Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@melyyy_

O gün yine yalnız başıma oynuyordum. Koltuk minderlerinden yaptığım küçük evin içine zar zor taşıdığım oyuncaklarımdan bir oyun kurmuştum kendime. Tek başıma oynamak her ne kadar çok keyifli olmasa da oyun arkadaşımın şuan da yanıma gelemeyeceğini bildiğimden ses etmiyordum. Küçük bedenim huzurluydu. Bana karışan kimse yoktu, evde ses yoktu. Bana her zaman kötü kötü bakan o kadın da yoktu. Yani şimdilik...

Kendimi oyunuma kaptırmışken kapının sesini duymam irkilmeme neden olmuştu. Korktuğumu kalp atışlarımdan hissedebiliyordum. Yanımdan hiç ayırmadığım pembe saçlı bez bebeğimi göğsüme bastırıp, minderlerden yaptığım eve iyice sindim. Kapı açılmıştı ve ardından babamın ve o kadının sesini duymuştum. Her zamanki gibi konuşmuyorlardı o gün. Babamın sesi öfkeyle harmanlanmıştı.

"Okuldan döneli kaç saat oldu haberin var mı? Sana o eve döndüğünde evde olmanı tembihlemiştim Eda." Babamın bana zoraki 'anne' dedirttiği kadının öfkeli nefes seslerini duydum.

"Yeter artık, Gürkan. Evlenmeden önce bunları konuşmuştuk. Sana bir çocuğa bakmak için çok genç olduğumu söylemiştim. Ben onun sorunlarıyla uğraşamam."

"Bana bir çocuğa bakmak için çok genç olduğunu söylerken aynı zamanda deneyeceğini de söylemiştin."

"Denemediğimi mi sanıyorsun?" diye haykırdığında bacaklarımı kendime çekip, küçüldükçe küçülmüştüm.

"Hiçbir şey denediğin yok senin. O hasta diyorum sana, gözetime ihtiyacı var. Sense usanmadan bıkmadan sürekli dışarıdasın." Babamın dudaklarından çıkan tek bir kelimeye takılmıştım o an. Hasta... Ben o zamanlar benden bile saklanan bir hastalığa sahipmişim. Öyle ki o hastalık beni öyle bir sevmiş ki, şimdi bile bırakmak bilmiyor.

"Onun dadısı olmam için mi evlendin benimle?"

"Allah kahretsin!" Babamın son sözünden sessiz geçen birkaç dakika sonra şiddetli adım sesleri duymuştum. O adım sesleri salonda son bulmuştu. Adımlar yumuşamıştı ve yavaş yavaş evime doğru yaklaştığını hissediyordum. Evimin çarşaftan yaptığım kapısı hafifçe dalgalanıp ardından açıldığında kendimi tamamen korumasız hissetmiştim. Sanki etrafımdaki görünmeyen kalkan kırılmıştı o anda.

"Ekin?" demişti babam. Başımı dizlerimden kaldırmış içeri doğru hafifçe uzattığı başını görmüştüm. Gözleri kıpkırmızıydı o an, ama neden öyle olduklarını anlamamıştım.

"Kızım, başından beri burada mıydın?" dedi yumuşak bir sesle. Sesimi çıkarmadan başımı sallamıştım. "Kızım...-"

"Ben hasta mıyım?" Sorduğum soruyla gözlerini sımsıkı kapatıp burun kemerini sıkmıştı.

"Ekin, güzel kızım. Olanları sana anlatmam için bana biraz zaman ver, olur mu?"

"Ne kadar zaman?" diye sormuştum.

"Birkaç gün." Başımı yavaşça sallayıp kabul etmiştim. Ardındansa benim için iki yana açtığı kollarına atılmış, ona sımsıkı sarılmıştım.

O günün gecesinde her zaman yaptığım gibi yatağıma girmeden önce, çalışma masamın üstündeki kırmızı defteri dizlerimin üzerine koyup, boş sayfaya -aslında anneme- şunları yazmıştım:

"Anne, uzun zamandır seni görmüyorum. Lütfen bu gece gerçekten gelip, bana sarılır mısın? Çünkü ben rüyalarda buluşmaktan bıktım. Bak, hastaymışım zaten. Hasta olduğumda yanımdan hiç ayrılmazdın. Yine gel ve beni iyileştir."

*****

"Yine mi o defter?" Arkamda beliren silüet ve kulaklarıma aniden çalınan sesle irkilerek hafifçe sıçradım. "Üzgünüm korkutmak istememiştim."

"Rüya sana daha kaç defa diyeceğim sessizce yaklaşma diye," dedim sitem eder bir sesle. Küçük adımlarla ilerleyip yatağımda, tam karşıma gelecek şekilde oturdu. Okuma girişiminde bulunmaması adına defteri siyah kutuya bırakıp kapağını kapattım.

"Her defasında okumayayım diye defteri saklayıp duruyorsun. Ne yazmıştın acaba içine, devlet sırrı falan mı?" Gözlerimi devirip kutuyu yanıma bıraktım.

"İnsanların sınırları olur Rüya. Ben sadece o sınırları aşmaman için uğraşıyorum. Benim sınırlarım aşıldığında içimden farklı bir Ekin çıkıyor, üzgünüm."

"Tamam, tamam önemli değil. Ben sadece o defteri her eline alışında uzaklara dalışının altında bir şeyler yattığını hissediyorum ve içten içe merak ediyorum. İnsanoğlu işte." Derin bir nefes verdim. "Ya Ekin," dedi ismimi uzatarak. Bu söyleminden sonra bir şeyler isteyeceğini anlamış sakince ne diyeceğini dinlemeye koyulmuştum.

"Yeni komşuyu görmeye gidelim mi?"

"Ben gitmek istemiyorum. Gitmek istiyorsan sen gidebilirsin."

"Hemen öyle kestirip atma ama. Hadi bak ben çok merak ediyorum kimmiş diye?" Kızıl saçlarını savurup gözlerini kırpıştırmaya başladı. Bu hareket onun bir nevi yalvarması sayılırdı.

"Tanıdık çıkınca evlenecek misin onunla? Allah aşkına kimse kim, bize ne."

"Bak kapı komşumuz sayılır, ki öyle. Evlerimizin arasında sadece kısa bir duvar var. Sence de tanışmak mantıklı değil mi?"

"Taşındığını bile görmedik Rüya. Muhtemelen gece taşınmıştır ve soruyorum sana; gece taşınan bir insan neden gece taşınmayı tercih eder? Kesinlikle biri tarafından görülmemek için. Ya yeni gelen kişi bir kaçaksa, ya hırsızsa, ya mafyaysa, ya bize kafayı takarsa," dedim gözlerimi kısarak. Kaşlarını çatıp kollarını göğsünde kavuşturdu.

"Ama neden inancımı söndürdün ki şimdi? Ben o eve benim için doğru olan kişinin taşındığını hissediyordum kaç gündür." Kısa bir kahkaha patlattım.

"Ay saçmalama Rüya. Belki de bir kadın, nereden biliyorsun erkek olduğunu?" Bana tuhaf tuhaf baktığında aklıma düşen ilk ihtimalle gözlerim kocaman açıldı. "Yoksa sen..."

"Hayır, hayır. Hemen o aklındaki saçma düşünceyi yok ediyorsun. Öyle bir şey yok."

"Peki." Arkasındaki dizili yastıklarımdan birini alıp kollarıyla sarmaladı ve derin bir nefes verdi. "Ee gelmeyecek misin benimle?"

"Of bilmiyorum," dedim. Gözlerimi cama çevirip dışarıyı seyrettim sessizce. Hava ılıktı. Eylül'ün beraberinde getirdiği bir serinlik hakimdi havaya. Güneş yavaş yavaş tesirini kaybediyordu. Gözlerimi gökyüzünden alıp tam penceremin karşısına düşen beyaz eve çevirdim. Hala saten perdeler çekiliydi. Evde herhangi bir yaşam faaliyeti göremiyordum.

"Sen birinin oraya taşındığına emin misin gerçekten?"

"Evet," dedi Rüya şiddetle başını sallayarak. "Geçen gece bayağı bir tıkırtı sesi duydum ama kalkıp bakamayacak kadar yorgundum. Karton hışırtıları, kapı sesi falan... Bilirsin gece ses çabuk yayılıyor."

"Aslında şimdi merak etmedim değil. Sanki görünmemek için insan üstü bir çaba sarf ediyor."

"Yanılıyorsun bence... Bilmiyorum ama çok merak ediyorum. Ne diyorsun, gelecek misin benimle?"

"Tamam, bakarız."

"Tamam o halde," dedi ayağa kalkarken. Yüzüne kocaman bir tebessüm yaymıştı. "Odama gidip biraz kitap okuyacağım. Atıştırmak için buluşuruz az sonra." Ona başımı sallayıp yatağımda sırt üstü uzandım. Gözlerimi tavana dikip andan kopmamaya çalıştım. Çünkü bir kere bir şeyi düşünme hatası yaparsan bir girdabın içine çekiliyordun. Sonrasında ise sana nur topu gibi bir baş ağrısı kalıyordu.

 

Loading...
0%