@melvabooks
|
*Sevgili okur, lütfen okuduktan sonra kitap hakkındaki yorumlarını aşağıya yazmayı unutma, iyi okumalar* 🥀 "Önce gözlerinin dehlizinde kayboldum.. Sonra mı; sonra bir daha bulamadım ben kendimi komşu kızı.." Gerçek aşkı bulmak... Bu öyle kolay değil. Yıllar boyu beklemek, hayal kırıklıklarını içe gömmek, her defasında yaralanarak ayağa kalkmak gerek. Kalbinin derinliklerinde, bir gün gerçekten seveceğin birini bulacağına dair ince bir inanç taşırsın; kırılgan ama vazgeçemediğin o umut… Ben de bu umutla çabaladım, defalarca yanıldım, yoruldum ama vazgeçmedim. Ve sonunda Dağhan’ı buldum. O, yıllarca aradığım, her şeyin eksiksiz olduğunu hissettiren tek kişiydi. Onu bulmak, ruhumdaki tüm yaraları tek bir bakışta iyileştiren bir mucize gibiydi. Sanki dünya o an durdu ve her şey yerini buldu. Ama işte, gerçek aşkı bulmak bir hikâyenin sonu değil, yeni bir yolculuğun ilk adımıydı... Ben Serap. 21 yaşında, hayatımın baharında bu küçük mahallede kendi emeklerim ile dimdik duran bir kadınım. Hayatta hep önüme zorluklar çıktı ama çıkan zorluklar karşısında boyun eğmedim, onlara karşı çıktım.. Her zorlukta biraz daha güçlendim, her hayal kırıklığı bana kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğretti. İnsanlar bana hep pes etmemi, başka yollar aramamı söylediler ama ben kalbime inanarak, kendime tutunarak yürüdüm bu yolu. Küçük bir mahallede, herkesin gölgesinde yaşamak zordu, evet; ama her gün kendi emeğimle kazandığım her şey bana huzur verdi. Çünkü bu mahallede, kendi ayakları üzerinde durmanın ne demek olduğunu, direnmeyi ve vazgeçmemeyi öğrendim. Gökyüzü nasıl her gece sabırla yeniden doğuyorsa, ben de her gün biraz daha güçlü doğdum.. Sabahın sessizliğinde, güneş daha yeni doğarken, yorgun ama umut dolu bir enerjiyle dükkânımın yolunu tuttum. Küçük bir güzellik salonu… Belki dışarıdan sıradan bir yer gibi görünüyor, ama benim için anlamı çok büyük. Çünkü burası, yalnızca bir işyeri değil; insanların dertlerini, hayallerini, kederlerini bıraktığı bir sığınak, bir dost gibi. Her sabah aynaya bakarken kendilerini biraz daha güzel, biraz daha mutlu gördüklerinde yüzlerinde beliren o gülümsemeyi görmek, benim için dünyalara bedel. Hayatta çok şeyim olmadı belki ama, buradaki küçük başarılar, bu mahallenin insanlarına dokunmak bana hep en değerli zenginlik gibi hissettirdi. Her gülüşte, her teşekkürde sanki ben de yeniden doğuyordum; sanki yüreğim biraz daha güçleniyordu. Dükkanı kısa bir temizledikten sonra eksik malzemeleri raflara dizdim ve kahvemi yaptım. Dükkanın önüne çıkarak küçük mahallemi izledim. Hayal Mahallesini.. İsmini bu mahalledeki herkesin bir hayali olduğu için almıştı. Aslında herkesin hayali aynıydı.. Kimisi için gerçek aşkı bulmak, kimisi için para kaynağı, kimisi içinse huzur.. Peki ya senin hayalin neydi? Benimkini soracak olsanız, gerçek aşk derdim. Gerçek aşkımı, gönülden bağlandığım o adamı, Dağhan’ı bulmak isterdim. Dağhan benim çocukluk arkadaşım, hatta çocukluk aşkımdı. Annemin yanına her gittiğimde "Daha çocuksun, bu yaşta ne aşkı?" derdi. Ama o anlarda kalbimde ne hissettiğimi, gözlerimdeki o derin sevgiyi kimse anlamazdı.. Çocukken bile, Dağhan’a bakarken dünya durmuş gibi olurdu. Onunla geçirdiğimiz her an, sanki zamanın ve mekanın ötesindeydi. Birlikte oynadığımız, birlikte güldüğümüz o masum anlar… Ama kalbimde bir yerlerde, o çocukça aşkın büyüyüp gerçek bir sevdaya dönüşeceğini hep biliyordum. Günler geçtikçe, Dağhan büyüdü, ben büyüdüm… Ama kalbimdeki o yer hiç değişmedi. Belki de büyümek, bazen sadece bedenin değişmesiyle ilgili değildir; içindeki sevdanın da büyümesiyle ilgilidir. Dağhan’ı her gördüğümde içimde aynı duyguyu hissettim; o bana çocukluğumun saf, masum dünyasını hatırlatırken, her adımda, her bakışta daha da büyüyen bir sevdayla doluyordum. O aşkı bulmak için, bazen sadece zamanın gelmesini beklemek gerekmişti. Ama ben hep onun içimdeki yerini biliyordum. Gerçek aşk, bazen yıllarca beklemek, bazen sabırla beklenen bir bekleyişin sonunda ortaya çıkar. Ve ben gerçek aşkımı, Dağhan’ı bekledim. Bir sabah, güneş mahallenin sokaklarını ısıtırken, dükkanımın kapısı hafifçe çaldı. Başımı kaldırıp içeriye giren kadına baktım. Yüzü bana yabancıydı ama gözlerinde bir şeyler vardı; belki de hayatın getirdiği yorgunluk, belki de yeni bir başlangıç için duyduğu umut. "Merhaba, hoş geldiniz!" dedim, gülümseyerek. "Ne yapabiliriz sizin için?" Kadın biraz çekingen bir şekilde gülümsedi. "Merhaba, aslında ilk defa geliyorum," dedi. "Mahalleye yeni taşındık, biraz kafa dağıtmak istiyorum. Her şey o kadar yabancı ki…" "Anlıyorum," dedim, başımı sallayarak. "Yeni bir yer, yeni bir hayat… Burası biraz olsun rahatlatır sizi, eminim. Ne yapmak istersiniz, belki bir cilt bakımı ya da rahatlatıcı bir masaj?" Kadın, bir an tereddüt etti ama sonra hafifçe gülümsedi. "Sanırım cilt bakımı iyi olur. Kendimi biraz şımartmaya ihtiyacım var. Son zamanlarda çok koşturuyorum." "Tabii, hemen başlayalım," dedim, sıcak bir gülümseme ile. "Burada insan kendini buluyor, rahatlıyor. Kimseye yetişmeye çalışmayın, sadece keyfini çıkarın." Kadın koltuğa otururken etrafı inceledi. "Burası çok tatlı bir yer, gerçekten. Mahalledeki diğer dükkanlar da böyle mi?" diye sordu, bakışları salondaki detaylarda gezinirken. "Mahallemin havası biraz farklıdır," dedim, işimi yaparken. "Herkes birbirini tanır, burada insanlar birbirine değer verir. Her şey biraz daha samimi, daha yakın. Mahallede yaşamak, kendinizi bir parça daha güvende hissetmek demek." Kadın derin bir nefes aldı ve gözleri yumuşadı. "Sanırım buraya alışmak çok uzun sürmeyecek," dedi. "Gerçekten çok huzurlu bir yer burası. İnsanlar birbirine gülümsüyor, sabahları bile bir telaş yok. Çok güzel." "Bu mahallede hepimiz birbirimize destek oluyoruz," dedim, ellerimi dezenfekte ederken. "Herkesin hayatı burada birbirine dokunuyor. Yalnız hissetmiyorsunuz. O yüzden burası hep güzel. Her şey içten içe, samimi." Kadın bir süre sessiz kaldı, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Burası, gerçekten farklı. Belki de işte bu yüzden, kendimi buraya ait hissediyorum." O an, gözlerindeki huzur bana her şeyin ne kadar doğru olduğunu hatırlattı. Gerçekten, bazen bir mahalle, bir insanın hayatını değiştirebilirdi. Bir süre sonra, kadının cilt bakımı bitmişti. Yavaşça gözlerini açtı, derin bir nefes aldı ve yüzünde belirgin bir rahatlama vardı. "Nasıl hissediyorsunuz?" diye sordum, hafifçe gülümseyerek. Kadın, gözlerinde minnettarlıkla bana baktı. "Çok iyi hissediyorum, gerçekten. Yüzümdeki o yorgunluğu attım gibi… Burası sihirli bir yer galiba," dedi, tatlı bir gülümseme ile. "Öyle demeyin, sadece biraz huzur ve bakım," dedim. "Ama sevindim beğenmenize. Yardımcı olabildiysem ne mutlu." Kadın başını salladı. "Herkesin buraya gelmesi gerek. Burası bir cennet gibi. Mahalleyi de çok sevdim, gerçekten." "Umarım sık sık gelirsiniz," dedim, ona veda ederken. "Her zaman beklerim." Kadın elini cebine atıp, ödeme için cüzdanını çıkarttı. "Burası gerçekten çok özel. Ben de bir arkadaşımı getireceğim, o da ihtiyaç duyuyor biraz kendine zaman ayırmaya." "Ne güzel, mutlaka beklerim. Her zaman buradayım," dedim, gülerek. Kadın başını sallayıp teşekkür ederek dükkanımı terk etti. Kapı kapanırken, içimden bir huzur dalgası geçti. Her gün, yeni bir insanın yüzünde gülümseme görmek, işlerimin ne kadar değerli olduğunu bana her zaman hatırlatıyordu. Dükkanın kapısını kilitledim, içeriye son bir kez bakıp derin bir nefes aldım. O sabahın yorgunluğu vücuduma yerleşmeye başlamıştı. Biraz taze havaya, biraz da alışverişe ihtiyacım vardı. Hemen cep telefonumu çıkardım, dükkanın önündeki "Açık" tabelasını kaldırdım. Yan dükkana döndüm ve sesimi duyuracak şekilde "Mevlüde abla!" diye bağırdım. "Efendim Serap?" diye bir ses duyuldu Mevlüde abladan. "Ben birkaç malzeme almak için çarşıya çıkıyorum. Gelen olursa, söyler misin? Çok uzun sürmem, yarım saatte dönerim." Mevlüde Abla, başını kaldırarak gülümsedi. "Tabii ki, Serap. Sen rahat ol, ben buradayım. Bir şey olursa haber ederim." "Teşekkür ederim, abla," dedim, hafifçe başımı eğerek. "Benim de biraz nefes almam lazım. Çarşıda bakmam gereken birkaç şey var." "Yavaş ol, dikkat et," dedi Mevlüde Abla, kafasını sallayarak. "Her zaman acele etmene gerek yok." "Merak etme, acelem yok," dedim ve gülerek arabamın kilidini açtım. Mahalledeki sokaklar, bu sabahki gibi hâlâ canlıydı. Çarşıya doğru aracımı sürerken, mahalleme dair o tanıdık huzuru, güveni hissettim. Gözlerim, her adımda yeni bir umutla doluyordu.. " Hani bazen gözlerini kapatıp hayal edersin, Bir yudum huzur, bir parça mutluluk… İşte o huzur, seninle var, seninle anlam bulur, Yolum seni bulmuşken, nereye giderim, Komşu Kızı?" |
0% |