Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm -HAYAT-

@melisayildiz

Yaşamın ben küçükken bu kadar büyük olduğunu söylemediler. Şimdi ben büyüdüm küçülmedi dünya. Zordur çocuk olmak. Küçücük bedenini, başkalarının eline bırakırlar ve sen hiçbirşey yapamazsın. Herkes bireyler yaşar. Herkes üzülür, herkes kırılır. Herkes aynı geceyi yaşar, ama herkesin karanlığı farklıdır. Bazıları yaşadığı acıları gülerek saklar, bazıları ağlayarak dile getirir. Yani şöyle ki ağlayan herkes zayıf değildir, aslında cesurdur acısını gösterdiği için. Gülen herkes de saf değildir, acılarını mükemmel gülüşler le saklayan bir güç vardır elinde...

Gizlediğim duvarın arkasından sıyrıldım. Birden koşmaya başladım hızla. Arkamdan bir ses duydum. "Kaçıyo lan kaçıyo!" Arkama döndüğümde iki adamın peşimden koştuğunu gördüm. Sırıttım. "Kim yetişir lan olimpiyat şampiyonuna" Hızlı koştuğum için çoktan arkada kalmışlardı. Ara bir sokağa girip koşmaya devam ettim. Biraz daha koştuktan sonra ana yola çıktım. "Motorum? Nereye bıraktım ki?" Etrafıma bakındım. Yerini unuttuğumu anladığımda elimle alnıma vurdum. "Aferin kızım sana, sen bir gerizekalısın. Nasıl gidicen şimdi eve!" Yanımdan geçen iki kadın bana bakmaya başladı. Kızlara ters ters baktım. " Ne bakıyorsun kızım, çok mu beğendin sende olmayan tipimi?" Hiç bir şey demeden önüne dönüp hızla yürümeye başladı. Biraz yürüdüm yol kenarında. Ellerimi montuma sokup ısıtmaya çalıştım. Hava soğuktu, hemde çok. Yanımda ne para ne de başka birşey vardı. Otobüs durağındaki bank a oturup ofladım." Ne yapıca şimdi ben. Telefon da yok ki." Önümde bana arkası dönük adamı gördüm. Telefonla konuşuyordu. Önce konuşmasını ölecektim ki vazgeçip telefonu kapatmasını bekledim. O sırada konuştuklarına da kulak misafiri oldum. Sadece misafir asla dinlemedim. "Abi yok dedim ya. Bulamadım bizim arabayı çalan adamı. İçinde bir sürü şey vardı. Of ne yapacağız biz." Biraz karşıyı dinledikten sonra fısıldamaya başladı. "Abi içine silahları koyduk. O akşam bitirecektik adamın işini. Patron duyarsa bizim anamızdan girip dedemizden çıkar yemin ederim. O şerefsiz olmasa hiç bir şey olmayacaktı. Yok yok sen hiçbir şey söyleme ben söylerim. Zaten bu hırsızın da peşine düştüm. Bulduğum gibi geberticem." Gözlerimi kocaman açtım. O arabayı geçen gün okula yetişmek için çalmış sonra da rastgele bir yere bırakmıştım anahtarıyla. Tam gidecekken adam telefonu kapatınca vazgeçip yanına gittim. " Pardon, telefonumu düşürdüm de ben. Telefonunuzu kullanabilir miyim?"Sarışın, alnının çaprazında bir çarpı işareti olan bir adamdı. Yüzüne bakınca seri katile falan benziyordu. Zaten belliydi bir işler çevirdiği. " Tabi, buyrun" diyerek telefonu bana uzattı. "Teşekkürler" Telefonu alıp hemen tuşlara bastım. Girdiğim numarayı arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Yaklaşık 30 saniye içinde telefon açıldı. "Alo buyrun" "Abi benim. Ben biraz kayboldum da. Motoru da biraz kaybettim. Telefonu da düşürdüm gibi birşey. Cüzdanım da cebimdeydi yok oldu." Ses bir müddet gelmedi. Derin bir nefes aldı abim sinirle. "Vay be, nasıl olur ya? Sen acaba birazcık ortalığı karıştırmış motoru adamlara kaptırmış kaçarken de herşeyi düşürmüş olmayasın." Güldüm. "Oha, nereden bildin?" Abim "Ulan Hicran. Sen eve gelmicen mi?" "Sen konuşmaya devam edip beni burada unutursan ben burada köpekler tarafından katledilicem." "Iıı şimdi sen bana orayı tarif et" Etrafıma baktım. "Ana yoldayım." Karşıdaki kafeye takıldı gözlerim. "Düşler Pastane diye bir yer var" "Tamam Halil gelir seni almaya. Kafede bekle sen" Birşey demeden kapattım telefonu. "Tekrar teşekkür ederim" deyip telefonu adama uzattıktan sonra kafeye doğru yürüdüm. Bi yerden çok tanıdık geliyordu burası. Ama nasıl, hiç gelmemiştim ki buraya. Küçük ama şirin kafeden içeri girdim. Girdiğim an güzel bir koku doldurdu ciğerlerimi. Gülümsedim. Birkaç tane ahşap masa ve sandalyeler vardı. Masalara çiçekli örtüler seriliydi. Sıcak bir havası vardı buranın. Gidip pencere kenarındaki masalardan birine oturdum. Pencereden baktığımda güzel bir deniz manzarası karşıladı beni. "Buyrun" Kafamı çevirdiğimde bana bakan kadını gördüm. 35-40 yaşında faln gösteriyordu. Saçları kahverengiydi. Topuz yapmış bir de kurdeleli bir bandana takmıştı. Yüzüne hafif bir makyaj yapmış yeşil gözlerine yeşil farla renk katmıştı. Ben ona baktığım gibi yüzündeki samimi tebessümü silinmeye başladı. "Sen!" Kaşlarımı çattım. "Pardon? " dedim hızla. Elimdeki tepsiye fırlatırcasına masaya koydu. "Senin ne işin var burada! Çık hemen dışarı, çık!" şiddetle ayağa kalktım. "Sen ne dediğini farkında mısın? Lan sen kimsin gelen müşteriyi böyle kovuyorsun? Haddini aşma!" Kaşları çatık, gözlerinde nefret dolu bir bakışla bana bakıyordu. "Sana hemen burayı terk et dedim. Eğer şimdi buradan gitmezsen sonuçlarına karışmam" Duruşumu düzelttim. "Neymiş lan sonuçları? Hadi bana göstersene ya sonuçlarını. Cidden merak ediyorum" cevap vermeyince tam kapıya yönelmiştim ki "Çünkü senin yüzünden ben oğlumu kaybettim! Anladın mı?" Söylediği cümle kafamın içinde dönüp durmaya başladı. Başım döndü. Yandaki masaya yasladım elimi. "Şimdi defol!" Söylediği cümle beni güçsüz düşürürken kendimi toparladım. Kadına bir daha bakmadan hızla dışarı çıktım, ve kapının eşiğinde durdum. Ne yapmıştım ben, neler oluyordu? Anlamıyordum. Elimle alnımı sıvazladım. "Tamam, Bi dakika kadının doğru söylediği ne malum. Şimdi kızım yürü hadi" Halil abiyi beklemeden gitmeye karar vermiştim. Tam sağ tarafa döndüğüm anda şok içinde gözlerimi açtım. Motorum buradaydı, önümde. Üzerinde de bir not vardı. Hemen alıp okumaya başladım

"Arabamı çaldın, büyük bir planımı altüst ettin ve yetmezmiş gibi birde adamlarımı bayılttın. Şimdi sıra bende. Yaptıklarının sonuçlarına hazır ol küçük baş belası..."

 

Loading...
0%