Yeni Üyelik
23.
Bölüm

İlk hasret.

@meltemyaman

Bütün Akşam ikisi içinde harika ilerliyordu. Sohbet ediyor, birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Birbirlerine ezelden aşina olan bu iki ruh, bedenen de birbirlerinin yanındalardı artık. Gözlerini ayırmıyorlardı hiç. Sanki birbirlerinin yüzlerini hafızalarına kazıyorlardı. Bade kolunu banka yaslamış öylece Anıl'ı seyrediyordu.

-Hava serinledi. Üşüyor musun?
-Hiç üşümüyorum. Sen üşüyorsan kalkalım.
-Kalkmayalım. Yanından bir dakika bile ayrılmak istemiyorum.
-Anıl ciddiyim üşüdüysen kalkabiliriz. İkimizde hasta olacağız bu gidişle.
-Bade sana birşey sormak istiyorum ama yanlış anlamandan korkuyorum.
-Neden yanlış anlayacakmışım sor hadi.
-Bugün sizi Selimle konuşurken gördüm hatta görmekten fazlası, birazda dinlemiş olabilirim.
-Ben hiç görmedim seni.
-Saklanmıştım.
-Tamam. Peki soracağın şey nedir?

-Selim sürekli seni görmeye geliyor mu ya da bundan sonra da gelecek mi?
-Hayır. Onu en son ne zaman gördüğümü bile hatırlayamıyorum. Gideceğini söyledi. Dinlediysen neler konuşulduğunu da duymuşsundur zaten.
-Evet duydum.
-Seni rahatsız eden şey nedir tam olarak onu söyler misin? Selim artık istediği gibi beni göremeyeceğini biliyor. Geleceğini sanmıyorum artık.
-Bade, ben korkuyorum. Seni kaybetmekten, üzmekten, üzülmekten. Kimse sana farklı bir gözle yaklaşsın istemiyorum. Belki bu kulağa kötü gelebilir ama hissettiğim şeyi de saklayamam.
-Evet bugün benim duyduklarım gibi. Haklısın bende kötü hissettim kendimi.
-Anlamadım ne duydun ki bugün?
-Anıl bu yaşına kadar niye kimse girmedi hayatına? Ya da şöyle sormak istiyorum. Mesleğin var, yakışıklısın, çevrende seninle birlikte olmak isteyen çok kadın vardır eminim. İstanbul'dan yeni geldin. Kimse olmadı mı hiç?
-Dur dur dur. Sen önce ne duyduğunu söyler misin ?

- Seni çok yakışıklı buluyorlarmış. Heykel gibiymişsin. Yirmi dört saat ders anlatsan bıkmadan dinlerlermiş. Bu tarz şeyler. Fazla beğeniliyorsunuz haberiniz olsun.

Bade cümlesinin ardından cilveli bi bakış atıp gülümsedi. Anıl'ı delirtmekti niyeti. Kafasını denize doğru çevirdi sonra.
Anıl Kahkaha atarak Bade'ye yaklaştı. Elini tutup gözlerini kendi gözlerine çevirdi. Hala gülmeye devam ediyordu.

-Bu anlattıklarından dikkatimi çeken tek şey "yakışıklısın" oldu.

-O kadar diyorsun.
-Evet o kadar. Kimin ne düşündüğü inan zerre umrumda bile değil. Kim olduklarını sormayacağım bile. Önemli olan senin benimle ilgili düşündüklerin. Kim olursa olsun. Kim ne söylerse söylesin. Benim için şu dünya da tek kadın sensin. Gerisi beni ilgilendirmez.
-Bunlar çok iddialı sözler. Ağzınız güzel laf yapıyor ama ben hemen etkilenmem söylemiş olayım.
-Öyle mi dersin?

Bade yine gülümsedi, Kafasını Anıl'ın omzuna yasladı.

-Diğer soruma cevap vermedin.

-Bade hayatıma giren ilk kadın sen değilsin. Sana karşı açık olacağım. Yalan söylemek en son istediğim şey. İlk değilsin ama inan bana son olacaksın.
-Kim bilir kaç sevgilin oldu şimdiye kadar. Biraz çapkınlık seziyorum. Ama hiçbiriyle ilgilenmiyorum biliyor musun. Çünkü artık mutlu olmak istiyorum ve geçmişle kendimi yıpratamam. Önemli olan bana karşı olan ilgin, sevgin. Eğer bunlar birgün biterse lütfen hiç uzatmayalım olur mu? Ben seni kötü hatırlamak istemem.

-Ordan bakınca kötü bir imaja mı sahibim?
-Hayır onu demek istemiyorum. Beğenilmek güzel birşey bence. Onu kast ettim aslında.
-Anladım.
-Kızdın mı? Özür dilerim öyle demek istememiştim.
-Hayır kızmadım. Kızamam ben sana. Böyle şeyler düşünerek üzme kendini lütfen. Ben sana yanlış yapamam. Senden sıkılmam, seni sevmeyi bırakmam. Bunların hiçbiri benim elimde olan şeyler değil çünkü. Peki ya sen? Sen birgün benden bıkarsan?
-Ahahha. Bilmem. Belki de bıkarım.

Anıl'ın yüzü düştü o an. Hiç beklemediği bir cevap almıştı çünkü. Kafasını yere doğru eğdi. Aniden yüzünün rengi değişmişti sanki. Bade yaptığı şakanın yersiz olduğunu düşünüyordu. Onu kırmıştı.
İçinden Anıl'ın yüzüne bakarak şarkı söylemek geldi o an. Kısık ve etkileyici bir sesle ona göre dünyanın en güzel aşk şarkılarından biri olan şarkıyı mırıldanmaya başladı.

Çabuk olalım aşkım
Her şeyi paylaşalım
Ben kendimi sana adadım
Sevgilim sensiz anlamsızım
Mahşere kadar benim aşkım
Her alemde senindir canım
Nereye istersen sür köle diye
Sensiz ölürüm cennette

Seni seven kalbim
Sana deli oluyor anlasana
Sana dayanamıyorum inan ki
Sensiz mutlu olamıyorum
Seni seven kalbim
Sana deli oluyor anlasana
Sana dayanamıyorum inan ki
Sensiz yaşayamıyorum

~Yıldız Tilbe~

Anıl gözlerini iyice açmış şaşkınlık Bade'nin yüzüne bakıyordu. Gözlerini kapatmış şarkıyı hissederek söylüyordu. Bu her halinden belliydi. Anıl gitgide kendini kaptırıyordu. Sevgisi kalbinde her dakika büyüyordu. Bade susmuştu. Ama hala gözlerini açmıyordu. Anıl ayağa kalktı. Bade'nin elinden tutarak onu da kaldırdı. Sımsıkı sarılıyorlardı. Anıl Bade'nin yüzünü elleri arasına alarak,

-Seni çok seviyorum. Seni senin bile tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum.
-Bende seni seviyorum. Ve zannediyorum ki artık senden tek bir gün bile ayrı kalamayacağım. Bu resmen delilik.
-Bizde deliyiz o zaman.
-Öyle galiba.

Anıl Badeyi belinden kavrayarak kucakladı. Bade kucağında dönmeye başladı. Dönen sadece bedenleri değildi, aşktan başları dönüyordu. Döndü, döndü, döndü.

-Dur be adam. İkimizde sarhoş olduk.
-Çok seviyorum diyorum anlamıyor musun. Ben zaten seni gördüğüm günden beri sarhoşum. Aşkından deli olmuşum.
-Anıl dur artık şimdi düşeceğiz.
-Ben seni hep tutacağım diye söz verdim. Bırak düşersekte birlikte düşelim.

Anıl yavaşça durdurdu kendini. Sanki bütün dünya onlarla birlikte dönüyordu. Kahkahalarla el ele tutuşup yürümeye başladılar. Gözlerinde koca bir alev vardı sanki. Arabaya kadar gelmişlerdi. Anıl yine buruk gözlerle Bade'ye bakıyordu.

-Noldu niye öyle bakıyorsun?

-Yine ayrılacağız.
-Niye ayrılalım. Evimize gidip uyuyacağız. Yarın yine beraberiz.
-Ben artık bir saniye bile ayrı kalmak istemiyorum senden.
-E yarın evlenelim o zaman olmaz mı?

Anıl Bade'nin cevabı karşısında şoka uğramıştı resmen. Yutkundu.

-Nasıl yani?
-Ahahah. Şaka yapıyorum korkma.
-Korkmadım.
-Evet korkmadın. O yüzden yutkundun. Hayırdır niye yüzün düştü? Aaa sen zaten evli misin yoksa? Ahahha

Anıl ikinci kez yutkundu. Bade'ye gözlerinde ki anlamsız ifadeyle bakıyordu. Tahmin etmeyeceği cevaplar karşısında ne diyeceğini bilemedi.

-Saçmalama.
-Ee ne o zaman. Niye o kadar şaşırdın. Benle evlenmez misin?
-Hayır sadece bir an hayali bile güzel geldi kulağıma. O yüzden ifadesizleştim.
-Ahahha. Anladım. Merak etme hemen evlenmeye niyetim yok. Biraz daha hasret kal bana.

Anıl Bade'nin bileğinden tutarak hızlı bir hareketle arabanın kapısına yasladı. Bir eli arabada bir elini Bade'nin yüzünde gezdiriyordu. İyice yaklaştı. Yine burun buruna gelmişlerdi tam anlamıyla.

-Bir gün seninle evlenicez. İnan o gün yaptığın bu şaka için çok pişman olacaksın.
-Nasıl olacakmış o.

Bu kezde Bade kocaman yutkunuyordu. Anıl ise Bade'nin dudaklarına baktı sonra gözlerinin ta içene bakarak;

-Evlendiğimiz gün nasıl olacağını görürsün.
-Seninle evleneceğimi nerden çıkardın?

Anıl Bade'nin dudağının kenarına küçük bir öpücük kondurdu. Bade nefesini kontrol edemiyordu. Kalbi yine çırpınıyordu adeta.

-Kalbin öyle demiyor ama.
-Artık gidelim mi?

Bade Anıl'ın kolları arasından kurtardı kendini. Ön koltuğa geçip oturdu. Anıl'ın yüzünde yine çapkın, serseri bir gülüş hakimdi. Arabaya bindi. Çalıştırır çalıştırmaz az önce Bade'nin söylediği şarkı radyoda çalmaya başladı. İkisi de kaşlarını çatarak birbirlerine baktılar. Tesadüfün böylesi diye geçiriyorlardı akıllarından.
Birden ufak kahkahalar atmaya başladılar.

-Yok artık.
-Bence de yok artık.
-İstesek böyle denk gelemezdi.
-Bade bu bir işaretti bence.
-Ne işareti?

-Bizim şarkımız olmalı bu. İkimizin şarkısı. Ne dersin?
-İkimizin şarkısı. Bizim de artık bi şarkımız var. Ahaha.
-Gülme ciddiyim.
-Komik olduğu için gülmüyorum hoşuma gitti ondan güldüm. Evet bu bizim şarkımız olmalı.

Bade ve Anıl'ın şarkısı. Kendi şarkılarını dinleyerek yola çıktılar. Çok değil en fazla on dakika sonra Bade'nin evinin olduğu sokağa girdiler. Bade Anıl'ın elini tutarak;

-Burda duralım bence. Binanın önüne çok gitme. Gören olmasın.
-Hahaha resmen liseli aşıklara benzettin beni de.
-Ya dalga geçme. Ciddiyim. Gül abla faln balkon da olur görürse ne açıklama yaparız?

-Tamam durdum korkma. Ayrıca açıklama yapmak zorunda da değiliz.
-Sen olmayabilirsin ama onlar benim ailem. İlla ki açıklama yapmak durumundayım.
-Bende senin ailen olmak istiyorum. Senin herşeyin olmak istiyorum.

Bade gülümseyerek Anıl'ın tuttuğu elini daha da fazla sıktı.

-Sen benim evim olsan olmaz mı? Aile mi birgün kaybedebilirim. Annem ve Babam gibi. Sen evim ol ki, gün sonunda kazandıklarımla, kaybettiklerimle birlikte sana koşarak geleyim. Olmaz mı?
-Sana kurban olurum. Senin o zarif kalbinden öperim be kadın. Ben senin herşeyin olurum. Evin barkın, aşın, Aşkın. Sen yeter ki her günün sonunda benim kollarıma koş. Sana ev olur her gün o evin önünde titreyerek seni beklerim.
-Bu kez fazla bekletmem.

Anıl arabadan hızlıca indi. Bade'nin sözleri onu çok etkilemişti. Kapısını açıp onu aşağıya indirdi. Kollarını açıp sımsıkı sarmaladı. Saçlarından öptü, alnından öptü. Tekrar bağrına bastı.
Bade sanki dünyanın en güvenilir kollarında gibi hissediyordu kendini. Sanki gerçekten evinde hissediyordu. Bir insan diğerini evinde hissettirebilir miydi. Bunu şimdiye kadar hiç tatmamıştı ama hissetirebilirmiş. Hayattan bir ders daha çıkarmıştı;

Ev sadece dört duvarı, çatısı olan yer değilmiş. Ev kendini güvende hissettiğin, gerçekten sevildiğini hissettiğin yermiş.

-Ben gideyim artık. Bugün için teşekkür ederim.
-Ben şimdi senden nasıl ayrılıcam?

-Anıl. Yapma lütfen. Hadi özle biraz beni.
-Özlemediğim bir dakika mı var sanıyorsun. Bak iki adım uzaklaştın şimdiden burnumda tütüyorsun.
-Hadi kaçtım ben iyi geceler.

Bade bir kaç adım uzaklaştı. Anıl arkasından seslendi;

-İyi geceler öpücüğü yok mu?
-Hahaha. Gel buraya.

Bade koşarak Anıl'ın yanağından kocaman bir öpücük çaldı. Yine arkasını dönüp ilerledi. Binaya girmişti çoktan. Hızlı adımlarla evine çıktı. Evin kapısını kapatıp yaslandı. Eliyle kalbini tuttu. Kaburgasından dışarı fırlayacak gibi çarpıyordu yine. Yüzünde ki gülümseme hala dağılmamıştı. Yavaşça banyoya doğru ilerledi. Aynaya baktı. Yüzünde farklı birşey vardı. Tarifi imkansız ama bir o kadar da güzel birşey. İçinden yüzünde ki gülümsemenin hiç eksilmemesi için dua etti. O an telefonu çaldı. İçinden Anıl olabileceğini düşünerek hızla salona doğru ilerledi. Arayan dedesiydi. Hemen telefonu açtı

-Efendim dedecim.
-Nasılsın yavrum?
-İyiyim dedecim. Çok iyiyim. Sen nasılsın?
-Bende iyiyim güzel yavrum. Aramadın kaç gündür. Merak ettim seni.
-Haklısın dedecim. Ama biraz yoğundu bir kaç gündür. Okulun ayarladığı kamp faln vardı oraya gitmiştik. Gül abla faln birlikteydik yani.
-Anladım yavrum. Bade çok özledim seni kızım. Haftasonu gelsen ne güzel olur. Bir iki günde izin alsak okulundan.
-Bilmem ki dedecim bende seni çok özledim ama olur mu acaba. Dersler falan nasıl olur acaba.
-Yavrum sen bir Gül'e danış bakalım ne diyor. Ben hemen alırım biletini. Haber ver.
-Tamam dedecim. Ben yarın konuşup sana dönerim olur mu?
-Tamam güzel kızım hayırlı haberlerini bekliyorum. Allah'a emanet ol. Görüşürüz.
-Görüşürüz dedecim ellerinden öperim. Dikkat et kendine.

Bade dedesinin teklifini reddedemezdi. Çünkü o da çok özlemişti dedesini. Ailesinden kalan son yadigardı o.
Aklına bir an Anıl geldi. Acaba ne diyecekti. Üzülür müydü?. Sonuçta bir kaç gün bu kadarcık ayrı kalmaktan birşey olmaz diye düşünüyordu. Mesaj atıp söylemek istedi ama yüz yüze söylemenin daha iyi olacağını düşünerek vazgeçti. Banyoya geri döndü kısa bir duş alarak, günlük kıyafetlerini hazırlayarak yatağına geçti. Anıl telefon numarasını istememişti. Bu durumu garipsemişti. Ama yaşadıkları güzel dakikaları düşünerek aklına gelmediğini düşündü. Bugpn Melisa'yla da hiç konuşmamıştı, mesaj attı. Hala ders çalıştığını söylüyordu Melisa. Bade neler olduğunu yüz yüze anlatmak istiyordu ona da hiçbirşey anlatmadı. Kısa bir konuşmanın ardından telefonunu şarja takarak gözlerini kapadı. Yeni bir mesaj sesiyle irkildi. Gözleri zar zor açılıyordu artık hafifçe telefonu kendine doğru çevirdi. Yine yüzüne uykudan önce kocaman bir tebessüm ilişmişti.

- Gözümde, burnumda, gönlümde tütüyorsun...

Bu mesaj Bade'yi uykusundan etmişti. Mesaj atan Anıl'dan başkası değildi. Numarasını nereden almıştı onu düşündü bir an. Ama aklı hala yazdığı mesajdaydı. Çok güzel şeyler duyuyordu bu adamın ağzından. Her kelimesi şiir gibi dökülüyordu sanki ağzından. Bade'de kendini iyice bırakıyordu aşkın kollarına. Bu durum hiç rahatsız etmiyordu aksine ne vakittir olmadığı kadar mutlu oluyordu. Ne cevap vereceğini düşünüyordu.

-Beni böyle alıştırırsan şımarırım.
-Sen herşeyin en güzeline layıksın. Şımarmakta en çok sana yakışıyor.
-Anıl.
-Efendim.
-Ben sana çok alıştım.
-Ben sana evvelden aşinayım.
-Nereden buluyorsun bu güzel sözleri.
-Sanki hep sana söylemek için birikmiş gibiler.
-Sahi numaramı nereden buldun?
-Kampta ki yoklama listesinden almıştım.
-Ahahah. Demek ki kaç gündür vardı ama yazmadın.
-Evet birşeyler tam oturmadan rahatsız eder miyim diye düşündüm.
-Yazmaman daha çok rahatsız etti inan. Numaramı niye istemedi diye düşündüm daha az evvel.
-Gerçekten mi?
-Evet.
-Sen nereden çıktın benim karşıma.
-Hemen şikayet mi ediyorsun?

-Hayır şükrediyorum. İyi ki geldin.
- sende öyle.

İkisi de telefonun ışığı altında sırıtarak uykuya daldılar. Bu olanlar hayallerinden bile güzeldi. Gece uyurken bile özlenir mi bir insan özleniyor. Hele ki kavuşmak bu kadar zor olmuşsa. İnsan ne kadar sevebilir en fazla? Ne kadar bağlanabilir hayatında ilk defa gördüğü, el diye tabir ettiği insana? Bir bakış, bir dokunuş, küçük bir tebessüm. İnsanın hayatı gerçekten bunlar arasında kalıpta, herhangi birini kaybetme korkusuyla yaşayabilir mi? Yaşarmış. Herşeyin en ucunda yaşarmış insan. Sevgiyide, acıyı, aşkı da...

Sabah okul için hazırlandılar. Artık onları bekleyen, özleyen, görmek için can attıkları biri vardı okulda. Anıl aracına atlayıp hızla okula doğru yola çıktı. Bade'yi almayı düşündü ama gören olabilir diye vazgeçti. Bade binadan inerken Gül ile karşılaştı. Birlikte okula doğru yürümeye başladılar.
Bade dedesiyle konuştuklarını Gül'e anlattı izin almak için söze girecekti ki Gül ondan önce başladı sözlerine;

-Bade tabi ki git. Ne kadar özlemiş baksana adam. İki gün izin yazdıramayız ama şöyle yapalım, sen cuma akşamdan git Pazartesi akşam dön Salı günü okula gelirsin olmaz mı?
-Olur abla benim için sıkıntı olmaz. Seninle konuşmadan kesin birşey söylemedim ben zaten. O zaman arayıp haber vereyim. Yarın akşam için bilet bakalım.
-Ara hayatım. Haber ver sevindin adamcağız.
-Tamam abla Teşekkğr ederim. Abla sana bişey soracağım.
-Sor tatlım.

-Ben sana çok mu yük oluyorum. Sanki böyle basen çok şey istiyormuşum gibi geliyor.
-Bade lütfen duymak istemiyorum bir daha böyle şeyler. Kızım sen benim kardeşim gibisin. Ben sana ufak tefek şeylerde yardımcı olmayıp kime olacağım. Lütfen üzersin beni böyle düşünürsen.
-Sağol abla iyi ki varsın. Herşey için Teşekkür ederim.
-Sen de iyi ki varsın.

Okul bahçesine girdiğinde parlayan gözlerle bekleyen Anıl'ı gördü. Uzun zamandır görmemiş gibi özlemle bakıyorlardı birbirlerine. Daha bir gün geçmeden bu kadar özlemişlerdi. Peki bir kaç gün görüşmeyince nasıl olacak? Nasıl hissedecekler. Bade Anıl'a nasıl söyleyecek?
Bade içeri girmeden önce dedesini arayıp konuşmak istedi. Erken haber vermek bir yandan da sevindirmek için. Arka bahçeye doğru ilerledi. Telefonla dedesini aradı.
Anıl da Bade'nin arkasından arka bahçeye doğru ilerledi. Bade banka oturmuş yüzünde ki gülümsemeyle biriyle konuşuyordu. Anıl sabah sabah kiminle konuştuğuna anlam veremedi
.

-Aloo dedecim günaydın.
-Günaydın yavrum. Hayırdır bu saatte birşey mi oldu?

-Hayır hayır birşey olmadı. Sana güzel bir haber vermek için aradım. Ben Gül ablayla konuştum da geliyorum. Haber vereyim dedim.
-Sabah sabah yüzümü güldürdün. Yüzün hep gülsün güzel kızım.
-Sağol dedecim seninde. Ben akşam bilet bakacağım. Alınca sana haber veririm. Yarın akşam için alacağım. Pazartesi gece de dönerim.

Anıl gülerek konuştuğunu görünce iyice merak etti. Bade'ye doğru ilerledi yanına kadar gelmişti. Bade ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Aklına küçük bir muzurluk gelmişti.

-Tamam güzel kızım bekliyorum seni. Haber verirsin bana Allah zihin açıklığı versin.
-Teşekkür ederim. Bende seni çok özledim. Sonra görüşürüz yine. Seni seviyorum. Kocaman öptüm.

Anıl'ın yüzü kıpkırmızı oldu. Bade gözünün içine bakarak başkasına seni seviyorum diyordu. İnsanın aklına kaç türlü şey geliyordu. Birde bu kadar çok sevince gözünden bile sakınıyordu elbet. Bembeyaz olmuş yüzünü Bade'ye çevirdi. Bade hala sırıtıyordu. Anıl'a bakmıyordu bile. Anıl daha fazla beklemeden;

-Bade. Kiminle konuşuyordun?
-Aaa hocam siz burada mıydınız?
-Bade dalga mı geçiyorsun?

-Siz niye bembeyaz olmuşsunuz. Bir kızarıp bir bembeyaz oldunuz. Hasta mısınız?
-Kiminle konuşuyordun?

-Çok mu merak ettiniz?

-Delirtmeye mi çalışıyorsun beni?
-Yoo niye delirtmeye çalışayım.
-Bade.
-Tamam tamam söylüyorum. Hayatımda en çok değer verdiğim adamla konuşuyordum.

Anıl resmen deliye dönmüştü. Dedesi olabileceği aklının ucundan bile geçmiyordu. Aklı başka başka yerlere kaçıyordu.

-Adam derken?
-Erkek yani. Adam

-Ben rahatsız ettim galiba. Kapatmasaydın.
-Yok zaten kapatacaktık. Malum zil çalar birazdan.
-Şu an çok sinirleniyorum. Niye sırıtarak konuşuyorsun. Adam dediğin kim Bade?
-Anıl hocam siz biraz sinirli misiniz?
-Bak hala Anıl hocam diyor.
-Ne dememi istersiniz? Sevgilim nasıl?
-Badeee. Bak elim titremeye başlıyor.

Bade oturduğu banktan kalktı. Anıl'dan uzaklaşarak bir iki adım attı. Etrafı kolaçan etti. Geriye dönüp Anıl'ın kulağına eğilerek;

-Kıskanç halin çok hoşuma gidiyor sevgilim.

Hızla telefonu çantasına koyup yüzünde ki tebessümle Anıl'ın yanından ayrıldı. Anıl ne tepki vereceğini şaşırmıştı. Ama Bade'nin sevgilisi olma fikri hiçte kötü değildi. Yüzünde ki gülümsemeyle birlikte o da Bade'nin arkasından okula doğru ilerledi. Bugün dersleri vardı öğleden sonra. Bir iki üç derken yine son saatlere yaklaşmışlardı.
Bade artık yorgundu. Kafasını kaldıracak hali bile yoktu ama ders Anıl'ın olduğu için dayanmak zorundaydı. Anıl bütün yakışıklılığıyla sınıf kapısında belirmişti. Bade yüzüne bakmamaya özen gösteriyordu. Yüzlerinde ki ifadeler herşeyi açığa çıkarabilirdi. Herşeyi en dorukta yaşayıp kimseye belli edememek çok zor geliyordu ikisine de. Anıl sınıf defterini dolduruyordu. Bir anda telefonuna gelen mesaj sesiyle dağıldı tüm dikkati;

-Bugün çok yakışıklısınız. Günün yorgunluğu ışığınızdan birşey çalamamış.

 

Anıl okuduğu mesajla mimiklerine hakim olamadı. Bade tüm ciddiyetini korusa da herkes Anıl'ın yüzünde ki gülümsenin sebebini merak ederek sormaya başladılar;

-Hocam cennetten haber mi aldınız. O nasıl gülümsemek.

Herkes bir an Anıl'ın yüzüne bakmaya başladı. Gülümsemeye devam ediyor bir yandan da defteri yazıyordu. Hep bir ağızdan aynı soruyu tekrarlıyorlardı. Anıl dayanamadı;

-Cennetten değil cennettekinden haber aldım. Haydi başlayalım.

Herkes daha da meraklandı. Sesler bir türlü kesilmiyordu. Daha önce Anıl'la alakalı konuşan kızlardan biri Anıl'a dönerek;

-Hocam sevgiliniz mi var yoksa?

İyice sinirlenmiştim. Kafamı hiç çevirmedim. Sadece Anıl'a bakıyordum hafif tebessüm ederek. Anıl bakışımdan ne demek istediğimi anlamış gibiydi. Benim olduğum sıraya geldi. Masanın kenarına oturarak;

-Çocuklar niye bu kadar meraklısınız Herşeye?

Aynı kız yine söze girdi;

-Hocam aniden gülünce bizde merak ettik doğal olarak.
-O zaman merakınızı gidereyim. Hayatım da biri yok

Anıl'ın bu sözüyle bütün rengim değişmişti. Hayatımda biri yok demişti resmen. Beni söyleyecek hali yoktu elbette ama biri var diyebilirdi ya da sizi ilgilendirmez diyip konuyu da kapatabilirdi. Ama biri yok dedi. Yüzümü önüme eğdim. Resmen bu kez de ben kıpkırmızı olmuştum. Bi an damarlarımda kaynar suların dolaştığını hissetmiştim ki Anıl sözüne devam etti;

-Evet hayatım da biri yok. Hayatım olmuş biri var. Tüm hayatımı kaplamış biri.

Cümlesini bitirir bitirmez yüzüme baktı. Resmen sabah'ın intikamını almıştı. O an ne hissettiğini anlamıştım. Neredeyse delirecek gibi hissetmiştim. Şimdi ise benden bu kadar güzel bahsetmesi beni çok onurlandırmıştı. Yüzüme tekrar kocaman bir gülümseme oturdu. Sınıfta ki herkes "Ooooo" diye bağırmaya başladı. Anıl'a soru soran kızlar bayağı bozulmuşa benziyorlardı. Bu durumda gülen taraf ben olduğum için mutluydum. Anıl oturduğu masamdan kalktı. Yerine geçip dersine devam etti. Onu dinlemek başlı başına mükemmeldi. Sesi her an şiir okuyacakmış gibi değişik bir tona hakimdi. Aşık olmayıp ne yapayım ben bu adama. Hem yakışıklı, hem sesi mükemmel, hem ağzı iyi laf yapıyor. Ben aşkımdan delirmek üzereyim galiba. Bir an önce ders bitsin ve kendime geleyim diye dua ediyorum içimden.

Vee nihayet bitmişti gerçekten.

Eşyalarımı toplamaya başlamıştım. Telefonuma gelen mesaja baktım.

-Demek ki insanın canı çok yanıyormuş değil mi?

Hala öğretmen masasında oturuyordu. Bende tam karşısındaydım. Çantamı sırtıma alarak yüzüne bakıp çıktım sınıftan.

-Canımı yakmak için yaptın yani. Tebrikler başardın o zaman.
-Hayır. Sadece yüzünün ifadesini gördüm. Yoksa yine aynı cevabı verirdim. Yalan söylemiş olmuyorum.

-Bence intikam aldın.
-Neyin intikamını ben hala kimle konuştuğunu bilmiyorum.
-Yakışıklı biriyle konuşuyordum. Sabahta söyledim zaten.
-Bade herhalde istiyorsun ki insanları unutup karşına dikileyim.
-Tamam neyse ben eve gidiyorum. Sen oturmaya devam edebilirsin.
-Akşam konuşacağız bu konuyu.
-Akşam?
-Evet akşam. Çok özledim seni.
-Nasıl oluyormuş o. Daha bir dakika önce birlikteydik.
-Yanlış. Birlikte değildik. Aynı ortamda iki yabancı gibiydik.
-Sonuçta gördük birbirimizi.
-Sen beni özlemedin herhalde. Tamam bişey diyemem o zaman.

-Onu demek istemedim.
-O zaman özledin.

-Ağzımdan duymak istiyorsun herhalde.
-Evet. Beni özlediğini bilmek hoşuma gidiyor belki.
-O zaman akşam duyarsın.
-Tamam. Seni eve bırakmak isterdim ama şartlar malum.
-Hiç gerek yok benim bir kaç işim var zaten dışarda. Düşünmen yeter.
-Öyle mi ? Ne işi bakalım?
-Özellllll.
-Bade bunların hesabını soracağım akşam. Bekle.
-Nasıl olacakmış o.
-Kalbin çarpmaya başladığında anlarsın.
-.....

Okuldan uzaklaşmıştım nihayetinde. Bu adam benim resmen kalp ritmimi değiştiriyordu iki cümlesiyle. Çarşıya doğru indim. Bir kaç eksiği alıp eve geçtim. Melisa'ya mesaj atıp gelmesini istedim. Çok uzun sürmedi gelmesi. Sanki yıllardır görmemiş gibi özlüyorum bu kızı iki gün görüşmeyince. Hemen iki kahve yapıp oturduk balkonumuza. O daha ağzını açıp soruları sıralamadan ben konuşmaya başladım. İlk kahvelerimizi yudumluyorduk ki

-Anıl'la sevgili olduk galiba.

Melisa ağzında ki kahveyi püskürterek öksürmeye başladı. Sırtını sıvazlarken aynı zamanda da kahkaha atıyordum o haline. Yüzü sapsarı kesilmişti. Yüzüme dik dik bakmaya başlamıştı.

-Niye öyle bakıyorsun?
-Ne dedin sen?
-Anıl'la sevgili olduk. Yani olduk galiba.
-Ya niye yaşadığın herşeyden en son benim haberim oluyor.
-İlk senin haberin oluyor brnim anlatacak başka kimsem mi var.

Melisa'ya anlatmıştım herşeyi. Onunla yüzünde koskocaman gülücükler peydah oluyordu. Mutlu olmuştu benim için.

-Bade mutlusun değil mi ?
-Çok mutluyum. İçim kıpır kıpır. Bilmiyorum Melisa. Anlattım herşeyi işte sana. Sen ne düşünüyorsun.
-Eee düğün ne zaman?

-Ahahahah abart biraz daha.
-Kızım siz evlenirsiniz. Gerçekten bak bitmiş o iş.
-Nereden biliyorsun. Dur bakalım daha çok yeni.
-Çok yeniyken böyle büyükse sevginiz, ben bir iki ay sonrasını düşünemiyorum.
-Anıl da öyle diyor.
-Vay be Anıl'a bak sen. Sevdiğini gözlerinde görmüştüm ama bu kadarını beklememiştim. Demek şiir faln okuyor ha. Ayyyy çok romantik. Bitiyorum şu an resmen.
-Melisa bu arada ben yarın İstanbul'a gidiyorum.
-Sebep? Ne demek gidiyorum?
-Ya dedem dün aradı çok özledim diyor bende Bugpn Gül abladan izin aldım yarın akşam gidip pazartesi gece döneceğim. Yatmadan bilet bakacaktım.
-Anıl ne dedi?
-Daha söyleyemedim ki.
-Ne demek söyleyemedim.
-Yüz yüze konuşalım dedim. Bugün akşam buluşalım faln dedi ama hala haber yok.
-Üzülür adam şimdi.
-İki gün sadece.
-Ahhh ahhh kim ona ne kadar uzun gelecektir.
-Melisa tam aşk kadınısın yemin ederim. Herşeyi nasıl böyle dramatize edebiliyorsun.
-Kızım sen aşık değil misin? İki gün görme bakalım ne olacak.
-Birşey olacağı yok. Hem daha iyi özleriz birbirimizi.
-Hıhı gidince görürüm.
-Bakalım ne diyecek bende merak ediyorum.
-Ee mesaj at hadi nerede görüşeceksiniz?
-Yok ya atamam. Şimdi hevesli gibi olur.
-Ahahaha hevesli değilsin yani? Çok belli oluyor.
-Ya dalga geçmeyi bırakır mısın?
-Tamam sen bilirsin valla.

Saat 9 olmuştu hala Anıl'dan haber yoktu. Bade vazgeçti diye düşünüyordu artık. Merakta ediyordu. Bu saat oldu tek mesaj bile yok diye yakınıyordu. Melisa ayağa kalktı;

-Ben kalkıyorum artık. Sende bekleme bari yazmıyorsun da. Kalk bavul falan hazırla okuldan gelince uğraşma yarın birde.
-Tamam canım. Öyle yapayım bari. Anıl'ın işi çıktı herhalde. Bilmiyorum.
-Tamam bitanem yarın gitmeden uğrarım yine iyi geceler.
-İyi geceler.

Melisa gitmişti Bade telefonu eline alıp Anıl'a mesaj atmak istiyordu. Gideceğini haber vermesi gerekiyordu. Yarına kalırsa daha çok tepki vereceğinden korkuyordu;

-İyi akşamlar sanırım işin olduğu için yazamadın. Müsaitsen birşey söylemek istiyorum.

Tam mesajı göndermişti ki kapı çalındı. Melisa'nın geri döndüğünü düşünerek kapıya yöneldi Bade. Kapıyı açtığında Anıl karşısında elleri arkasında bekliyordu. Bade çok şaşkındı. Bir gören olmuştu diye endişelenmişti. Hemen kolundan tutup içeri çekti Anıl'ı

-Sakin ol. Bu kadar özlediğini bilmiyordum.
-Ya sen delirdin mi? Nasıl gelirsin böyle. Ya bi gören olsa? Kime ne cevap vereceksin acaba merak ettim.
-Niraz sakin olur musun? İki saattir Melisa'yla balkonda oturuyorsunuz. Kalktığını gördüm. Binadan çıkınca da hemen geldim kimse görmedi yani.
-Aaa öyle mi çok rahatladım şu an.

Elinde ki büyük kağıdı uzatarak;

-Biraz beklettim sanırım ama uzun sürdü.
-Bu nedir?

-Aç bakalım beğenecek misin?
-Tamam gel şöyle salona.
-Hemen de eve attın beni vallahi pes.

-Anıllll.
-Tamam kızma geçelim hadi.

Salona geçtiler birlikte. Yan yana koltuğa oturdular. Bade elinde ki kanvası açtı. Koca kâğıtta yüzünün her detayının bire bir aynısının çizilmiş olduğunu gördü. Bu hali tıpkı geçen gece oturdukları bankta Hayranlıkla Anıl'ı dinlerken ki haline benziyordu. Gözleri, burnu, dudakları, saçının her teline kadar aynıydı. Ağzı açık bir şekilde Anıl'a döndü. Anıl kocaman gülümseyerek Bade'nin yüzünü izliyordu.

-Biraz işi kalmıştı. Bitirip getirmek için geciktim özür dilerim.

Anıl'ın sözlerinin ardından hızlıca Anıl'a doğru yöneldim. Sadece sarılmak istemiştim ama işler biraz ters gitmişti. Anıl sarılmamın şiddetiyle koltuğa uzanmıştı. Bende onun üzerindeydim. Kollarımı Anıl'ın boynuna dolamıştım. Öylece koltuğun üzerinde uzanıyorduk. Anıl gözlerimin önüne dökülen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıyordu. Diğer eli belimdeydi. Gözlerimiz birbirini bulmuştu yine. Buğulu bakıyordu. Kalbim neredeyse ağzımdan çıkacak gibi hissediyordum. Dudaklarımız birbirine çok yakındı. Yan yana gelince mesafemizi bir türlü koruyamıyorduk. Gözlerim dudaklarına kaydı bir an öpmek istiyordum. Ama yapamazdım. O hala gözlerimin içine bakıyordu.

-Bu kadar sevineceksen ben günde iki resim çizerim.

Dedi kısık ses tonuyla. Gülümsedim.

-Her seferinde böyle oluyor. Sen ne yapıyorsun bana be adam.
-Asıl sen bana ne yapıyorsun. Seni sevmeye doyamıyorum.
-Hala üstündeyim.
-Farkındayım. Şikayetim yok. Gözlerin...

-Nolmuş gözlerime?
-Benim gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor.
-Anıl. Yapma.
-Ne yapma.
-Söyleme şöyle şeyler.
-Neden?

Sohbet devam ediyor ama biz hala aynı şekilde durmaya devam ediyoruz. Artık toparlanmamız lazım.

-Birşey içmek ister misin?
-zahmet etme

Kendimi üzerinden kaldırmıştım. Tekrar oturup çizdiği resmi elime aldım.

-Delisin sen. Nasıl çizdin bu kadar kısa sürede. Saçımın teline kadar nasıl aynı çizebiliyorsun.
-Ben saçlarının her telini aklıma kazımışım. Elim durmuyor. Keşke sadece senin çizimlerin olan bir sergi açsam.
-Eee neden yapmıyorsun?

-Yapmam. Herkes görmesin seni. İstemem.
-Sen bayağı yeteneklisin. Neden resim öğretmeni faln olmadın?

-Çizmeyi seviyorum ama okumayı daha çok.
-hmmm iyi bakalım . Öyle diyorsan eğer.

-Öyle diyorum.
-Hadi kalk kahve yapalım.
-Gerçekten gerek yok. Zahmet etme.
-Olmaz. Bununla dördüncü gelişin ve ben hiçbirşey ikram edemedim daha.
-Oldu mu o kadar ya.
-Eee artık evimi tavaf etmek üzeresin. Bakalım bir dahaki ne zaman.
-Seni zora sokuyorsam gelmem bir daha.
-Beni zora sokmuyorsun. Gül hoca hemen altta oturuyor. Girip çıkarken görürseler sende zorda kalırsın. Öyle değil mi.
-O zaman tünel kazmak icap ediyor.
-Yan tarafı kiralık taşın oraya madem. Ahahahah

-Hangi yan tarafı?
-Benim karşıyı.
-Yetkili kim?
-Ha sen ciddisin?
-Çok ciddiyim.
-Saçmalama. Ahhaha

-Niye gülüyorsun bende evden memnun değildim zaten.
-Delirme. Dur yerinde.

Bade hala söyleyememişti gideceğini. İlk defa buruk gidecekti buradan. Daha önce de gitmek istemiyordu ama bu kez bambaşkaydı. Sanki canının parçasını ardında bırakacakmış gibi hissediyordu. Kahvelerini alıp tekrar koltuğa geçtiler. Bir kaç günlük sohbet ettiler. Sonra Anıl;

-Ben seni birgün görmeden yapamayacağımı anladım. Şurata gelene kadar içimde koca koca özlemler yeşerdi.
-Anıl bir insana bu kadar bağlanmak doğru mu?
-Bade neden böyle birşey soruyorsun şu an . Sanki kötü birşey yapıyormuşum gibi, yargılıyormuş gibi konuşuyorsun.
-Hayır öyle değil. Sadece soruyorum sana bir insanı bu kadar sevmek, düşünmek, bağlanmak normal mi? Ben daha önce hiç yaşamadım. Bilmiyorum.
-Bende yaşamadım daha önce böylesine bir bağlılık.
-Uydurma. Hahaha nasıl yaşamadın.
-Yaşamadım. Bu denli yoğun duygular yaşamadım kimseye karşı. Gecenin dördün de kimseyi görme ihtiyacı duymadım. Ama senin kapına o gece dörtte dayanacaktım.
-Hangi gece?
-Sevgilimle buluşacağım dediğin gece.
-Tamam açmayalım eski defterleri.
-Açmayalım. Biz yeni bir hikaye yazıyoruz çünkü.
-Bu kanvası çerçeve yaptırıp asmak istiyorum. Biliyor musun öyle bir yer.
-çok mu beğendin gerçekten.
-Deli misin bayıldım resmen.
-Gelelim sabah ki meseleye, kime seni seviyorum diyordun.
-Dedim ya Bugün çok yakışıklı bir erkekti konuştuğum

Anıl bu söylediğimden sonra elinde ki kahve bardağını masaya bıraktı. Oturduğu yerden yanıma doğru yaklaştı. Elimde ki bardağı alarak masaya bıraktı. Dibime kadar gelmişti. Eliyle saçlarımı okşuyordu.

-Beni deli etmek demek ki hoşuna gidiyor öyle mi?
-Öyle.

Bu sözlerimden sonra iyice yaklaşmıştı. Diğer eliyle çenemden tutup alnımı alnına yasladı. Gözleri kapalı kısık bir sesle

-Yapma Bade.
-Çok mu kıskanıyorsun beni?
-Kendi gözümden bile.
-Benim aklımla oynama.
-Ne yapıyorum. Kalbin yine çıldırdı. Sesini ben bile duyuyorum.
-Evet çıldırtıyorsun çünkü. Bu kadar yakın durulmaz ki.
-Kokunu ezberliyorum.
-Kokumu da mı çizeceksin?
-Elimde olsa keşke.
-Anıl.
-Hı

-Ben gidiyorum.

Cümlemi daha bitirmemiştim ki Anıl gözlerini açarak uzaklaştı. Yüzüme ne dediğimi anlamamış gibi bakıyordu.

-Anlamadım?
-Ben gidiyorum. İstanbul'a. Yarın akşam uçağım var.
-Bade ne dediğini anlamıyorum. Ne gitmesi. Ne demek gidiyorum.
-Önce dinler misin?
-Bugün konuştuğun Selim miydi? İkna oldun mu sonunda?
-Anıl ne diyorsun?
-Ben birşey demiyorum. Sen gidiyorum diyorsun.
-Bak önce bi dinle sonra tepki verirsin.
-Tamam Bade hanım dinliyorum buyurun konuşun.

resmen sinirden deliye dönmüştü iki saniye de yine kızarıp bozarmıştı. Bu hali beni korkutuyordu. Ayrıca aklından geçenler de beni çok üzmüştü.

-Bugun konuştuğum Dedemdi. Beni çok özlemiş görmek istediğini söyledi. Haftasonu gel hasret giderelim dedi. Bu kadar. Bir iki gün sadece. Yarın akşam gidip pazartesi gece döneceğim.
-Bade sen ciddi misin?
-Evet niye bu kadar şaşırdın. Dede mi görmem sana garip mi geliyor.
-Hayır hayır öyle değil de beklemiyordum. Gidiyorum diyince korktum temelli gidiyorsun sandım.
-Evet Sana göre de Selimle gidiyorum öyle değil mi?
-Özür dilerim. Ben bi an..

-Bi an ne? Bana olan güvenin gözlerimi yaşarttı inan ki.
-Özür dilerim. Korktum Bade. Seni götürmek istiyordu bi an ikna etti sandım.
-Kimse beni ikna edemez. O benim dedem iki gün görüp gelicem bu kadar.

Anıl çok utanmıştı o an ama bilerek yapmamıştı. Gerçekten yüreğini korku kaplamıştı. Bade'yi kaybetme korkusu

-Gitmesen olmaz mı?
-Olmaz biletlerimi aldım bile.
-Ben ne yapacağım?

-Nasıl yani? Ne demek?

-üç gün üç gece. Sensiz ne yapacağım burada.
-Anıl bir hafta önce hayatında ben yoktum.
-Vardın. Bu kadar yakın değildik belki ama hep vardın.
-Yapma böyle

-Bade.

-Efendim

-Birgün beni benim seni sevdiğim kadar seversen ne demek istediğimi çok iyi anlarsın. Şu an sevgin sevgime denk değil.
-Bende seni seviyorum. Ayrı kalmak istemiyorum. Ama bu hep olacak. Ben üniversite okuyacağım. Belki başka şehire gideceğim. Dört yıl beni bekleyeceksin belki. O zaman ne olacak.
-Gittiğin yere gelirim.
-Hahaha saçmalama. Kurulu düzeni bozmak kolay mı?
-Bilmiyorum şu an içimde birşeyler koptu. Seni daha yeni buldum. Hemen kaybediyormuşum gibi oldu.
-Ne kaybetmesi. Ben hep senin kalbinde değil miyim zaten.
-Öylesin. Tamam haklısın galiba abartıyorum.
-Tamam şöyle düşün artık senin özlediğinde seni özleyecek. Belkide bu özlemlerimiz bizi daha çok bağlayacak birbirimize.
-Tamam lütfen şu an kapatalım olur mu konuyu. Sadece gözlerine bakmak istiyorum.
-Saat geç oldu.
-Biliyorum. Kalkmam gerek ama kalkamıyorum. Gitmesi zor oluyor gerçekten de.
-Gitme o zaman

Anıl söylediğim karşısın da kaşlarını çatarak bana baktı.

-Ne gitme diyorum. Burada uyu yarın dersin yok senin . Ben okula hittikten sonra uyanınca kapıyı çeker çıkarsın. Olmaz mı?
-Sen ciddi misin?
-Çok ciddiyim.
-yok ben gitsem daha iyi. Beni yanlış anlamanı istemem.
-Niye yanlış anlıyim. Ben kalmanı istiyorum. Sen teklif etmedin ki. Hem gece geç saatte binadan çıkarken ses olursa herkesi uyandırırsın.
-Tamam o zaman. İtiraz etmeyeceğim.
-Tamam kalk hadi sen burada uyu. Ben yatak odasındayım.
-Tamam olur bakalım.
-Bi üzüldün sanki.
-Birlikte uyuruz diye düşünmüştüm.
-Evet bende öyle düşünüyorum.
-Bade adamı deli edersin yemin ederim.
-Eee sen seviyorsun deliliği.

Birlikte yatağın nevresimlerini değiştirdiler. Bol kahkahalı bir anı daha eklediler. Bade etraftaki ufak tefek dağınıklığı topladı. Aklına küçükte olsa bir bavul hazırlaması gerektiği geldi.

-Sen ne giyeceksin uyurken. Bu da hiç gelmedi aklımıza.
- Bade ben gitsem daha iyi gerçekten.
- Benimle uyumak istemiyorsun herhalde.
- Saçmalama. Çok istiyorum ama...

-Aması yok dur bakalım birşeyler ayarlayacağım.
-İnşallah kendi kıyafetlerini vermeyeceksin.
-Ahahaha yok artık kolun bile girmez .
-Yani.

Birbirlerine bakıp gülüştüler. Bade'nin aklına gelen şey gözlerini doldurmuştu. Anne ve babasının eşyalarını sakladığı kilitli odaya doğru ilerledi. Anıl'da arkasından gidiyordu. Kapıyı açtı, içerde ki sandığın önüne oturdu. Elleri titreyerek açtı sandığı. İçinden babasına ait birkaç kıyafet çıkardı. Anıl'a uzatarak titreyen sesiyle;

-Dene istersen oku gibi ama bilemiyorum.

-Bade hayır. Ben bunları giyemem. Onlar senin en değerli eşyaların gerçekten gerek yok kıyafetlerimle de uyurum koltukta.
-Anıl lütfen giy. Ben bunları giymeni istiyorum. Belki mutlu olurum. Ne dersin.
-Emin misin.
-Eminim hadi sen gidip giyin. Ben buradayım.
-Peki.

Anıl odaya gidip Badenin verdikleri giyinmeye başladı. Bade hala sandığın önünde otuyordu. Eline aldığı albüme bakıyordu. Gülüyordu ama gözünden akan birkaç damla yaşa hakim olamamıştı. Anıl tekrar geldi yanına

-Bak bakalım olmuş mu?

Bade kafasını Anıl'a doğru çevirdi. Gözyaşları bu kez daha çok akmaya başladı sesi çıkmıyordu ama için de ne fırtınalar koptuğunu birtek o biliyordu. Anılın Bade'ye doğru yaklaştı.

-şşş şşşşt Ağlama bitanem. Ben sana giymesem daha iyi olur demiştim. Lütfen ağlama.
- O yüzden ağlamıyorum. Bu odaya girince tutamıyorum kendimi.
-Benim yüzümden oldu. Özür dilerim.
-Seninle ilgisi yok gerçekten. Hem üstünde ki çok yakışmış. Bunu babama ben hediye etmiştim. Fotoğraflara falan bakınca da hatıralar canlandı herhalde.
-Hadi çıkalım burdan. Seni ağlarken görmeye dayanamıyorum.
-Anıl Bana sarılır mısın?
-Tabi ki sarılırım. Sen iste ben sana her saat başı gelip sarılım.

Anıl Bade'nin elinden tutarak oturduğu yerden kaldırdı. Sımsıkı sarıldılar. Bade bu kez daha sıkı sarılıyordu. Ellerini Anıl'ın yüzüne getirdi.

-Benim içimde koca bir yangın var. Ve eminim dünyanın son gününe kadar da sönmeyecek. Benim yangınımı harlama sakın. Bir yangında sen çıkarma sakın. Ben artık dayanamam. Söz ver bana. Gözlerime bak ve bana söz ver.

Anıl Bade'nin sözleri karşısında yutkunmuştu. Gözleri uzaklara daldı. Sonra Bade'nin gözlerinin içine baktı. Gözyaşlarını elleriyle sildi.

-Söz veriyorum. Söz veriyorum bitanem. O yangını söndüremesemde senin yangınına ortak olmaya söz veriyorum.

Bade gözündeki sağanağı durduramıyordu artık. Elleriyle tuttuğu Anılı'ın yüzünü kendine doğru yaklaştırdı. Büyük bir şehvetle göz yaşları eşliğinde öpüyordu Anıl'ı. Sımsıkı sarılıyordu Anıl. Bade'nin Yüreğinde ki acıyı şimdi daha çok hissetmişti. Öpüşleri devam ederken odadan çıktılar. Hala dudakları birbirlerini bırakmamıştı. Yatak odasına kadar geldiler. Anıl. Bade'yi kendinden uzaklaştırmak istiyordu o an. Kendilerine hakim olamamaktan korkuyordu. Bade'nin dudaklarından ayırdı dudaklarını. Alnı alnına değiyordu. Heyecandan titreyen sesiyle ;

-Yapma Bade. Yapma.
-Ne yapıyorum.
-Yanlış birşey yapmaktan korkuyorum. Yapma. Kendimize hakim olmalıyız.

Bade Anıl'ın sözleriyle kendine gelmişti ben bırakıp geriye doğru itti kendini. Gözlerini elleriyle sildi. Anıl'ın yüzüne bakmıyordu.

-Ben. Ben özür dilerim. Haklısın özür dilerim.
-Bade yüzüme bak.

Bade bakmıyordu hala. Etrafa bakıyordu. Utanmıştı.

-Bade yüzüme bakar mısın?

Anıl eliyle çenesinden tutup kendine çevirdi kafasını.

-Gözlerime bak dedim. Utan diye söylemedim. Seni bende çok öpmek istiyorum. Deli gibi arzuluyorum seni. Ama sırf seni öpebilmek için seninle değilim. Herşeyin zamanı var. Ben seninle hayatımı birleştirmek istiyorum ve şu an yanlış şeyler yapmaktan korkuyorum. Anlıyor musun?
-Anlıyorum. Benim hatam. Tekrar özür dilerim.
-Özür dileme. İnsanın sevgilisini öpmek istemesi doğal. Hem ilk ben seni öptüm.
-Tamam Anıl. Haklısın daha fazla utandırma beni.
-Bade ben seni çok seviyorum.
-Hadi yatalım çok uykum geldi.
-Sen sevmiyorsun galiba.
-Ben de seni çok seviyorum. Artık uyuyalım mı?
-Hay hay.

İkiside akıllarında ki düşüncelerle yatağa geçtiler. Bade Anılın kolları arasında uyumak istiyordu. Öyle de yaptılar. Bade Anıl'ın göğsüne yattı. Anıl da kollarıyla sarmaladı Bade'yi. Saçlarını öperek, koklayarak uyuttu Bade' yi. Peri gibi sessiz uyuyordu. Kirpikleri hala ıslaktı. Anıl yüzüne bakıyordu. Bir türlü inanamıyordu olanlara. Hayatının aşkı kolları arasın da tıpkı bir bebek gibi uyuyordu. Saçlarını kokluyordu. Sanki bulunduğu ortam, cennetten bir köşe gibiydi. Gözleri hala aralıktı. Bu anı uyuyarak geçirmek istemiyordu. Ama gözlerine söz geçiremedi. Artık uyku ele geçiriyordu tüm bedenini.
uykuya dalarken bile içinden geçirdiği tüm cümleler Bade'yi anlatıyordu.

"Seni uzaktan ilk gördüğümde hayatım olacağını bilmiyordum. Yabancı olarak baktığım insan şu an hayatımın ta kendisi olmuş."

 

Loading...
0%