturması için alan açtım. Elini bana doğru uzattı;

"Açım ben, kalk gidip yiyecek bir şeyler alalım." Kaşlarımı çattım. Bu çocuğun içinde kara delik falan mı var ulan ne açlığı bu.

"Yuh Çınar, bir tepsi poğaça yedin ya gelmeden önce."

"Doymadım ne yapayım? Hadi kalk." Kolumdan tutup çekiştirirken Miray da yerinden kalktı.

"Ben de bir lavaboya gideceğim." Bakışlarımı bir süre bomboş sınıfta gezdirdim. İçeride yalnızca inek satıcı ve ben kalacaktık. "Onunla yalnız kalmaktansa Çınar ile giderim daha iyi."

İç sesimin ona taktığı isme gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. İlk kez haklıydı. Oturduğum yerden aniden kalkmamla Çınar geriye doğru sendeledi. Bu haline az önce tuttuğum kahkahayı patlattım. Bana attığı öldürücü bakışlarına karşılık dudaklarımı büzdüm.

"Bakma bana öyle, çok komikti." Sınıftan çıkarken izleniyormuş hissi ile bakışlarımı arkadaki çocuğa çevirdim. Benimle birlikte Çınar da çocuğa baktıktan sonra bana doğru eğildi.

"Bu da bir garip, yabani midir nedir."

Çınar gibi fısıldadım. "O bulaşmak isteyeceğimiz son insan bile olmamalı." Başını sallayıp beni onayladı.

Yürüyüşümüzün sonunda kantinin önündeki birkaç kişiyi bekleyip kendine bir tost, beşten sonra saymayı bıraktığım kadar kek ve içecek birkaç şeyden sonra kantinden ayrılıp ağaçların arasına öğrenciler için koydukları masaya oturduk. Ben Çınar'ın elindekileri gerçekten yiyip yiyemeyeceğini sorgularken keklerden birini bana uzattı.

"Ben bir lokma bile bir şey yersem eğer patlayabilirim." Tüm boş zamanımızı Çınar'ın büyük bir iştahla yemek yemesini izleyerek geçirdim. Geriye son bir saatlik ders kalmıştı. Çınar beni bırakıp lavaboya giderken ben de ders saati geldiği için sınıfa çıkma kararı aldım. Bu güzel havayı bırakıp derse girmeyi hiç istemesem de oturduğum yerden kalkıp sınıfa doğru ilerledim. İçeri girdiğimde çantasını karıştırarak hızla bana çarpan Selin'e göz devirmeden edemedim.

"Önüne baksana çocuğum." Bu öğretmenler neden böyleydi? Kafasını kaldırıp beni görünce gülümsedi.

"Ah, kusura bakma Eflal." Yüzündeki ifadeden paniklemiş ve gergin olduğunu anlamam uzun sürmemişti maalesef.

"Bir sorun mu var? Gergin görünüyorsunuz." Çantasını bırakıp bakışlarını etrafta gezdirdi.

"Dersten önce sana bahsettiğim kitabı halen bulamadım, sanırım bir yerde düşürdüm ve fark etmedim onu arıyorum. Dersten önce bulmam şart." Onun gibi bakışlarımı etrafta gezdirdim.

"En son gittiğiniz yerlere bakabiliriz."

"İyilik meleği misin kızım sen, gitsene sınıfına salak." İç sesime ilk kez hak verdim.

"Ben de öyle yapıyorum, sen zahmet etme son bir yere bakıp geleceğim ben de." Başımı salladım. Neyse ki kabul etmemişti. Yanından ayrılıp sınıfa doğru ilerlerken merdivenin yanındaki boşlukta su sebilinin üzerinde duran kitaba gözüm takıldı. Kuytu bir yerde olduğu için burada unutmuş ve görememişti. Sebile yaklaşıp bir süre bakışlarımı kitabın üzerinde gezdirdim. Tam bu sırada arkamda hissettiğim nefesle yerimden sıçradım.

"Ne yapıyorsun Selin hocanın kitabı ile acaba?" Kaşlarımı çattım.

"Sen salak mısın Işıl? Böyle yaklaşılır mı insana?" Sorgulayıcı gözlerini üzerimde gezdirmeye devam etti.

"Kaybetmiş kitabını ben de burada denk geldim, al çok meraklıysan sen götür kitabını." Elimi kitabın üzerinden çekip merdivenleri çıkmaya başladım.

"Ben buldum zaten senden önce kitabı." Arkamdan bağırmasını görmezden geldim. Bu kızdan nefret ettiğim kadar başka bir insandan nefret edebilir miyim merak ediyordum. Yersiz ve gereksiz egosu ile birlikte yok olup gitmesi için dua falan mı etsem acaba? Kendi düşündüğüme güldüm. Bugün keyfim yerindeydi ve herhangi bir şeyin bunu bozmasına izin vermek istemiyordum.


İG: k.meliike


Loading...
0%