Yeni Üyelik
28.
Bölüm

16. Bölüm

@merida_xx

Sedyede baygın bir şekilde yatan Zidara son derece kötü bakışlarını yollayan Alpay, sinirle odada geziyordu. "Haber vermemiz lazım Hilal!" Diye ikizine baktı Alpay. Hilal onu reddedip "Olmaz Alpay. Buraya benimle konuşmaya gelmiş, önemli falan dedi" diyerek onu kimseyi aramaması için ikna etmeye çalıştı.


Alpay bu durumu kabul edecek gibi durmuyordu. "Hilal senin kafan mı güzel! Bunun sana neler yaptığını anlatmama gerek yok dimi!" Diye yükseldi. Hilal de ayaklanıp Alpayın karşısına geçince "Biliyorum her halde! Beni oradan kurtaran kişi de o ama! Karşıma çıktığı gibi saldırdım yaraladım zaten, senden sadece yanımda durmanı istiyorum." Dedi.


Hastaneye geldiğinde odada öylece oturur bir şekilde karşısına çıkmıştı ve Hilal ne olur ne olmaz diye yanında taşıdığı neşter ucunu üzerinde kullanmıştı. Zidar artık karnında ufak bir kesik izine sahipti. Sonra da panikle Alpayı aramıştı. Diğerlerini arasa zaten hain olabilir gözüyle bakıldığından bu durum tuzu biberi olurdu. O yüzden direk Alpayı aramıştı.


"Hilal bu tartışmaya açık bir konu değil ki! Adam terörist! Ki sana yaptıkları da cabası! Hilal birilerini aramamız lazım!" Dedi. Hilal onu anlamayan ikizine bakıp "Beni hain olarak görüyorlar" dedi. Alpayın kaşları çatılırken "Kim? Anlamadım" dedi. Hilal gözlerini doldurmamaya çalışıp "Aydın bey ve Demir" dedi. Alpayın kızgın yüzü dağılırken "Ne diyorsun sen be?" Diye sordu.


Hilal ikizinden biraz uzaklaşıp "Duydun işte. Bu gerçekten kaçıyordum ama konuşup kabullendik. Hatta o yüzden beni takip ettiriyordular" dedi. Alpayın duydukları kafasında dönüp dururken aynı zamanda yaşananlarda netlik kazanmıştı. Demek babası ve abisi o yüzden bir türlü kabullenemiyorlardı. Seviyorlardı ama, öyle görmüştü Alpay.


Alpay yüzünü sıvazlarken "Ben bilmiyordum" dedi. Hilal kafasını sallayıp "Biliyorum. Az çok tanıdım seni, fazla umursamıyorsun. O yüzden senden yardım istedim." Dedi. Alpay bu durumu kafasında olumlamaya çalışsada bir teröristle aynı ortamda bulunmak bunu kesinlikle imkansızlaştırıyordu. "Hilal, benden ne istiyorsun? Ben ne yapabilirim?" Diye sordu.


Zidarın gözleri açılırken Hilal "Yumruğunu hazırda tut, benim elim acıyor" dediğinde Alpay gözlerini açmaya çalışan Zidara sağlam bir yumruk geçirdi. Zidarın gözleri tekrar kapanırken Hilal, Alpayın koluna vurdu ve "Salak mısın sen! Daha konuşmadan niye bayıltıyorsun!" Diye bağırdı. Sonra ise merakla "Tekte nasıl bayıltabildin ki?" Diye sordu. Alpay kendinden emin bir şekilde elini gösterip "Bak parmaklarını böyle büküyorsun, önemli olan baş pa- Hilal sence konumuz bu mu şu an?!" Diye tekrar bağırdı. "Bağırma bana!" Diye Hilalde ona bağırdığında bir süre birbirlerine kötü kötü baktılar.


"İkiziyle iyi anlaşan insanlar tam bir palavraymış. Böyle biriyle nasıl anlaşılır ki?" Diye saçlarını karıştırdı Alpay. Hilalde Alpaya alayla gülüp "İkizleri sen olmadığın için anlaşabiliyorlar!" Dedi. Alpay bakışlarını ikizinden çekip sedyede ki adama baktı. Karnındaki kırmızılıkla bakışları tekrar ikizini bulunca "Ne yaptın?" Diye sordu. Hilal gayet umursamaz bir tavırla "Neşterledim" dedi.


Alpay gözlerini kapattığında "Peki niye hala kanaması var?" Diye sordu. Hilal aynı tavrını takınıp "Çünkü yarasına bakmadım" dedi. Alpay gözlerini açıp yüzüne bir gülümseme yerleştirip "Yani sen adamı neşterledin ve yarasına bakmadın. Pekiii benim sevgili ikizim, neden pansuman yapmadın?" Diye sordu. Hilal bakışlarını ikizine çevirdiğinde yüzünde sinirli gülümsemesini gördü ve "Bir teröristi niye kurtarayım?" Dedi.


Alpay sinirle güldükten sonra "Allahım sabır dilemek için çok mu geç kaldım acaba?" Diye mırıldandı. Kapı tıklatıldığında kapının arasından kafasını uzatan Atakan "Hala burada mısınız siz?" Diye sordu. Hilal hızla kapıya atılırken Atakan "Yaralı mı o?" Diye sordu. Hilal kapıyı kapatmaya çalışırken "Yok yok. Uyuyor" dedi. "Kanaması var Hilal?" "Yok yok kanamıyor Atakan" diye onu dışarı çıkarttı.


Kapının dışına çıkan Hilal ve Atakan birbirine baktı. Atakan, Hilale yaklaşıp "Neler döndüğünü anlamadım ama jandarmalar geziyor" diye fısıldadı. Geri çekilip Hilale son bir bakış attı ve yanından uzaklaştı. Hilal, Atakanın arkasından bakıp "Var anasını. Helal olsun" dedi ve tekrar odaya girdi. "Alpay, jandarmalar buradaymış" dedi. Alpay derin bir nefes verince Zidara uzunca baktı.


"İlacın tamamını verdin mi?" Diye sordu Alpay. "Evet verdim. Alpay bundan emin misin?" Diyerek kemerini bağladı Hilalde. Alpay yanına oturan ikizine bakıp "Aklıma başka bir şey gelmedi" dedi. İkiside kafa salladıktan sonra Alpay, Hilalin evine doğru sürmeye başladı. Hastanede bekleselerdi gelen jandarmalar yüzünden konuşamazlardı, o yüzden çareyi eve gitmekle bulmuşlardı.


Eve gelen ikizler Zidarı zor bela eve çıkarmışlardı. "Aç hadi şu kapıyı" diye konuşan Alpayla, Hilal tuttuğu bilekleri bıraktı. Zidarın bacakları büyük bir sesle merdivenle buluşurken Alpay sinirle "Yavaş olsana!" Diye çıkıştı. Hilal, Zidarın üstünden zıplayarak kapıya ulaştı ve "Ne yapayım Alpay! İlk defa birini kaçırıyorum!" Diye çıkıştı. Kapıyı açtığında sonunda içeriye girmiş ve kapıyı kapatıp kitlemişti.


Alpay ve Hilal, Zidarı sandalyeye streç filmle sararlarken Alpayın telefonu çalmaya başladı. Hilal yerinde sıçrayıp "Basıldık! Al işte! Hala takip ediyorlar beni!" Diye panikle konuştu. "Hapse gireceğim dimi? Kesin beni de terörist diye atacaklar içeri!" Diye ekledi. Alpay elindeki streç filmi Hilale uzatıp "Tut şunu da sarmaya devam et" dedi. Hilal, Alpayın yarım kalan işini bitirmeye başladığında Alpay telefonunu yanıtladı.


"Efendim abi ne var?"


"Nereye kayboldun sen? Neredesin?" Diye yanıt aldığında "Ne oldu ne diye hesap soruyorsun?" Diye çıkıştı. Öğrendiklenden sonra ister istemez sinirine hakim olamıyordu.


"Düzgün konuş lan. Ne oluyor diye aradım. Hızlı hızlı çıkıp gittin merak ettim" dediğinde Alpay sesini kontrol edip "Bir şey yok dedim abi. İşim vardı aklıma o geldi" diye konuştu. Demir kardeşini dinlerken ona inanmayı seçti ve konuyu uzatmadı.  


Alpay telefonu kapatınca Hilal elinde tuttuğu streç filmle ikizine baktı ve "Şimdi?" Diye sordu.


"Bendeki plan bu kadardı" diye cevap alınca koltuğa çöktü. Hilal hevesle Alpaya bakıp "Benim aklıma bir şey geldi! Polatı arayayım mı? O bana yardım eder" dedi. Alpay, Hilale bakıp "Polat ne alaka?" Dedi. "Yanımızda olur gibi geldi" diye omuz silktiğinde Alpay biraz düşündü. Evet Polat yardımcı olabilirdi ama sonrasında kesinlikle ortalığı ayağa kaldırırdı.


"Sonrasında sıkıntı çıkartır" dediğinde Hilal "Sonrasıyla ilgilenmiyorum ki. Anlatacağını dinledikten sonra ölebilir bile" dedi. "Emreye mi haber versek?" Diye sorduğunda Hilal hızla "Demir hemen öğrensin diye mi?" Diye sordu. "O zaman Polatı arayalım?" Diye sordu Alpay. Hilal cevap olarak Polatı aramaya başladı. Açan olmadığında ise "Açmıyor. Yeni görevden geldi ya acaba görüştüğü biri mi var?" Diye sordu.


Alpay kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Hayır yok. Polat ailesi buraya gelmediği sürece dışarı bile çıkmaz resmen" diye cevapladı. Hilal ise "O zaman gidip çağırayım?" Diye sordu ama sonradan "Sen burada bununla kalamazsın" dedi. Alpay, Zidara bakıp "Açılmamış strecin var mı?" Diye sordu. Mesajı alan Hilal koşa koşa mutfağa gidip açılmamış streç filmleri aldı. Zidarı tekrar sarmaya başladılar.


Askeriyeye girdiklerinde "Sen işine dön Alpay, Demir şüphelenmiştir zaten bozuntuya vermeyelim" diye konuşunca Alpay onu onayladı. "Tamam, sen Polatla konuşursun bende bir bahane bulup sana gelirim" dedi. Planını kuran ikizler arabadan indiğinde Alpay odasına doğru adımladı. Hilalde bakına bakına ilerlerken gözleri Polatı arıyordu.


"Hilal bacım?" Diye duyduğu sese döndü. Halil ona gülümsediğinde o da aynı karşılığı verdi ve "Halil nasılsın?" Diye sordu. Halil gayet samimi bir şekilde "İyiyim Hilal bacım sağolasın. Sen nasılsın asıl? En son olaylı bir gündü" diye sordu. Hilal gözlerini onaylar şekilde kapatıp açtı ve "Sorma. Ne gündü ama. Neyseki şu anlık öyle bir sorunum yok. Yanii iyiyim." Dedi.


"Komutanım için mi geldin? Götüreyim mi yanına?" Diye sordu Halil. Hilal de gözlerinden çıkan ışıkla "Olur!" Diye atıldı. "Valla en son yıkanacaktı ama yarası yüzünden revire gitmişti. Siz kapatıyorsunuz ya hani şeffaf bir şeyle, ondan alacaktı" diye ilerlemeye başladığında Hilal onu durdurdu. "Yanlış komutanı anladın Halil sen. Ben Polatı arıyorum" dedi. Halil karşısındaki Hilale bakarken "Polat komutanım mı?" Diye sordu.


Hilal kafa sallayıp "Hıhı o. Nerede acaba?" Dedi. Halil kafası karışmış bir halde "Polat komutanımı ne yapacaksın ki Hilal bacım?" Diye sordu. Hilal ne desem ne desem diye düşünürken birden "Özledim" dedi. Halil gözlerine mukayyet olamayıp koca koca açtı. "Naptın naptın?" Diye sordu. Hilal biraz çekinsede "Özledim" diye tekrar söyledi. "Vallaha mı?!" Diye yükselen sese döndüklerinde Farukla karşılaştılar.


Faruk çok gizli bir şeyden bahsediyorlarmış gibi ikisine de yaklaştığında "Sen şimdi Polat yüzbaşımı mı özledin?" Diye sordu. Halil "Lan düzgün konuş!" Diye çıkışsada Hilal "Evet" dediği an Faruk yüzüne koca bir gülümseme yerleştirdi. "Ben götüreyim o zaman seni Hilal" dedi ve eliyle onu ilerletti. Merdivenleri tırmanırken "Nasılsın Faruk? İyisindir umarım" diye sordu Hilal. Faruk sırıtan yüzüyle Hilale bakıp "Vallahi keyfim çok yerinde şu an Hilal. Öyle bi keyiflendim ki anlatamam" dedi.


Hilal tam bir şey söyleyecekti ki Faruk bir kapıyı açıp "Komutanım, burada Polatım da Polatım diy- Anaa sultanım" diye içeriye girdiğinde Hilalde Faruğu bozmadan gülerek "Polatım da Polatım" diye içeriye girdiğinde karşısındaki orta yaşlı kadınla karşılaştı. Gülen yüzüyle kalakalırken kadın "Polatın da Polatın mı?" Diye gülümsedi. Faruk bulunduğu ortam gereği "Oldu o zaman sultanım, size iyi günler" dedi ve herkese sırıtıp dışarı çıktı. Polat şaşkınca Hilale bakarken Hilalde ona yüzünde asılı kalan gülümsemeyle bakıyordu.


"Hilal?" Diye mırıldandığında yanındaki kadın "Ayy adı Hilal mi? Pekte güzel" diye sevinçle konuşmuştu ki Polat hemen "Yok hayır değil teyze" dedi ama kadın çoktan Hilali kıskacına almıştı. Kadın sevecen bir şekilde "Merhaba kızım ben Ülker, Polatın teyzesiyim" diye elini uzattı. Hilal bakışlarını önce ele sonra da Polata çevirdiğinde, Polat kaşlarını kaldırıp duruyordu. Hilal kadının elini tutup "Merhaba bende Hilal. Memnun oldum" diye gülümsedi. Onları izleyen Polatsa neler olduğunu çözememişti. Hilalin burada ne işi vardı? Ve Polatım da Polatım neyin nesiydi?


Ülker hanım elini sıktığı kızı incelerken bir hayli memnundu. Demek ki Faruğun ve Emirin anlattığı  Hilal buydu. "Ben gidiyordum zaten siz görüşün çocuklar. Polatcım ben annenle konuşurum teyzecim. Bir süre aramaz seni. Hadi görüşürüz" diye kapıya adımladı. Polat teyzesini tutup "Teyzem coşma da hemen. Hilal ben-" "Tutmasana beni deli uşak. Yavuklun gelmiş özleşmiş hala dersin teyze!" Diye kolunu kurtarıp odadan çıktı.


Polat koşar adım odayı terkeden teyzesinin arkasından bakıp derin bir nefes verdi. "Zamanlama için özür dilerim ama sana ihtiyacım var Polat" diye seslenilmeyle Hilale döndü. Şöyle bir süzdüğünde Hilalde onu süzmüştü. Sanki biraz kilo mu vermişti? İkisi de aynı anda "Sen kilo mu verdin?" Diye sorduğunda "Nasılda anladılar bak" diye duydukları sese döndüler. Ülker hanım ve Faruk kapıda sırıtarak ikisine bakıyordu. Ülker hanım hızlıca "Montumu alayım çıkıyorum hemen" diyerek içeri girdi ve montunu aldı. Kapıdan çıkmadan önce de Polatla Hilale bakıp "Maşallah" diyerek tü tü tü yaptı.


Ülker hanımın arkasından Farukta "Size iyi özlem gidermeler" dedi ve sırıtarak onlara baktı. Polat yan masadaki kalemleri ona fırlattığında koşarak kaçmıştı. "Dövdürtecek illa kendini!" Diye söylendikten sonra Hilale döndü. "Sorun ne?" Diye sordu. Hilal odanın boş olmasına rağmen yine de etrafa bakıp Polata yaklaştı "Zidar" diye fısıldadı. Polat dibine girmiş kadına bakarken "Zidar?" Diye sordu.


Hilal, Polata daha da yaklaştı ve "Evet Zidar" diye fısıldadı. Polat burnuna gelen çiçeksi kokudan uzaklaşmak için kendini biraz geri çekti ama Hilal tekrar yaklaştı. Polat tekrar geri adımladığında Hilal yine ona yaklaştı. En sonunda Hilal "Beni nereye çekmeye çalışıyorsun?" Diye sordu. Polat "Hiç bir yere! Yaklaşıp duran sensin" diye konuştuğunda Hilal, Polata sırıtarak bakıp "İnsan yavuklusindan kaçar mi da" dedi. Polat ani gelen şiveyle gülmesini tutamamıştı ve "Hee kaçayrum" demişti.


İkisi de gülmesini bitirdikten sonra Polat "Zidar ne alaka yine ne yaptın Hilal?" Diye sordu. Hilal, Polata kınayıcı bakışlar atıp "Hep bi beni suçlayın zaten" dedi. Sonrasında cevap isteyen gözlere bakıp "Zidar hastaneye geldi benimle konuşmak için. Sonra biz Zidarı bayıltıp eve götürdük ve bağladık. Aklıma senin yardım edebileceğin geldiği için sana geldim" dedi. Polat "Demire niye gitmedin?" Diye sorduğunda "O kısımlar karışık. Sen yardım edecek misin?" Dedi.


&&&&&


Devamı Part 2 de…


Loading...
0%