Yeni Üyelik
4.
Bölüm

2. Bölüm -Tanışma-

@melisayildiz

CENNETE GİDEN YOL, CEHENNEMDEN GEÇER...

 

Ağzım bir karış açık bakıyordum Uraz'a. Halimi görünce gülmeye başladı. Kendimi toparlayıp kaşlarımı çatarak baktım ona. Omzuna yumruğumu geçirdim.

"Ya! Ne gülüyorsun sen herşeye"

Gülmeye devam ederken aynı zamanda saatine baktı. Sonra da ayağa kalktı.

"Hadi zil çalar şimdi gidelim"

Başımı iki yana salladım.

"Hayır, önce bana neden düşman olduğunuzu söyle"

Derin bir nefes aldı.

"Belki bir gün, ama şimdi değil"

dedikten sonra yürümeye başladı. Ben de kalkıp ona yetiştim.

"Tamam, ama söyleyeceksin"

dedim işaret parmağımı sallarken. Güldü.

"Tamam"

Beraber merdivenleri tırmanmaya başladık.

"Dersimiz ne?"diye sordum.

"Ders fizik aslında. Ama şansına boş. Çünkü fizik hocası gelmedi."

Güldüm.

"Tabii. Okulunuza benim gibi bir kız gelmiş. Okulca göbek atmanız lazım."

Söylediğime güldü. Merdivenleri çıkıp koridora girmiştik. Ayaklarıma bakıp yürüyordum sadece. Koridor boştu.

"Oo bakın kimler gelmiş"

Uraz ın söylediği ile başımı kaldırdığım anda kahve tonu harelerle göz göze geldim. Bu oydu.. Karan.. Boyu en az 189 falandı. Biçimli bir vücudu vardı. Üzerinde okul ünüforması yoktu herkesin aksine. Siyah bir eşofman, siyah bir bisiklet yaka ve yine siyah bir şişme yelek. Kumral saçları terlemiş, alnına düşmüştü asice. Adam jilet gibiydi be! Bu durumda bunu mu düşünüyorsun güzel kafam! Adamın arkasında da onun gibi serseriye benzer 2 çocuk vardı. Adam gözlerini benden ayırıp Uraz a baktı.

"Ne oldu? Çok mu özledin sen beni?"

Sesi kalın ama hoştu. Bir insanın sesi de beğenilmezdi yani.

"Çok, çok özledim."

Başka biri olsa arkadaş falan sanardı. İlginçlerdi işte.. Karan sırıtıp ellerini cebine koydu. Sırıttığında yanağında bir tane gamze çıkmıştı. Sağ yanağında.. Benim de sol yanağımda bir gamzem vardı.

"Merak etme. Bundan sonra özlemezsin çünkü çok sık karşılaşacağız Uraz. Sen yaptığının bedelini ödeyene kadar bırakmayacağım seni"

Uraz sadece başını salladı gülerek. Karan tam dönüp gideceği sırada gözleri tekrar bana değdi. Sonra da gitti. Kaşlarımı çatarak Uraz a döndüm.

"Sen, ne yaptın ona?"

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra tekrar bana baktı.

"Hiçbirşey olduğu yok merak etme. Aramızda bir şey işte önemsiz"

deyip sınıfa girdi ama ben bu kadarıyla sınırlı olmadığını biliyordum ve öğrenecektim.

Tam ben de sınıfa doğru yürüyeceğim sırada gelen bağırış sesleri ile arkamı döndüm. Seslere doğru yürümeye başladım. Aynı kattaki sınıfa girdiğimde bir kargaşa olduğunu gördüm. Bağırışlar, tezahüratlar..

Sıska bir çocuğun kanlar içinde dövüldüğünü gördüm. Ama döven kişi nin önünde biri olduğu için görünmüyordu. Birden ne yapacağımı bilemeyerek elimi ağzıma sokup güçlü bir şekilde ıslık çaldığımda herkes susmuş bana dönmüştü.

"Ne oluyor ya burada? Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?!"

"Vay! Yeni kız"

Başımı gelen sese doğru çevirdiğimde onu gördüm. Karanı. Yine.

Sadece sustum. Ne diyecektim. Dudağındaki kanı silip bana doğru geldi. Tam önümde durup gözlerini Gözlerime dikti. Benden uzundu ve alttan alttan bakıyordum ona.

"Neden dövüyorsun sen bu çocuğu?"

Başını kaldırıp sesli güldü. Sonr tekrar bana döndü.

"Canımı sıktı dövdüm. Hem, seni ilgilendiriyor mu sence?"

Halla halla dercesine baktım.

"Beni ilgilendirir, ilgilendirmez. Sana ne? Sen bana cevap ver"

Kaşlarını kaldırdı alayla.

"Nereden geldi sana bu cesaret? O yanındaki piç kurusu mu verdi sana?"

Bu adamda insanı sinirlendiren bir o kadar da rahatlatan bir tını vardı. Ama benim canımı sıkıyordu.

"Bana bak değişik çocuk! Canın sıkıldığında gidip insan dövemezsin, tamam mı?"

"Öyle mi? Döversem ne olacak?"

Delirecektim. Delirecektim..

"Bana bak oğlum! Beni delirtme. İnsanları rahat bırak o kadar. Sen de benim canımı sıktın şuan. Bende seni döveyim, kısasa kısas işte!"

Gülümsemesi silinmiyordu dudaklarından. Eğleniyor gibiydi. Gören de iltifat ediyorum sanardı.

"Döv o zaman. Engel olan mı var?"

Gözlerimi kocaman açtım. Ne yapacaktım şimdi. Dövsem. Ama bu adam da dövsen dövülmez sevsen sevilmez! Etrafıma baktım.

"Taş yok mu taş? Yok ne taşı. Direkt sırayı geçirsem kafana yine arlanmazsın sen. Ay bana ne ya? Kimi döversen döv!"

Arkamı dönüp dışarıya yürümeye başladım. Bir yandan da seslice sövüyorum ama adam hala öylece bakıyordu bana. Herkes de susmuş bize bakıyordu. Bu adamla uğraşılmazdı yeminle.

​​​​​

&&&&

Aradan 2 ders geçmişti. Zil çalmıştı. Sınıfa girmeden tuvalete girdim. Aynaya bakarak saçlarımı dağınık bir topuz yaptım. Elimi ve yüzümü yıkadım. İşimi halledince son Bi defa aynaya baktığım sırada kapı açıldı. İçeriye Melis girdi. Sırıtıp

"Selam"

dedi. Sadece başımı sallamakla yetindim. Elini yıkadıktan sonra bana döndü.

"Daha ilk günden birilerini gözüne kestirmişsin bakıyorum. Ama bedelini fena ödersin Ebrarcığım"

Kaşlarımı çatıp ona döndüm.

"Ne diyorsun sen?"

"Karan diyorum. Seviyorsun değil mi? Gerçi okulun en yakışıklı çocuğu. Kim beğenmez ki?"

Kıza yapıştığım gibi Çenesini tutup duvara yapıştırdım.

"Ne diyorsun kızım sen? Haddini bil benimle doğru konuş!"

Gözlerime kızarmıştı. Ağlayacaktı resmen.

"Tamam ya bırak. Bırak yoksa müdüre giderim. Bak bırak"

"Bana ne demek istediğini söyle lan. Ne demek istiyorsun sen!"

"Ağğğ tamam. Sen Karan a aşık olmuşsun. Herkes sizi yakıştırıyordu. Sevgilisi bir kaç güne burada olur. Seni yakar ona göre"

Kızı bıraktım.

"Gelsin lan! Gelsin bakalım kim kimden yerse. Benim kaybedeceğim bir şey yok ama bil siz çok şey kaybedeceksiniz!"

Diyeceğimi dedikten sonra tuvaletten hışımla çıktım. İlk günden bu kadar şey fazlaydı.

 

&& & &

 

Akşam olmuştu. Evdeydim. Bugün yani okulun ilk günü sıkıcı bitmişti. O çocuğu da bir daha görmemiştim, görmek de istemiyordum. Üzerimde bir pijama takımı ile odamda uzanmıştım. Sıkılınca kalkıp aşağıya indim. Annenler salonda olmalıydı. Salona girdiğimde Babam gözlüklerini takmış gazete okuyor, annem dizisini izliyor Poyraz da telefona bakıp sırıtıyordu.

"Babacım"

diyerek babama doğru yürüdüm. Geldiğini şimdi görmüştüm. Babam beni görünce gazetesini bırakıp gülümsedi. Gidip önünde diz çöküp çenemi dizlerine yasladım.

"Nasılsın?"

Eliyle saçlarımı okşamaya başladı.

"İyiyim kızım. Okulun nasıldı?"

Güldüm.

"Mükemmel iyi, dövülecek daha çok insan var"

Babam başını çevirip gülmeye başladı.

"Afferin, böyle devam et"

Annemin gülme sesi geldi.

"Bak ya! Hep sen öğretiyorsun bunları Adnan"

Babam anneme döndü.

"Ne yapayım? Benim canım kızım bırak istediğini yapsın"

Başımı kaldırıp doğruldum.

"Abim nerede?"

"Çalışma odasındadır"

Ayağa kalktım.

"İyi, ben Bi gidip onu varlığımla güldüreyim"

Babam gülümsedi.

"Ebrar"

Babama döndüm.

"Efendim babacım"

"Saçlarını hiç kesme kızım. Olur mu?"

Gülümseyip başımı olumlu anlamda salladıktan sonra merdivenleri çıktıp çalışma odasının kapısının önünde durdum. Tam içeri gireceğim sırada gelen seslerle durdum.

"Merak etme. O da gayet iyi. O günden sonra herşeyi unuttu ama bunu benim sağladığımı kimse bilmiyor. Yapmam gerekiyordu diyorum sana hala anlamıyorsun. Eğer herşeyi unutmasaydın şuan böyle mutlu olamazdı. Sen de biliyorsun neler yaşadığımızı."

Konuşmalar böyle devam ediyordu ama benim ayakta duracak halim kalmamıştı. Yavaşça odama doğru yürümeye başladım. Abim, en güvendiğim, o bana ilaç mı içiriyordu. Belki benim mutlu olmamı sağladı ama sonuçta benimle ilgili bana söylemeden yaptığı şeyler vardı. Odama girdim. Karanlıktı. Gidip yatağımın yanında yere çöktüm. Sırtımı yatağa yasladım. Gözümden düşen bir yaş yanağımda süzülüp boynuma kadar indi. Beni acıtan hatırlamadıklarım değildi. Hayal kırıklığıydı. Güven demiştim ya hani. İşte o benim en kırılgan tarafım. Benim için bile olsa ihanet intikam sebebiydi benim için. Bir damla daha yaş düştü diğer gözümden. Yanaklarımı elimin tersiyle silip burnumu çektim. Sonra gülümsemeye çalıştım. Çünkü ağlamak bana yasaktı. Acılar gülerek kapatılır, ağlayarak dile getirilirdi ve ben saklamalıydım.

​​​

Loading...
0%