Yeni Üyelik
31.
Bölüm

17. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Anın gazına gelip mutfağı da toplayayım dedim ama dağ gibi bulaşık var be! Toplamasam mı? Mutfağa birinin girmesiyle o tarafa döndüm "Kızım hiç toplama. Ömere toplatacağım gelince" diye gülen Zarife teyzeye güldüm. Bu kadın fenaydı. "Gelecek mi bugün?" Diye sordum. Onu da neredeyse iki üç haftadır görmüyordum. Kendisiyle iyi anlaşmıştık, arada kahve falan içiyorduk.


"Günü duydu ya, gelir kesin" dedi ve "Hadi geçelim kızım, durursan iş yapacak gibisin" diye beni salona geri götürdü. Kalktığım yere tekrar oturduğumda garip ama hoş bir sohbet başlamıştı. Ufak bi sorgulama gibi gelsede gülüp eğleniyordum sonuç olarak ve kafam kesinlikle dağılmıştı. Saat akşama doğru geldiğinde eve inmiştim ve Atakanlarla buluşmak için yine hızlıca eşya alıp salona geçmiştim. Bizim köy ekibi olarak kahve içmeye gidecektik. Serap ben gündeyken tutturmuş kahve içelim de içelim diye. En sonunda planlayıp bu akşamda karar kılmıştık.


Çalan telefonumla camdan baktım ve Atakanın geldiğini gördüm. Ona bir dakika yapıp kapıya adımladım. Kapıyı kitledikten sonra merdivenlerden inmeye başladım. "Şimdi bir şey diyeceğim ama sakin ol" diye bana apartman kapısını açan Atakana baktım. Acaba yine ne oldu? Ona baktığımda "Kahveye değil de içmeye mi gitsek?" Diye sordu. Sordu sorması da sanki soru değil gibiydi.


Yarın hastaneye akşam gidecektim ve bence içebilirdim ya. "Bekle üstümü değiştireyim o zaman" diye eve geri çıkacaktım ki kolumdan tutmuştu. "Bara gitmeyeceğiz Hilal. Küçük bir mekan öyle, üstün gayet uygun" diye güldü. O zaman sorun yok. "Hadi gidelim o zaman" diye arabasına doğru adımladım. Benzinimi yemeğe hiç gerek yoktu.


Yolda Ferdilerde de görüştükten sonra mekanda buluşmak için sözleştik. "Hastanedeki olayı sormam lazım mı?" Diye sorduğunda ona doğru baktım. Zidarı diyordu. "Bu konuyu konuşmasak. Ailevi biraz" dedim. Atakanın anlayışlı bir insan olduğunu bildiğim için gayet rahattım. Bana kısa bir bakış atıp gülümseyerek "Tabikide." Dediğinde "Atakan hayatında biri var mı? Hiç bahsetmedin daha önce" dedim. Derin bir nefes çektiğinde işlerin hoş olmadığını anladım.


"Derin konular" dedi. "Paylaşmak zorunda değil-" "Adı Nevaydı. Aynı üniversitede aynı sınıftaydık. Hatta tayinimiz bile buradaydı" diyerek beni böldü. "Nasıl yani burada mı?" Diye merakla sordum. Kafasıyla beni onaylayıp "Evet ama hayır. Bizim ilişkimiz üniversitede başladı ve dört ay önce bitti gibi bir şey" dedi. Nasıl? Nasıl dört ay önce? "Yurtdışına eğitime gitti ve bir daha da haber alamadım" diye konuşmasını sonlandırdı.


"Sen ciddi misin? Nasıl haber alamadın? Bitirdiniz de mi alamadın?" Diye sorularımı soraladım. "Ne yazık ki ciddiyim. Ben gidiyorum dedi ve gitti. Burada yapamamış" dediğinde onun için üzüldüm. "Ee ama sen?" Diye sordum. Atakan omuz silkip "Onun için o kadar da önemli değilmişim" dedi. Ama yazıktı ki. Vay be. Abi cidden olan gerçekten sevene oluyordu.


"Hayırlısı olsun be Atakan" diye söylendiğimde "oldu işte öyle bir şeyler" diye gülümsedi. Aha başka bir şey olmuşş. "Bende az buçuk bir şeyler biliyorsam başka bir şey olmuş" diye heyecanla ona döndüm. Bu seferki gülümsemesi mutlulukla buluştuğunda "İpek" dedi. Hangi İpek? Bizim İpek? Doktor İpek? Hastanede yerimi alan İpek? "Nasıl İpek? Atakan taksit taksit anlatmasana!" Diye çıkıştım. Bana güldükten sonra "Ya aslında anlatacak bir şey de yok gibi. Kafam çok karışık şu sıra" dedi.


Anlatması için hala ona bakarken "Geçen gün benden hoşlandığını söyledi" dediğinde şaşkınlıkla elimle ağzımı kapattım. Hemen sonrasında ise alkış tuttum. "Helal olsun! Vallahi helal olsun. Kadın karşına çıkıp çat çat söylemiş ya. İlk gördüğüm yerde alnından öpeceğim" dedim. Atakan bana kahkaha atarken alkışımı kesip onun koluna vurdum. "Sen de aklını başına topla. Mis gibi kadın, bir de açık sözlü, kaçırma İpeği Atakan" dedim.


"Ya elbette hoş kadın ama kendimden emin olmadan onu kırmak istemiyorum" dediğinde bu sefer Atakanı alkışladım. Bunu anlamamış olmalı ki boş bir bakış attı. "Kendinden emin olmadan birini kullanmaman çok karakterli bir davranış. Aferin sana" dediğimde küçük bir güldü. Yolumuz kısa ve güzel geçtiğinde bizi bekleyen Haluklara doğru gittik. Serap, Haluğun koluna yapışmıştı. Ferdi ve diğer hemşireler ise konuşuyorlardı. Hep beraber mekana geçtiğimizde Ferdi oturmadan önce "Tüm Şırnak bu gece evinde kalsın çünkü biz hastanede yokuz" dedi. Hepimiz ona güldükten sonra siparişleri verdik ve sohbet etmeye başladık.


Akrep ve yelkovan saatin üzerinde kayıp giderken bizim de aklımız başımızdan kayıp gidiyordu. Ya da gitmişti. Çünkü masaya çıkmış Ferdinin ve benim başka bir açıklamamız olamazdı. "Ben dedimm! Bu kadın dedim tam manyak dedim dedim!" Diye bana parmak sallayan Ferdinin elini tutup iterken "Asıl ben dedim! Ben çokta normal değilim dedim dedim!" Diye bu sefer ben elimi salladım. "Seni öpsem döversin dimii Serap!" Diyen Haluğa baktım. Serapta salak salak gülüp Haluğa vuruyordu. Diğer hemşireler akıllarını kullanıp çok kalmamışlardı ama biz şu an saat kaç bilmiyorum tabi mekan sahibinin bize gidin artık bakışlarına rağmen oturuyorduk. Ferdi ve ben hariç.


"Şimdi desem ki seviyorum, bana der ki yalan söyleme, ben derim ki söylemiyorum, o yine der ki yalancısın..." diye kendi kendine konuşan Atakana baktım birazda. Delirmişti mükemmel. Yanıma yaklaşan gölgeyle kafamı Ferdiye çevirdim. "Bence sen manyaksın!" Dedi. Biraz geri çekilip ona şöyle bir baktım. Masadan düşmemek işin ileri geri yalpalıyordu ama hala düşmemişti, helal olsundu. Allahtan masada nimet yoktu da çarpılmayacaktık.


Duyduğum telefon sesiyle "Bir dakika tilefonum çalıyo" dediğimde Ferdi "Dırırırı dırırırı dırırı rı" demiş ve gülmüştü. Biz birbirimize bakarak kahkaha atarken Atakan bana telefon uzattı. Hiç bakmadan açtım ve "Buyrun benim?" Dedim. Ferdi yere zıplayıp bana elini uzattı ve "Hocaların hocası, hadi in düşücen" dedi. Elini tutup yere zıpladığımda ayağımı burktum ve yere kapaklandım. Ferdiyi de tuttuğum için o da benimle beraber kapaklandı.


"Ahhh! Ayağım koptu galiba Ataakann!" Diye bağırdığımda Ferdi de "Hocam elimi kırdınn manyak kadın!" Diye bağırdı. Ayağım acısını unutup Ferdiye baktım ve "Seni döverim bak" dedim. "Şurdan öpeyim Serap?" Diyen Haluğa "Sapık! Öpeceksen öp işte ne soruyorsun?" Diye bağırdım. Atakan bizi işaret edip güldü ve sonra ciddileşip "Sence ne yapayım Hilal?" Diye sordu. Herkesin kafası öyle güzeldi ki onlarla uğraşmamak için yattığım yerde onlara kıçımı döndüm.


"Kızım dur alayım şu telefonu" diye tepemde dikilen adama baktım. Mekancı amcaydı. Telefonu ona uzattığımda alıp bir şeyler konuşmaya başladı. Ferdi bacağımdan beni dürtükleyip "Yatayım mı bende sıcak mı yer?" Diye sordu. "Cık, götüm üşüdü ama hoşuma da gitti" dedim. Beni yerde itekleyip benim yerime uzandı ve "Benimde hoşuma gitsin" dedi. Adam geri gelip telefonu baş ucuma bırakıp geri çekildi. Acıyan ayağım tekrar kendini hissettirdiğinde ayağımı masaya diktim.


"Bok mu vardı da içti bu kadar! Hem ne kadar mantıklı bu? Böbreği yok lan neresi süzecek o zıkkımı!" Diye bağıran kişiyle kapanmış gözlerimi açtım. "Sana gel mi dedim ben abi! Gelmeseydin!" Diye biri daha bağırdı. "Sıçıcam sesinizin tonuna ama he! Susun bi!" Diye bende bağırdım. Vücudum sarsıldığında bir arabada olduğumu anladım. Her kimse beni arabaya atmıştı. Uyanmıştım. Kim olduklarını çözmek için binen kişilere baktığımda yanıma oturan Alpayı gördüm.


Araba ufak sarsılırken öne döndüğümde Demiri gördüm. Diğer tarafta da Emre bana gülüyordu. "Selam" diye güldüm ve arkama yaslandım. Ayağımdan çekilmemle koltuğa yan düştüm. Ayağımı çekmeye çalışırken "Hilal dur bi! Ayağın burkulmuş ona bakıcam!" Diye daha çok çekeledi. Ayakkabımın çıktığını hissettiğimde onu biraz tepikledim "Fetişçi manyak bırak beni!". "İkinizde susun!" Diye bağıran Demire, ön koltuğun arkasındaki cepten rulo peçeteyi fırlattım "Sen sus asıl pis dolandırıcı!".


Önce sevdim sonra sevmedim ayakları. Dolandırıcı yalancı. Arabada Emrenin kahkahası yankılanırken "Oğlum çok eğleniyorum şu an lan!" Diye konuşuyordu. Demir de "Kes sesini Emre! Valla atarım aşağı!" Diye bağırdı. "Nasıl burktun bunu acaba?" Diye soran Alpaya baktım. Ayağımı kaldırmış tavandaki arka ışıktan bileğime bakıyordu. "Masadan düştüm" diye mırıldandığımda Demir "Ne yaptın ne yaptın?" Diye bağırdı. Emre ise daha çok gülmeye başladı.


"Off düştüm işte bırak!" Diye ayağımı ondan çektim. Çalkalanan midemle öne doğru meyillendim ve "Çek sağa midem bulandı" dedim. Emre gülen yüzünü anında ciddileştirip "Abine doğru lütfen Hilalcim" diye kafamı ona çevirdi. Demir bana hızlı bir bakış atıp "Sakın!" Diye yükseldi. "Şu sıra zaten sinirimi bozuyorsun kusucam" dediğim an arabayı hemen sağa çekmişti. O kadar hızlı olmuştu ki beni ne ara yolun kenarındaki şarampolden sarkıttığını bile fark edememiştim.


"Kustun mu?" Diye bağırdığında elimi soğuk demirden çekip "Hayır!" Diye bağırdım. "Hilal el sallasana bi!" Diye bağıran Emreye döndüğümde Alpayın tuttuğu ışıkla bizi videoya alan Emreyi gördüm. Onlara el hareketi çektiğimde bu sefer Demir gülmüştü. "Kusmıycam çek beni!" Diye bağırdığımda beni geri kaldırdı. "Aaa olmadı ama böyle ki. Hilal abine bak belki miden bulanır" diye tekrar bağırdıklarında güldüm "Sana iğrenç dediler".


Yürümediğim halde arabaya yaklaşınca "Artık ayılmış olmam lazımdı benim. Niye hala uçuyorum?" Diye Demire baktım. Demir benden aşağıda duruyordu. He beni kaldırdı. İyi olur. "Sabır allahım sabır! Geç şu arabaya sinirimi tepeme çıkartma!" Diye beni tekrar arabaya attı. "İt herif" diye fısıldadım. Araba tekrar çalışır hale gelince "Beni eve götür!" Dedim. "Hilal bak yeter! Ben sabırlı bir insan değilim, sınama beni!" Diye çıkıştı.


Dediği beni güldürürken "Bu beni hiç mi hiç alakadar etmez. Eve gideceğim" dedim. "Hıhı gidiyorsun bak!" Diye ileriyi gösterdiğinde Emreye eğilip "Sen! Benim yerime şuna yumruk atsana" dedim. Emrenin gözleri parlarken "Kardeşin istedi devrem kusura bakma" diye hareketlenmişti ki Demir "Seni buraya gömerim bak!" Diye bağırdı. "Çok haklı bu konuda Emre. İnsanları çok iyi gömüyor, oradan çıkartmıyor" diye kafa salladım.


Kısa süreli sessizlik oluştuğunda yine güldüm "Laf soktum galiba, etkisi büyük oldu" dedim. Alpay beni geri çekip göğsüne yatırırken "Gerizekalı seni" diye sarıldı. Gözlerimi kapattığımda artık açmaya hiç niyetim yoktu.


....................................................................................


Demir arabanın arkasında Alpaya sarılmış uyuyan kardeşine baktı. "Bir şey olmaz dimi Alpay?" Diye sordu. Sonuçta kardeşinin bir böbreği yoktu ve zil zurna sarhoştu. Alpay, Hilalin saçlarını severken "Olucak tabi. İki üç gün ağrısı falan olur" dedi. "O zaman ne diye içti!" Diye elinde olmadan yükseldi Demir. Madem hasta olacağını da biliyordu ne diye içmişti!


Alpay ona aynadan dik dik bakıp "Söylersem bana inanır mısın?" Diye sordu. "Alpay bilip bilmeden konuşma!" Diye çıkıştı Demir. "Ya bırak abi bilip bilmemesi mi var! Kıza resmen hain demişsiniz babamla!" Diye Hilali uyandırmadan sesini yükseltti. Emre kardeşler arasına girmek istemese de "Oğlum o iş öyle değil. Asıl amaç Hilalin güvenliğiydi. Evet onlarla büyümesi benimde kafamda soru işareti oluşturdu ama sonrasında öyle olmadığını anladım. Ki bunu albayım ve Demirde anladı" diyerek girdi.


"İlkte amaç o olsada sonrasında sadece onun iyiliği güvenliği içindi" dedi son olarak. Alpay "O zaman öyle söyleseydiler! Kız dünden beri düşünmekten kafayı yiyecekti. Bana güvenmiyorlar diye kaç kere söyledi biliyor musun?" Diye abisine sordu. Demir aynadan kardeşine bakıp "Ulan biliyorum, zaten o yüzden konuşmak görüşmek istiyorum. Sarhoş olmasaydı tabi!" Dedi. Amacı bu akşam kardeşiyle tekrar konuşmaktı. O sabahki konuşmada sadece Hilal konuşmuştu ve bugünde o konuşacaktı. Tabii bugün olamadı.


"Orayı da se-" "Bana da tekte adam bayıltmayı öğretsenize!" Diye bir anda kalkıp bağıran Hilalle hepsi irkilmişti. "Allah cezanı vermesin Hilal. Ödüm koptu!" Diye gelen tepki Emredendi. Hilal ona yaklaşıp "Sende yapabilirsin dimi onu? Çok havalı bir şey! Böyle bir vurdular pat! Adam nanay" diye geriye yaslandı. "Bende yapıcam" diye Alpaya baktı. "Üzerimde denersen seni aşağı atarım!" Diye tepki alınca Demir "Ben öğretirim sana abicim" dedi.


Hilal ona bakmayıp "Senden öğreneceğime Polatımdan öğrenirim" dedi ve arabanın sessizliğe gömülmesini sağladı. "Alpay, Hilali uyutsana sen" diyen Emreye, Demir "Ne dedi o az önce?" Diye sordu. Hilal tekrar söylemeye niyetlendiğinde Alpay ikizinin ağzını kapatıp onu tekrar göğsüne çekti. Araba sonunda askeriyeye girince durdular ve Hilal hızla arabadan inip acıyan bileğine rağmen binaya doğru koşturdu. "Polatım da Polatım! Bana tekteğğğğ-" diye bağırıyordu ki Alpay onu kucaklanıp eve doğru koşturmaya başladı.


Onları izleyen Demir sinirle Emreye döndüğünde "Sarhoş oğlum kız. Saçmalıyor işte" diye omuz silkti. İçinden de umarım üstünde durmaz diye geçirdi. Demir dişlerini sıkarak "Lan Polatım diye mi saçmalıyor!" Dedi. Emre omuz silkip "Demekki o Polat diye saçmalıyor" dedi. Demir ona kötü bakışlar atıp "Ben eve gidiyorum" diye eve doğru adımladı. Emre de giden arkadaşına bakıp "Sen daha dur Demir efendi. Biz Hilalle senin ağzına yapacağız" diye gülerek yatakhaneye ilerledi.


Yatakhanede olan Gece timi ise uyukluyordu. İki kişi hariç. Faruk ve Polat. Faruk, Hilalin bağırışını duyunca yatakta dönüp karşı ranzada yatan Polata döndü. "Komutanım?" Diye fısıldadığında Polat kafasının altındaki yastığı ona fırlatmıştı "Kes o sesini!" Diye de çıkışmıştı. Faruk sesli bir şekilde güldüğünde "Komutanım da komutanım!" Diye ona arkasını döndü. "Faruk kalk siktir git şuradan! Gece gece dövdürtme kendini!" Diye çıkışan Polata yanıt alt yataktaki Akından gelmişti "Komutanım, hayırlı olsun".


"Ulan sizi bana bilerek mi yolluyorlar! Kesin de zıbarın!" Diye bu sefer daha sesli konuştuğunda "Komutanım biz bilerek yollandık ama Hilal için aynı şeyi söyleyemem. Pata küte girdi vallahi" diyen Safayla, Polat daha fazla dayanamamış ve ranzadan atlayıp "Yürüyün gidin lan evinize! Eviniz var ama burada kalıyorsunuz!" Diye hepsini tek tek yatağından kaldırdı. "Komutanım evde sular yok bizim" diye kurtulmaya çalışanları yaka paça odadan attı. Ne de olsa hepsinin lojmanda evi vardı. Safa, Faruk ve Akın bir evde. Polat, Yakup ve Emir bir evde kalıyordu. Eylül nişanlısı ile yaşıyordu ve o lojmanda kalmıyordu. Bu gece kalmalarının sebebi sorgu yüzündendi, o onları baya bir uğraştırıyordu.


Kapıyı yüzlerine kapatan Polat tekrar yatağına ilerlerken "Komutanım, bir şey demek istiyorum ama çok emin olamadım" diye fısıldayan Emirle "Emir siktir git şuradan!" Diye kükreyen Polat, Yakupu korkudan yataktan düşürmüş oldu. "Lan ne oluyor?" Diye yerden kalkan Yakup etrafa alık alık bakıyordu. Polat onlara sinirle bakıp sabır çekti ve duvara doğru döndü "Polatını nasıl çıldırttığını bir bilsen Hilal".


&&&


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%