Yeni Üyelik
33.
Bölüm

18. Bölüm (Part2)

@merida_xx

Yavuz bey timlere dönüp "İki timde dışarı!" Diye emir verdi ama Zidar onlar çıkmadan "Yemeğinizi güzel yiyin yoksa küçük kızlara göz koyabiliyorsunuz!" Diye bağırdı. Aydın bey kontrol edebildiği sakinliğini yitirmeye başlarken "Ne diyorsun lan sen!" Diye yükseldi. Zidar yalanını sürdürürken gülümseyerek "Ne duyduysan o. Seninle beraber kızını arayan o arkadaşın bir gece ona göz koydu büyük bey. Olayı da anlatayım da havada kalmasın, inanmazsın falan şimdi" dedi ve sızlayan kaburgalarına rağmen derin bir nefes aldı.


"Biliyorsundur ki Zelale her işi yaptırıyorduk. Getir götürcülük gibi falan. Bir masa kurmuşuz büyük bey, görmen lazım. Gümrükten çaldığımız içkilerle yemekliklerle öyle mükemmel bir sofra. Tahmin edersin ki böyle ziyafetleri yandaşlarla yaparız. Tekinçerde o gece o masadaydı. Zelalde o minik boyu ve yaralı haline rağmen bizim dediklerimizi yapıyordu. Zelal ekmek getir diyoruz hopp ekmek geliyor. Bakma böyle anlattığıma öncesinde seni babana götürücez diyoruz da öyle yapıyor. Yoksa köpek gibi saldırıp duruyordu" dedi ve karşısında hafiften sinirlenmeye başlamış adamla keyiflenip hala odadan çıkmamış olan time dönüp Demire baktı.


"He bir de sen tabi. Sözde abisi ve babası kahramanmış onu gelip alacakmış ve bize uf yapacakmış. Bunu resmen bize ezberletti. Dur dur unutmadan bir de parmak sallıyordu biliyor musun Demir, tabi parmağını kırınca pek sallayamadı ama öncesinde hep sallardı. Neyse ya konu neydi?" Demir ona tekme atmaya çalıştı ama timi tarafından tutulmuştu "Siktiğimin pezenvgi! Bütün parmaklarını kırmazsam şerefsizim!".


Zidar gülerek Aydın beye dönüp "Ama beni bölüyor" diyerek Demiri şikayet etti. Aydın beyden tepki alamayınca konuşmaya devam etti. "İşte Zelal bize getir götür yaparken senin bu arkadaşının gözü buna kaydı. Amcama ne dedi biliyor musun büyük bey? 'Kıza hala dokunmadınız mı? Dokunduysanız ben d-" Aydın bey artık dayanamamış ve Zidarın üstüne atlayıp yumruklarını indirmeye başlamıştı.


Kimse onu ayırma çabasına girmemişti çünkü kendileri de aynı şeyi yapmak istiyorlardı. Zidar duvardan duvara savrulurken odadakiler ayak altında durmamak için dışarı çıkmıştı. Yavuz bey odada kalmayı tercih edip abisini izliyordu. "Komutanım, bu Tekinçer bizim bildiğimiz Tekinçer mi?" Diye şaşkınca sordu Özalp. Cevap bekleyen gözlerin çokluğunu farkeden Emre "Evet o" diye onları cevapladı.


"Türk askeri böyle bir şeyi nasıl düşünür lan!" Diye sinirle yükselen Safaya onaylayan arkadaşları da katılmıştı. Polat "Kesin sesinizi! Size mi kaldı lan yorum yapmak! Gidin biraz çalışın!" Diye ondan düşük rütbeli olan herkesi göndermişti. Geride kalan Emre ve Demirle birlikte kapıda bekliyorlardı. Demir sinirden gezinip dururken Polatta sakin olmak adına içinden belli başlı tekerlemeler söylüyordu.


Yavuz, abisini zorla Zidardan ayırdığında "Lan daha konuşturamadık bi dur!" Diye bağırdı. Aydın bey ise kardeşini önünden itmeye çalışıp "Bi sik söylemeyecek bu! Bırak geberticem!" Diye kaldığı işi bitirmek istedi. Yavuz bey abisini daha fazla tutamayacığını farkedince "Demir!" Diye bağırıp dışarıdaki bekleyen askerleri çağırdı. İçeri giren üçlü önce yerde kanlar içinde yatan Zidara baktı. "Lan izlemeye mi çağırdım sizi yardım edin!" Diye bağırdı. Emre ve Polat hızla Yavuz beye yardım ederken Demir yerdeki Zidara yaklaştı.


Ağzından süzülen kanlar onu gülümsetirken bağlı olan ellerine baktı. "Demek parmaklarını kırdın ha?" Diyerek eline uzanıyordu ki Yavuz bey onu  yakasından tuttuğu gibi geri çekti "Ulan yeter! Birini tutuyorum diğeri durmuyor!". Sonunda ikisini odadan çıkarttıklarında "Söy-söyliycem" diye çıkan sese döndüler. Zidar kalkmaya çalışıyordu. Yavuz bey "Gidin siz. Gerisi bende" dedi ve odaya girip kapıyı kilitledi.


Odadan dışından gelen sesleri es geçip yerdeki Zidarı tekrar sandalyeye oturttu "Daha fazla uğraştırma ve anlat!". Bir kaç öksürük sonrası "Sonra beni iyileştireceksin ama?" Diye sordu. "Anlat!" Diye bağıran Yavuz beyle "Bugünün tarihi ne?" Diye sordu. "16 Kasım" diye yanıt alınca da "İki hafta sonra buraya gelecek" dedi ve "Şimdi beni iyileştir" diye ekledi. Yavuz bey kapıyı açıp hala orada olanlara bakıp "Alpayı çağırın!" Dedi.


Odaya Alpayın da gelmesiyle Zidarın yaralarına bakıldı. Alpay onun göğsünü sararken "Konuşabilirsin. Yaptığım işlem diline bir şey yapmıyor" dedi. "Devam et!" Diye Yavuz beyde konuşunca "Ne acelecisiniz" diye mırıldandı. Alpay sargıyı biraz fazla sıkınca acıyla "Ahh! Doktorlarınızda hep bi vahşi" dedi ve ardından "Anlatıcam tamam" dedi.


"İki hafta sonra bir toplantı yapacaklar, o yüzden yurtdışından gelecek" dediğinde Yavuz bey "Yapacaklar? Kimler?" Diye sordu. Alpay sargı işini bitirince Zidarın yüzüyle ilgilenmeye başladı. "Ben, amcam ve bazı sürpriz konuklar" dedi ve Alpaya bakıp "Yavaş ol biraz" diye kızdı. Alpay elindeki alkolü yarasına hırsla bastırdı. "Sen? Sende gideceksin derken, kurtulacağını mı düşünüyorsun?" Diye sordu Yavuz bey.


Zidar, Yavuz beye gülümseyip "Kurtulacağım demedim, toplantıya katılacağım dedim. Beni serbest bırakacaksınız büyük bey" dedi. Bu sefer Yavuz bey gülüp "Yapma ya! Evin, arabanda hazır olsun mu beyefendi? İstersen evine kadar da şoförlüğünü ben yapayım?" Diye sordu. Zidar olumsuz anlamda kafa sallayıp "Yok büyük bey. Sizin hizmetinizden hiç memnun kalmadım. Tercihim Zelal ama o da en son beni bıçaklamıştı. Hiç birinize güvenmiyorum ben sanırım" diye güldü.


Alpay da sinirleri bozulduğu için gülmeye başladı. "Benden harbiden asker falan olmazmış. Direk kafana sıkardım" dedi ve Zidarın yanağını patpatladı ve odadan çıktı. "Beni salacaksınız ve ben de sizi ona götüreceğim. Ne kadarda karlı bir anlaşma" dedi Zidar. Yavuz bey gülümsemesini düzleştirip "Söyle bakayım olmayan beyninden neler geçiyor" dedi. "Benden haber alamadıkları için şüpheleniyorlardır. Şüphelerini yok etmek için Zelalle birlikte döneceğim. Zaten onu ben takip ediyordum ama bir hata yapıp onu uyardım" diyerek öksürdü.


"Seninle plan kuracağız yani?" Diye ayaklandı Yavuz bey. Zidar, onun odada gezen halini izleyip "Evet. Oraya Zelalle gideceğim ve onu yakaladığımı söyleyeceğim, sonrasında da siz onu alacaksınız" dedi. Yavuz bey, Zidarın söylediklerini kafasında tartarken oluşan büyük saçmalık onu kendine getirdi. Kapıyı açtığında oradaki askere "Alın şunu yerine götürün" dedi ve toplantı odasına ilerledi.


Odaya girdikten sonra yanına bir asker çağırdı ve abisini çağırmasını söyledi. Aydın bey toplantı odasına girince "Ne anlattı?" Diye sordu direk. Yavuz bey sandalyeyi işaret edip "Otur önce abi" dedi ve "Hangi timi görevlendirmem doğru olur? Hilali düşündüm ama Demir sıkıntı oluşturabilir gibi geliyor?" Diye konuştu. Aydın bay kardeşine bakıp "Ne anlattı da görev oluşturuyorsun?" Diye sordu.


Abisine cevap vermeyip cama yaklaştı ve dışarıdaki Gece timine doğru "Gece timi! Toplantı odasına derhal!" Diye bağırdı. Gece timi aldığı emirle hızlıca toplantı odasına gelmişti. Hepsi bir masa etrafında toplanınca Yavuz bey söze "İki hafta sonra Şiyar ve bir kaç kişi beraber toplantı yapacaklarmış. Hepsini o zaman alacağız" diyerek başladı. Safa öne atılıp "Komutanım maruz görün ama ona güvenmemiz mantıklı mı?" Diye sordu.


Yavuz onu onaylayıp "Değil tabiki ama ihtimal dahilinde de olsa bunu değerlendirmemiz gerekiyor" dedi. Ona inanacak değillerdi ama öyle bir ihtimal varsa onu dikkate almalıydılar. Polat ise işin farklı bir boyutundan yaklaşıp "Bunun sonucunda ne ne istedi peki komutanım?" Diye sordu. Gözlemlediği kadarıyla karşılıksız bir şey yapacak biri gibi durmuyordu.


Yavuz bey abisine kısa bir bakış atıp "Toplantıya o da katılacak" dedi. "Nasıl yani komutanım?" Diye soran kişi Akın olmuştu. "Toplantıya katılıp bize Şiyarı verecek işte" diye yanıt alınca hala bir mantık kuramamıştı. "O öylece toplantıya girecek yani? Peki ya elimizde olduğunu biliyorlarsa? Onu görür görmez bir şey olduğunu anlamazlar mı komutanım?" Diye sordu Eylül. Aydın bey hızla sandalyeden kalktığında "İmkansız!" Diye bağırdı.


Polat ise kafasında şekillenen durum ile "Oraya Hilalle giderse ona inanırlar" diye konuştu. Yavuz bey, Polatı onaylarken gece timi ne yapacaklarını düşünmeye başlamıştı. Aydın bey "Kızımı yem yapmam Yavuz!" Diye tekrar bağırdı. Yavuz da "Şu an için plan yapmadık zaten Aydın! Sadece isteklerini söyledim!" Diye karşılık verdi. Polat boğazını temizleyip "Komutanım, bu görev için elimizden geleni yaparız ama Hilal timi bu konuda daha tecrübeli. Onlara danışmamız iyi olmaz mı?" Diye sordu. Hilal timi de çoğunlukla dağlarda olsalarda şehirde yaptığı baskınlar oldukça fazlaydı. En azından Gece timine kıyasla.


Yavuz bey, Polata bakıp "Düşündüm Polat. Demir sorun oluşturabilir" dedi ve sonrasında Yakuba bakıp "Hilal timini çağır asker! Plan oluşturmada yardım edebilirler" diye ekledi. Yakup hemen Hilal timini çağırmaya gidince "Hilal bu göreve dahil falan olmayacak!" Diye konuşan Aydın beye kimse bir şey dememişti. Odaya gelen Hilal timiyle de durum tekrar konuşulmuştu. İlkinden tek farkı Demirin de buna karşı çıkmasıydı.


Yavuz bey "Şu an burada Yüzbaşı Demir Akabey olarak duruyorsun asker!" Diye onu uyardığında tepkilerine sahip çıkmasını vurgulamıştı. Emre söze girip "Komutanım, görevlerimize sivil eklemekten hep kaçınıyoruz. Başka bir yol bulabiliriz" diye konuştu. "Bulacaksınız zaten!" Diye tekrar bağıran Aydın beyle, Yavuz bey abisine sabırla baktı. Belkide en iyisi onu çıkartmak olacaktı. Aydın bey kardeşinin bakışlarını farkedince "Aklından bile geçirme Yavuz!" Dedi.


"Komutanım, Hilal hanımı göreve dahil edersek güvenliğini sağlayamayabiliriz" diye planı şimdiden kurmaya başlayan Serhat konuştu. Bakışlar onda toplanırken "Komutanım şöyle ki, henüz toplantı yerini bilmiyoruz ama büyük ihtimalle şehirden uzakta onların avucunun içi gibi bildikleri bir yerde olacağına eminim. Böyle bir durumda da biz ne kadar Hilal hanımı gözetlesekte bir noktada pürüz oluşabilir. Görüş açımızdan çıkabilir ya da hiç ihtimal vermiyorum ama yanlış bir şey de yapabilir" dedi.


Onaylayan mırıltılar ona katıldığında Halil "Hilal hanıma dinleme cihazı yerleştirebiliriz. Böylelikle bir sorun olursa müdahale edebiliriz" diyince bu sefer bazı öfkeli bakışlar onda buluşmuştu. Göreve kardeşini dahil etmemeye kararlı olan Demir "Sonuçta bir cihaz ama dimi Halil! Arıza yapabilir!" Diye çıkıştı. Halil sessizliğe gömülürken Emir "O risk hep var ama komutanım. Ona emin olamayız" dedi. Bu sefer Polatın öfke barındıran bakışları ona dönmüştü.


"Hilal hanım göreve dahil olacaksa bence onu az buçuk eğitimden geçirmemiz gerekir komutanım" diye konuşan Yakubu, Yavuz bey onaylamıştı. "Önce bir plan kuralımda" diye Emre konuşmuştu. Demir sabır sabır çeke yüzünü sıvazlarken kapının çalmasıyla bu sefer bakışlar oraya dönmüştü. Yavuz bey "Gel!" Diye çağırınca içeriye giren asker Aydın beye bakıp "Komutanım, Aysun hanım geldiler" dedi.


Aydın bey konuşan askere bakıp "Şu an müsait olmadığımı söyle" dediğinde asker "Komutanım, acilmiş" diye gergince konuştu. Aydın bey zaten sinirli olduğu için hızlıca ayaklandı. Aysun zaten acil bir şey olmadan karargaha gelmezdi ama şu an ki durumdan daha acil bir şey düşünemiyordu. Kapısının önünde elindeki telefonu telaşla diğer eline vuruyordu. Eşini gören Aysun hanım hemen ona adımlayıp "Aydın çok fena şeyler oldu!" Diye telaşla konuştu.


Aydın bey eşinin panik haliyle daha da gerilirken "Aysun, önemli mi bu konu hayatım? Benim acil ko-" diyecekti ki Demir de yanlarına gelip "Anne hayırdır?" Diye sorunca babasını bölmüş oldu. Aydın bey sinirle oğluna baktığında Aysun hanım "Demir çok fena oğlum" diye yakındı. Aydın bey tap noktasına geldiğinde "Söylesene artık Aysun!" Diye eşine çıkıştı. Aysun hanım "Siz burada durun böyle! Zarife aradı az önce, Hilali istemeye gelmişler!" Diye yükseldi. Sonrasında ise koridorda tek duyulan ses "Ne!" Olmuştu.


&&&


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%