Yeni Üyelik
35.
Bölüm

19. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Yavuz bey sessizliğine yine ara verip "Son olarak abimler nerede yenge?" Diye sordu. Alpay annesinden önce davranıp "Onlar Hilalin eşyalarını topluyorlardı amca. Malum kavga falan olunca adam Hilalin evde durmasını istemedi. Artık ben Hilalle kalacağım" dedi ve Emreye dönüp "Abimde sizinle kalacak" dedi. Zaten evde iki kişi kalan Emre ve Serhat için bir sorun yoktu. Evler genelde üç kişilik ayarlanmıştı ama Alpay ve Demirin kaldığı ev farklı blokta olduğu için daha küçüktü.


"Ev ne alaka oğlum?" Diye soran yengesine "Ev sahibiymiş meğerse bunlar. Önceki evdeki emlakçı ayarlamıştı ya bu evi, Hilal de sadece ibandan atıyormuş kirayı o yüzden ev sahibini tanımıyor. Meğerse bunlarmış ev sahibi. Kavgadan sonra adam dedi çık git diye." Diye kısaca özet geçti. Bahçede beliren Aydın beyin ve Demirin arabasıyla bakışlar yine o tarafa dönmüştü. Aydın bey arabadan indiğinde yüzünde neredeyse güller açıyordu. "Bak bak bir de gülüyor!" Diye çıkışan Aysun hanımla askerler gülmemek için kendilerini tuttular.


Demirin de inmesiyle "Bu da güvercin gibi gerinmiş sözde gurur duyuyor!" Diye çıkışınca Belgin hanım gülümseyen yüzüyle "Abla tamam sakin ol" diye konuştu. Aysun hanım eltisine dönüp "Yok sinirlerim yine tepeme çıkıyor benim. Ben eve geçiyorum o üçünü sakın eve yollamayın!" Diye ayaklandı ve eve doğru ilerledi. "Abarttın ama be annem" diye homurdanan Alpaya cevap "Oğlum onun derdi bu kavgalar değil ki. O bu kadar şey olurken dışarıda kalmaktan sinirlendi. Kim ister çocuğunun isteme olayını başkasından öğrenmek" diyen Belgin hanımdan geldi.


Üçü de koca valizlerle kalabalığa doğru yaklaşırken Alpay "Niyeyse bu görüntü bana komik gelmeye başladı" diye gülümsedi. "Satarsın işte onları da Hilal" diyen Demirle, üçlü çardaklara ulaşmıştı. "Yok ya! Ben onlara para verdim bir kere. Sen o eşyalarını al onların yerine benimkileri yerleştirelim" diye konuşan Hilalde yorgunca çardağa çöktü. Onda olan bakışlarla kafasını kaldırıp herkese gülümseyip "Selam" diye konuştu. "Ee tamam işte aldığın paraya satarsın, sanki beleşe ver dedim!" Diye yanına oturan Demirle bakışlarını ona çevirdi.


Gözü kızarmış yanağına ulaştığında parmağını uzatıp kızarıklığa dokundu. "Cazgır kadın! Keşke biraz daha dövseydim" diye konuştu. Demir onunla ilgilen kardeşine bakıp "Evde krem sürersin" diye gülümsedi. Yavuz bey abisine bakıp "Bir sorun yok?" Diye sordu. Aydın bey son derece keyifle "Yok Yavuz. Gayet keyifliyim" diye yanıtladı. Belgin "Ablam sinirden kuduruyor sizin keyifler yerinde" diye kınayıcı bakışlar attı ve "Haydi iyi geceler herkese" diye o da eve doğru adımladı.


Hilal, Alpaya bakıp "Sizin eşyaları benimkilerle değiştirelim ve sizinkileri satalım mı?" Diye sordu. Alpay saatine bakıp "Bu saatte mi?" Dediğinde Hilal "Hayır be bu saatte hiç uğraşamam. Yarın falan?" Dedi. Alpay onu onayladıktan sonra abisine dönüp "Sende eşyaları topla bir an önce, odana ben yerleşeceğim" dedi. Demir sabır çekerek önüne döndü ve onlara bakanlara "Siz ne dikiliyorsunuz?" Diye sordu. Halil, komutanına bakıp "Ne kadar normal bir şey yaşamış gibi durduğunuzu izliyoruz komutanım" dedi.


Demir yüzüne gülümseme yerleştirip "Olur oğlum böyle şeyler. Hadi gidin gelirim ben birazdan" dediğinde belki konuşacak özel konular vardır diye ne kadar merak etselerde bazıları yatakhaneye bazıları ise evlerine gitmişti. Aydın bey kızının valizini kenara koyup "Sizde çok oyalanmayın çıkın eve" dedikten sonra kendi evine doğru adımlıyordu ki kardeşi Yavuz "Abi sen eve giremeyebilirsin" diye arkasından ilerledi.


Böylelikle çardakta sadece Demir, Alpay ve Hilal kalmıştı. Hilal, Alpaya bakıp "Annem hala kızgın mı?" Diye sordu. Alpay kafasını onaylar anlamda sallayıp "Evet kızgın. Yengeme göre bu olaylardan habersiz olduğu için kızgın ama ona sorarsan sizin adamları tartaklamanız yüzünden" dedi. Demir kardeşlerine bakıp "Hep kavga ediyoruz zaten buna o kadar takılmamıştır. Habersiz kalmak sinirini bozmuştur ama bunu bize kavgayı kullanarak gösteriyor işte" dedi. Hilal biraz üzgün bir modda "Benim haberim yoktu ki. Ayrıca ev sahibim olduklarını bile bilmiyordum" diye konuştu.


Demir ona gülümseyip "Üzülme. Bir iki kızar sonra eski haline döner. Alış artık sende annemin bu hallerine" dedi. Alpay ayağa kalkıp "Ee hadi eve geçelim artık" dediğinde Demir "Bu akşam bende sizde kalayım da yarın toplarım eşyaları" dedi. Hilalde ayaklanıp bir valizi aldığında "Aslında ben başka ev baksam daha iyi ol-" "Olmaz Hilal! Bu zaten kaçıncı ev. Olmuyor işte zorlama artık, kal burada sende rahat ol bizde" diyen Demir onu böldü. Hilal kafasında bunu kabullendiği için "Bir de böyle deneyelim bari" diye mırıldandı ve valizlerle beraber eve ilerlediler.


Faruk yatağına zıplarken "Ne gündü ama" diye konuştu. Akın da uzanırken "Valla he. Bir görev bir isteme, olaylar birbirine girdi" dedi. Bu sefer onlarla kalan Eylül "Hilalin adamı dövmesi peki? Şok oldum resmen" diye güldü. Safa da Eylülün dediğine gülüp "Harbiden he. Ama Hilal yapar ya, vardı zaten onda bu potansiyel helal olsun" dedi.


Faruk ise yüzüne sırıtışını yerleştirip "Helal olsun tabi ya. Hilal, Polat komutanım olmadan yapamaz" dedi. Polat düzelttiği künyesini tişörtünün içine sokarken bezgince arkasını döndü ve yüzünde imalı sırıtışıyla ona bakan askerine yaklaştı. Yatakta keyifle uzanan Faruk, ona yaklaşan komutanıyla biraz gerilmeye başlamıştı. "Faruk" diye konuşan Polatla "Buyurun komutanım?" Diye mırıldandı.


Polat kolundaki saate bakıp "Saat daha ne kadar erken dimi Faruk?" Diye sordu. Faruk duvardaki saate bakıp akşam dokuza geldiğini görünce "Çokta erken değil gibi sanki komutanım" dedi ama Polat "Erken Faruk!" Diye bağırınca "Erken tabiki komutanım" diye onu onaylayıp yerinden doğruldu. Polat elini Faruğun ensesine atıp "Yerlerdeki tozu görüyorsun ama dimi Faruk?" Diye kafasını biraz eğdi. "Bak hep postal izi" diye konuştuğunda Faruk yataktan kalkıp "Ben mesajı aldım komutanım. Oldu o zaman" diye temizlik malzemelerinin bulunduğu odaya doğru adımladı.


Yakup elini başının altına koyup "Akıllanmıyor bu adam" diye konuştu. Safa da Faruğun arkasından "Çok çamaşır suyu koyma. Uyuyamam sonra" diye bağırdı. Bir süre sonra Faruk elinde kova ve çamaşır suyuyla kapının önüne gelince "Tabii prenses hazretleri, sizi uyutmak için ninni de söylememi ister misin?" Diye sorup onun yatağının dibine çamaşır suyu dökmeye başladı. Safa hırsla ayaklandığında Faruk kapıyı kapatıp çoktan tüymüştü. Emir onlara gülmeye başladığında Safa bu sefer ona doğru dönmüştü. Emir hemen "Allah rahatlık versin komutanım. Rüyanızda Canan yengemi görün" diyerek kabağın onda patlamaması için arkasını döndü.


Safa ise kızmayı düşünürken Canan lafını duyunca elinde olmadan gülümsemişti. "Evet ben uyuyayım da ceylan gözlümü göreyim" diyerek hemen yatağına girdi. Kapı açılıp Faruk yine sırıtarak Polata baktığında "Komutanım ben zaten cezamı çekip işimi yapıyorum ama size bir iyilik yapayım dedim. Hilal hanımcım dışarıda geziniyor bilginiz olsun" deyip kapıyı kapattı. Polat sabır çekip yatağına çıktığında "Kaşınıyor artık iyice!" Diye uzandı.


Sabah görevi planlamak için toplanacaklardı ve o yüzden erken uyuyup dinlenmeleri gerekiyordu. Eylül kısık bir öksürükle "Komutanım siz bi hava alın isterseniz" dediğinde Polat hızlıca alt ranzaya baktı ve "Eylül sende mi?" Diye sordu. Eylül ona üst ranzadan bakan komutanına gülümseyip "Yanii belki komutanım" dedi. Polat ranzadan inip "Siz adamı sinir edersiniz!" Diye çıkıştı ve ceketini üzerine geçirdi. Dışarı çıkmak için halini gören timi yarım ağız sırıtırken bu sefer Yakup "Bize kızdınız ve hava alacaksınız dimi komutanım?" Demişti.


Polat sadece bir bakış atıp dışarı çıktığında hem paspas yapan hem de şarkı söyleyen askerini gördü. Şimdi laf atarsa onun imaları yüzünden kesin Faruk elinde kalırdı. O yüzden sakince dışarıya doğru adımladı. Merdivenlerden inerken lojman kısmındaki çardaklarda oturan Hilali gördü. Adımlarını oraya yönlendirirken onu farkeden Hilal ona bir gülümseme sundu ve "Birileri yine uyumamış diyeceğim ama saat daha erken" diye söze girdi.


Polatta Hilale gülümseyip karşısına oturdu ve "Evet ama sen niye uyumadın? Yorucu bir gün olmuş olmalı" dedi. Hilal dizlerini kendine çekip çenesini yasladı ve "Sorma. Berbat bir gündü sanırım ama uyumamam bugünden dolayı değil. Demir yatağını falan topluyordu bir de Atakan aradı bir vaka için onunla konuştum. Sonrada içeri gidecektim ama hava hoşuma gitti" dedi. Kısa bir sessizlikten sonra "Artık buradasın o zaman?" Diye teyit etmek için sordu Polat.


Hilal "Evet. Şimdilik buradayım, bir sorun çıkmazsa tabi" dediğinde Polat kaşlarını çatıp "Ne gibi bir sorun? Buraya öyle kolay girip çıkan olmaz" dedi. Amacı bugüne vurgu yapmaktı ve mesaj ilgili kişiye iletilmişti. "Yok o yüzden değil. Ben daha çok annemlerle tartışmadan ne kadar durabiliriz bakımından demiştim" diye güldü Hilal. Polat "He onu bilemem o zaman. Tamamen size bağlı bir durum" dedi.


Bir süre bakışmalarını devam ettirirlerken Polat dayanamayıp "Gelenler kimdi?" Diye sordu. Sözde Demir gelip anlatacaktı ama beyefendi yatak toplamakla uğraşıyormuş. Soru Hilalin hoşuna giderken belli etmemeye çalıştı ve "Beni istemeye gelenleri mi diyorsun?" Diye sordu. Polat sadece kafasıyla onayladığında Hilal "Aşkımdan divane olmuş birisi demeyi çok isterdim ama saçma salak biriydi" dedi.  Polat konuyu irdelemeyip yine kafasını sallayınca Hilal "Sen niye merak ettin?" Diye sordu ve Polat konuşmadan önce "Arkadaşının kardeşi olduğum için mi? Yoksa başınıza iş açıp açmadığımı öğrenmek için mi?" Dedi.


Polat, Hilaldeki bakışlarını ondan koparmadan "Şu sıra aklımı meşgul ettiğin için merak ettim" dedi. Hilal bu cevabı beklemediği için ufak bir şaşkınlık yaşasada belli etmemek istedi ama Polat o şaşkınlığı çoktan farketmişti. Hilal oturduğu yerde biraz kıpırdanıp "Ne gibi bir meşguliyet?" Diye merakla sordu. Polat omuz silkip "Bilmem. Bende bir anlam vermeye çalışıyorum" diye onu yanıtladı. Ne demesi gerektiğini bulamayan Hilal onu kafasıyla onaylayıp "Sonuca ulaştığında haber ver ama. Merak ederim bende" diye gülümsedi. Polatta ona sadece gülümseyerek cevap vermişti. 


Hilal bir süre Polatın yüzünü milim milim inceledikten sonra "Acaba sende mi benden etkileniyorsun?" Diye sordu. Polatın gözlerindeki kısa süreli şaşkınlığı yakaladığı için gülümserken Polat anın gafletiyle "Başka kim senden etkileniyor?" Diye sormuş oldu. Sorusuyla birlikte ondan etkilendiğini de söylemiş oluyordu ama o an bunu düşünmemişti. Hilal gelen soruyla sesli bir gülüş bırakırken "Onu bilmiyorum Polat. Onun için de dememiştim zaten" dedi. Polat daha rahat bir oturuşa geçip önündeki masaya biraz yaklaştı ve "Ne için dedin o zaman?" Diye sordu.


Hilal de dizlerini aşağıya indirip Polat gibi öne yaklaştığında "Ben senden etkileniyorum da acaba sen de mi benden etkileniyorsun diye sordum" dedi. Ani gerçekleşen itirafla bakışmaları arasında geçen kıvılcımlar geceyi aydınlatacak raddeye gelmişti ama  bahçede yankılan şarr sesiyle de bir o kadar hızlı dağılmıştı. İkiside merakla sese döndüğünde Polat "Allahım beni sınıyorsun biliyorum ama neden bu kulunla" diye homurdanınca Hilal "O ne döktü öyle bahçeye?" Diye sordu.


Polat sıktığı çenesinin ardından "Paspas kovası" diyerek Hilali yanıtladı. Hilal bakışlarını ona el sallayan Faruktan çekmeyip "Paspas kovası mı?" Diye sordu. Sonra karşılık vermesi gerektiğini düşünüp o da ona el salladı. Masada duran Hilalin telefonu çalmaya başladığında ekranda yazan Demir ismiyle "Sanırım gitmem lazım. Sana iyi uykular Polat" diye ayaklanan Hilalle,  Polatta ayaklandı.


Hilale gülümseyip "İyi uykular" dedi ve arkasını dönüp ilerlemeye başlamıştı ki arkasından isminin seslenilmesiyle durup tekrar  Hilalin gülümseyen yüzüne baktı. "Meşguliyete bir anlam yükleyince haberim olsun" diye yanıt alınca o da gülümseyip "Konu sensin zaten, elbet haber veririm" dedi ve arkasına dönüp ona sırıtan Faruğa bakıp "Ama önce başkasına bir şey vermem lazım!" Diyerek ona adımladı.


&&&&


Diğer bölümde görüşmek üzere, fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin lütfen...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%