Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@melisagvn1905

Ana karakter tanıtımı:

Yağmur Hilal Alsancak

28 yaşında,kalp cerrahı, Rize'li,Galatasaraylı,abi düşkünü istediğini elde etmesini gayet iyi bilen bir kız.

Atlas Can Bakırcı

29 yaşında Rizeli Galatasaraylı vatanına fazlasıyla düşkün Mardin'de görev yapan bir yüzbaşı.

Onur Alsancak

Yağmur Alsancak'ın abisi 29 yaşında Rizeli Galatasaraylı çok fazla ciddi ilişki düşünmeyen vatanına fazlasıyla bağlı Mardin'de görev yapan kıdemli bir yüzbaşı.

Burak Demir Bakırcı

29 yaşında Atlas Can Bakırcı'nın ikiz kardeşi Rizeli Fenerbahçeli Mardin'e atanacak olan bir beyin cerrahı.

İlayda Gül Bakırcı

Atlas Can ve Burak Demir Bakırcının kız kardeşi 28 yaşında Fenerbahçeli Mardine atanacak olan sınıf öğretmenliği okumuş abilerinin göz bebeği olan sempatik bir kız.

"Tesadüf sadece başlangıçtır,finali sen oynarsın perdeyi kader kapatır."

Bob Marley


 

 

"Sen başka kocaya kaçmak için kendi kocanı mı bıraktın Fadime!"

Televizyondan Müge Anlı'nın sesi geliyordu.Anlaşılan halamın Müge Anlı şükürsüzleri eleştirme vakti gelmişti.Bir yandan çekirdek çitliyor,bir yandansa benim bile daha önce duymadığım küfürler savuruyordu.

"Ah akılsız Fadime ah.Madem bir kocan var ikinciye neden kaçıyorsun.Ya bizim gibi bekarlar ne yapsın?"

Halam otuz dokuzuna merdiven dayamış bir bekardı.İşe gelir gider hâla ADAM gibi birini bulamadığı için bana yakınırdı.Aramızda on yaş vardı bu yüzden de arkadaş gibiydik. Ama hayatın getirdiklerinden dolayı halam benim için bir yuva,evdi.

Halamın bu küfürleri eşliğinde yanına gittim. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu.

"Haloş."dedim önce az da olsa bir nebze sınırını almak için." Haloşum bak nasıl olmuşum?"üzerimde sade gündelik kısa kırmızı bir elbise vardı.

"Cimcimem çok güzel olmuşsun nereye?"gülerek cevapladım onu.

"Mert'i karşılamaya gideceğim iş gezisinden dönecek bugün."

"Tamam cimcime geç kalma ya da kal. Belki de bu geceyi Mertle başbaşa geçirirsiniz."dedi muzur bir ifadeyle."Hala!"diye bağırdım. İnsanı çok çabuk sinirlendirebiliyordu.

"Tamam,Tamam sustum. Eğer gelmezsen haber ver görüşürüz."

"Tamam görüşürüz."diyerek odama geçtim. Beyaz ayakkabılarımla uyumlu beyaz çantamı alıp evden çıktım. Yarım saat süren dolmuş yolculuğunun ardından otogara vardım.

Gözlerim etrafta gezindi. Tam arkamı döneceğim sırada onu farkettim. O an ona koşup deliler gibi sarılmak istedim. Ama kaçırdığım ufak bir detay vardı. Yanında bir kadın vardı. Fazla yanında. Dudak dudağa. O an göz yaşlarımın hücum ettiğini hissettim. Sessizce mırıldandım." Hayır kızım önce ona haddini bildir sonra ağla."

Sessizce yanlarına gittim.Öpüştüğü için beni farketmedi beyefendi. O an ilk yaptığım şey platin saçlı sarı yellozu saçından tuttuğum gibi çekmek oldu. Mert beyefendi beni o an farketti. O şaşkın gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışırken ben bildiğim tüm küfürleri sıralamaya başladım.

"Şerefsiz,sik beyinli puşt. Adi köpek lan şerefsiz sen beni nasıl aldatırsın? Götümün puştu."

"Dur Yağmur her şeyi yanlış anladın."

"Neyi yanlış anladım lan göt! Açıkla hadi açıkla bana bunu."

"O, o benim kardeşim Yağmur.''şuh bir kahkaha attım. Dudak dudağa olduğu kıza kardeşim dedi.

Kahkahamla birlikte otogarda ki insanlar yavaş yavaş bizi izlemeye başladı. Çünkü tiyatro oynuyorduk biz burda.

Götler ve Aldatılanlar

tiyatrosuna hoşgeldiniz.


"Kardeşin olduğu için mi dudak dudağaydınız lan götümün puştu! Öldürttürme lan bana kendini."dedim ve konuşmasına fırsat vermeden yüzüne mükemmel bir osmanlı tokatı yapıştırdım. Sendeleyerek yere platininin yanına düştü pabucumun götü.

"Nasıl orası güzel mi Mert bey hı? Tam sizin gibi göteleklere layık. Bir hışımla ayrıldım oradan.

Hayatımda tanıdığım en mal insandım ben o kadar çıkma teklifi almış ve de gidip götölakların şahını bulmuştum. Bazen abime hak veriyordum ben bu mallıkla nasıl doktor oldum diye.

Üzgün olduğum zaman hep sahile gelirdim ve yine gelmiştim. Elimde olsa Rize'min güzel koylarına atmak isterdim kendimi ama şuanki yapabileceğim en fazla şey buydu. Halama akşam eve gelmeyeceğim diye mesaj atarak bir banka oturdum. Cebimde abimden çaldığım bir dal sigara vardı. Hiç sevmezdim. Ama belki denerim diye çantama atmıştım. Küçük beyaz çantamın içinde sigara ve çakmak aradım. Sigara icmezdim ama yanımda hep çakmak taşırdım. İkisini bulup sigarayı yaktım. Tadı güzel değildi ama efkarlı olmak istediğim için derin bir nefes çektim. Bunu içen aptallar nasıl içiyor diye düşünmeden de edemedim.

Telefonumu çıkartıp saate baktım dokuza geliyordu. Sahil bomboştu.

Denize doğru bağırmaya başladım. Mert'e olan tüm sinirimi deniz yiyecekti.

"Ah ulan,sik kadar aklı olamayan Mert götalağı! Lan benim gibi bir kızı aldatmaya utanmadın mı? Birde gitmişsin çakma sarışınla aldatmışsın lan beni, ben doğal sarıydım lan ben varken neden o göt şerefsiz!"ağlıyordum. Ağlamak istemiyor ama ağlıyordum. İlk sevgilimdi ilk defa birini sevmiştim. Koymuştu biraz. Ağlamaktan gözlerim acımaya başlamıştı. Sarhoş gibi olmuştum.

Banktan doğrulurken kalçamda bir el hissettim. Olağan üstü bir sakinlikle arkamı döndüm. Önümde iki tane soysuz duruyordu. İçmişler ve bu yüzden de leş gibi kokuyorlardı.

"Merhaba güzellik biz de sana katılmak istiyoruz."dedi bana daha yakın olan alık bir tebessümle. Ve ardından diğeri devam etti." Ama benim evimde."şuh bir kahkaha attım. İçimde kelebekler uçuyordu uzun zamandır kimseyi dövmemiştim. Abimin öğrettikleri kullanma vakti gelmişti.

Hallerine acıyarak" Kaçmanız için iki saniye veriyorum."dedim.

"Hadi ya."dedi ikiside aynı anda. Saymaya başladım.

"Bir!''yanında kine dönerek konuştu bana yakın olan.

"Oğlum şu sürtüğe baksana ne diyor kaçmamız için süre veriyormuş. Hadi o çubuk kadar kolunu kaldır ve bizi döv lütfen."onu kırmak istemedim ve ikiyi saymadan yüzüne sol elimle mükemmel bir yumruk çaktım. Sendeleyip yere düştü. Diğerininse gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Sağ eliyle bir yumruk attı ama ıskalamıştı. Bilerek sol elimle başlamıştım hafif olsun diye ama onlar ilk saniyeden kaybetti. Sağ elimi kullanmayacaktım ama bu kızın da canı oyun istiyordu. Beni ıskalayana da sağ elimle bir yumruk attım. İkiside yalpalayıp yere düşmüş ama sonrasında toparlanmıştı. Birinin yüzünü tırnaklarımla çizerken çantamdan biber gazını çıkartmaya çalışıyordum. Ama gerek kalmadan ikisinide paket yapıp bisiklet yoluna fırlatmıştım.

Keşke ülkemizdeki hiçbir kızın ihtiyacı olmasaydı biber gazına. Üretilmemeliydi bile. Ama bu iki soysuz gibi olanlar vardı ülkemizde fazlasıyla.

Yavaş ama sert adımlarla sahilin en sonunda ki banka ilerledim. Yavaş yavaş yağmur atıştırmaya başlamıştı. Bir banka oturup parmaklarımla oynamaya başladım. Sigarayı iki Mert soyundan giden götalağı döverken atmıştım.

Bir anlık giden göz yaşlarım geri gelmişti. Ağlamaya devam ederken bir ses duydum tok bir erkek sesi. "İyi misiniz?''

Sağıma döndüğümde bir adam gördüm.

1.96 boylarında siyah saçlı yeşil gözlü bembeyaz tenli bir afetti bu. Gören her genç kız ondan etkilenebilir di, ben ondan etkilenmek bir yana dursun Mert'e olan tüm nefretimi ona kustum.

"Sizce sizce oradan bakınca iyi gibi mi duruyorum? Sizde beni az ilerde yerde yatanlar gibi eve mi atmaya çalışacaksınız hiç yeltenmeyin!"soluklanmak için duyduğumda adam bana şaşkın gözlerle bakıyordu. Ona aldırmayıp mallığımı kat be kat kanıtlayacak bir şey söyledim.

"Sizce sizce ben güzel miyim?"adam yarı alaylı gözlerle yanıma oturdu.

"Evet çok güzelsiniz."dedi sanki zorla söylemiş gibi.

"O zaman neden aldatıldım?"diye sordum ağlamama kaldığım yerden devam ederek.

"Sizi aldatan kişi muhtemelen güzelliğinizin farkında değildir. Éger şimdi isterseniz sizi evinizi bırakayım saat geç oldu."diye bir öneri sundu. Ama benim mal beyni bunu hakaret olarak algıladı.

"Hayır istemiyorum?"diye bağırarak banttan kalktım. Yağmur şiddetlenmişti ıslak asfaltın üstünde yürüyerek asfaltın sonuna geldim bir adım daha atsam denizi boylayacaktım. Arkamı döndüm ve kollarımı iki yana açarak kendimi denize bıraktım. Ömer istiyordum. Bu an ölmeye en uygun andı.

Ben kendimi hırçın dalgalar arasında beklerken kendimi yumuşak bir yerde hissettim. Gözlerimi açtığımda o adamın kucağında olduğunu farkettim.

Öfkelenen yapıyorsun lan sen!"diye bağırdım.

"Hayatınızı kurtarıyorum."dedi mükemmel bir sakinlikle.

Kendimi onun kollarına bıraktım. Umurumda değildi. Şu andan itibaren hayatı boşvermiştim. Ağlamaktan sarhoş gibi olmuştum. Göğsünde derin bir uykuya başlamadan önce koluma baktım. Çantam yoktu. Gözlerim bir anlık fal taşı gibi açıldı o çantaya dört bin dokuz yüz doksan dokuz lira vermiştim. Doktor olabilirdim ama bu benim geçim sıkıntısı çekmediğim anlamına gelmiyordu. Bu yüzdende fiyatını küsürüne kadar hatırlıyordum.

"Çantam nerede!"diye bağırdım. Kolunu kaldırmaya çalışarak konuştu." Kolumda."

"Ha"diyerek rahatlıkla yerime oturdum. Çantamda yanımdaysa herşeyi boş verebilirdim.

Adamın göğsüne daha çok yaslandım. İstersen kucağından inebilirdim ama inmek istemedim bunun tek bir nedeni vardı.

"Aynı lavanta gibi kokuyordu."


Lavanta huzurun ve güzelliğin beraberliğiydi.

 

Yağmur adını unutsa dahi bu günü unutmayacaktı.

Onların kaderleri küçükken birbirlerine bağlanmıştı. Ve bunu kendileri birbirlerine yapmıştı.

Kaderde onları yıllar sonra birbirlerine getirerek son görevini yapmıştı.

Gerisi artık Yağmur ve Atlas'a kalmıştı...

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%