@merakli_1okur
|
Demir Albayın bakışlarız benle Deryaya dönünce kala kaldık. Bizimi konuşacaktık... "Bir kadının halinden en iyi başka bir kadın anlar. Burda sizden başka bu görevi yapabilecek kimse yok" dedi Demir Albay. Abim yanımıza gelerek ellerini omuzlarımıza koydu "Kimse sizi buna zorunlu tutmuyo, aileler için bu daha iyi diye sizden istiyoruz" dedi. İlk Derya ile birbirimize baktık, Deryadan onay alınca derin bir nefes alıp "Tamam kabul ediyoruz" dedim. Abim kararımızdan emin olmamızı ister gibi "Bu omuzlarınıza yük bindiricek biliyorsunuz dimi?" Dedi. İkimizde kafamızı onaylar bir şekilde salladık. Abim derin bir nefes alıp "Tamam o zaman" deyip Yunus, Ayaz ve Pusata döndü "İlk bi koluna pansuman yapın sonra çıkın" deyince bakışlarım 3'lüye döndü. 3'ününde kollarına baktığımda Yunusun kolunda kan olduğunu gördüm. " Koluna noldu?" Diye sordu Derya. Yunus ise normal bir sesle "Kurşun sekti, sıyırdı sadece"dedi. "Ben bunun hafif bi sıyrık olduğunu sanmıyorum. Kurşun içinde değil eminsin dimi?" Diye sordum. Kafasını onaylar bir şekilde salladı. "Nedenki?" Diye sordu yanımıza gelen Emre. "Sıyırıp geçse bu kadar kanamaz, kurşun içerde olmadığına göre yaranın derin olması lazım ve dikiş gerektirebilir " dedim. "O zaman siz Vera ile revire geçin, pansuman yapın sonra çıkın" dedi Demir amca ve Tugaya doğru ilerledi. Abim bana dönerek "Bu kadar çabuk kabul edeceğini düşümdedim, belki biraz daha düşünürsün sanmıştım" dedi. "Ne kaçırdık?" Diye soran Ateş de dahil oldu. "Vera artık burda, revirde doktor olarak göreve başladı" diyen Derya ile karşımızdakilerin "Ne!?" Demesi bir olmuştu. Beklemedikleri bir şeydi. "Şaşırma işini sonraya bırakın yarım saate çıkıyosunuz" dedi abim ve oda Timin hazırlandığı kısma ilerledi. Tugaya doğru ilerlerken "Nerden çıktı burda çalışma fikri?" Diye sordu Pusat. "Abimden" dedim, çünkü abim istemişti. "Sen sanki çocuk doktoru olmak istiyordun, kararın hızlı değişmiş" dedi Ateş. Buruk bi tebessümle kafamı Ateşden yana çevirdiğimde Yunus, Ayaz ve Emrenin Ateşe ters bir şekilde baktığını gördüm. Ayaz ve Emremi? Tabi ya Ayaz ve Emrede biliyordu ve bu benim aklımdan tamamen çıkmıştı. Ateş ters bakışları fark edince "Ne dedim ben ya?" Dedi. Emre, Ateşin omuzuna kolunu atarak "Sen bir süre sus kardeşim. En iyisi gel bizde diğerlerine baklım, hadi" diyerek Yatakhanenin olduğu kısma doğru ilerletti. "Ben bi gidip şunlara bi bakim" diyerek Pusatta yanımızdan ayrıldı. Dördümüz Tugaya doğru ilerledik. Ayaz ve Derya şehit ailelerini tespit etmek için çalışma odasına ilerlediler, bende Yunus ile birlikte revire iledik. Revire girince ışıkları açıp ilerledim "Sen gömleği çıkar otur şuraya" diyip malzemelerin olduğu dolaba doğru ileledim. Tentürdiyot, sargı bezi, pamuk, ağrısı olursa geçirsin diye ağrı kesici ve plaster ile arkamı döndüğümde Yunus sedyeye oturmuş, üstündeki kamuflajın gömleğini bir kolunu çıkarmış yaralı olan kısma karışmamış, yeşil vücudunu saran bir tişört ile bekliyordu. Bir iki saniye sadece öyle baktım, aklımdaki düşünceleri kovmak için kafamı hafif iki yana sallayark Yunusa ilerledim. Elimdekileri sedyenin yanındaki masaya bıraktım, Yunusa dönüp tüm odağımı koluna vermeye çalıştım ama bana öyle bakamaya devam ederse zordu, hemde çok zor! Koluna bağladığı kemeri dikkatli bir şekilde söktüm, baya sıktığı için yarayı da zorlamıştı. Kemeri çıkarıp bu kenara koydum, kan sebebiyle gömleğin bezi yaranın çevresine yapışmıştı. Dikkatli bir şekilde gömleğin bezini yaradan ayırmaya başladım. Canını yakmak istemediğim için yavaş yavaş söküyordum. "Korkma, çek" diyen ses ile kafamı kaldırdığımda bir çift yeşil göz ile karşı karşıya geldim. Fark ettirmeden üstüme doğu eğildiği için aramızda 1 karıştan az bir mesafe vardı, gözleri dudaklarıma kayıp tekrardan gözlerime çıktı. Ama hiç yardımcı olmuyorkii! Kafamı, Hayır anlamında iki yana sallayıp zorda olsa bakışlarımı Yunusdan kopardım. Yarayı temizleyip, sargı bezi ile sardım ardından plaster ile bezi sabitledim. Aklıma gelen şey ile tekerlekli sandalyeyi geri itip çekmeceyi açıp içinden yara bandı aldım. Neden Tugayda böyle bişiy vardiki? Yunus elimdekiyle ona yaklaştığımı görünce birşey demesine izin vermeden sargı bezinin üstüne yapıştırdım, bu koluna bi bana baktı. "Neyse sorgulamıycan" diyince kıkırdamama engel olamadım. O sırada içeri Pusat girdi, gözleri ilk Yunusu ardından bana deydi. Sonra ise Yunusun koluna ilişince gülüp gülmemek arasında kalmış gibiydi. "Hello Kittiy'li yara bandımı lan o?" Diye sordu hâlâ yara bandına bakarak. Çocuksu bi sesle "Hıı hı" dedim. Pusat kahkaha atınca Yunus anında "Çık lan dışarı!" diyip sedyenin üstündeki yastığa uzanıp atmak için hazırlandığı sırada Pusat anında revirden çıktı. Kahkahama engel olamadım. Yunus bana dönüp "Bari sen yapma be güzelim" diyince yanağımın içini ısırarak gülmemi engellemeye çalıştım. Elini çıkarmak için yara bandına uzattığında, elimi uzatıp engelleyerek "Hayır kalsın" dedim. Bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra ifadesi yumuşamıştı. Eğilip dudağımın kenarına minik bir öpücük bırakıp geri çekilince öylece kaldım, beklemiyordum. Gülümseyerek "Kalsın bakalım" dedi. Bir süre ikimizde sustuk. Ben öylece yere bakıyordum, ailerle konuşmayı kabul ettim ama nasıl olucaktı? Nasıl eşinin, oğlunun, babasının şehit olduğunu söyleyecektim? O sırada Yunusun elini yüzümde hissettim, parmakları narin bir şekilde çenemi tutup bakışlarımızın kesişeceği bi konuma getirdi. Parmakla yanağıma ilerledi, yavaş ve sakin bir şekilde okşayama başladı. Bakışları sanki ezberlemek istercesine yüzümün her milliminde gezindi en sonunda "Eminmisin?" Diye sorunca ilk başta anlamaz gözlerle baktım. "Bizimle gelme konusunda eminmisin? Abinin dediği gibi bu durum omuzlarınıza yük bindiricek, üstelik aralarında çocuğu olan, bebek bekleyenler de var" dedi yumuşak bi sesle. Kafamı eline yaslayarak "Biliyorum ama aşmam lazım, hayatımın sonuna kadar böyle devam edemem" dedim. Artık aşmam gerekiyordu, kendi çocuğum olmuyor diye sürekli kaçamazdım, bu durum gittikçe bizide yıpratırdı. Yine aynı yumuşak ses tonu ile "Şartlar ne olursa olsun, ne durumda olursak olalım yanındayım" dedi. "Yunus" dedim. Onaylar bir şekilde "hı" dedi. "İyiki varsın, eyer o gün orda gitseydin bunu kaldıramazdım. Teşekkür ederim" dedim buruk bi tebessümle. Beni kendine çekip kollarını belime iyice doladı, kafasını saçlarıma gömüp derin bi öpücük bıraktı. Kendisi ayağa kalkıp benide kaldırdı "Hadi"diyip kapıya doğru ilerleyince bende peşinden ilerledim. Yunus ile tam ortada ayrıldık, o üstünü deyişmek için odasına ilerlerken bende lavaboya gittim. Aynada kendime baktım içten içe kendime Yapabilirsin, kendine güven diyordum. Bir iki saniye daha orda durum lavabodan çıktım, ilerlerken abim ile karşılaştım. Yanına gidince beni kolunun altına alıp saçlarıma minik bi öpücük kondurdu. "Oraya sadece kadınlar ile konuşmak için değil aynı zamanda bi doktor olarakta gidiceksin. Askeriyeye bağlı ambulans da sizinle gelicek olası durumlar için" dedi. Kafamı sallayarak onayladım. 5 dakikanın ardından arka bahçede 1 askeri araç ve 2 ambulansın önünde Ben, Derya, Ayaz, Yunus, , Pusat ve Emre ile birlikte yola çıkmak üzere bekliyorduk. Memleketi farklı olanları ise o şehirdeki Tugaylardan birilerini göndericeklerdi. Fazla kalabalık olmaması için 6kişi gidiyorduk, abim, Timin diyer kalanları ve Demir Albay tam karşımızdaydı. Uzun bir sessizliğin içindeydik, ama bu sessizliği Demir Albayın sesi böldü. "Dikkat edin çocuklar, malum sınırdayız. Gideceğiniz koordinatlar içinde sınıra yakın köylerde var, bu yüzden sizden hemen sonra peşinizde bir tim sizi takip edicek. Olası bir duruma karşı arabada silahlar var" dedi. Arkadan "Komutanım arkalarından biz gitmeyecekmiyiz? Bize birşey denmedi " Dedi Atakan. Demir Albay bakışları hâlâ üzerimizdeyken "Hayır başka bi tim gidicek" deyip bize başı ile onay verince Pusat direksiyonun başına geçti, Emre ise sağ tarafına oturdu. Arka tarafda ise 6 koltuk vardı. Derya ile Ayaz, Pusatın hemen arkasındaki ikili koltuğa oturdu. Bende onların bir arkasına cam tarafına oturdum, o sırada Yunus ta gelip yanıma oturdu. Onun öne geçmesini bekliyordum ama yanıma gelmişti. Camdan dışarı baktığım sırada kucağımda duran elimi, kendi elinin içine alıp kucağına çekti. Gülümsememe engel olamayarak ona döndüm. Bir iki saniye bakıştık. Ardından "Eminmisin bu karardan?" Diye sordu. Aslında emindim ama sürekli birileri böyle sorunca insanın bütün özgüveni sömürülüyordu. Derin bir nefes alıp "Nolur sürekli şunu sorup durma. Tamam endişeleniyosun ama böylede yardımcı olmuyorsun" dedim yumuşak bi sesle. Gözlerindeki yumuşak ifade ile bakmaya devam etti. Cevap gelmeyince başımı omuzuna yaslayıp yolu izlemeye başladım. "Sağamı solamı?" Diye soran Pusatın sesi geldi kulağıma. Ayaz ve Derya ailelerin konumlarını çıkarıp Emreye vermişlerdi, Emre ise konumu tarif ediyorlarladı. Başım Yunusun omuzunda, elin onun elinde, bakışlarım ise yoldaydı. İçimde bi burukluk vardı, ne düşünsem, ne hayal kursam geçmiyordu. Aklım birazdan gidip oğlunun, eşinin, babasının şehit haberini nasıl vereceğimizdeydi. Gözlerim elimi tutan ele kaydı. Peki Yunus? Oda bi gün gidicekmiydi böyle? Asker yareni olmak oldu olası zordu. Abimden bilirim, ne zaman göreve gitse acaba kendisimi yoksa şehit haberimi gelicek diye beklerdik. Zamanında annemde beklemiş, hatta beraber beklediğimiz zamanları hatırlıyordum. Daha 13-14aşındaydım, o zamanlar babam Yüzbaşı olarak görev yapıyordu. Abim benden 4 yaş büyüktü. Daha o zaman MSÜ için hazırlanıyordu, hep babamı örnek alırdı. Bi gün babam sınır ötesi görev için gitmişti, göreve gitmezden 1 saat önce gelip helallik istedi Gidipte geri dönememek var demişti. İlk kavrayamamıştım. Aradan 2 hafta geçti babam hâlâ gelmemişti. Anneme sordum Babam niye gelmedi hâlâ? Diye. Annem ise saçlarımı okşayarak Görevi var kızım demişti. Ne zaman gelir peki? Diye sorduğumda ise yüzünde buruk bi ifade oluşmuştu. O an anlamıştım ne olduğunu, gün geldi abimi 2 Ay boyunca görmemiştim, en zoruda sınır ötesiydi... *** 20-25 dakikanın ardından ilçeye bağlı bir köye vardık, aracı ve ambulansı görenler peşimizden yola dökülüyorlardı. En son tek katlı çokta büyük olmayan bir köy evinin önünde durduk. Ayaz ve Yunus ilk kalkıp kapıyı açıp bizim inmemizi beklediler, o sırada Pusat ve Emrede inmişti. Ambulansta hemen bizden sonra gelmişti, sağlık görevlileri yanımıza geldi. "Sedat Kaya; Annesi ve Babasıyla yasıyor 2 Ablası var ikiside evli ve başka şehirde, kendisi bekâr" diyerek Derya özet geçti. Yavaş Yavaş eve doğru ilerledik, her adımda bu yükün altında eziliyormuş gibi hissettim, peki bunu askerler nasıl yapıyordu? Kardeşim dediği insanın şehit haberini ailesine verirken nasıl ayakta durabiliyorlardı? Evin bahçesine girip evin kapısının önüne geldik, kapı zili olmadığı için kapıyı 2-3 defa tıklattık. 10-15 saniye bekledik açan olmayınca tekrar tıklattık ama gene açan olmadı. "Eeee napıcaz şimdi?" Diye sorarak bizimkilere döndüm. "Mahallede bir yerdedirler, yaşlı insanlar sonuçta çok uzağa gidemezler" dedi Emre. O sırada bahçenin dışında "Siz kimsiniz? Noluyo burda" diyen bir ses geldi ardından 70 yaşlarında bir teyze ile bi amca girdi. Yavaş adımlarla onlara doğru ilerledik, bizi görünce bir kaç saniye öylece kala kaldılar. "Yoksa Sedatımmı geldi nerde hani. Yoksa bişiymi oldu, sedatım nerde" diye sorunca ilk bir kaç saniye sessizlik oldu kimse komuşmayınca sözü ben devraldım "Teyzecim ilk gel otur şöyle" diyerek bir yere oturtmaya çalıştım. "Sedatıma bişiy oldu dimi?" Diye sordu, sesi titremeye başlamıştı. Babası ise sessizce öylece bekliyodu, gelecek olanı biliyor gibiydi. O sırada arkadan "Başınız sağolsun, Teğmen Sedat Kaya şehit düştü" diyen Yunusun sesi geldi. Annesinin gözleri anında yaşla doldu, babası aynı yerde bekliyordu ama bakışlarında gurur vardı "Vatan sağolsun" dedi. Ama annesi ellerini dizlerine vurarak "Hayır, HAYIR SEDATIM DÖNECEK SÖZ VERDİ BANA. ANASINA SÖZ VERDİ O SÖZÜNÜ TUTACAK" diyerek feryat figan ağlamaya başladı. Teyze yavaş yavaş kendinden geçer gibi olunca anında yanına gidip sağlık ekipleriyle tutup bi kenara oturttuk. Eşi ise anında yanına geldi "Emine iyimisim, bişiy diyin" diye çıkışınca Derveye Pusat girdi "Amcacım sen kenara gel işlerini yapsınlar" diyip amcayı aramızdan çekti. Teyzenin ilk tansiyonunu ölçtük 13/9 çıkınca sakinleştirici iğne verip aileye son bilgileri verip ordan ayrıldık. 2 SAAT SONRA 2 Saat boyunca ulaşabildiğimiz kadar ailelere ulaşmaya çalışıyorduk. Saat nerdeyse 22:45 di son bir aile kalmıştı ve son evdi, nerdeyse dağılmış bi haldeydik. Zordu... Son evin önünde araçtan inip bahçenin önündeyken Ayaz aile ilgi özet geçti "Turan İnce; Anne babası vefat etmiş, 2 kardeşi 1ablası var. Evli ve yakın zamanda bebek bekliyolardı" diyince o yumru gene boğazıma oturdu. Çocuklu ailelere de gittik ama bu ilk bebek bekleyen aileydi. O sırada Omuzumda hissettiğim el ile kafamı hafif çevirdiğimde Yunsu gördüm "İstersen sen arabada bekle" dedi ama kafamı hayır anlamında iki yana salladım. Diğer taraftan Derya omuzuna dokundu Eminmisin dercesine bakıyordu kafamı onaylar bir şekilde sallayınca önümüzde duran 4 katlı binanın bahçesine girdik. "Kaçıncı kat?" Diye sordu Emre. Derya elindeki telefona kısaca bakıp "2.kat 3 numara" dedi. "Hadi" diye Pusatın sesi ile binaya doğru ilerledik. Binanın kapısı açık olduğu için rahatlıkla içeri girdik. En önde benle Derya vardı diyerleri ise arkamızdan geliyorlardı. 2. kata çıktığımızda Derya hiç beklemeden kapının zilini çaldı 5-10 Saniyelik bi beklemenin ardından sarı saçlı ela gözlü daha 25 lerinde genç bi kadın kapıyı açtı. Kadın hemen hemen 7 aylık hamileydi. Karşısında bizi görünce bir kaç saniye öylece baktı ardından "Buyrun" dedi. "Yeliz İnce sizmisiniz?" Diye sordu Derya. Kadın onaylar bir şekilde kafasını hafif salladı, "Evde sizden başka biri varmı peki?" Diye sordum. "Hayır yok. Noldu Turana bişiymi oldu, nolur söyleyin" dedi. Derin bi nefes alıp "Başınız sağolsun Eşiniz Turan İnce Şehit düştü" dememle kadının gözlerinden birer damla yaş süzüldü. Eli karnına gitti aynı saniye bakışları da. Karnını şefkatle okşadı "Oğlum, Turan'ım belki babanı hiç tanımıyacaksın ama onun adıyla yaşayacaksın" diyince boğazıma bi yumru oturdu yutkunamadım bile, gözlerimin dolmaya başladığını hissedince sesimi normal tutmaya çalışarak "Tekrardan başınız sağolsun" dedim Kadın ise gülümsemeye çalışarak "Vatan sağolsun" dedi. "Sağlık ekiplerinden bi kişi her ihtimale karşı sizinle kalıcak, sizin için bir mahsuru yok dimi" dedi Derya. O sıra daha fazla dayanamayarak yanlarından ayrılarak seri adımlarla aşşağı indim. Soğuk havanın yüzüme çarpması ile anlık bi titreme gelmişti. Kafamı gök yüzüne çevirdiğimde sadece ay vardı, derin bi nefes almak istedim ama olmadı. O sırada bahçede olan sağlık görevlileri den biri yanıma gelip elindeki sus şişesini bana doğru uzatarak "İyimisiniz?" Diye sordu. Hemen hemen benle aynı yaşta esmer bir kızdı, elindeki suyu alıp onaylar bir şekilde kafamı sallayınca tekrar ambulansa gitti. Bir iki saniye sonra ise belimde hissettiğim el ile irkilicek gibi oldum ama kim olduğunu bildiğim için kendimi tuttum. Beni gövdesine yaslandırınca az da olsa rahtalamış hissettim. Aşırı derece başım ağrıyor du ve ayakta durucak halim yoktu, işin içine halsizlikte girince daha bi dayanılmaz oluyordu. "Güzelim, iyimisin" diyen Yunusun sesi kulağıma geldi, onunda sesi bitkin çıkıyordu ama buna rağmen hâlâ dimdik ayaktaydı. "Hı hıı" diyebildim sadece. Aklıma gelen şey ile doğrulup Yunus'a döndüm "Kolun acıyormu yada ağrı varmı?" Diye sordum çünkü pansuman yapılması gerekiyordu. Direkt olarak gözlerimin içine bakıyordu "Sen varken acımaz yada ağrımaz" dedi. Zorda olsa gülümsedim bu dediğine. O sırada yanımıza Derya, Ayaz, Pusat ve Emrede geldi. Pusat derin bi nefes alıp arkamızda kalan binaya baktı "Bittimi?" Diye sordu anlamadığım için onlara doğru baktım ama onlar binaya bakıyorlardı. "Şimdilik" diye yanıt verdi Yunus. Emre "Hadi dönelim artık" diyerek arabaya doğru ilerledi. 4'ü de görevden gelip hiç dinlenmeden doğruca ailelere haber vermek için gelmişlerdi, benden, Deryadan daha yorgun olmalıydılar ama belli etmiyordular. Arabaya bindiğinizde bu sefer Şoför koltuğuna Emre sağ koltuğunada Pusat oturmuştu biz ise gene aynı oturmuştuk. Ayaklarımın önünde duran çantamı alıp telefonumu çıkardım, gün boyu hiç telefona bakmamıştım, bakmakta istememiştim. Bu yüzden uçak moduna almıştım açtığım anda sosyal medya hesaplarımdan, WhatsApp dan, ve gelen aramaların bildirimleri geldi. Abim 2-3 defa aramıştı annem ise mesaj atmıştı. İlk abimi aradım, anında ilk çalışta açtı; -Alo abim nerdesin arıyorum arıyorum açmıyosun, annem telaşlanmış beni aradı seni sordu işi var şuan bakamaz dedim. Senin telefonun niye açık değil, bişiymi oldu iyimisin?" Diye sordu. -İyiyim abi, biraz yorgunum sadece. Telefonumun uçak moduna almıştım sadece. -Sesin baya yorgun geliyo, seni direkt eve bıraksınlar. Bende işlerimi halledince gelirim -Tamam abi, görüşürüz Diyip telefonu kapattı. "Önemli birşey yok dimi?" Diye sordu Yunsu. "Yok telefonum uçak modundaydı ulaşamamışlar. Beni eve bıraksanız olurmu?" Diye sordum. Yunus kafasını onaylar bir şekilde sallayıp "Tamam o zaman ilk kızları eve bırakıp ordan Tugaya geçiyoruz" dedi. Önden Emrenin "Tamamdır" diye sesi geldi. O sırada yeniden Yunusun elini belimde hissettim, beni kendine doğru çekip kafamı göğsüne yaslayıp saçıma minik bi öpücük kondurdu. O sırada derin bi nefes aldığını hissettim. Kafasını saçımdam kaldırmadan öylece durdu, bende bişiy demedim. Huzurla bir iki dakikalığınada olsa gözlerimi kapatmıştım ama telefonuma gelen bildirim ile fazla hareket etmemeye dikkat ederek telefonumu çıkarıp ekrana baktığımda Derya fotograf atmıştı. Zorda olsa Yunus'a baktığımda hâlâ aynı konumda dışarıyı izlediği fark ettim, telefonu biraz daha kendime çektim. Koltukların arasındaki boşluktan gördüğüm kadarıyla Derya, kafasını Ayaz'ın omuzuna koymuştu. Sesli dile getirmek istemediği bişiy olduğu belliydi. Anında attığı şeye baktığımda annesi ile olan konuşmasını SS atmıştı. Efsun abla o adamın eve geleceğini ve Derya'nın da gelip aralarını düzeltmesini istemişti. Derya ise reddetmişti, çünkü Derya bu güne bu gün o adama baba dememişti. O adamda babalık yapmamıştı zaten. Bunun sebebi ise bir kız deyilde erkek çocuk beklemeleriymiş, evet Derya daha doğmamışken ultrason da nasıl olduysa cinsiyeti erkek görünmüş ama doğduğunda kız olduğunu öğrenince o adam kabul etmemiş. Efsun ablayı tekrar denemeleri için bile zorlamış ama olumlu bir yanıt alamayınca terk edip gitmiş. Derya 6 yaşındayken geri gelmiş, Efsun abla o adamı iyi biri olarak tanıtmış. İş sebebiyle yanında olamadığını söylemiş çünkü Derya'nın o adamdan nefret etmesini istememiş. O adamında Deryayı kabul ettiği için geldiğini sanmış ama asıl olay bambaşkaydı. Efsun ablayı aldatıp üstüne üstlük aldattığı kadından birde çocuğu vardı, Efsun abla hâlâ daha bunu bilmiyordu. Derya ile yazılım üzeri okuyan ve hacker lıkta iyi olan bir arkadaşımızdan yardım alarak bütün bilgilere ulaşmıştık. Derya henüz Efsun ablaya birşey demişti çünkü henüz annesinin çöküşünü görmeye hazır değildi. Tekrardan ekrana baktığımda Deryadan bir mesaj daha geldi ~Eve gidemem Yazmıştı, eyer eve giderse o adamla tartışır ve herşeyi söyleyebilirdi ve o adamdan şiddetde görebilirdi, ve ben buna göz yumamazdım. Daha ne Ayaz'ın nede Yunusun bu olaydan haberi vardı, haberleri olsa o adamı yaşatmazlardı. Aslında Derya'nın işine gelirdi ama işin içinde annesi olunca pek bişiy yapamıyordu. "Derya bu gece bize gelsene, annem bir sürü soru sorar hepsini kaldıracak durumda değilim" dedim yüksek bi sesle, "Tamam o zaman ben anneme haber veriyim" dedi. "O zaman istikamet Veranın evi ama biri bana yolu tarif etmeli" dedi Pusat. "Niye lan 3 defa gittik nasıl bilmiyosun" diye Emre çıkışınca Pusat "Ben bir yere gidince kendim yürüyerek gitmesem yada arabayı kendim kullanamasam yedi ceddimi si-" diyecek olduki Yunus, Ayaz ve Emre aynı anda "Pusat!" Diyerek yatınca "Yedi ceddimi sevsin.Oldumu?" Diyince ister istemez kıkırdadım. "Oldu kardeşim oldu, sen sür ben tarif ederim" dedi Emre, "Dedim sana gelme diye. Daha tam kendini toparlıyamadın bile" dedi Yunus kısık bi sesle. Kafamı geri göğsüne yasladım, aynı saniyelerde elini saçımda hissettim. "Ben iyiyim, sorun yok" dedim ama hem ruhen hemde bedenen yorgundum ama belli etmemeye çalışıyordum. "Hiç iyi bi yalancı değilsin" dedi ardından "Ne kadar yorgun olduğunu görüyorum, çocuklu ailelerin kapısını çaldığında elinin, sesinin titrediği ni, gözlerinin dolduğunu görüyorum. Herkes her zaman güçlü olmaz yaslan bana bırak yardım edeyim sana artık tek başına değilsin" dediğinde yutkunmaya çalıştım ama olmadı. Aklıma bize babam geldi diyerek kapıyı açan çocuklar geldi gözümün önüne zorda olsa derin bir nefes alarak kendimi tamamen Yunus'a doğru bıraktım. Kısık bi sesle "Sende yorgunsun" dedim. Tekrar başımın üzerinden öpüp "Benim için önemli olan sensin, alışığım ben yorgunluğa." Dedi. Kafamı hafif kaldırıp alttan baktığımda benim tarafımdaki camdan dışarıyı seyrediyordu. Ona baktığımı fark edince oda kafasını eğince hemen hemen dudak dudağa gelmiştik. Bakışları bir kaç saniye dudaklarıma değip tekrardan gözlerimde durdu. Yanaklarının ısındığını hissedince kafamı önüme çevirdim. Yunus ise hafif gülmüştü bu duruma. Yarım saatin ardın oturduğum mahalleye ulaştığımda kafamı Yunusun göğsünden kaldırıp ayaklarımın önünde duran çantamı alıp tekrar doğrulduğumda Yunusun öylece bana baktığını fark ettim. "Bişiymi oldu?" Diye sordum, kafasını hafif iki yana sallayarak "Hiiç"dedi. Pusat arabayı durdurduğunda Yunusla Ayaz kalkmamız için kenarı çekilince arabadan indik. Deryaya baktığımda gözlerini açık tutmak için uğraşıyordu. Araba evin önünden uzaklaşınca Derya ile birlikte içeri girdik, annem geldiğimizi görmüş olmalıki evin kapısının önüne geldiğimizde kapıyı açmış bekliyordu. Onunda yüzünden düşen bin parçaydı, "Gelin hadi beklemeyin kapıda" dedi. Derya ile birlikte içeri geçtik, "Başımız sağolsun kızım şehitlerimiz varmış, abin tam bişiy demedi. Sende eve geç geldin" dedi sesi endişeliydi. Derin bir nefes alıp "Vatan sağolsun anne" dedim ardında "Asker ailelerine haber vermek için gitmiştik telefonum kapalıydı" diyip Derya ile birlikte odama ilerledik, anında kendimizi birimiz yatağa diyerimiz ise odamda olan ikili koltuğa bıraktık kendimizi. Hem ruhen hemde bedene yorulmuştuk, yarında tören vardı ve yarın daha zor geçicekti. Bütün asker aileleri orda olacaktı. "Kızlar hadi gelin bişiyler hazırlamıştım, yiyin öyle yatın" dedi annem yanımıza gelerek. "Ben aç diyilim" dedi Derya ardından"Benimde yiyesim yok" dedim. Annem ise zorlamamak adına "Tamam kızım siz bilirsiniz" diyerek ilk Deryayı sonra beni öpüp odadan çıktı. Telefonumu elime alıp öylece ekranına baktım, Yunusu aramak istiyordum ama işi başından aşkındı. Rahatsız etmek istemediğim için telefonumu koltuğun üzerine geri koydum. "Hadi yatalım artık, yarın daha zor olucak" dedi Derya ve yan odadaki misafir odasına geçti. Bende oturduğum yerden kalkıp üstümü değip doğruca yattım, bakım yapacak halim yoktu. Ve gece gene aynı kâbuslarla devam etti, hatta daha fazlası. Bu gün gittiğim evlerdeki çocuklar bir bir geldi gözümün önüne, gene rahat bi uyku olmayacaktı...
*** Seeeellaaaaammm.
Ben geldim, eee nasılsınız bi hâl hatır sorayım dedim. Sınavlar sebebiyle bir süre yoktum. Wattpad den bölümü taşıyıp düzenlemekte uzun sürdü. İyi okumalarrr
EMEĞE SAYGI BİR OYLAYIN İKİDE YORUM ATINNNNN
SEVİLİYOSUNUUUUUUUZZZZZZZZZ
|
0% |