Yeni Üyelik
4.
Bölüm

2. Bölüm (Part 2)

@merida_xx

Yazarın anlatımından...


Hiçbiri daha kendine gelememişti. Yavuzun haber göndermesiyle Aysun hanım yıllardır dillendirdiği gerçeğin netlik kazanmasına sevinmişti. Kızı ölmemişti işte!


Demir helikopterden inen kardeşini gördüğünden beri içindeki savaşı durduramamıştı. Bir yandan zihninin ona oyun oynadığını düşünsede kanlı canlı karşısında duruyordu. Ayrıca artık toprakta kokmuyordu. Farklı bebeksi bir kokusu vardı.


Aydın bey ise hale durumu kabullenmek istemiyordu. Kalbi ne kadar hızlı atarsa atsın kızını elleriyle toprağa vermişti. Bunun olması doğru olamazdı.


Hilal içeride odada abisiyle konuşurken Aysun hanım "Bu nasıl olabilir Aydın? Ölmüştü. Kollarında getirmiştin benim küçük kızımı. Şimdi nasıl kanlı canlı karşımızda?" Diye sordu.


"Bilmiyorum Aysun. Belki ona çok benzeyen biridir." Diye hala umutlanmak istemiyordu. Bir kere daha kızının öldüğü gerçeği ona ağır gelirdi. "Hayır baba bu o! Görmediğin mi onu? Aynı benim kardeşim. Ne kadar büyümüş olsada gözleri, yüzü, hareketleri aynı o. O Hilal ben eminim" diyen Demir içeriye girmemek için zor duruyordu.


Kapı açıldığında hepsi kıza bakmıştı. "Artık anlatır mısınız ne olduğunu?" Diye sordu. Alpay karşısındaki kıza bakarken içi gidiyordu. O olmama ihtimali yoktu dimi? Ama yine de işini garantiye alsa iyi olurdu. "Önce bir test yapalım. Ona göre anlatırız" dedi. Eğer o değilse üstünü örttükleri gerçekler onları yine o mezara gömerdi.


"Saçımı çekmeye çalışırsan allah yarattı demem dalarım!" Diye sinirle konuşunca gülümsemesini tutamadı. İkiziyle geçirdiği zamanları ailesinin çektiği videolar sayesinde hatırlıyordu. Videolarda da sürekli kavga ediyorlardı. Alpay kızın saçını çektiğinde ikizi ağzındaki emziği fırlatıp onun kulağını çekiyordu. Az önce denemişti bunu, aynısı olmuştu ama normalde olabilirdi.


"Yok hayır. Kan testinden bahsediyorum" dedi. Hilal kafasını sallayınca "Doktor var mı burada? Ya da gerekli alet edevat?" Diye sordu. "Alet edevat tamam da laboratuvar yok. Hastaneye yollamamız gerekiyor" dedi Alpay. Askeriyede doktorluk yapıyordu ama sadece askerlerin yaralarıyla ilgilenebiliyordu. Tahlilleri ise alıp hastaneye götürüyordu.


Hilal bir süre karşısındaki kişilere bakıp "O zaman yarın hastaneye gelin orada testi yapalım" dedi. Sorgulayıcı bakışlar onu incelediğinde "Doktorum ben. Buraya yeni atandım o yüzden yarın gelin diyorum. Kaçmam yani merak etmeyin." Dedi. Odanın içine bakıp "Abi gidelim hadi" dedi.


Demir sinirle, odadan çıkan Barışa bakıyordu. Yıllardır kardeşi bu adama mı abi diyordu. İyi bir savcıydı ama bir türlü ona ısınamamıştı. Demek ki bu yüzdenmiş. "Gitmesen?" Diye kızını bir an olsun göndermek istemeyen Aysun hanım konuştu.


"Gitmem lazım. Daha eve yerleşeceğim" dedi ve eliyle alnına vurup Barışa döndü. "Abi eşyalarım?" Diye sordu. "Arabanı yol kenarında bulduk sorun yok. Eve gönderdim eşyalarını" dedi. "Kendi evime?" Diye sormasıyla Barış, derin bir nefes aldı. Zaten atandığını iki gün önce söylemişti, bir de ayrı bir evde mi kalacaktı?


"Bana sakın ayrı bir evde kalıcam deme!" Diye soludu. Ne kadar sakin bir insan olmak istesede bunu yapamıyordu. Kardeşi buna izin vermemek için yemin etmiş gibiydi çünkü. Hilal bakışlarını kaçırarak "Tamam demem" deyince Barış "Yok! Ben kafayı yiyeceğim" diye ilerlemeye başladı.


"Tek kalmayacağım abi" diye giden abisinin arkasından konuştu. Barış durup kardeşine baktı ve içindeki siniri dizginledi. "Anlamadım?" Dedi. Hilal derin bir nefes alıp "Abi hastaneye çok yakın bir yer varmış orada ev buldum. Ev sahibiyle konuştuğumda evde birinin yaşadığını ve ev arkadaşı kabul edeceğini söyledi. O yüzden kabul ettim. Şimdi de evime gidiyorum baybay!" Diye hızlıca konuşup herkesi arkasında bıraktı.


Binadan çıktığı gibi kapıya doğru ilerledi, abisi şovuna başlamadan gitse iyi olurdu. Kapıdan çıktığında nöbetçi olan askere baktı. "Taksi geçiyor mu buradan acaba?" Diye sordu. "Pek geçmez" diye yanıt almasıyla arkasına baktı. Abisinin ve ailesi denilen kişilerin ona yaklaştığını görünce oradan topuklamaya başladı.


"Hilal!" Diye bağırmaları duymadan bir yolu takip ediyordu. Dağın başına karargah yapmak kimin aklına gelmişti acaba? Ana yol gibi bir yere çıkınca gördüğü taksiye koşturdu ve aklına geldiği kadarıyla evinin adresini verdi.


Taksiye binip giden kardeşine bakanlar ise Barış ve Demirdi. Barış içinden sabır dilenirken, Demir mutluluktan oynayacak kıvama gelmişti. Taksi onlara doğru gelmeye başladığında bir şey olduğunu düşünüp paniklediler ama taksi durmadan yukarıya doğru gitti. Bir süre sonra durduğunda Hilal şaşkınca aşağıya indi.


Kaçtığı yere geri getirilmişti resmen! Taksiciye eğilip "Abi sen emin misin burası olduğuna?" Diye sordu. "Kızım sen dedin adresi, adres buraya ait. Hatta şu blok bak" diye eliyle bir binayı gösterdi. Hilal şaşkınca etrafına bakarken şansın mı kaderin mi cilvesini yaşadığını düşündü.


Barış taksiye yaklaşıp parayı verdi ve adamı gönderdi. Kardeşine baktığında "Ne oldu?" Diye sordu. Demirde yanlarına gelmişti ve Hilale bakıyordu. "Evim buradaymış" dedi ve ilerideki blokları gösterdi. "Lojmanda mı kalacaksın yani?" Diye soran Demire baktı. Sesi bile mutlu çıkıyordu.


"Galiba" diye sorup binalara bakındı. "Kontrol edelim gel" dedi ve Hilali kolundan tutup yavaşça askeriyeye geri soktu. Bankta konuşan ailesi onları görünce yine ayaklandı. "Oğlum ne oldu?" Diye zaten çabuk telaşlanan Aysun hanım, yine telaşlanmıştı.


Demir annesine gülerek bakıp "Hilalin evi galiba lojmanda" dedi ve içeriye adımladı. İçerde bu sefer farklı bir odaya girdiklerinde içeride olan askerler hemen hazır ola geçti. Demirin rahat demesiyle hazır oldan çıktılar ama yine de ayakta merakla yeni kavuşan abi kardeşe baktılar.


Askeriyenin neredeyse hepsi durumu biliyordu. O saldırı yıllardır anılıp bahsedilirdi. Tabi onun sonuçları da aynı şekilde. O yüzden askerler Hilali gördükleri gibi Alpaya bakıyormuş gibi şaşırmışlardı. Kimisi Alpaya, kimisi Demire benzetmişti zaten. Hilal tam olarak herkesin karışımı gibi biriydi.


"Hasan gel hemen!" Demesiyle yanlarına hızla gelen askere baktı. "Emredin komutanım!" Dedi. Demir, Hilale dönüp "Kaydını yaptırmış mıydın?" Diye sordu. Hilal kafasını salladığında Demir, askere dönüp "Lojmanlarda Hilal KARAY diye kayıt var mı kontrol et" dedi. Asker hızlıca denileni yaparken Hilal, Demire dönüp "Telefonum burada mı?" Diye sordu.


Demir "Hayır değildir. Savcıya sorman lazım, eşyaların ondaymış" diye yanıtladı. Hilal kafasını sallayınca askere odaklandılar. Asker komutanına bakıp "Öyle bir kayıt yok komutanım" diye ekranı çevirdi. "Dedim ben, hem buraya beni nasıl alsınlar, ailemde asker bağlantım yok ki" diye konuşunca Demir kardeşine döndü.


"Bazen atanan yeni doktorlara falan böyle imkanlar sunuluyor. Ayrıca farkında mısın bilmem ama biz burada yaşıyoruz. Yani asker bağlantıların oldukça sağlam" dedi. Hilal bakışlarını kaçırıp "Taksici beni niye buraya geri getirdi o zaman?" Diye sordu.


"Adama ne dedin?" Diye sordu. "Lojman sitesi?" Diye yanıtlayınca küçük çaplı kıkırdamalar duydu. Askerler dudaklarını kemirirken Demir derin bir nefes alıp yıllardır içinde tuttuğu gülüşünü odaya bırakmıştı.


Elbette gülerdi ama bu kadar içten bir gülüş müydü? İşte bu tartışılır. "Niye gülüyorsunuz?" Diye merakla sordu. Demir bakışlarını kardeşine indirip "Öyle bir yer yok çünkü" dedi. Hilal duyduklarıyla bir süre düşündü. "Nasıl yok? Ben kayıt yaptırdım!" Diye yükseldi.


"Orası Tozman sitesi büyük ihtimalle" diyen askere döndü bu sefer. "Tozman ne?" Diye sordu. "Yanlış anlamışsın abicim. Lojman sitesi diye bir yer yok burada. Hastaneye yakın Tozman sitesi var" dedi.


Hilal yaşadığı rezilliğin içinde boğulurken bir an önce burdan çıkması gerektiğini düşündü. O zaman burada bir işi kalmamıştı. "Oldu o zaman iyi günler" dedi ve odadan çıktı. Odadan çıkarken ısınan yanaklarını eliyle bastırdı ve "Müthiş rezil bir insanım ya" diye söylendi.


"Doktor!" Diye birinin seslenmesiyle arkasına döndü ve esir tutulan askeri gördü. Polat ona doğru yaklaşıp "Her nereye gidiyorsan yanlış yoldasın" dedi. Hilal, dediklerini anlamazken "İlerlediğin yer benim odam" diye eliyle arkasındaki kapıyı gösterdi.


"Kusura bakma kafam çok dağınık." Diye az kalsın gireceği odaya baktı. Polat karşında gerçekten kafası karışık duran kadına baktı. İlk o odada gördüğünde yaşadığı şaşkınlık aklına geldi. Cidden yıllar önceki küçük kızdan farksızdı. Arkadaşı Demirin izlettiği videolar gözünde canlandı. O kız cidden nasıl doktor olmuştu?


"Önemli değil" diye kısaca yanıtladı ve kızın çıkışa doğru adımlamasına baktı. Hilal dışarı çıkıp babası olduğunu düşündüğü kişiyle konuşan abisine doğru adımladı. "Burada mı kalacaksın kızım?" Diye umutla ona bakan kadına baktı ve "Hayır. Ben siteyi yanlış anlamışım." Diye mırıldandı. İçinden onlarında da gülmemesini diledi.


Onlar gülmezken abisi gülmüştü. "Tahmin etmiştim. Hadi yürü bakalım" diye hareketlendi. Yanındaki insanlara iyi günler dileyip abisinin peşinden gitti. Onlar arabaya binip uzaklaşırken Aydın bey ve Aysun hanım arkalarından baktı.


*


Akabey ailesi odada oturup birbirine bakıyordu. "Siteyi araştırdın mı Yavuz?" Diye soran Aydın beyle bakışlar Yavuza döndü. "Baktım abi. Bir sıkıntı yok gibi. Ev arkadaşı İrem diye bir hemşire. Bir yıldır burada çalışıyormuş. Hilalde onun yanına taşınacakmış." Diye kısa sürede öğrendiği bilgilerini abisine aktardı.


Yiğenini gördüğü anda içindeki mutluluğu tarif edemezdi. "Gitmiş mi peki?" Diye sordu. "Haber gelmedi" diye yanıtlanınca yine sessizliğe gömüldüler. "Bugün verseydik ya tahlilleri, ne diye böyle bekliyoruz?" Diye soran Alpaya baktılar.


Demir de ne kadar bunu istesede sakince durmuştu. "Numarasını aldım zaten. Bir şey olursa arar" dedi. Kontrol edilirken numarayı kaydetmiş o olduğuna dair mesaj atmıştı. Tabi cevap gelmemişti ama sonuçta yazmıştı işte. Akabeyler saatlerinin geçmesini beklerken, Hilal abisinin evinden çıkmış kendi evine doğru gitmeye başladı.


&&&&


Diğer bölümde görüşmek üzere...🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%