@melodikitapsever
|
Victor Agiel'in üstüne yürüdü arkadaki bir asker onu omzundan tuttu "Bu kadar sert vurulur mu bir kıza?" Hırladı
"Kızsam ne olmuş?İyileşirim bir şey olmaz. Ben camdan yapılmadım. Rahat bırak beni." Agiel mesajı alıp beni kapıya yöneldi ve Victor'u sinirli bakışlarla bir şey söyleyemesine izin vermeden çıktı.
Agiel antreman yerinin yanındaki küçük revire yöneldi, sarayın mimarisini tasarlayanlar antreman odasının yanına revir koyma iyi akıl etmişlerdi. Agiel kapıyı tekmeleyerek açınca içeride ki şifacı ve kolu hafif yaralı asker korktu. İçeride altı yatak ve ilaç dolu dolaplar vardı. İçeride bir tane daha hemşire daha vardı hemen yanımıza geldi ve eğilip "Hoş geldiniz Lord'um, onu bu tarafa alabilirsiniz." Eliyle sol taraftaki üç yatağı gösterdi, yaralı asker sağ taraftaki üç yatağın ortasındaydı. Yaralı askere bakan şifacı ve asker ayaklandı. Endişe ile Agiel'in hareketlerini inceliyorlardı.
Agiel beni soldaki yatakların başına dikkatlice koymasına rağmen her hareketinde belimij sağ tarafı ağrıyordu, yüzümü buruşturdum.
Victor sağ tarafa bir bakış attı, yaralı asker ve bakan hemşire alel acele dışarı çıktı. Acaba tedavisi bitmiş miydi? Umarım yarası ciddi değildir.
Kapıda bizi karşılıyan güzel ve sade beyaz elbiseli şifacı elf kadın yanımıza geldi. Agiel kenara çekilirken "İnsan vücudundaki iç kanama ve ya kırıkları görebilecek nitelikteki bir şifacı mısın?Belinin sağ tarafına sert bir darbe aldı." Her elf içteki hasarları görebilecek ve ya iyileştirebilecek kadar yetenkli değildi.
Şifacı başıyla onayladı. "Üstünüzü çıkartır mısınız? Teninize temas edersem daha iyi iş çıkartırım."
Agiel ona arkasını dönmesini söylemeden döndü. Üstümü çıkardım ve siyah atletimi kaldırdım. Şifacının ılık ellerini üstümde gezdirirken gözleri boşluğa daldı.Darbe aldığım diğer yerleri inceledi ama oralarda çok durmadı, en son eli elimde kaldı. Elini koyduğu yerlerde acılar azalıyordu. "Darbe aldığı çoğu yerlede sıkıtı yok sadece beli biraz sıkıntılı hasar almış. Çok küçük bir çatlak hissediyorum. En az dört hafta dinlenmesi gerek."
Has***tir ordan. Gözlerim kocaman açıldı. "O kadar vaktim yok, hemen antremana dönmem gerek." Darquesse kızını için aile evini yakıp kül ettiği görüntüler aklıma geldi, kafamı sağa sola çevirip bu görüntülerden kurtuldum.
Agiel şifacıya bir bakış attı. Şifacı mesajı aldı ve "Ama merak etmeyin bugün şifalı ot aramaya çıkarım ve sizin iyileşmenizi iki kata çıkartıcak otları toplayıp bir iki saate gelirim." Ayaklandı Agiel'e doğru eğildi ve çıktı. Hızla üstümü giydim.
Elimle yüzümü kapattım, ağlamamak için içimde derin bir savaş başlattım. İçim öyle bir sıkışıyordu ki sanki içimde bir kara delik var ve her şeyi çekiyordu.
Agiel yatağın yanına geldi elini omzuna koydu. "İki haftadan bir şey olmaz Mare, çocuk gibi mızmızlanma."güldü.
İt herif. Bilmiyorsun gerizekalı. Yüzüne baktım, acaba söylesem mi söylemesem mi diye düşündüm. Kırmızı gözleri beni süzüp bu ladsr uzun bakmamı anlamdırmaya çalışıyor gibiydi. O İmparator'un sağ koluydu, yıllarca onun için yetiştirilmiş ve büyütülmüştü. Söylersem bana inanır mıydı?
Agiel elini beline koydu ve dudağının ucu kıvrıldı. "Noldu bana mı aşık oldun cadı? Kusura bakma ne kadar güzel olsanda alt tabaka ile çıkamam." Yatakta ayaklanmaya çalıştım ama belim ağrı ile sızlandı. Ağrının etkisi ile gözümden yaş aktı. Sinirle göz yaşımı silerken "En azından senin gibi köpek değilim." Agiel'in kaşı kalktı. Yüzü dümdüz olmuştu. O şaka yapmıştı ama ben biraz ciddiye alıp ağır laf söylemiştim. Agiel arkasını dönüo gitmeye yeltendi kolunu tuttum. "Özür dilerim."
Agiel"Herkes bana öyle söylüyor.Alıştım. Sorun yok." Yanıma yaklaştı ve elini belime koyması ile ürperdim. "Belin için özür dilerim." Eliyle belimi sıvazladı. Şifacının yaptığı neyse etkisi şimdiye sürmüş olmalı ki Agiel'in dokunuşu acıtmamıştı. Agiel'in elini ettirdim. Ayağı kalktım. Belim hala sızlıyordu ama eskisi kadar acı dolu değildi.
"Özürüm, olarak bana akşam ki baloda eşlik eder misin?"
Bakışlarımla ister istemez yargılayıcı bakışlar attım. "Halkımız vergi ödemek için k*çını yırtarken sizin böyle milyon tane balo vermeniz ne kadar hoş."
"Normalde gitmemeyi düşünmüyordum ama özürüm olarak küçük bir süpriz yapacağım."
Göz devirdim "Ne yapacaksın gül mü vericeksin yine ya da bana güzel bir elbise gönderip ne kadar güzel oldumu mu söyleceksin?" Ona yaklaştım. "Böyle şeyler yerine sahibine halkına sahip çıkmasını söyle, daha mutlu olurum."
Agiel kollarını kavuşturdu "İmparator'umuz bizim için çok çalışıyor ve bize en iyi şartları vermek için çabalıyor."
"Aynen, aynen." diyip elimi yukarı aşağı sinek kovar gibi salladım. Çıkışa yöneldim ve odama yöneldim.
Odama geldiğimde yumuşak yatağa kendimi attığımda her yerim dayak yemişim gibi ağrıyordu, yalan değildi. Güldüm. Tam uykunun tatlı kollarına kendimi bırakacaktım ki kapım çalındı ve Elisa içeri girdi.
Kollarını beline koyup "Aşağılık Agiel'in yaptıklarını duydum. İyi misiniz?" endişeli bakışlarla yanıma geldi. Yatakta doğruldum. "Haber ne kadar da tez yayılmış."
Elisa göz devirdi "Hizmetçiler dedikodu sever, bu konuyu konuşup duruyorlar. Neyse sen onları boşverde, belin nasıl, ne zamana iyileşirsin?Şifacı bana şifalı ot ve ilaç verdi. İlaç ağrılarına iyi gelcek, ot hızlı iyileşmeni sağlayacak."
Yatağımın biraz uzağındaki cama baktım. Güneş batarken ki havanın sarıdan kırmızaya olan mükemmel geçişini izledim. Elisa derin bir nefes alıp yanıma oturdu, elimi tutup bana üzgün mavileri ile baktı. Sesini düzeltmek için küçük bir öksürdü, sanki söylemek istediği şey için kendini zorluyordu. Sonunda derin bir nefes aldı ve söze başladı "İmparator bugün ki baloya katılmanı istiyor."
Hışımla ona döndüm "Ne?Başıma gelenleri bilmiyor mu? Üstüne hani gizli kalcaktı benim durumum?"
Elisa dudağını ıssırdı "Biliyor ama..." elimi sıktı.
Tek kaşım hava kalktı "Ama? Çıkar ağızında ki baklayı."
Elisa yutkundu "Bugün baloya bütün saraylar gelicek , İmparator senin onun elinde olduğunu gösterip şov yapmak istiyor."
"Allah'ım ya sabır. Hani benim durumum gizli kalıcaktı?" Gözümü devirdim.
"Fikri değişti sanırım. Belki insanları büyücülerin saldıramayacağı kadar güçlü olduğumzu imajını vermeye çalışıyor, bilmiyorum." Omuz silkti.
"Hadi o neyse de tam kızı mahzendeki kızı kaçırmak için planım vardı. Agiel kaburga kemiğimi çattladı üstüne dinlenmeme bile izin verilmiyor."
Elisa" Planın neydi?"
Ellerimle oynadım "Victor'a anlatma fırsatım olmadı ama sana anlatayım. Biraz sıkıntılı ama başka yol gelmedi aklıma." Nefes aldım ve sonra devam ettim "Şehirden o kıza benzer bir kız bulup nöbet değişimi zamanı onun yerine koyucaktık. Sonra da askerler kızın o olmadığını anlayanlarına kadar onu kaçırıp annesine geri teslim edicektim."
"Güzel plan ama İmparator o zavallı kıza ne yapacağını bilemeyiz. Gerçi kraliçe arı saldırırsa o kız dahil kimse hayatta kalır mı tartışılır."
Yatağıma gömüldüm. "Düşünmekten yoruldum cidden, bugünü atlatalım karar veririz."
Elisa kalktı komidinimin üstündeki sürahiden düz tombul bardağa su koydu ve getirdiği ilacı ve otu getirdi. "Bunları içte, seni baloya hazırlamamız gerek." Başımla onayladım ve su ile ilacı tuttum sonrada otu çiğnerken yataktan kalkmak için yorganı kenara çektim.
Elisa dolaba gidip saçlarım kadar kırmızı korseli bir elbise seçti. Aynı prenses elbisesi gibiydi, elbiseyi bana göstermek için yaklaştı bende kaptığım gibi yatağa attım. Üstümü çıkarırken hafif belim acıdı, küçük bir inilti çıktı ağzımdan. Elise dudaklarını büzüp üzerimden kıyafelerimi çıkarmama yardım etti. Gardırobumun aynasından gözüm vücuduma kaydı. Belim çok kötü morarmıştı aynı şekilde bacağımda öyleydi. Elisa yataktan elbiseyi aldı, ayna ile arama girdi. "Öldürmeyen acı güçlendirir. Sen güçlü bir kızsın bugünü de atlatıcaz." Elbisenin fermurını açtı ve giymem için önümde tuttu. Hızlıca giyindim, Elisa güzelce saçımı ve makyajımı yaptı. İsteğim üzerine siyah farla buğulu makyaj yaptı. Baloda ki tatlış kızların yanında sırıtcak olsamda umrumda değil, siyah çok asil bir renkti onu seviyordum.
Balo salonuna indiğimizde herkes çok şıktı, rengarek balo elbiseleri çok güzeldi. Bütün kadın elfler ve insanlar zümrütler, safirler gibi değerli taşlar kuşanmıştı. Elfler uzun sivri kulaklarında birçok küpeleri öne çıkarken insanlarin boynundaki can alıcı kolyeleri ile öne çıkıyorlardı. Hepsi elbiseleri ile uyumlu değerli taşlar seçmişti.
Ben ise hiçbir takı takmadım en değerli taşımı sergilemek için. Kendimi. Aslında her yerim ağrıdı için takı takmaya üşendim ama neyse.
Kırmızı halı serilmiş merdivenden aşağı inerken Elisa arkadam geldi. Yanıma gelmesi için arkama bir bakış attım ama pek tınlamadı beni. Merdivenlerin bitmesine az kala tanıdık bir yüzü görünce heyecanladım, Güneş Saray'ından Beyza'nın kuzenini gördüm. Uzun zamandır görüşemiyorduk, onu görünce hızlanmak istesemde usulca eteklerimi tutup indim. Elbisenin etiğinin uzun olmasından mutluyum çünkü morluklarımı kapatıtlrdu.
Merdivenin sonunda Prenses Ela önce adetten etiğini tuttup kibarca selam verdi bende aynı şekilde yaptım sonra hızla üstüme atladı ve sarıldık. Boyunun benden uzun olmasıan sevindim, omuzlarıma sarıldığı için belim çok acımadı. Gözleri parıldadı "Mare seni çok özledim neler yapıyorsun?" Güneş Saray'ının en güzel leydilerindendi.
Sarılmayı bırakıp ellerimizi tuttuk. "Aynı şeyler, avlanmak, çiçekçi dükkanına bakmak, kitap okumak ve resim çizmek. Sen neler yapıyorsun?"
"Bende babamla iş gezisinden yeni geldim. Güzel ticaret yolları keşfettik ve güzel kazançla döndük."
Ellerini sıktım ve gülümsedim "Çok sevindim umarım daha da kazanç elde edersiniz."
Birinden boğazını temizleme sesi gelince Ela'nın ellerini bırakıp o tarafa baktım. Victor hafifçe Ela'ya doğru eğildi ve dudağının ucu kıvrıldı "Merhabalar Leydi'm, konuşmanızı bölmek istemem ama Mare ile konuşmama müsade eder misiniz?"
"Tabii Lord'um." diyip eğildi ve bana gülümseyip gitti.
Victor elimi tutup yumuşak bir öpücük kondurdu. İçim bir hoş oldu, elimi kibarca bıraktı. "Bugün söylediklerinde haklıydın. Sadece senin için endişelendim. Babama da çok sinirliyim, ne kadar saklamaya çalışsanda yüzünden acı çektiğin belli oluyor. Senin dinlenmen gerektiğini söyledim ama...Dinlemedi." diyip hüzünlü mavilerini yere odakladı.
Elimi onun omzunda koydum "Sorun yok bir kaç saate herkes dağılır zaten."
Victor derin bir nefes alıp koluma girmem için kolunu uzattı. "Hadi İmparator'un yanına gidelimde bir an önce şu şov bitsende dinlen."
Başımla onaylayıp koluma girdim. Ağrıları en aza indirmek için olabildiğince yavaş haraket ediyordum, Victor'da bana eşlik etti.
İmparator'a yanına yaklaştığımızda tahtı ilgincime giti. İmparator'un tahtı camdan yapılmıştı ve camın içinde ise kırmızı boya ve yılan balıkları vardı. İmparator'un ilgisi gelen eld misafirlerindeydi. Birbirileriyle sohbet edip beyaz şaraplarını yudumluyorlardı. Victor'a fısıldadım "Bu balıklar kırmızı boyada yüzerken nasıl ölmiyor, illüzyon mu?"
Victor'un yüzü gerildi. "O boya değil. İllüzyonda değil. Kan. O yılan balıkları özel, sadece kanlı suda yüzerler. Beynime bir şok dalgası yayılırken Victor'un kolunu tuttum, şekerim düşmüştü. Yok artık. Bu kanların kimin olduğunu düşürken midem kalktı.
İmparator'un ilgisi üzerimize geldi "Ah benim sihirli insanım gelmiş. Gel." Eliyle önünü işaret etti. Yüzümü buruşturmamak için kendimi zorladım. Hayvanın mıyım ben senin it herif.
Mecbur işaret ettiği yere geldim. Elfler bir sağımda bir solumda kaldı. Elinde şaraplarka beni dikkatle incelediler.
İmparator iğrenç bir şekilde sırıttı. Elindeki şarabı bilerek yere düşürdü, şarap bardağı tuzla buz olurken beyaz şarap yere saçıldı.
"Temizle!" Diyip yanındaki garsonun cebindeki mendili alıp yere attı.
Yok ebesinin a**ı
"Beni duymadın mı cadı?"
Sinirle dimdik durdum. Kalbim deli gibi atarken Victor önüme geçti "Baba!" İmparator ayağı kalktı. Victor'u eliyle ittirdi ve yanından geçti. Yanıma geldi, sarhoş nefesi iğrenç kokuyordu. Ensemden tutup beni aşağı çöktürdü. İçim öfkeden kabardı büyüm dışarı çıkmak için bana yalvarıyordu resmen.
Aha s*ktim belanı.
Elim etiğimin altındaki hançerime gitti. Bu piç herif büyüm ile öldürülmeyi hak etmiyor. Hançerimi sıkıca tuttum tam çıkarcam bir anda bir enerji patlaması oldu, penceler parçalandı. Herkes patlamanın yanımızdaki bütün elfler yere serildi, İmparator geriye doğru savrulup yere düştü. Patlmananın etkisi ile bacağına camdan gelen bir parça isabet etmiş olmalıydı ki kanayan bacağını turuyordu. Sağ bavağına isabet eden elim kadar büyüklükteki cam bacapıma girmiş diğer taaraftan çıkmıştı. Kanlar şıp şıp akarken midem kalktı. Acı ve öfkeyle "Neler oluyor? Askerler!" Diye feryat etti.
Bağrışlar kulaklarımı doldururken ne olup bittiğini anlamaya çalıştım. Patlayan camlar etrafa saçılmış ve bazı elfler yerde yatıyordu. Sırtlarında, kollarında ve daha sayamacağım bir çok yerde camlar saplanmıştı. Her yer kan ve cam parçaladı ile dolmuştu. Yaralı soylular ve çalışanlar kan revan içinde kapılara akın ediyor birbirini eziyorlardı.
Kırılan camlardan bir sürü kargaşar içeri akım etti. Kargalar yere inerken düz beyaz maskeli gülen suratlı adamlara dönüştüler. Çoktan salon boşalmıştı, yanımızda ki elfler ne ara gitiklerini anlamasamda çoktan tüymüştü. Victor baygın yerde yatıyordu.
Siyah melek kanatlı geçen ki maskelerin aynısından siyah melek kanatlı, beyaz maskenin üstüne altın işlemeli maskeli büyücü penecereden süzüldü. Önümüze kondu.
"Merhabalar tekardan. İmparator'um." Derken kötücül bir şekilde güldü kanatlı büyücü.
"Askerler nerde!" Diyen Victor baygınlıktan yeni kendine gelmişti ayaklanmaya çalıştı ama kalkamadı, başı dönüyor olmalıydı.
Kanatlı adam elini kaldırdı ve elini uzatınca yerden sihirli siyah zinvcirler belirdi ve Victor'un etrafını sarıp onu yere mıhladı. Sonra aynı şekilde beni ve İmparator tepki veremeden zincirlerle yere mıhlanırken dizlerimizin üzerine çöktük. Her şey saniyeler içinde oluyordu. Büyümü çağırdım ama az önce bana dışarı çıkmak için yalvaran büyüm bir anda ortadan kayboldu. Lanet sihirli zincirlerden olmalıydı.
Büyücü kanatları kapattı ve bizim bir adım ötemize gelip durdu. "Askerleriniz maalesef aramızda değiller.Ama..." ellerini birleştirdi ve neşeyle "İşledikleri günahları azsa şuan cennettelerdir."
O kadar askeri öldürmüş olamazlardı değil mi?
Alnımdan akan terler yere damladı. Nefesimi ve kalp atışımı sakinleştirmeye çalışırks kanatlı büyücü dibime geldi. Kalbim hızlanma çabalarım hüsrana uğradı üstüne daha çok arttı. Korku her yanımı sardı. Çocukluğumdan beridir büyücülerden çok korkardım. Bacaklarım titredi. Kanatlı büyücü diz çöktü bir eli yerde bir eli dizindeydi, bakışları ile beni süzdü. Korkumu saklamak için maskesine tükürdüm. Büyücü sinirle ayağı kalktı ve ayağını tam çatlak olan belime koyup orayı ezdi. Acıyla kıvranırken nefesim kesildi. Victor "Yapma aşağılık büyücü!"
"Sen sus." Büyücü ona siyah zincirle tokat attı. Tokatın etkisi ile Victor'un ağzından kan sıçradı, öksürüp iki büklüm oldu.
Büyücü ilgisini tekrar bana verip eliyle maskesini kavradı. "Süpriz" derken sesi az önceki sesten tanıdık bir sese dönüştü. Agiel'in sesine.
***
Bölüm sonukee. Evet sonunda asıl konuya adım atmaya başladık. Bu bölüm diğer bölümlerin iki katı oldu sizler için. Umarım hoşunuza gitti, sizi seviyore öpüyore <3 |
0% |