@melodikitapsever
|
Sabah kuş cıvıltıları ile uyandığımda boş boş boydan boya cam olan küçük balkona baktım. Bir kaç dakida boş boş bakından sonra dün neler olduğu ve nerede olduğum aklıma geldi hızla yatakta doğruldum. Dün Kael ile dans etmiş salak gibi bütün halkım zindandayken keyfime bakmıştım. Kendimden iğrenirken bir tarafım 'Onlar cidden halkın mı? Onlar elf, insanlar açlıktan ve sefillikten ne yapacağını şaşırırken Elfler partide yedi bin ikiyüz yetmiş iki tane elbiseden hangisini giyceğini düşünüyordu. Hangisi senin halkın düşün.' diye konuştu. Sabah sabah yeni uyanmışken kafamın bu kadar aktif olmasına sinirlendim.
Biraz esnedim ve yataktan kalkıp hızla hazırlandım. Dün beni odama bırakan Kael Victor işe yapacağı anlaşmayı akşam saat yedide yapacağını belirlemişti. Saat yedi olmadan Victor ile görüşmeliydim. Üstüme beyaz tişört ve siyah pantolon giyinmiş, aynama bakarak saçımı toplarken kapım cart diye açıldı. İçeriye kahvaltı zamanı diye yemek masası ile içeri giren Kael'e sinirle baktım. En nefret ettiğim şeylerden biride mahremiyetime saygıda bulunmayıp kapımın direk açılmasıydı. "Kapısız köyden mi geldin Kael? Odama girerken niye kapıyı çalmıyorsun eşek herif." Kael tepeden tırnığa simsiyah giyinmiş sırtına kırmızı tutamaçlı siyah kılıflı katanası kıyafeti ile uyum sağlamış bir şekilde belinin yanında duruyordu. Ellerini beline koydu "Teknik olarak burası senin odan değil." Yana kayıp kendi odasını gösterdi "Burası benim odam." gülümseyerek kollarını kavuşturdu. Çenemi sıkarken sinir katsayım arttı. Kaşla göz arasında belime sıkıştırdığım küçük bıçağımı fırşattım ve Kael'in yüzünün yanım geçti ve odasının duvarına saplanadı. Gerilsede gülümseye devam etti "Galiba ıska-" diye sözüne devam edemeden ayağımdaki terliği suratına yapıştırmam ile şılap diye ses geldi ve Kael'in piç sırıtması yüzünden silindi. Gülümseme sırası bendeydi. "Çık dışarı."dedim ve Kael'in yanı başına gelip onu odamın dışına attım.
Kapıyı kapatırken "Kahvaltı için sağol." dedim ve bir şey demesine fırsat vermeden kapıyı yüzüne cart diye kapattım. Üstünw kapıyı kitledim. Bu kilitin onu bir saniye bile durdurmayacağını bilsemde biraz yanlız kalmak istiyordum. Kahvaltımı masaya taşırken Kael sonunda beni yanlız bırakmıştı, Tanrı'ya şükür. Kızarmış ekmeğimi yumurtam ile yerken çayımı içtim. Aklımda Victor ile konuşup konuşmama izin verecek mi acaba diye kara kara düşündüm. İnce belli bardağımdan çayımı hüplettim. Eğer izin vermezse bu kadar askerin içinde ne yapacağımı düşündüm. Sonunda kahvaltım bitti ve kapıyı açtım. İçeri girdiğimde balkonunda gül desenli fincanda çay içen Kael, eçay eşliğinde kitap okuyordu. Bakışlarını bana yöneltti. Kaşını kaldırıp benim konuşmamı bekledi.Lafı uzatmadan reddeceğini bile bile "Victor ile konuşmak istiyorum." Reddetmesini bekledim ama "Olur." Derken omuz silkti. Buna izim verdiğimde göre benden bir şey istiyor olmalıydı "Ee?" dedim. Çayını masaya koyup kitabına ayraç dahi koymadan kitabınıda kapattı. İlgisi tamamen benim üzerimdeydi "Ne ee?" Etrafa bakındım "Bu kadar mı? Benden bir şey istemecek misin?" Ayağı kalktı ve duvarında ki bıçağı gösterdi. "Bıçağını alırsan sevinirim." dedi ve kapıya yöneldi. Yüzüne terlik yapıştırmama kızmış olmalıydı herhalde, böyle soğuk olmasına şaşırdım. Odadan çıktı ve ben duvarı delen bıçağımı alırken hala şaşkındım. İkizler burcu Kael derken kendi kendime güldüm. Bir sıcak bir soğuk hasta etcek beni. Odadan çıkıp zindana indim. Büyücü olduklarını tahmin ettiğim siyah, mor çizgili askerler ben gelmem ile başlarını eğip kapıyı açtılar. Dudağımı ısırıp içeri daldım. Koca zindanda bir sürü elf ve bir kaç insanı görünce dün ki dans için kendimi kötü hissettim. Aptal olma Mare onlar balocu elfler. Unutma. İç sesimi umursamadan yeşillerim mavi denizimi aradı. Uzun ve kıvrımlı zindan yollarını aştım ve yolun sonunda onu gördüm. Ellerini dizine koymuş yüzü aşağı bakıyordu, sarı kirli saçları yüzünü kapattığı için onu tam göremedim. Denizim ışıltısını kaybetsede o olduğunu biliyordum. Hızla yanına gittim "Victor!" Paslı zindan demirlerinie tutundum. Victor kafasını kaldırdı, bakışlarımız buluştuğunda bayılcak gibi oldum. Yüzü kan ve kirle karışmıştı. Gözleri çökmüştü. Vücdunu bazı kısımlarında kesikler acemice sarılmıştı. "Sana ne oldu böyle?" Yere çöktüm. "Ben... İyiyim Mare" diye zar zor söyle kelimlerini. "Hemen Kael ile konuşmalıyım bunu düzeltmeliyim." Ayağı kalktım tam gidicektim ki. "İşe yaramaz Mare. Elisa kaç kere yalvardı. Anlaşma yapmaya zorluyor şerefsiz." "İnanamıyorum Victor. Bekle." Dedim ve demirledin kilit kısmına alevlerimi çağırdım. Alevli elimi zincire koymamla zincir elimi yaktı, acıyla tısladım. "Mare! İyi misin?" derken zar zor ayağı kalktı Vi. Aç sususuz ve yaralı haliyle bile beni umursuyordu. Kalbim acıdı. "Elimi tuttum. İyiyim Vi. Lütfen otur ve bunu ye. Sana biraz yiyecek getirdim." Kahvaltımdan getirdiğim ekmek arası yumurtayı ona verdim. Vi teşekkür edip elimdeki ekmek arasını yemeye başladı. Dudağımı ıssırdım "Bu böyle olmaz Kael ne derse yapmalıyız." dedim. Vi yemeğini bırakıp bana baktı "O piçe güvenilmez Mare!" "Başka ne yapmayı düşünüyorsun? Büyücüler çok güçlü." Victor bana yaklaştı ve demirlere dokunmamaya özen göstererek elimi tuttu "Darquesse ile konuşmalısın. O kızının uzun zamandır özlemine dayanmayacak ve kızını kurtarmaya gelcektir." Olumsuz bir şekilde başımı salladım "Kendi kızı için bile olsa bu onu güçsezleştirmez mi?" Vi çamutlu suratı ile güldü "Onda güçten çok ne var?" "Peki Kael'i atlattık diyelim. Seni ve aileni kolay kolay bırakır mı sence?" "Boşuna plan yapmayın." Diye arkadam ses geldi. Sesin sahibi kısa beyaz saçlı mavi gözlü bir elfti. O elf zindan içinde asil bir şekilde oturan Victor'un abisi Elias'dı. Aynı Vi gibiydi ama daha uzun boylu ve kaslıydı. Ayrıca yüzü Vi'nin ki gibi bebek yüzlü değil yüzünde sinirli bir bakış ve sağ gözünde çizik şeklinde yara izi vardı. İmparatorluk zırhı hala üzerinde bir kral gibi oturup bize bakıyordu. Victor çıkıştı "Abi! Böylece oturmak bize hiçbir şey kazandırmıyor. En azından plan yapıyoruz." "Memnun oldum lordum Lakin boşa plan yapmıyoruz kardeşinize katılıyorum plan yapmalıyız." "Memnun oldum Leydi Mare. Yaklaş bir şey diyeceğim." Teredetdüt ederek Victor'a bakış attım. Vi başıyla onayılayınca abisine yavaşça yaklaşıp eğildi. Abisi fısıldayarak "Boşuna plan yapmayın çünkü Ay sarayı büyük bir orda ile gelicek ve bizi anlaşma sırasında gelip zindan çıkarıcak. Aralarında iyi büyücülerde var. Kurtulma olasığımız çok yüksek. Zaten ay sarayını Kael davet etti rahatça girecekler." Ay sarayı yani Şevval'in babası ibrahim gelecekti. Bizi kurtaracaklardı.Gülümserken içimde mutluluk çanları çaldı. Kurtulabilirdik ama Kael'e ne olucaktı. İçimde çatışma çıkarken Victor ayağı kalktı. "O zaman Mare daha fazla dikkat çekmeden geri dön. Silahlarını kuşan, akşama kan gölü olucak." derken son sözü söyledi bende başımla onaylayıp yukarı çıktım. Odama çıkmak yerine bahçeye çıktım, şuan karganın gaklaması ile uğraşmak istemiyordum. Dışarı çıkıp bahçede kafaöa göre yürürken etrafın askerlerle dolu olduğunu gördüğümde yutkundum. Neden savaş kaçınılmazdı? Umarım anlaşma uygun bir anlaşma olurda Ay Sarayının gelmesi ile ortalık karışmazdı. Stresten midem bulanmaya başlayınca daha hızlı yürüyüp önümde ilerde gördüğüm gölete doğru gittim. Elisa gölün yakında ki banka oturmuş düşüncelere dalmıştı. Yanına oturdum "Naber?" Gülümsedi "İyi gibi. Lord'umu görmeme izin vermiyorlar. Ama aldığım bilgilere göre Ay sarayı büyük bir ordu ile bizi kurtarmaya gelicek. Kurtulacağız Mare." dedi ve elini sıktı. "Evet Elisa. Kurtulacağız." derken bende elini sıktım. Sonra birlikte göletteki beyaz kuğulara ve kargalara baktık. Kuğular suda güzelce süzülürken kargalar göletin dışında onları gözlüyordu. *** Anlaşma saati gelmişti. Saat gelene kadar vakit geçmez bitmemişti vakit geçene kadar Kael'in gözü üstümdeyi bu nednele savaşa pek hazırlık yapamamıştım. Yapabildiğim tek şey bu gece kan dökülmemesi için dua etmekti.
Odamda ayağımla ritim tutarken kapım çalındı. "Gel." dememle içeri Kael geldi. "Vakit geldi, gidelim Mare." Ayaklandım ve onu takip ettim. Taht odasında geldiğimizde Victor, abisi , Elisa tahtın karşısında ellerinde kelepçeler ile dikiliyorlardı. En azından yüzleri yıkanmıştı, biraz olsun yemek verdiklerini umdum.
Taht odası aynıydı sadece taht kan içinde yüzen balıklar yerine mat siyah düz bir taht vardı. Kael'in askerleri duvar kağıdı gibi odayı baştan sona sarıyordu. Victor cam kenarında yanınsa abisi ve en son elisa kapı taragındaydı. Elisa'nın yanında durdum.Kael tahtına otururken bir gölge dalga yayıldı ve hepimiz yere çökmek zorunda kaldık. Kael elini tahtın kolundan kaldırması ile Zincirler yerden çıktı ve ellerimizi sardı. Gür sesi ile konuşmaya başladı "Hoş geldiniz elfler. Bugün sizlere bir teklif sun-" diyemeden kapılar bi anda güm diye açıldı. Ay Sarayı askerleri büyücülere saldırdı. Kendilerini riske atarak cidden bizi kurtarmaya gelmişlerdi. İçeri dalan askerleri saymayı bırakıp aralarında Şevo'yu aradım. Onu görmediğime sevinmiştim, bu kanlı savaşta onun güvende olması beni daha iyi hissettirdi. "Hadi ama burda konuşma yapmaya çalışıyorum!" diye sinirlendi Kael. Ayağı kalkıp kapıya yöneldi. Lord İbrahim kılıcını ve zırhını giymiş Kael'e koşup savaş narası attı. Hızla kılıcını ve büyüsünü savurdu. Kael gülümseyip elleri cebinde gelmesini beklerken eliyle boş havayı okşadı ve kılıcı belirdi. "Gel ve benim konuşmamı bölmek neymiş göstereyim sana İbrahim." İbrahim koştu ve kılıcını savurdu. Kael çok rahatça karşılık verdi. "Lanet olası büyücü seni. Hain!" Kılıcını Kael'in bacığına savurdu. Kael küçümseme yüzünden vuruştan kaçamadı ya bacağının kenarı sıyrıldı. Kan şıp şıp yere akarken bacağındna siyah gölgeler yayıldı. "Görüşmeyeli güçlenmişsin." kılıcını savuedu ardan büyü dalgası gönderdi İbrahim büyü darbesini kolları ile karşılayıp ayakta durmayı başardı. Kılıçlar ve büyüler havada uçuştu. İbrahim'in bir kaç askeri sıyrılıp bize geldiler ve zincirlerimizi çözmeye çalıştılar. Kael'in kırmızı gözü savaşırken bize yan bakış attı. "Vay sizi böcekler!" Sağ elini savurması ile zincirleri bizi çözmeye çalışan askeri böcek gibi ezdi, yüzüme kanlar saçıldı ve şoka girdim. Kael deli gibi güldü "Sizi böyle ezerim işte böcekler!" diye gülerken yanına gelen İbrahimi görmemişti İbrahim hızla kılıcını yana sagurdu ve yanından geçti. Yayınından geçtikten sonra öylece hareketsiz kaldı, sonra boynundan kanlar saçıldı ve kafası yere düştü. Dayanmadım midem ağzıma geldi ve beyaz mermelere öğle yemeğimi çıkardım. İnanamıyorum! Şevo'nun babası ölmüştü! Şimdi ona ne diyeceltim? Kael katanasına buluşan kanları katanasını yana savururarak temizledi. "Sıkıldım." dedi ve parmağını şıklatması ile bütün Ay Saray'ı asklerlerini yere zincirledi. "Sizler öldürülmeye değmezsiniz" dedi ve katanası ile ay sarayı askelerini gösterdi. Sonra Victor'un dibine geldi ve "Artık sadede geleyim." Vi dizleri üzerinden ona sinirle baktı. Kael ona üsten bakafken gülümsedi ve "Victor. Canım arkadaşım işte sana anlaşma. Ya bu saray senin olsun ya da..." bana baktı, bakışları yumuşadı. "Ya da Mare ile ikiniz çıkıp buradan uzağa gidersiniz. İhtiyar olası kötü durumda tahtı sana devredeceğini söylemişti. Tahtında artık hak idda etmeyeceğini söylemen gerek. Söz veriyorum size kimse dokunmayacak." Victor bir bana birde abisine baktı. Abisi "Mare ile uzaklaşın burdan." Diye kardeşine fısıldadı. Vi bir kaç dakika düşünürken alnından terler akıp yere düştü ben ise yeni kendime gelmiştim. Kusmak insanı mahvediyordu. Omzumla ağzımı sildim. Kael "Ah tabi Sarayı sana öylece vermem, eğer Sarayı sana verirsem Mare'yi Darquesse'ye teslim etmek zorundasın. Orada eminim ona çok iyi davranırlar." Güldü Ağzım açık Kael'e baktım. Buna müsade etmesenin imkanı yoktu. Victor bir bana bir Kael'e baktı "Buna müsade etmenin imkanı yok." Kael omuz silkti"Anlaşma anlaşmadır. Seç bakalım. Saray senin olsun ama Mare ölene kadar dayak mı yesin yoksa Mare ils burdan çıkıp gidin ve saraya artık hak etme şansın tamamem gitsin. O an sadece Kael'e baktım. Hani beni seviyordu? Ben bugün ona zarar gelicek diye korkarken o beni ateşe atıyordu. Gözlerim sinirden doldu.
Elisa"Vatan haini! Nasıl böyle bir şeye cüret edersin. Dışlanmayo hep hak etmiştin."
Ortamda derin bir sessizlik oldu. Kael burnunu kaşıdı "Şanslısın bugün çok kişi öldü, daha fazla öldürmeyeceğim o yüzden.." elini havaya kaldırı ve zincirle ona tokat atıp bayılttı.
"Elisa!" Diye bağırıp ona yönelmeye çalıştım ama zincirlef engel oldu. İç sesim sades tokat yedi sorun yok diye beni sakinleştirmeye başladı. Victor derin bir nefes aldı, abisi ona olumsuz anlamda başını salladı. Vi bakışlarını Kael'e odakladı. "Sarayımı seçiyorum." Dedi galiba yanlış duydum. Ona baktım ama o bana bakmıyordu. Kael kulağını yaklaştıdı "Ne? Ne dedin anlamadım biraz yaşlandım." Victor "Sarayımı bana geri ver lanet karga." diye bağrırken ona kuduz köpek gibi Kael'e baktı. Kael ise kahkalara boğulurken ben dalıp kaldım. ***
Bölüm sonukee öptümm ballarım sizi<33 |
0% |