Yeni Üyelik
27.
Bölüm

25.Bölüm(ALIŞAMAMAK)

@merhal26

İstanbul'daki hayatıma alışmaya çalışıyordum ne kadar alışmak denirse burası Urfa'dan çok farklıydı ben daha köyümden dışarı adım atmamıştım ki bu koca şehirde ne yapardım.

 

Herzaman merak etmiştim burayı ama Murat'la gelmeyi çok isterdim onunla sabahtan akşama kadar heryeri gezmeyi çok isterdim en çokta Sultan Ahmet camiyi , ayasofya camiyi, Topkapı sarayını , kız kulesini , galata kulesini , adaları İstanbul'u saymakla bitiremezdim. Hiç görmediğim o masmavi denizine bakmayı sahilde yürüyüş yapmayı çok isterdim. Yanımda Murat olmadığı için buraları gezmek içimden gelmiyordu. Murat aklımdan çıkmıyordu acaba beni özlemiş miydi merak ediyormuydu bunca zaman olmuştu sesini bile duymamıştım ayrı kalmak tek ona değil banada ceza olmuştu.

 

Nasuh babam burada küçük bir ev tutmuştu bana kapıda koruma duruyordu. Okula gelip giderken onunla gidip geliyordum ki zaten kendim gitmeyede cesaretim yoktu.

 

Buradaki okul ortamı da çok farklıydı herkes çok rahattı kendimi aralarında çok yabancı hissediyordum içimden bas bas bağırıyordum ben buralara ait değilim diye.

 

Yinede hiç bir şeyi umursamadan derslerime konsantre oluyordum olmak zorundaydım mezun olduğumda memleketime geri dönecektim hemde öğretmen olarak.

 

Üniversite de 3.sınıfım bitmişti son sınıfa geçiş yapmıştım hem okula gidiyor hemde küçük mahalle okulunda staj yapıyordum.

 

Bugün okulda derslerim vardı ona gidiyordum sadece bir tane arkadaş edinebilmiştim adı da Eda'ydı. Bana en yakın davranan kişiydi diğerleri gibi tuhaf bakışlar atmıyordu onunla sohbet etmek okuldan sonra biraz gezinmek iyi oluyordu. İçi dışı bir açık sözlü ama bir okadar edepli bir kızdı.

 

Okula geldiğimde sınıfa doğru gidiyordum ki Onur'un önüme geçmesiyle durdum. Onur kim mi burada ki baş belam.

 

"Onur çekil önümden"

 

"Kızım sende ne nazlı çıktın be alt tarafı numaranı istiyoruz konuşalım tanışalım diyoruz nuh diyorsun peygamber demiyorsun."

 

"Sen ne laftan anlamazsın ya kaç sefer dedim sana benim kimseyle işim olmaz evliyim diyorum nesini anlamıyorsun ya"

 

"Evliymiş nerede lan ozaman kocan seni bırakıp başkasına mı gitti yoksa eğer öyleyse harbi malmış senin gibisi bırakılıp gidilir mi parmağında yüzüğün bile yok"

 

"Kes sesini seni ilgilendirmez ne olduğu karşıma çıkma" diyip sınıfa girdim Eda'nın yanına oturdum.

 

"Noldu Ayşe yine Onur mu bunalttı seni"

 

"Evet ya anlamıyor herif daha kaç sefer ikaz etmem lazım"

 

"Okulun serserisi işte sen yüz vermedin ya inada bindirdi o yüzden yapıyor takma kafana çok zorlarsa söyle korumalardan birine baksınlar icabına"

 

"Ay yok başka yerden bulsun belasını ben hayırlısıyla şu senemide atlatayım hemen memleketime döneceğim"

 

"Sen gidince ardından bende gelirim merak ediyorum oraları belki hayırlı kısmet bulurum aşk meşk bana göre değil buradakilerde bir halta yaramaz harbi adam lazım"

 

"İlahi Eda buluruz tabi nasibinde varsa neden olmasın" Eda'nın böyle konuşmasıyla aklıma tek müzmin bekar Asaf abi geldi. Kesin çok yakışırlardı Asaf abiyi dizginleyecek tek kişi Eda'ydı.

 

Derslerimin bitimiyle okuldan çıktım. Eve gidip ders çalışacaktım önümde kpss vardı benim için çok önemliydi Nasuh babam sınavım geçtikten sonra gelebileceğimi söylemişti. Aklıma düşmüşken Nasuh babamı aramak istedim bu saatlerde Murat şirkette olurdu rahat konuşabilirdik.

 

"Alo babam nasılsın sağlığın yerinde mi?"

 

"Sağol kızım sen nasılsın kendine dikkat ediyorsun değil mi?"

 

"Ediyorum baba merak etme okuldan eve evden okula gidiyorum çokta sıkı sınavıma çalışıyorum biran önce memleketime geri dönmek istiyorum." Diyip ağlamaya başladım memleketimin ailemin özlemi burnumda tütüyordu.

 

"Ağlama kızım az kaldı sabret sınav geçsin geleceksin buraya"

 

"Peki o nasıl Murat iyi mi?"

 

"İyi desem yalan olur hiç iyi değil bomboş gelip gidiyor işe hiç kimseyle konuşmuyor odanıza gidip yatıyor üzülüyorum haline ama bunu da çoktan haketmişti."

 

"Anladım baba ona iyi bakın sağlığından düşüpte hasta olmasın"

 

"Sen geldiğinde kendin bakarsın hadi Allah'a emanet ol"

 

"Sende Allah'a emanet ol baba" diyip telefonu kapattım. Hep Murat'ı düşünüyordum Allah'ım hasreti ağır geliyor yüreğime ferahlık ver. Çalışmaya başlamadan önce açıp Kur'an'ımı okudum buraya gelsemde ihmal etmiyordum ne namazımı nede Kur'an'ımı Allah'ın takdiri herşeyden önemliydi.

 

Murat 

 

Ayşe gittikten sonra Seçil'den boşandım yüklü miktarda tazminat aldı para umrumda bile değildi keşke onunla hiç evlenmeseydim bu hayattaki en büyük pişmanlığım onunla evlenmek oldu herşeylerini attım odayı tamamiyle boşalttım onu asla hatırlamak istemiyordum. Tek suçlu o değildi bende suçluydum belkide en çok suçlu bendim Ayşe'nin büyüdüğünü görebilseydim hislerimizin adını koyabilseydik belkide böyle şeyler hiç olmayacaktı. Artık bunların hiç bir önemi yoktu yeterki geri dönsündü herşeye en baştan başlayacaktım onunsuz hiç bir şeyin tadı tuzu yoktu okadar çok alışmıştım ki ona sesini bile duymamıştım özlemi içimi yaktı kavurdu. Ne kadar uğraşsamda bulamadım onu yada zorla getirmek istemedim ya bulduğumda gelmek istemezse işte o beni bitirirdi sabırla geleceği günü bekleyecektim.

 

Akşam olmuş şirketten çıktım konağa doğru gidecektim. Kasım biriyle telefonda konuşuyordu. İlk umruma getirmedim ama Ayşe'nin adı geçince işkillendim biraz yaklaşarak dinledim anladığım kadarıyla Ayşe'nin korumasıyla konuşuyordu.

 

"Demek sende biliyordun ha Kasım"

 

"Ağam vallahi ben çok söylemek istedim ama Nasuh ağam engel oldu bilirsin onun lafının üzerine laf söylemek bize düşmez"

 

"Çabuk söyle yerini Ayşe nerede"

 

"Ağam ısrar etme söyleyemem Nasuh ağam vurur beni"

 

"Babamdan önce ben vuracağım asıl söyle dedim sana"

 

"İstanbul'da tam adresi burada yazıyor"

 

Elime kağıdı aldığımla arabaya bindim.

Onu almadan gelmeyecektim.

 

Kırhan konağı

 

"Ağam , ağam yetiş Murat ağam gelin ağamın yerini öğrendi"

 

"Nasıl öğrendi Kasım sana söyleme demedim mi?"

 

"Ben söylemedim ağam telefon konuşmamızı duydu arabaya bindiği gibi gitti."

 

"Ah Kasım ah hadi çabuk arabaya geç gitmeden yetişelim."

 

Murat

 

Kasım'dan yerini öğrendiğim gibi havalimanına geldim ama uçak seferi sabah 10da varmıştı.

 

Uçakla daha çabuk giderdim ama yerimde daha fazla duramadım arabayla gitmeye karar verdim. Havalimanından çıkıp arabaya binecektim babamla Kasım'ı gördüm.

 

"Baba sizin ne işiniz var burada konağa geri dönün"

 

"Oğlum dur gitme öğrenmişsin ama yapma Ayşe gelecek beni çiğneyipte gitme sözümü dinle Ayşe'nin şuan geçmesi gereken sınavı var gidipte onun kafasını karıştırma sana tekrardan baban olarak söz veriyorum sınavı biter bitmez Ayşe buraya gelecek duydun mu beni gelecek."

 

"Baba ne hale geldim görmüyor musun artık onsuz olmak istemiyorum bütün hayatım benim Ayşe'den ibaret."

 

"Sabret dedim sana 3 ay kaldı oğlum 3 ay sonra karın yanında olacak sabret."

 

"Ara baba ozaman şimdi yanımda ara bir kez olsun sesini duyayım."

 

Babam daha fazla dayanamadı cebinden telefonu çıkarıp Ayşe'yi aradı ve telefonu bana verdi.

 

"Ayşe'm"

 

"Murat"

 

"Ayşe benim seni çok özledim Ayşe sensiz duramıyorum buralarda gel artık evimize"

 

Telefonun diğer ucunda olan Ayşe sesimi duymasıyla ağlamaya başladı.

 

"Geleceğim ağam geleceğim beni bekle çok az kaldı."

 

"Ağlama güzel gözlüm dayanamam aşar gelirim yanına."

 

Ayşe birşey diyemeden telefonu kapattı.

Ağlamaktan konuşamamıştık bile sesini bile okadar özlemiştim ki hasreti dağladı yüreğimi.

 

Ah babam ah yakmıştı beni yerini öğrenmiştim nasıl dururdum şimdi 3 ay babamıda çiğneyemedim oda bizim için uğraşıyordu en çokta Ayşe için. Onu beklemekten başka çarem yoktu.

 

 

 

 

Bölüm sonumuz yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum 😊

 

Loading...
0%