Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm

@melikesayin

"Betül." Dedi gözlerini kapatıp bir süre öylece durdu. Sakinleşmeye çalıştığını anlayabiliyordum.

"Bir sürü masum insanı öldüren bir katildi ve durdurulması gerekiyordu anlıyor musun?" Emre bu cümlenin ardından elini saçımdan çekip önümde duran Devran'ı yakasından sert şekilde tuttu.

"Ölmesi mi gerekiyordu? Nerede senin o s**ik adalet sistemin?" O an Devran'ın ona zarar vermek istemediğini fark ettim. Şayet yapmak isteseydi rahatlıkla onu burada öldürebilirdi.

"Seninki ile aynı yerde." Burada şöyle bir ortam içerisinde olmasak büyük bir ooo çekip ilk okul dönemlerinde yapılan laf sokma yarışmasındaki o çocuklara dönüşebilirdim, fakat şu anda kafama dayanmış bir silah varken bu oldukça zordu. Devran'ı ittiğinde gözlerimi devirdim. Daha fazla tahammülüm kalmamıştı. Yerden destek alıp ayağa kalktığımda herkesin bakışları beni buldu.

Diğer adamlar zaten izlemeye gelmişlerdi. Sabahtan beri kimseden ses çıkmıyordu ve kafamdaki yara git gide daha çok kanıyordu.

"Öldürecek misin?" Kaşlarını çattı. Suratıma ne söylediğimi anlamamış gibi bakıyordu.

"Sizin çocuk gibi itişmelerinizi izleyemeyeceğim." Başımın arka kısmını işaret ettim.

"Sana ihtiyaç kalmayacak yoksa, kan kaybından zaten ölürüm seni beklersem." Beni öldürmek istemediğini biliyordum. Bunu yapacak olsaydı bu kadar süreyi konuşarak geçireceğini sanmıyordum. Çınar ve Miray'a doğru adım attığım an başıma giren ağrı ile olduğum yerde kaldım. Sanırım durum alay edeceğim kadar hafif değildi. Sanki dünya çok hızlı şekilde etrafımda dönüyormuş gibi gözlerim bulanıklaşıyordu. Duyduğum sesler uğultu şeklinde algılanırken gözlerimi kapatıp tutunmak için etrafta bir şey aradım.

-------

Gözlerimi araladığımda başımdaki keskin ağrı halen geçmemişti. Bakışlarımı kısaca etrafta gezdirip nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Hastane kokusu burnuma dolduğunda görüş açımda Hayal'i görmek beklemediğim bir durumdu.

"Sonunda uyandın canım arkadaşım." Elimi tuttuğunda gülümsedim.

"Senin ne işin var burada?" Sanki sesim bana ait değil gibiydi. Uzun süreli bir uykudan uyanmış gibi hissediyordum kendimi. Uyku ile uyanıklık arasında gibiydim.

"Senin için geldik Eflal, hepimiz senin için buradayız." Arkasında işaret ettiği yere baktığımda Hayat ve Anneannemi görmemle gülümsedim.

"Sizi çok özledim." Zar zor kurduğum cümleye yanıt vermemeleri içimde bir yerlerde derin yaralar açıyordu. Onlara sarılamamak hayatın en büyük acılarıyla yüzleşmeme sebep oluyordu sanki. Görüş açıma giren Selin ile iç sesim kendini belli etti.

"Yanında bunu da mı getirmiş?" Bana fırsat vermeden bir başka cevap geldiğinde sessiz kaldım.

"Her defasında herkesi aynı anda getirmesi şart mı cidden?"

"Kadın'ın bize bakışlarına bakın, nefret ediyor gibi."

Konuşanların hepsi farklı kişilerdi. Her birinin ayrı özellikleri vardı. Birisi aşırı öfkeli, öteki fazla meraklı diğeri ise her şeye fazla merhamet doluydu. Onların savaşı karşısında sessiz kalmak dışında bir çarem yokmuş gibi hissettiğimden karşılık veremiyordum.

Devran'ın sesini duyduğumda başımı diğer tarafa çevirdim.

"İyi misin Eflal? Buradayım." Derin bir nefes alıp başımı salladım. Boğazımda hissettiğim kuruluk can yakıcı bir hal almıştı.

"Susadım sadece." Uyandığımdan beri burada olduğunu fark edememiştim. Ayağa kalkıp yanımdaki dolabın üzerinden bir şişe su alıp kapağını açarak bana yaklaştı. Ona yardımcı olup yatakta dik bir konuma geldiğimde elini sırtıma koyup destek verdi. Birkaç yudum aldıktan sonra şişeyi geri çektiğinde artık daha iyi hissediyordum.

"Rüya mı görüyordun?" Sorusuna karşılık afalladım.

"Ne zaman?" Kaşlarını çattı.

"Az önce kiminle konuşuyordun?" Bakışlarını arkama sabitledi.

"Anneannem buradaymış gibi hissettim." Bakışları yumuşadığında elimi usulca avuçları arasına aldı.

"Çok üzgünüm burada olamadığı için, ama ben yanındayım." Karnımda hissettiğim karıncalanma hissi benden bağımsız hareketler sergilememe sebep oluyordu. Baş parmağımla avuç içini okşadım.

"İyi ki buradasın." Aklıma Miray ve Çınar geldiğinde kaşlarımı çattım.

"Miray ve Çınar nerede? Onlara bir şey olmadı değil mi?" Başını olumsuz anlamda salladı.

"Endişelenme, kapının önündeler. Doktorlar içerisi kalabalık olmasın diye girmelerine müsaade etmediler. Seni bekliyorlar." Bakışlarım başımın üzerinde asılı duran serum şişesine kaydı. Bitmek üzereydi. Devran ayağa kalkıp elimi bıraktı.

"Ben doktoru çağırayım, daha sonra olanları tekrar konuşuruz." Başımı sallamakla yetinip yeniden arkama yaslandım.

Doktor gelip kolumdaki serum şişesini ve başımın arkasındaki yarayı kontrol ettikten sonra Devran'dan destek alarak odadan çıktık. Kapının önünde bir sağa bir sola resmen koşan Çınar'ı gördüğümde gülümsedim. Miray kapının yanındaki sandalyeye oturmuş başını dizlerine yaslamış şekilde duruyordu bu yüzden de beni fark edememişti.

Çınar beni gördüğünde durup koşarak yanıma doğru geldi.

"Eflal." Kollarını belime sardığında kollarım da kollarının altında kaldığı için sarılma şansım sıfıra inmişti. Kolları arasında kaybolup görünmediğime yemin edebilirdim.

İç sesim bu halimize gülerken bir diğeri söylendi. "Kas yığını." Kendi kendime gülerken geri çekilmeye çalıştım.

Bu sırada Miray da yanımıza geldiğinde hareket edemediğim için ona sadece gülümsemekle yetindim.

"Biraz daha böyle devam edersen boğulabilirim Çınar." Geri çekilip omuzlarımdan tutarak baştan aşağı beni süzdü.

"Canın acıyor mu iyi misin?" Miray onu itip bana sarıldığında bu kez karşılık verebilmek beni mutlu etmişti.

"İyiyim, canım acımıyor." Devran sesli bir nefes verdiğinde Miray da çekilip sonunda herkesin bakışları ona döndü.

"Gitsek mi artık bu yerden? Duvarlar üzerime gelmeye başladı bile." Son cümleyi gerçekten duvarlar üzerine geliyormuş gibi bakış atarak kurmuştu. Bir şey söylemeden elimi tuttuğunda birlikte yürümeye başladık. Miray ellerimize bakıp sırıtmasına karşılık olarak ben de ona öldürücü bakışlar atıyordum. Çınar da her an Devran'ın üzerine atlayacakmış gibi durduğundan tepki veremiyordum. Arabaya geldiğimizde önce beni bindirip ardından kendisi bindi. Çınar ve Miray da arkada yerini aldığında önce bana ardından da aynadan diğerlerine baktı.

"Bu gece için üzgünüm. Sizinle alakası olmayan bir konudan dolayı bu kadar sorun yaşamanızı istemezdim."

"Nasıl oldu peki? Nasıl bizi bıraktı?" Bakışları aynadan Çınar ve Miray'a sabitlendi.

"Sen bayılınca korkup gittiler." Çınar bu söylediğine kısa bir gülüş attığında kaşlarımı çatarak arkama döndüm.

"Kesinlikle böyle oldu." Dedi başını diğer tarafa çevirirken. Bakışlarım tekrar Devran'ı buldu. Tek kelime etmeden arabayı çalıştırıp eve doğru sürmeye başladı. Başımdaki ağrı geçmeye başlasa da bu gece yaşananların ağırlığı halen kafamın içine çok fazlaydı. Hastane ile evin arasındaki mesafe yakın olduğu için hiçbir şey düşünmeme fırsat kalmadan gelmiştik.

Arabadan inmek için hazırlanırken kolumu tuttu.

"Sen bende kalsan daha-" Henüz cümlesini tamamlamadan Çınar kapısını sertçe kapatıp benimkini açtı.

"Kimin yanında daha güvende olduğunu gördük, in Eflal." Bana konuşma fırsatı bile vermemişti. İneceğim sırada Devran kolumu tuttu.

"Sen kimsin de karışıyorsun bu kadar?" Arabadan indiğinde ben de inip Çınar'ın önünde durmayı denedim fakat çok da başarılı olduğum söylenemezdi. Devran'ı yakasından tutup arabaya doğru yasladığında Miray Çınar'ı kolundan çekmeye çalıştı fakat bu hareketi Çınar'ı yerinden bile kıpırdatmaya yetmemişti.

"Sen." Dedi üzerine doğru eğilirken. "Ağzını açmaya bile hakkın yok senin." Devran Çınar'ı ittiğinde geriye doğru sendelese de dengesini korumayı başarmıştı.

"Yapmayın." Dedim güçlü çıkmasına özen gösterdiğim sesimle. Sanki burada hiç yokmuşuz gibi davranıyorlardı. Miray baş edemeyeceğini anlamış olacak ki geri çekilmiş öylece izliyordu. Ben hastaneden yeni çıkmıştım, araya kaynamak en son isteyeceğim şey bile değildi.

"Uzatma Çınar." Dedi dişleri arasından. "Benim yanımda daha güvende olacak." Çınar sinirle ellerini saçlarına daldırıp gülmeye başladığında sesli bir nefes verdim.

"Bu adamları başımıza bela etmeseydin güvende olmaya ihtiyacı olacak mıydı sence salak herif? O her şeye basan beynin buna da basıyor mu?"

"Yeter." Bağırdığım için acıyan boğazımı görmezden gelmek istiyordum.

"Yeter, sizin çocuk gibi kavga etmenizden sıkıldım artık." Miray yanıma gelip kolumu tuttu.

"Kız hastaneden yeni çıktı, şu yaptığınıza bakın." İkisine de kınar gibi bakışlar atarken bu haline gülmek istedim.

"Madem güvenlik diye kendinizi bu kadar parçalıyorsunuz, Devran bey de bizimle birlikte bir gece kalabilir bence." Çınar tam bir şey söylemek için ağzını açtığında Miray işaret parmağını ona doğru sallayıp dişlerini sıktı.

"Kes, az önce evimizdeki silahlı saçma sapan adamları unutmadan hareket edin. Öyle veya böyle, başımız belada." Çınar bir şey söylemeden koluma girdiğinde onunla birlikte eve girdik. Devran ve Miray da geldiğinde kapıyı kapatıp Devran'a kısa bir bakış attıktan sonra az önce kafama silahın dayandığı salona girdim.

Bu olayın ne kadar kötü hissettirdiğini şu an fark ediyordum. Çınar'ın yanına oturup başımı omzuna yasladığımda saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu.

"İyisin değil mi?" Başımı salladım.

"Endişelenme artık." Miray Devran da oturduktan sonra geriye yaslandı.

"Ne yapacağız şimdi?" Hala ben bayıldıktan sonra tam olarak ne olduğunu bilmiyordum. Anlatmaya da niyetli değillerdi.

"Bir daha böyle bir olay yaşanmayacak." Devran'ın söylediklerine karşılık bakışlar ona döndü.

"Nasıl garanti verebilirsin?"

"Çünkü buna engel olacağım." Tüm bunlara sebep olanlar yarın Devran'a da zarar vermek isteyeceklerdi. Ki en son yediği kurşunun yarasını temizlerken buna neredeyse emindim.

"Adamın sevgilisini öldürürken de böyle söyleseydin veya-" Cümlesini tamamlamak yerine sessiz kaldığında devamına karşı duyduğum merakla başımı omuzundan kaldırıp Devran'a çevirdim. Devran'ın gözlerinden geçen öfkeyi görebiliyordum. Kısa süreliğine de olsa sanki buna hakim olamayıp Çınar'a saldıracakmış gibi hissetmiştim.

"Ben." Dedi bakışları beni buldu ardından tekrar Çınar'a döndü.

"İşimi yaptım." Kurduğu cümle kalbimde küçük çaplı bir çarpıntıya sebep oldu. Ne demek oluyordu bu şimdi?

"İşini mi?" Sorduğum soruyla bakışları beni buldu.

"Evet, işim o an onu durdurmaktı çünkü babam öyle istedi." Çınar sesli bir şekilde güldü.

"Baban nasıl böyle bir şeye razı olabilir? Bir insanı öldürmek bu kadar kolay olmamalı." Miray haklıydı. Bir insanı öldürmek hiç de kolay değildi.

"İşleri böyle olmasını gerektiriyor. Hem kız bir çok masum insanın ölümüne sebep olmuştu."

"Polisler de salak zaten değil mi? Bu kısımdan nasıl kurtuldun peki?" Devran ne söyleyeceğini bilmez gibi geriye yaslanıp bir süre etrafı süzdü.

"Bugün buradaki adam eski polis, olayın üzerini o kapattı."

İG: k.meliike

 

Loading...
0%