@meliss_a
|
Gözlerinin önünde şıklayan parmaklarla kendine gelen Suhan ürkerek ellerin sahibine baktı. Ellerin sahibi kızgınlıkla ona bakarken ofisteki öteki insanların ayıplayan bakışları bir onda bir de sanki iş yapıyormuş gibi ekrandaydı. "Bu kaçıncı oldu Suhan Hanım? Bir değil iki değil! Görmezden geldim ama bu kadar da olmaz yani!" "Kaytarıyor resmen." dedi, arkadan bir ses. Suhan henüz ofiste yeni olduğundan bu sesin sahibini tanıyamadı. Konuşanı göremememişti de zaten. Şefinin koca gövdesi üzerine eğilmiş onu bir çocuk gibi azarlayıp üstünde hakimiyet kurarken, arkasında kalanları görememişti. Suhan'ın küçük badem şeklindeki gözleri 40'lı yaşlarındaki şefinin yüzüne çekinerek baktı. "Özür dilerim, dalgınım biraz." "Görüyoruz onu canım! Üç haftadır bir uyanamadınız." "Bu işler uyuklarken nasıl yetişecek, Suhancım? O zaman bizde alalım çayımızı kahvemizi, akşama kadar mola alanında lak lak yapalım. Olmaz böyle canım." dedi ofisteki en kıdemli çalışan. Bu kişi Hülya Hanımdı. Suhan işe başladığı gün işi öğretmesi için yanına bir hafta kalmıştı. Belki de Suhan o zaman istifa etmeliydi. Bu iş yerinin ona uygun olmadığını tam o zaman anlamıştı ama artık elden ne gelirdi. Bu işi zar zor bulmuştu, ikinci aydan pes etmek olmazdı. Üstelik araya o kadar insan koymuş, pozisyona uygun olmasa da edindiği üç beş sertifika ile onları kandırmış sayılırdı. Ofistekiler Suhan işe başlarken onun hakkında ön yargılıydı. Suhan henüz hayatın baharında gencecik bir kadındı. Onu devlete atayacak bölüm okumamış, özelde de kendine göre iş bulamamış bu yüzden ikinci bir üniversite daha okumuştu. İş görüşmesinde onu gören ofisten biri havar koşar ofis arkadaşlarına koşup 'yeni' çalışanın ne kadar asortik ve donanımlı olduğundan bahsetmişti. Duyduğu şey ise onun iki üniversite mezunu ve 26 yaşında olduğuydu. Anlattıklarının geri kalanı Suhan'ın dış görüşü hakkında yorumları ve bundan çıkardıklarıydı. Süslü, kendini beğenmiş, dişli, lafını esirgemeyip ezilmeyen... Suhan bunların hiçbiri değildi. İş başı yaptığı gün ofistekiler onun kendi çağındakilerden ne kadar farklı olduğunu hemen anlamıştı. Sanki bu yaşına kadar bir cam fanusta yetişip büyümüştü. Gözlerini yerden zorunlu olmadıkça kaldırmıyor, konuşmaları resmi bir şekilde kısa tutuyor, masası ve yemekhane dışında hiçbir mekanda görünmüyordu. O asosyal, depresif ve umutsuz bir gençti. Suhan bunlardan haberdar olup yine de burada kalmak ister miydi? Herkes işine döndü, Şef odasına gitti, birkaç dakika sonra az öncekiler unutuldu. Suhan dolu gözleriyle ekrana bakıyordu. Yine dalıp gitmeden elindeki işleri bitirmek, mesai yapmadan eve dönmek istiyordu. Bir sene. Evet bir sene daha çalışsa yeterdi deneyim kazanmak için. Hayır, bu posizyona altı ay bile yeterli bir süreydi onun için. Üç ay daha çalışacak ve istifa dilekçesini yazıp İnsan Kaynaklarına teslim edecekti. O gün Suhan'ın ilk defa dişlerini göreceklerdi. O kadar büyük gülümseyecekti. "Bakma sen onlara." Suhan yanaklarını ısıtan kahveyi dudaklarından çekti. Gelen ofiste onun yaşına en yakın kişilerden Keremdi. Suhan'ın aksine o buraya hakkıyla girmişti. Lisanstan mezun olmadan iyi şirketlerde staj yapmış üstüne bir de mezun olduktan sonra yüksek lisans da yapmıştı. Birikimini teknikte de çok iyi kullanmayı bilen biriydi. Suhan'ın aksine o girişken ve sosyaldi. Uğraşmadan, çabasızca sevilen biriydi. "Problem değil." dedi, kısaca. Kahvesi bitmek üzereydi. "Bu gece bir şeyler yapmak ister misin? Hem moralinde yerine gelir." Suhan yerdeki gözlerini Kerem'e çıkardı. Bu onun ikinci girişimiydi. Kerem'de ilgi çekici hiçbir şey görmüyordu. Kerem'in de aynı şekilde hissettiğinden neredeyse emindi. Uzun mesaili işi onu sosyal hayattan uzak tutuyordu, bu yüzden ofisteki en diri bedene razı gelmişti. "Seni gerçekten beğeniyorum. Eğer sen de istersen-" "Meşgülüm." dedi tok bir sesle ve onun başka bir şey demesine müsaade etmeden yanından geçip gitti. Akşam olduğunda ve Suhan sonunda eve döndüğünde günün yorgunluğunu uzun süre küvette kalarak atmaya çalıştı. Çoktandır bitirmek istediği dizisinden bir bölüm açtı, kendini veremeyip geri kapattı. Suda çok durduğundan acıkmış olsa gerek bornozu giyip mutfağa gitti, suyu soğumadan sandviç hazırlamaya çalıştı ama çok oyalandı. Zaten eli de çok hızlı sayılmazdı. Mutfaktan yeniden banyoya geçerken salona da uğruyordu. İç güdüyle salonuna şöyle bir bakmak istedi. Sanki az evvel orada oturan biri var gibi gelmişti ona. Bu fikir onu korkutsa da, güvenlikli bir sitede 17.katta oturuyordu. İhtimal vermedi, muhtemelen kuruntusuydu. Ancak yeniden banyoya doğru adım atacakken televizyon sehbasının üstünde duran kitabı fark etti. En son lisede kitap okumuştu. Bu, uzun yıllar önceydi. Dolayısıyla kitabın ona ait olma ihtimali yoktu. |
0% |