Yeni Üyelik
17.
Bölüm

10. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Derin bir nefes verip boğazını temizlediğinde Canan ona doğru dönmüştü. Safa gözlerini onunkilerle buluşturduğu anda Hilalin dediklerini düşündü. Canan karşısında ellerini birleştirmiş adama bakıp "Buyurun?" dedi. Safa ellerini yanına bırakıp "Merhaba Canan. Safa ben" diye elini kadına uzattı. Canan ise uzatılan ele bakıp kaşlarını çattı. Bu adam da kimdi?


"Acaba komutanım konuştu mu ki?" diye merakla konuşan Emir, timin geri kalanın aklındaki soruyu sesli dile getiren kişiydi. Faruk gülerek "Bence çoktan yemektedirler" dedi. Eylül ise başını evraklardan kaldırıp "Bu saatte mi?" diye güldü. Kafalar saate döndüğünde ise beşe geldiğini gördüler. "Kaç saat geçti ya nerede kaldı harbiden?" diyen Polat telefonunu eline almıştı ki kapı açıldığında içeriye Safa girmişti.


Bakışlar onda toplanırken dümdüz bakışlarıyla karşılaşan arkadaşları sonucun pekte iyi olmadığını anladı. "Olsun be abi, hayırlısı değilmiş" diye sırtına vuran Yakupa dönen Safa yavaşça gülümsemeye başladı. Yakup ondan biraz uzaklaşıp "İyi saatte olsunlar inşallah" diye Safayı süzdü. Safa telefonunu çıkartıp "Oldu lan. Oldu!" diye bağırdı ve sevinçle Yakupa sarıldı. "Oha cidden mi abi?" diye soran Akın olmuştu.


Safa, Yakupu bırakıp boş olan yere çöktü ve "Cidden oğlum. Numarasını bile aldım, iki gün sonra yemeğe çıkacağız" diye otuz iki diş gülümsedi. Sonra ise aklına gelen şeyle hemen Hilalin numarasını tuşladı. "Lan şimdi aramasana kadını!" diye konuşan Polatı, Safanın "Hilal müsait misin?" cümlesi sekteye uğratmıştı. Hilal mi? "Hilal derken?" diye şaşkınca sordu Emir.


Gülen yüzüyle arkaya yaslanan Safayı dinlemeye başladılar. "Hehe evet....dedim ben sana ama geri teper diye....yok be o kadar da değil....he o onu o anlamda dedi o zamannn...neyse canım oldu sonuçta...tabi ki de alırım ayıp ettin...şimdi cidden ayıp ettin Hilal, üç tepsi ne!...sadece sana alayım işte...komutanımın kardeşi olmasan derdim bir şey de....küfür niye edeyim yav...dört mü! ne yapacaksın o kadar böreği be!" diye telefonu kulağından çeken Safa, yüzüne kapatılan telefona baktı.


"Yeminle Demir komutanımın kopyası" diye telefonu cebine tıkıştırdı. Üstündeki bakışlara bakıp "Ne oldu?" diye sordu. "Hilal ne alaka abi?" dedi Eylül. Safa hastanede yaşadığı anları düşünürken "Kız harbiden hızır gibi" dedi. Kollarını dizine koyup öne doğru eğildi ve "Bakın şimdi, ben gittim ya hastaneye bir kalabalık ortalık görmeniz lazım. Her neyse, aradım Cananı ama göremedim. Hilal oradaydı, hastane aramış gel diye sanırım her yer doktordu." dedi ve gözü etrafta çay aradı. Bitirmişlerdir diye düşünüp devam etti.


"Beni farketti geldi, dedi böyle böyle yap. Aldım gazı gittim Cananın yanına, dedim ben Safa. İlk önce bir süzdü baktı sonra dedi ki 'yani', bana orada bir kal geldi zaten. Bütün gazlamalarım çöp oldu. Sonra Hilal bir anda yanımda beliriverdi, hızır vallahi kız. Neyse işte sonrasında ben sadece izledim. Hilal, Cananla konuştu dedi 'onun heyecanı maruz gör senin yanına gelmesi bile büyük bir adım' orada beni biraz gömdü ama kızmadım olur o kadar." dedi ve "Çay bitti mi?" diye sordu.


Akın heyecanla "Lan başlatma çayına şimdi, sonra ne oldu?" diye ayaklarıyla yerden destek alıp sandalyeyi arkadaşlarının yanına sürükledi. Safa ona bir bakış atıp "Ayıp ettin ama neyse. İşte sonra konuştuk ettik biraz Hilal dedi ki 'Safa sen teklifini yaptın mı'. Sonrada yanımızdan fırlayıp gitti. Ceylan gözlüm bana uzun uzun bir baktı ki vallahi kalbim takla attı. Tam diyecektim bir yemek yiyebilir miyiz diye bir eleman yanımıza iki sandviç ve iki çayla geldi." dedi. Emir parmağını hevesle uzattı ve "Hilal dimi?" diye sordu.


"Yok o değil, ama o yollamış. Gelen elamana da söyleyeceği şeyleri ezberletmiş, adam dedi ki 'Safa abi Hilal hoca bunları unutmuşsun dedi' diye.". Bu sefer Faruk öne atılıp "Yemek işini aradan çıkartmak için yollamış" dedi. Safa kafasıyla onayladığında "Abi ben bu işlerin kitabını yazmışım" diye saçlarını geriye taradı. Yakup ona bakıp "La bi durun da dinleyelim!" diye yükseldi.


Safa "Sonrasında da ben hallettim zaten. Açıkladım hislerimi, o da şaşırdı tabi. Beklemiyordum falan dedi, sonra da sessizleşince dedim tanışalım görüşelim. Düşündü düşündü ve tamam dedi. Öyle işte, numarasını da aldım dedim ararım sorarım, böyle bakışları kıtlama şeker gibi küçüldü tamam dedi." diye gülümseyerek arkasına yaslandı. Akın şokla Safaya bakıp "Kıtlama şekeri ne lan?" diye sorduğunda Farukta "Bunu kıza demedim de" dedi.


"Yok içimden dedim onu. Böyle oldu işte." dedi ve gülen yüzü biraz solup "Ulan Hilale dedim ki hakkını ödeyemem falan kız bana demesin mi 'ödenir abi ödenir, üç tepsi börek iş görür' diye" dedi ve doğruldu. Yüzleri güldüren bu durum Safanın cebini bir hayli zorlayacaktı ama değerdi. "Abi ben Hilali yeni en yakın arkadaşım olarak görüyorum. Kadın çok iyi" diye güldü ki Polat "Yavaş" diye onu uyardı.


Faruk daha çok sırıtıp "Komutanım arkadaşım dedim zaten" dedi. Yakup, Akının kulağına yaklaşıp "Dayak yiyecek bence" diye fısıldadı. Akın ise eliyle dudaklarını kapatıp "Bence sabah ekstra koşturacak" dedi. Emir aralarına girip "E hepsi diyorum ben" dedi ve geri çekildi. Polat ise sadece Faruğa baktı. Uzunca baktı. Çok uzunca...


"Güzel yıka Farukcum" diye önüne bir kaç tane araba anahtarı bırakan komutanına kocaman açtığı gözlerle baktı. "Akrep?" diye mırıldandığında Polat kafasını salladı ve "Evet aslanım akrep. Hadi git güzelce iç dış yap. Diğer arkadaşlarına yardımcı ol biraz" dedi. Yakup derin bir nefes çekti ve "Dayağı tercih ederdim" dedi. Faruk kaçarı olmadığı için önündeki üç anahtarı aldı ve dışarıya adımladı. Emir ise giden komutanına bakıp "Aslında haklıydı. Bence de yakışırlar." diye mırıldandı ama Polat onu duymuştu.


"Ne dedin?" diye ona dönen Polatla, Emir hemen hazırola geçti ve "Emredersiniz komutanım" dedi ve koşar adım Faruğun arkasına takıldı. Polat geride kalan timine dönüp "Söyleyeceğiniz bir şey?" diye baktı. Timi sanki sessizlik yemini etmiş gibi ona baktığında odadan çıktı ve yatmak için yatakhaneye ilerledi.


....................................................................................


Aysun hanım Hilalin aldığı meyveyi soyup eşine uzattığında Aydın bey elmayı alıp ağzına attı. "Unutmuştum ben almayı" diye sordu. Aysun hanım yüzündeki gülümsemeyle elmasını ısırıp "Kızım aldı" diye eşine baktı. Aydın bey eşine baktı ve "Hilal mi aldı? Ne zaman?" Diye sordu.


Aysun hanım "Oldu bi kaç gün. Aydın o değilde ben sana bir şey diyeceğim" diye dizinin altında topladığı ayağını yere indirdi. Aydın bey eşinin ciddi bir konuşma yapacağını hareketinden anlayıp televizyonu kapattı.


"Ben kızımı evimizde istiyorum Aydın." Dedi. Günlerdir bununla ilgili bir şeyler düşünüyordu ama bir türlü plan yapamamıştı. Aydın bey kafasını sallayıp "Bende istiyorum Aysun, ama geleceğini hiç sanmıyorum" diye üzgünce konuştu. Araları eskisine göre daha iyiydi ama hala tam olarak iyiler denilmezdi. Bunu teklif ettiğinde geri tepmesinden oldukça korkuyordu. Çünkü kızı da kendi gibi dediğim dedikti.


"Ne yapacağız o zaman Aydın?" Diye sordu Aysun hanım. Aydın bey kolunu açıp karısına baktığında Aysun hanım eşinin kolunun altına girdi. "Bilmiyorum ki. Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum, nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyorum. Ben kızımız için hiç bir şeyi bilemiyorum Aysun" diye iç çekti. Aysun hanımda derin bir iç çekti.


Zil çaldığında Aysun hanım eşinin yanından kalkmış kapıya yönelmişti. Kapıyı açtığında karşısındaki oğullarıyla gülümsedi. "Gelin hadi" dedi ve içeriye geçtiler. Koltuklara geçerken Alpay babasının meyvelerinden birini ağzına attı ve "Ne yaptınız yaşlı kurtlar?" Diye sordu. "Ne yapalım oğlum, düşünüyoruz işte. Hilali nasıl ikna ederiz diye?" Onlardan fikirlerini söylemesini istedi.


"Anne bulursanız bana da söyleyin. Bir hafta oldu neredeyse görüşmeyeli, işim var diyor sürekli" diye yakındı Alpay. En son askeriyede karşılaşmışlardı ki onda da çatışma sonucuydu. Görevden sonra bile görmemişti onu. Demir ise kardeşine yastık atıp "Salak insan. Kız çalışıyor her halde" dedi. Alpay yediği yastık darbesiyle "Sen sanki konuştun he!" Diye yükseldi.


"Yavaş!" Diyen Aydın beyle ikiside durulurken Aysun hanım "Ben bi arayayım o zaman" diye hevesle telefonuna sarıldı. Açılmayan telefon onun hevesini düşürürken "Alo?" Diye duyduğu ses yüzünü güldürdü. "Kızım müsait misin?" Diye sordu. Onu davet edebilirdi. "Müsaitim Aysun hanım. Dinliyorum" diye yanıtladı.


Demir eliyle çağır diyip duruyordu. Aysun hanım yanındaki yastığı oğluna atıp telefona odaklandı. "İşin yoksa bize gelir misin kızım? Sohbet ederiz konuşuruz" diye merakla bekledi. "Aysun hanım çok isterdim aslında ama misafirim var. O yüzden üzgünüm" dediğinde Aysun hanımda üzülmüştü ama misafirini de merak etmişti.


"Misafir mi? Yardım lazım mı kızım?" Diye sordu. Misafir lafını duyunca meraklı bakışlar artmıştı. "Evet ama yardıma ihtiyacım yok Aysun hanım teşekkür ederim." Diye yanıtladıktan sonra "Ama yarın kahvaltıya gelirseniz sevinirim. Hem misafirlerimle tanışmış olursunuz" diye ekledi. Aysun hanımın gözleri aldığı teklifle ışıldadı ve "Tabii. Tabi gelirim kızım." Diye gülümsedi.


"Aydın bey ve Demirlerde müsaitse onlar da gelsinler" diyimce Aysun hanım telefonu kulağından indirip "Bizi kahvaltıya çağırıyor" diye konuştu. Alpay hemen "Evet de" dediğinde telefona geri dönüp "Olur kızım onlarda gelirler de biliyorsun onlar erken uyanıyorlar, misafirlerine ayıp olmasın?" Diye sordu. Neredeyse en geç altıda uyanıyorlardı sonuçta.


"Sorun değil Aysun hanım. Zaten bizde erken kalkıyoruz. Ama istemezseni anlarım" diyince "Yok isteriz kızım. Geliriz yani" diye hemen konuştu Aysun hanım. Anlaştıktan sonra vedalaşıp telefonu kapattılar ama Aysun hanım telefondan duyduğu sesle biraz meraklanmıştı. Sanki erkek sesi mi duymuştu?


"Misafiri kimmiş?" Diye soran oğluna bir süre baktı ve "Bilmiyorum demedi bir şey. Ama yarın kahvaltıya gideceğiz" dedi. Alpay annesini inceledikten sonra "Hayırdır sultanım ne düşünüyorsun?" Diye sordu. Aysun hanım düşüncelerini bir şekilde düzenleyince hızla ayağa kalktı. Evet emindi erkek sesi duyduğuna.


Hepsi ayaklanan Aysun hanıma baktı ve Aydın bey "Aysun ne oldu?" Diye doğruldu. "Ben bir şey düşünüyorum ama gerçek olabilir mi ki?" Diye gülümseyerek ailesine baktı. Eğer doğru düşünüyorsa kızı onları erkek arkadaşıyla tanıştıracaktı. "Ne düşünüyorsun anne?" Diye Demirde doğruldu.


"Ayy Hilal bizi erkek arkadaşıyla tanıştıracak olmasın?" Diye heyecanla konuşunca bir an ne dediğinin farkına vardı ve hemen ağzını kapattı. "Ne?" Diye soran ilk kişi Aydın bey olmuştu. Ne erkeğiydi? Ne arkadaşıydı bu? "Ne diyorsun anne ne alaka?" Diye diğer tepki de Demirden gelmişti.


Aysun hanım hemen "Yanlış düşündüm ben ya neyse. Haydi allah rahatlık versin" diye odasına doğru ilerledi. Salonda hala aynı donuklukta kalan üçlü aniden ayaklanıp "Lan!" Diye yükseldi. Üçü de hızla Aysun hanımın odasına ilerledi ve içeriye daldılar. "Ne erkeği?" "Kimmiş o?" "Aynı evde mi kalacaklar?" Diye aynı anda konuştular.


Alpayın sorduğu soruyla da kafalar ona döndü ve "Ne diyorsun sen!" Diye sordular. Alpay omuz silkip "Ne? Sabahın köründe gelecek hali yok ya?" Dedi. Aysun hanım oğlunun söyledikleri yüzünden rengi atan kocasına ve en büyük oğluna baktı. "Yok canım olur mu öyle şey! Alpay saçmalama oğlum!" Diye onu bakışlarıyla uyardı.


Alpay söylediklerini tartınca "Yok olmaz öyle bir şey ya" diye kafasını salladı. "Haydi geçin salona uyuyun artık. Yarın işimiz gücümüz var" diye çocuklarını odadan çıkardı. Üstündeki bakışlara aldanmadan yatağa girip baş ucundaki lambayı da kapattı. Aydın bey kapının orada bir süre eşine bakıp "Aysun doğru düzgün anlat şunu" diye ona yaklaştı.


"Aydın bilmiyorum yat uyu" diye konuyu kapatmaya çalıştı çünkü bu konu açık kaldığı sürece ona bu gece uyku yoktu. "Yok öyle bilmiyorum Aysun hanım. Ne diye öyle dedin o zaman?" Dedi ve karısının yanına oturdu. Aysun hanım hiç ses verdiğinde ise kolundan hafifçe dürtüp "Aysun?" Diye onu kaldırmak istedi. Yanıtsız kalan Aydın bey son çare gözüyle eşinin telefonunu aradı.


"Hiç aranma Aydın" diye gösterdiği telefona baktı ve bir şey diyecekken "Yat uyu hadi. Telefonuma da uzanma, şikayet ederim seni Yavuza." Dedi ve telefonu yastığının altına sıkıştırdı Aysun hanım. Aydın bey ise suya düşem planıyla yeni planlar kurmaya başladı bile. Ne güzel telefonu alıp karargahta konuşmayı dinleyip adamı bulacaktı işte!


&&&&


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%