Yeni Üyelik
23.
Bölüm

Yol-23. Bölüm-

@melodikitapsever

Victor'un askerlerin kollarında zor bela durmasının ardından yarım saat geçmişti. Benim ise uykum gelmeye başlamıştı, dün ki ağlamalarımın ardından hala kendimi toparlayamamış olduğumu biliyordum lakin bir şeyler yanlıştı. Arabanın bordo perdenin ardında duran askerlere baktım. Üç askerin ortasunda biri arabayı sürüyor ve diğerleri yolları gözlüyordu. Muhtemelen büyücülerdi kaçmam zor olacaktı. Kaçmam zor olacakmdiye kendi kendime tekrarladım. Bir şeylerin ters gittiğini biliyordum, sabah içtiğim suya uyku ilacı katmış olamalıydılar. Şerefsizler diye dişünürken uykunun tatlı kollarına kendimi bırakmak zorunda kaldım.

Araba kapısının tıklatılması ile uyandığımda etrafıma bakındım. Camlardan gördüğüm kadarı ile yola çıktığımımızda hava aydınlıktı ama şuan hafif kararmıştı, güneş batmaya hazırkanıyordu ve saray yerine boyku boyunca orman vardı. Asker kapıyı açınca indim. Etrafa bakınırken "Siz büyücülerin aşağılık olduğunu biliyordum ama en azından bşr saray beklerdim."

Kahve saçlı, kahve gözlü ve koyu mor üniformalı asker çenesi kasılırken bana baktı. Bir süre kendine hakim olmaya çalıştı ama sonra kendine hakim olamayıp üstüme yürüdü. Bir adım bile gerilemedim. Fena kaşınıyordum, bu düşmanlar kim bilir beni nasıl kullanacaktı ben ise böyle salak salak konuşuyordum.

Yanıma gelip elimdeki kelepçeleri tuttup salladı. Ne ara kelepçelediklerini bile hatırlamıyordum. Uyurken olmalıydı. "Bizi aptal mı zannediyorsun köylü kızı? Şurada ki ormanda bizim bile bilmediğimiz türler var. Güneş aydınlanana kadar burada kamp yapacağız." dedi ve ormanı gösterdi. Ben yutkunurken arabadan inen diğer siyah saçlı asker "O duvarlar içinde yaşıyordu biraz ağırdan al kaptan." Kahve saçlı asker göz devirip taş toplayama gideceğini söyledi. Siyah saçlı ise hafif gülümsedi ve odun toplayacağını söyledi. Onlar konuşurken siyah saçları görünce aklıma siyah saçlı biri geldi. Derin bir nefes alıp geldiğimiz yola baktım. Kael ne halt ediyordu acaba?

Odun ve taş getiren askerler ateş yakarken arabacı asker, arabanın tepesinde gözleri bembayaz gözlerinin üstünde havada alevden bir gözlük duruyordu. Ürperdim. O an aklıma iki şey geldi ikiside kötüydü. İlki kesinlikle kaçamayacağım ve bu askerlere fazla dalaşmamam gerektiğiydi.

Askerlerin bir şeyler avlamalarını bekledim ama onlar arabanın arkasındna tencere çıkarıp ateşe koydular. Ateşin rengi mavidi, duman çıkarmıyordu bu ormandaki canavarların dikkatini çekmemek için çok iyi bir özellikti. Kendi kendime büyücüleri takdir ettiğim için kendime kısa süreliğine kızdım.

Kendi kendime içimdeb konuşurken çoktan yemek pişmişti. Aralarına oturup bana verilen yemeğe ekmek bandım. Muhtemelen yemeğe yine uyku ilacı katılmış olabilirdi ama yol boyunca bir şey yememiştim, çok acıkmıştım.

Yemeğimi bir güzel yerken gözüm ormana kaydı. Akşam güneşini ormanı turuncuya boyuyordu ama tuhaf bir şey vardı, turuncuların arasında iki mavi göz bize bakıyordu. Oturudğum yerde daha iyi bakmak için yemeğimi yere koyup doğruldum. Askerler bu haraketiöi fark ettiker ama bir şey demediler.

Mavi gözler bize iyice yaklaşınca aslında bembeyaz kürklü büyük kurt olduğunu gördüm. Bu kurt gördüğüm en büyük kangaldan bile büyüktü. Çocuk gibi parmağımı kurda yönelttim "Kurt!"

Askerler tennezül edip bakmadılar bile, acaba kafayı yedimde onlarda beni umursamıyor muydu acaba?

Kurt ta dibimize kadar gelince ayağı kalkıp arabaya geri geri yavaşça ilerledim. Tehlije çanları kulağımın dibinde çalıyordu ama askerler hala yemekleri ile meşguldüler. Kurt beyaz saçlı arabacanın yanına gelip ona sürtündü. Oda kenardan ona yemek çıkarıp önüne koydu. Arkamı dönüp arabaya yöneldim.

"Memnun oldum." dedi biri. Askerler bunu söylemek için biraz gecikmemiş miydi? Kaşlarım çatık bir şekilde arkamı döndüm. Neon mavi gözlü kurt bana bakıyordu ve askerler yemeklerine gömülmüştü. Kurt bana bakarak "Memnun oldum." dedi.

Gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Ne?" derken kaldım öyle. Evet ben manyak olduğumu kabul ediyorum ama bu kadar da değil.

"O konuştu mu?" dedim askerlere korkudan hafif bağırdım.

Askerler yemeklerini bitirdikleri sonunda bana bakma lüzumunu gösterdiler sonunda.

Arabacı asker bir ayağı bağdaş olmuş diper bavağı ise sağ elinin altındaydı. "O bir kurt değil. O hem insana dönüşebiliyor hende insana dönüşebiliyor. O bir cin." dedi ve kurdun mavi gözleri artık kararan havada parlarken gözümün önünde insana dönüştü, mavi gözlü beyaz saçlı kaslı bir insana. İnsan.

Geri adımı attığımda ayağım taşa takıldı ve düştüm. Askerler bana güldüler. Ben iae popomun acısına yandım. Acıdan bütün kemiklerim sızlamıştı.

Az önce kurt olan insan yanıma bir adım atarken yanıma ışınlandı. Gölge yürüyüşü. Bu yürüyüşü en güçlü elfler bile zor yapardı. O ise sanki terayağından kıl çeker, nefes alır fibi yapmıştı. Yüzünde en az bile efor sarfetmiş bile ifade yoktu. Elini uzattı ve " Sorun yok seni anlıyorum. İsmim Lark memnun oldum leydim."

"Memnun oldum." Diye geveledim ağzımda. Aval aval neon gözlere baktım.

O ise burnu havaya kalkıp indi. Kafasını birden kaldırıp orman tarafına baktı ve "Geliyorlar." Orman gayet normak gözükürken askerler silahlarını çıkardu ve pelerinlerinş kafalarına geçirdiler. Beyaz saçlı arabacı ateşi uzaktan tek el haraketi ile ateşi söndürdü.

Lark bana döndü ve üstüme atladı ben ise tiz bir çığlık attım. Mare drama queen slay.

Lark pelerini üstüme tamamen örttüğü sıra gümbür gümbür ses gelmeye başmadı. Ses sanki o kadar kuvvetliydi ki yer yerinden oynuyordu. Sanki bir sürü hayvan buraya koşuyordu. Merakıma yenik düşüp Lark'ın pelerinin altından baktığımda şefaf kafası kurt altı geyik vücutlu hayvanları gördüm.

Lark"Sessiz ol, bizi göremezler ama sesleri duyabilirler. Pelerin bizi koruayacak merak etme."

Ürküp pelerini bırakıp olabildiğince Lark'ın altında küçüldüm. Lark bile korkmuştu hızlanan nefesş kulağımu okşadı huyladım. Başka durumda olsak onu ittirirdim.

Hayvanlar yanımızdan koştura koştura geçerjeb ortalıj tozdan geçilmiyordu. Lark iyice bana yapıştı ben ise uzun nefesler almıyordum ki göğüs kafesim fazla büyümesin. Tüm sğür gelip geçerken bir kurtumsy hayvan durdu. Pelerin altından burnu gözüktü. Ağzından kanlar dibimize şıp şıp aktı. Dudağımı ıssırdım. Göğüsüm sıkıştı ve korkudan yanımda duran Lark'ın kolunu sıktım. Ölmek için çok gencim. Plankta durulan geçen saniyeler kadar uzun geçti saniyeler, saniyeler saat bile değil zamanı durdurmuştu sanki. Ama sonra kurt burnunda soluyup geçip gitti. Rahat bir nefes verirken son bir kaç hayvanda geçip gitti ve sessizlik oluştu.

G*tümüz öyle tutuştu ki biraz dakika bekledikten sonra hareketlendik. Bunlarda neydi böyle?

Lark üstümden çekildi ve ayağı kalktı "Bunlar kurikler. Önüne çıkan bütün canlıların kanını ve ya ruhunu içerler. Neyse ki kurtulduk." Sonra pelerini tuttup pelerine baktı ve devam etti "Pelerinler kokumuzu ve sesizimizi yani kalp atışlarımızı gizliyor." Ona baktım ve ayağı kalktım. Üstümü çırptım, üstüm ful toz olmuştu, siyah giymem zaraları.

Gülümsedim "Ben eve gidiyorum." dedim ve hızla döndüğümüz yola koşmaya başladım. S*kerler böyle işi. Erkekliğin yüzde doksanı kaçmaktır. Eve giderim saçımı boyarım uzaklara yeni bir hayata yelken açarım ailemle mis gibi zaten hep deniz kenarı bir yer isterledi. Gideriz bakarız, parası neyse veririz.

Bu düşüncelerimden sıyırılıp arkama baktım. Arkamda askerler kollarını bağdaştırmış bana bakıyorlardı. Lark yoktu. Neredeydi diye düşünürken sert bir şeye çarptım. Acının etkisiyle inleyip kafamı tuttum.

Lark kolumdan tuttu ve kolumu tutması ile damarlarıma büyüsü aktı. Elinden kurtulamaya çalıştım ama beni daha sıkı tuttu "Lütfen Mare. Seni kraliçeye götürmemiz gerek." Gözlerim ağırlaştı koluma baktım. Bana ne oluyordu?

"Eve gitmek istiyorum." derken cümlemi zar zor söyledim. Mavi gözleri bana acıyarak aktı ve "Üzgğnüm." Demesiyle gözlerim kapandı. Gözlerimin kapanması ile yere düşeceğim sandım ama Lark'ın sıcak kollarına beni aldı ve bende karanlığa adım attım.

***

Bölüm sonu kee bu bölümü dün bin kelime yazdım ama sildim yanlışıkla. Tekrar yazdım. Sizi tekrar bu büyülü dünyama beklerim Solmayan'larım 💋💞Öptümmm

Loading...
0%